Erzincan İliç'teki siyanür havuzu | "Denetim yok, inceleme yok"
Erzincan’ın İliç ilçesi Çöpler köyündeki altın madeninde Türkiye’nin ikinci en büyük siyanür havuzu bulunuyor. Bölgeyi ziyaret eden CHP'li Polat Şaroğlu, "Burada denetim yok, inceleme yok" dedi.
Fotoğraf: Ferit Demir
Orhan KURUL
Dersim
Erzincan’ın İliç ilçesi Çöpler köyündeki altın madeninde Türkiye’nin ikinci en büyük siyanür havuzu bulunuyor. Anagold Madencilik ve Çalık Holdingin ortağı olduğu Çöpler Altın Madeni’nin siyanür havuzunu büyüteceği gündemde. Geçtiğimiz günlerde bölgeyi ziyaret eden CHP Dersim Milletvekili Polat Şaroğlu ile bölgedeki izlenimlerini konuştuk. Şaroğlu siyanür havuzu için ‘ölüm havuzu’ nitelemesinde bulunarak “Burada bir denetim yok bir inceleme yok” değerlendirmesinde bulundu.
Geçtiğimiz gün İliç’te ki maden yerini ziyaret ettiniz. Maden sahasına dair gözlemleriniz nelerdir? Bölge halkının yaşamını nasıl etkiliyor?
AKP hükümetinin yıllardır süregelen çevre politikalarının temel dayanağının ‘ticari ve siyasi çıkar’ olduğu hepimizin malumu. 20 yıllık iktidarları süresince doğayı para için araçsallaştırarak, doğal yaşam alanlarını, verimli tarım arazilerini, yerleşim yerlerini bir grup sermayedara peşkeş çekerek, ranta ve talana açtılar ve insan ile canlı yaşamı üzerinde geri dönüşü olmayan devasa bir tahribat yarattılar. Bunu, İkizdere’de de gördük, Hasankeyf’te de gördük. Şimdilerde de Salda Gölü’nde, cumhuriyet mirası Atatürk Havalimanı yıkımında ve İliç’teki ‘ölüm havuzu’nda da görüyoruz… İliç’teki maden alanı uzunca bir süredir faaliyette. Buradaki çevre katliamını, insanların bu durumdan ötürü yaşadıkları mağduriyeti yerinde inceleyerek, vahametin boyutunu görmek için geldik.
Vahametin boyutu nedir peki?
Maden için oluşturulan buradaki gölette, aralarında siyanür ve sülfürik bulunan 38 öldürücü kimyasal madde depolanıyor. Altın üretiminden sonra elde edilen sıvı kimyasalları buraya taşıyorlar. Oysa siyanür ve diğer kimyasalların yerin yüzlerce metre altında depolanması gerekirken daha az masraflı olduğu için yaklaşık 200 futbol sahası büyüklüğüne denk gelen bir gölet kurulmuş durumda. Bu havuzda biriktirilen kimyasal atıkların azaltılması, debisinin düşük tutulması amacıyla püskürtme makineleri ile ‘evaporatörler’ (buharlaştırıcı) ile 9 ay boyunca bu kimyasallar atmosfere bırakılmıştır. Bu cihazlar çalıştırıldığı zaman günlük atık seviyesi 2 cm azaltılmış. Tam üç evaporatörler kullanılmış. 10 taneye kadar kullanılma izni alınmış ama daha sonra yöreden gelen tepkiler üzerine bu cihazlar sökülerek, doğal buharlaşma yöntemi kullanılmış. Ancak yöre halkı tereddüt ediyor, bu cihazların her an kullanılacağından dolayı endişe içindeler.
Resmi rakamlarda yıllık burada 122 bin ton sülfürik asit kullanıldığı belirtilse de gayriresmi rakamlara göre buraya giren asit tankerlerinin sayısından elde edilen rakamlarda yıllık olarak 360 bin ton sülfürik asit kullanıldığı iddia ediliyor. Yine resmi rakamlarda 11 bin ton olan siyanür kullanımının olduğu oysa günlük 80 ton siyanür kullanıldığı ve bize gelen rakamlarda yıllık 20 ile 30 bin ton arasında siyanür kullanıldığı belirtiliyor. Burada bir denetim yok bir inceleme yok. Şu an püskürtme işlemi yok ama güneşe maruz kalan atık maddeler buharlaşarak atmosfere ve bulutlara karışıyor. Bu bulutlar kilometrelerce doğada ilerliyor bu bulutlar nereye yağarsa içme sularına karışıyor.
‘BİR ANLAMDA RÜŞVET DAĞITMIŞLAR’
Bölge halkı neler anlattı size?
