Giyim markaları kârlarına kâr katıyor, işçilerse aylık masraflarını karşılayamıyor
Ünlü giyim markalarını kârına kâr katarken, tedarik zincirindeki işçilerin maaşı aylık masrafları karşılamıyor. Evi geçindirmek için çocuklar hafta sonu ve okul tatillerinde tekstilde çalışıyor.
ARŞİV | Fotoğraf. DHA
Hilal TOK
İstanbul
Temiz Giysi Kampanyası, yayımladığı “Türkiye tekstil endüstrisi profili ve yaşam ücreti” raporuyla Türkiye’de hazır giyim sektöründe markaların ücret politikaları ile nasıl şekillendiğini inceledi.
Global markaların tedarik zincirindeki ücret politikalarını saha çalışmasıyla inceleyen ve 138 işçi ile görüşen Temiz Giysi Kampanyası, raporda işçiler için temel yaşam maliyeti en az 13 bin 513,51 TL olarak hesaplandı.
Raporda işçi ücretleri ve yaşam standartlarına bakıldığında birçok işçinin geçinmek için ya sürekli fazla mesaiye kaldığı ya ek iş yaptığı ya da ailede birden fazla kişinin çalıştığı ve ancak bu şekilde geçinebildiklerine dikkat çekiliyor. Ülkedeki ekonomik kriz ve hayat pahalılığının en fazla işçiler tarafından hissedildiği gerçeğine dikkat çeken raporda işçilerin onurlu ve sağlıklı bir yaşama sahip olmaları için ücretlerin insani yaşam şartlarına yükseltilmesi vurgulanıyor.
SEKTÖRDE KAYITDIŞILIK YOĞUN
Türkiye'nin bir ekonomik kriz içerisinde olduğu hatırlatılan raporda, enflasyonun ve yoksulluğun arttığına dikkat çekilirken, ücret politikalarının Türkiye'de hazır giyim endüstrisinde çalışan işçilerin yaşamına etkisini ortaya koyuyor. Saha çalışması boyunca İstanbul ve İzmir’de çalışan 138 tekstil işçisi ile yüz yüze görüşmeler yapan Temiz Giysi Kampanyası; İstanbul’da Avcılar, Bağcılar, Bayrampaşa, Büyükçekmece ve Güngören ilçelerinde çalışan işçiler ile görüşmeler yaparken, İzmir’deki görüşmelerinse Ege Sanayi Bölgesi’nde gerçekleştiğini; 16 ayrı işyerinde, 12 ayrı global markaya üretim yapan yerlerle görüşüldüğü belirtiliyor.
“Sektörde resmi verilere göre 1,26 milyon kişi istihdam ediliyor denilse de yapılan araştırmalar gerçek rakamın açıklananın 3 katına yakın olduğunu gösteriyor” ifadesi kullanılan raporda her iki işçiden birinin kayıtdışı olduğuna dikkat çekiliyor.
TEKSTİLDE CİNSİYETE DAYALI ÜCRET FARKI
Raporda geçen verilere göre, Türkiye’de hazır giyim ve tekstil sektörlerinde istihdam edilen 1 milyon 67 bin kişinin yarısından fazlasını kadınlar oluşturuyor.
“Tekstil ve hazır giyim atölyelerinde cinsel taciz, cinsel istismar, fiziksel ve psikolojik şiddet gibi durumların kadın işçilerin karşılaştığı sorunlardan bazıları” olarak vurgulanırken, tekstil ve hazır giyim sektörlerinde çalışan genç yetişkin kadın işçilerin erken yaşlarda ayakçı, ortacı gibi işyeri içerisinde hiyerarşik açıdan daha alt mevkide çalışmakta, kendilerini geliştirme imkanı bulabildikleri takdirde makineci, ütücü veya overlokçu gibi görece daha üst bir pozisyonda yer alabildiğine dikkat çekiliyor. Ayrıca, tekstil ve hazır giyim sektörlerine ait dikkat çeken noktalardan biri de çalışan genç yetişkin kadınların ödemeler konusunda ifade ettikleri… Kadınlar, ödemelerinin emeklerini karşılamadığını, işverenlerin banka kartlarına yatırdığı paranın bir miktarını geri isteyebildiğini, kimi zaman mesai saatlerinin ücretlerini alamadıklarını ve ödemelerin geç ya da eksik yapıldığını anlatıyor.
