Cumartesi Anneleri: Hakikati milyonlara ulaştıran gazetecilik suç değildir
Cumartesi Anneleri, bu haftaki eylemlerinde kaybedilişinin 29’uncu yılında Özgür Gündem gazetesi muhabiri Ferhat Tepe’nin akıbetini sordu.
Fotoğraf: MA
Cumartesi Anneleri, bu haftaki eylemlerinde kaybedilişinin 29’uncu yılında Özgür Gündem gazetesi muhabiri Ferhat Tepe’yi anarak, “Yaşadığımız topraklarda yöntemler ve araçlar değişse de devletin medyayı itibarsızlaştırma, gazetecileri hedef gösterme ve cezalandırma geleneği artarak devam ediyor” dedi.
Kayıplarının akıbetini sormak ve faillerin açığa çıkarılıp yargılanması talebiyle her hafta Galatasaray Meydanı’nda eylem yapan Cumartesi Anneleri, 889’uncu haftaki basın açıklamalarında Özgür Gündem gazetesi Bitlis muhabiri Ferhat Tepe dosyasına dikkat çekti. Pandemi koşulları nedeniyle online yapılan açıklamada, ilk olarak Tepe’nin annesi Zübeyde Tepe söz aldı.
"OĞLUM GAZETECİYDİ"
Oğlunun kontra tarafından kaçırıldığını ve 10 gün sonra Hazar Gölü’nde ölü olarak bulunduğunu hatırlatan anne Tepe, çocuğunun Elazığ Kimsesizler Mezarlığı’nda defnedildiğini belirtti. Cenazeyi aldıktan sonra başvuru yaptıkları hiçbir yetkili kurumdan sonuç alamadıklarını dile getiren Tepe, “O günden bu güne katillerin peşindeyiz. Katiller bulunup adalet önüne çıkarılana kadar biz bu mücadeleye devam edeceğiz. Oğlumun katillerini bulun ve adalet önüne çıkarın. Benim oğlumun suçu neydi? Oğlum Özgür Gündem muhabiriydi. Kürt olduğu için, yakılıp yıkılan köyleri, faili meçhul cinayetleri yazıyordu. Hiçbir suçu yoktu. Bugün de halen gazeteciler gözaltına alınıyor, tutuklanıyor. Bizler çocuklarımızın yanındayız ve hiçbir zaman davalarından vazgeçmeyeceğiz” diye konuştu.
"GAZETECİLİK SUÇ DEĞİLDİR"
Ardından Tepe’nin kardeşi Ayşe Tepe söz aldı. Kardeşinin JİTEM tarafından kaçırılarak katledilişinin 29’uncu yılı olduğunu anımsatan Tepe, “Ferhat’ın kalemini yerde bırakmayan, Özgür Gündem geleneğini devam ettiren gazeteciler bugün de yoğun engellemeler ile karşı karşıya. 20’den fazla çalışanı, dağıtımcısı, muhabiri katledilen Özgür Gündem geleneğini sürdüren 16 gazeteci tutuklandı. Bir kez daha haykırıyoruz; gerçeğin peşinden koşan, hakikati milyonlara ulaştıran, bunu yaparken de her türlü baskı ve engellemeye göğüs geren gazetecilik suç değildir” ifadelerini kulandı.
"ÖZGÜR BASIN BASKICI REJİMİN KABUSU"
899’uncu hafta basın açıklamasını Yeni Yaşam gazetesi editörü Reyhan Hacıoğlu okudu. “Gözaltında kaybedilişinin 29’uncu yılında gazeteci Ferhat Tepe için adalet istiyoruz!” diyen Hacıoğlu, ilk olarak Diyarbakır’da 16 meslektaşının tutuklanmasına işaret ederek, “Şiddeti bir yönetme tekniği olarak kullanan rejimler, varlıklarını sürdürebilmek için gerçeği kurgudan ayırt edemeyen toplumlar yaratmak ister. Bunun için de bilginin tahrifatı ve dezenformasyonu yoluna giderler. Doğruyu söyleyen, yalanları ifşa eden, toplumu düşünmeye, sorgulamaya teşvik eden özgür basının varlığı baskıcı rejimlerin kabusu olur. Tam da bu nedenle yaşadığımız topraklarda yöntemler ve araçlar değişse de devletin medyayı itibarsızlaştırma, gazetecileri hedef gösterme ve cezalandırma geleneği artarak devam ediyor. Daha iki gün önce yine gazetecilik suç sayıldı ve 16 gazeteci tutuklandı” diye konuştu.
FERHAT İŞKENCE İLE KATLEDİLDİ
Gözaltında kaybedilen meslektaşı Ferhat Tepe’nin dosyasına dikkat çeken Hacıoğlu, “Bir ülkede basın özgür değilse, kimse özgür değildir. Çünkü basın özgürlüğü, yalnızca gazeteciler için değil, aslında halkın haber alma hakkı içindir” hatırlatmasında bulunarak tutuklu gazeteciler için özgürlük istedi.
Hacıoğlu, ardından da Tepe’nin yaşamına ve dosyasına dair şu bilgileri verdi: “19 yaşındaki Ferhat Tepe Özgür Gündem gazetesi Bitlis muhabiriydi. Her özgür basın çalışanı gibi canı pahasına ağır hak ihlallerine maruz kalanların sesini duyurmaya çalışıyordu. Ferhat, 28 Temmuz 1993 tarihinde Bitlis şehir merkezinde silahlı telsizli 3 kişi tarafından kaçırıldı. Ailenin ve gazetesinin ısrarlı başvuruları karşısında devletin ilgili tüm kurumları onun gözaltına alınmadığını söyledi. Arayışını sürdüren ailesi ve gazetesi Ferhat'ın ağır işkence görmüş bedenine 13 gün sonra ‘meçhul kişi’ olarak gömüldüğü Elazığ Kimsesizler Mezarlığı’nda ulaştı.” (MA)