Aynı zamanda bu bölge göçmen kuşların göç yolu üzerinde. Göç yolunu kullanan kuşların ve kızıl şahin türünün, temastan dolayı telef olduğunu fotoğraflarla gördük. Bölge halkı, ‘Artık burada kuşlar uçmuyor’ diyor. Yine, yeni doğan çocuklarda cilt hastalıkları görülmeye başlamış. Bölgeyi ziyaretimiz sırasında atık havuzdaki asitler boğazımızı ve burnumuzu yaktı, nefes almakta güçlük çektik. Ziyaretimiz sırasında madende çalışan yöre halkıyla da görüştük. ‘Biz durumun farkına varmadan bu işin içine girdik şimdi çıkamıyoruz ve bizi ekmeğimizi elimizden almakla tehdit ediyorlar’ diyorlar. Burada insanlara yüksek maaş verilerek, fazla kişi çalıştırılması sağlanmış ve insanları susturmayı amaçlamışlar. Bir anlamda rüşvet dağıtmışlar yani. Bölgedeki havuz yapılırken insanlara 130 TL civarında para ve her aileden bir kişinin işe alınacağı vadedilerek, şikayetçi ve davacı olunmasın diye sözleşme imzalatılmış.
‘BÖLGE İLLERİ BÜYÜK BİR TEHLİKE İLE KARŞI KARŞIYA’
Siyanür havuzunun büyütüleceği iddia ediliyor, bu doğru mu? Oradaki tehlike sadece İliç’i mi etkiliyor?
Edindiğimiz bilgilere göre burayı büyütmeyi düşünüyorlar. 600 futbol sahasına denk gelecek şekilde genişleyeceği ve şu anda da yapımın devam ettiği bilgisi heyetimizle paylaşıldı. Sadece Erzincan değil tabii ki. Altın madeninin bulunduğu bölge Erzincan, Tunceli, Malatya ve Sivas’ın ortasında kalıyor. Dolayısıyla bölge illeri büyük bir tehlike ile karşı karşıya. Bu ölüm havuzunun yanında Fırat Nehri var, İliç Barajı yapılmış, Fırat Nehri, Keban Barajına, Karakaya ve Atatürk Barajına kadar ulaşıyor. Bu sularla milyonlarca dönüm arazi sulanıyor. Bu atıkların Fırat’a karışması, doğuda ve güneydoğuda tarımın tamamen yok olması demektir. Bu sularda yaşayan tüm canlıların yok olması demektir. Bu bölgede yaşayan insanların ölmesi demektir. Sadece 4 vilayete değil, bütün bölgeye zarar veriyor.
‘CEZAYİRLİOĞLU SİNDİRİLMEYE ÇALIŞILIYOR’
Bir röportajınızda İliç’te köyde yaşayan Sedat Cezayirlioğlu’nun da ölüm tehdidi aldığını söylemiştiniz, neden tehdit ediliyor?
Maden sahasının yarattığı çevre katliamı ve ağır mağduriyet, bölge sakini Sedat Cezayirlioğlu’nu hak ve hukuk mücadelesi vermeye itmiş. Verdiği hukuk mücadelesi sonucunda da birçok çalışmada geri adım atılmış. Ancak hem devlet yetkilileri hem de firma, peş peşe açtığı davalar ile Sedat Cezayirlioğlu’nu sindirmeye çalışıyor. Sedat Cezayirlioğlu, sürekli ölüm tehdidi aldığını ve koruma talebinde bulunduğunu hatta silah ruhsatı için başvuru yaptığını söyledi. Buradan yetkililere sesleniyorum; Sedat Cezayirlioğlu’na derhal koruma verilmeli yoksa başına bir şey geldiği takdirde bunun sorumlusu görevlerini yerine getirmeyenlere aittir.
‘HER ZAMAN ÇÖKME RİSKİYLE KARŞI KARŞIYA’
Atık havuzu aktif fay hattı üzerinde yer alıyor. Bu nasıl bir tehlike barındırıyor?
Bilindiği üzere Erzincan, fay hattı üzerinde yer alan bir bölge. Geçmişte yaşanan acı hadiseler de hafızalardaki tazeliğini koruyor. Buna rağmen, maden sahası da tam olarak fay hattının üzerine yapılmış. Bu alan dolgu bir göletten ibaret, yani her zaman çökme riskiyle karşı karşıya. Bilim insanları ve deprem uzmanları da bu konuda gerekli uyarıları yapıyor. Olası bir depremde yaşananları ve ağır sonuçlarını düşünmek dahi istemiyorum.
‘İNSANLARIMIZIN GELECEĞİ YOK EDİLİYOR’
Son olarak neler söylemek istersiniz?
Başta da belirttiğim gibi, doğayı bir meta olarak görürseniz; kendi ritminde akan bir ırmağın önünü keserseniz, çınarlık bir ağacı gövdesinden keserseniz doğanın gücüne ve ağır sonuçlarına da katlanmak zorunda kalırsınız. Buradaki tesisin, dünyanın hiçbir yerinde ikinci bir örneği yok. Amerikan şirketleri ve AKP hükümetinin iş birlikçi hesaplarıyla, toprağımızın ve insanlarımızın geleceği yok ediliyor. Bir kesim ayrıcalıklı, bu maden ocağından büyük paralar kazanacak ama yakın zamanda bu doğada bir canlı bile yaşayamayacak. Yetkililer, bu doğa ve insan katliamına karşı gözlerini kapatmasın, kulaklarını tıkamasınlar. Ya bu tesisi denetim altına alarak modern bir yapıya kavuştursunlar ya da kapatıp bu katliama bir son versinler!