Öte yandan iş bölümünde cinsiyete dayalı ayrım olduğu vurgulanan raporda, görüşülen işçilerin yüzde 67,7’sinin, çalıştıkları işyerinde kadın ve erkeklerin farklı pozisyonlarda çalıştıklarını, kadınların çoğunlukla overlokta, erkeklerin ise çoğunlukla düz makinede çalıştıkları gözlemleniyor. Görüşülen işçilerin bir kısmı bu durumu; overlokçuların düz makinecilerden daha az maaş almasına, yani kadınların daha az gelir getiren işlere yönlendirilmesine bağlıyor.
“ASGARİ ÜCRET BANKADAN, ÜSTÜ ELDEN” USÜLSÜZLÜĞÜNE DEVAM
Saha görüşmelerinde öne çıkan tablo ise şöyle:
- Görüşülen işçilere çalıştıkları atölye veya fabrikada iş sözleşmeleri olup olmadığı sorulduğunda, sadece 3’ü iş sözleşmesinin olduğunu söylemiştir. 124 kişi bu soruya “Hayır”, 11 kişi ise “Bilmiyorum” dedi.
- Görüşmecilerin 99’u bordro aldığını, 34’ü almadığını ve 5 kişi almayı tercih etmediğini dile getirdi. Bordrosu olanların 89’u bordrodaki verilerin doğru olduğunu, gerisi ise yanlış olduğunu veya verileri anlamadığını dile getirdi.
- Araştırma kapsamında ücretlerin ne kadar olduğu, nasıl ödendiği ve yasal bordroda nasıl göründüğü de analiz edildi. Buna göre konuşulan işçilerin yüzde 29’u asgari (2.825 TL) ücretle çalışıyor. 3.000 TL maaş alanların oranı ise yüzde 7, verilen cevaplara göre yüzde 15’i 3.500 TL ve yüzde 6’lık dilimler 3.600 TL ve 3.700 TL maaş alıyor. 5.000 TL maaş alanların oranı ise sadece yüzde 3 olarak görülmüştür. (Saha görüşmeleri Ekim 2021 yılında yapılmıştır.)
- Asgari ücretten yüksek maaş alanların yüzde 22’si maaşının asgari ücret kısmını bankadan, geri kalanını elden aldığını söyledi.
ÜCRETLER YETMİYOR, İŞÇİ ÇAREYİ ÇOCUKLARINI ÇALIŞTIRMAKTA BULUYOR
Bu verilerin yanında görüşülen işçiler yaşadıkları geçim sıkıntısını ayrı ayrı şöyle anlatıyor:
- “Geçinmekte zorluk çekiyorum, borçlarım var. Mesai olmasa eksideyim. Çocuklar okula başlayınca geçimimi temin etmek için daha çok fazla mesai yapıyorum.”
- “Fabrikada çalışan 85 işçinin 44’ünün maaşına kredi borcundan dolayı haciz konulmuş. Muhasebeciyle muhabbet ederken öğrendim. Durumumuz bu kadar net.” diyor.
- “15 yaşındaki işçiyi yasanın dediği saat kadar çalıştırmıyor. Onun için işçinin yüzünü okutturuyor, sanki işten çıkmış mesaisi bitmiş gibi gösteriyor ama sonra yeniden atölyeye giriyor çocuk işçi. Maaşı cumartesi günü veriyor. Aslında cumartesi işe gitmen şart değil ama böylece seni işe gitmek zorunda bırakıyor, gitmezsen maaşını vermiyor. Yemekleri de çok kötü, sürekli makarna ya da bulgur.”
- Başka bir işçi, işyerinin sürekli İŞKUR aracılığı ile yeni işçiler alıp asgari ücret ile çalıştırdığını ve böylelikle teşvikten yararlandığını söylüyor.
- “Ülkedeki pahalılığa baktığınızda maaşımız hiçbir şey. İki kişi çalışmamıza rağmen ay başını zor getiriyoruz. Çocukların okulu var, evde 6 kişi yaşıyoruz.”
- “İşçi temsilcisiyim. İşyeri ortamı genelde kötü ama denetleme olduğunda haber alıyor işyeri, hemen her şeyi düzeltiyor. Zara’ya denetlemede elden para aldığımı, maaşımın asgari ücretten gösterildiğini söylediğimde ‘İstersen bankadan yatırmalarını isteyebilirsin. Emekli maaşın artmış olur.’ dedi.”
- “Maaş, aylık masraflarımızı karşılamıyor. Evi geçindirmek için çocuklar hafta sonu ve okul tatillerinde tekstilde çalışıyor.”
- “Borcum olduğu için çocuğum da eğitimini bırakıp çalışmaya başladı. Ekonomik olarak sıkıntılıyız.”
- “Kredi borcum var. Eşim de çalışıyor, evde iki kişi çalışıyoruz, yine de geçinemiyoruz. En büyük oğlum kardeşlerine bakıyor.”
- “Eşim de tekstilde çalışıyor. Onun maaşı yetmediği için ben de çalışıyorum. Çocuklarımı sabah kaynanama bırakıyorum. Akşam gidince alıyorum. Çocuklarımı asla tekstilde çalıştırmayacağım.”
- “Ücretler çok düşük. Kardeşlerim okul okuyor, ihtiyaçlarını karşılayamıyorlar. Ben destek oluyordum, ben de artık eve para yollayamıyorum. Zaten okulu bırakıp küçük kardeşlerimi okutmak için tekstilde çalışmaya başlamıştım. Geçim sıkıntısı çekiyorum. Gün geçtikçe ekonomik durumumuz kötüleşiyor.”
- “Paraya ihtiyacım olunca atölyede sabahlıyorum, başka atölyelerde günlük işler buluyorum. Ailemizde 3 kişi çalışıyor, yine de borcumuz var.”
- “Evimiz kira, çocukların okul masraflarını karşılamakta zorluk çekiyorum. Kredi borcum var.”
- “Evdeki herkes (eşim ve çocuklar) çalışıyor, masrafları ancak karşılıyoruz.”
- “Türkmenistanlıyım, ailem Türkmenistan’da yaşıyor, burada çalışıp aileme para gönderiyorum. Kayıtdışı çalışıyorum.”
TEMİZ GİYSİ KAMPANYASI: MARKALAR TABLONUN FARKINDA ANCAK SESSİZ KALIYOR
“Yaşam ücreti, bir işçinin yasal çalışma saatleri çerçevesinde alması gereken ve insan onuruna yakışır bir yaşam sürdürebilmek için yeterli olacak ücrettir. Yaşam ücreti, bir insani temel haktır” denilen raporda 2022 yılı için Türkiye’de yaşam ücretini en az 13 bin 513,51 TL olarak hesaplıyor.
Raporda markaların tedarik zincirlerindeki ücret adaletsizliğine ve hak gaspına da göz yumulduğuna dikkat çekiliyor: “Görüşülen işçilerin hepsinin, çeşitli markaların tedarik zincirlerinde olmalarına rağmen, birçok işçinin kendisine ay başı verilen ödeme notunun bordro olduğunu sandığına dikkat çekerken, işyerlerinin çoğunun ancak işçi kredi çektiğinde veya bir kuruma vermek üzere istediğinde bordro verdiğine dikkat çekiyor. “Çünkü sektörde çoğunlukla iki defter tutma alışkanlığı var. İşyerlerinde hesapları takip etmek amacıyla tutulan bir defterde gerçek anlamda yürüyen süreç kayıt altına alınıyor. Bu defter doğrudan işçiyle anlaşıldığı ve fabrikanın gerçek anlamda işlediği şekilde işleniyor. İkinci defter de devlete ve markalara gösterilebilecek ve yasal kriterlere uyacak şekilde tutuluyor. Görüştüğümüz işçilerin yüzde 22’si asgari ücretten fazla maaş almalarına rağmen asgari ücret kadarını bankadan ve geri kalanını elden aldıklarını söylediler. Kendilerine verilen maaş notunu bordro olarak bizlere gösterdiler. Oysa yasal olarak Sosyal Sigortalar Kurumu’na (SGK) bildirilen maaşın aynısı bordroya da yazılmalı. İşverenler işçi maliyetlerini düşürmek için işçi ile gerçek anlamda anlaştığı maaşı değil, asgari ücret kadarını yasal olarak bildirmiş. İşçilerin bir kısmı yasal olarak sigortalarının düşük bir ücret üzerinden ödenmesinin bir hak kaybı olduğunu bilmesine rağmen çalışmaya devam etmek zorunda olduğunu söyledi. Bu da gösteriyor ki markalar, uygulanan bu çifte standartların çoğunun farkında, ancak ucuza üretimin devam etmesi için göz yumuyorlar.”