19 Haziran 2022 05:01
/
Güncelleme: 08:52

Ferid Demirel: Sovyetler Birliği, Kürt kültürünün gelişmesine büyük bir katkı sundu

“Guldesteyek ji Baxê Rewanê” isimli kitaptaki eserleri Kiril alfabesinden Latin alfabesine aktaran Ferid Demirel'le Sovyetler Birliği'ndeki Kürt yazın çalışmalarına dair konuştuk.

Ferid Demirel: Sovyetler Birliği, Kürt kültürünün gelişmesine büyük bir katkı sundu

Ferid Demirel (Fotoğraf: Evrensel)

Reşo RONAHÎ

Kürt, Rus ve Ermeni yazarların 33 öyküsünden oluşan bir seçki “Guldesteyek ji Baxê Rewanê” (Erivan Bahçesinden Bir Demet Gül) adıyla Kürtçe olarak yayımlandı. Kitap Sovyet Ermenistanı’ndan Seçme Öyküler üst başlığıyla Sor Yayınları tarafından okurla buluşturuldu. 1936 yılında Kürtçe-Kiril alfabesiyle yayımlanan öyküleri, Ferid Demirel Kürtçe-Latin alfabesine çevirdi. Demirel ile kitaba ve Sovyetler Birliği’ndeki Kürtçe yazın çalışmalarına dair konuştuk. Sovyetler Birliği’ndeki Kürtçe eserlerin çok azının Latin alfabesine çevrildiğini dile getiren Demirel “SSCB yönetimi; 1920’li yıllardan itibaren Kürt kültürünün, sanatının, müziğinin ve edebiyatının gelişmesine ve çok büyük bir kültür hazinesinin, arşivinin oluşmasına katkıda bulundu.” dedi.

Öncelikle kitabı biraz tanıtır mısınız?

1920’li yıllarda Sovyet sosyalist cumhuriyetlerde yaşayan Kürtlerin eğitim çalışmaları için hazırlanmış ders kitaplarında yer alan öykülerden oluşan bir seçki. Bu kitaplar Kiril alfabesiyle hazırlanmıştı. Ben bu öykülerden 33 tanesini Kürtçe-Latin alfabesine çevirdim. Dönemin çağdaşı Kürt, Ermeni ve Rus yazarların öyküleri var. Erebê Şemo ya da Ereb Şamîlov, Heciyê Cindî, Cerdoyê Gênco, Wezîrê Nadîr gibi Kürt yazarlar, Hovhannes Tumanyan, Arazi, Zoryan gibi Ermeni yazarlar, Gorki, Tolstoy, Çehov, Turgenyev gibi Rus yazarların öykülerinin yanı sıra İrlandalı Yazar George Bernard Shaw’ın da bir öyküsü var. Ayrıca Krupskaya’nın Lenin ile ilgili bir anısına yer verdik. O dönemin Kürt toplumunun sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel koşullarına dair içeriklerden oluşuyor. Kitaplar Sosyalist düşüncenin Ekim Devrimi sonrasında halklar arasında yayılmasını amaçlayan bir perspektifle hazırlanmış.

Seçkiye kaynak oluşturan, Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nde ders kitabı olarak hazırlanan Kürtçe kitapların önemi nedir?

Ekim Devrimi sonrasında Sosyalist düşüncenin Sovyet cumhuriyetlerinde yaşayan halklar arasında yaygınlaşması amacıyla, kimi çalışmalar yapılmaya başlandı. “Halklara Eşit Muamele” olarak tarif edilen bu çalışmalar, söz konusu cumhuriyetlerde yaşayan Kürtler için de hayat buldu. 1920’li yılların sonlarına doğru Ermenistan, Azerbaycan ve Gürcistan başta olmak üzere, Kürtlerin yaşadığı Sovyet sosyalist cumhuriyetlerinde eğitim çalışmaları yapıldı, okullar açıldı, bu okullarda okutulmak için Ereb Şemo ve İshak Marogulov tarafından bir alfabe hazırlandı, bu alfabeyle kitaplar yazıldı. Bu okullarda Emînê Evdal, Ahmedê Mirazî, Kamil Bedirxan, Nûrê Polatov gibi isimler Kürtçe dersler verdi. Bu okullardan Qanatê Kurdo, Çerkezê Beko gibi isimler yetişti.

Okullarda okutulan kitaplar arasında “Kitêba Zimanê Kurmancî” (Kürtçe Kitabı) 6 ciltlik bir seri yer alıyor. Yukarıda sözünü ettiğim Kürtçe okullarda okuyan öğrenciler için, dönemin Kürt aydınlarından Erebê Şemo, Heciyê Cindî, Emînê Evdal, Casimê Celîl, Cerdoyê Gênco, Ermeni aydınları Mikirtçyan, Zenyan, Drambyan ve başka isimler bu 6 ciltlik kitapları hazırladılar. İçinde Kürt, Ermeni ve Rus yazarların öyküleri ve şairlerin şiirleri yer alıyor. Söz konusu kitapları, Sovyet Ermenistan’ı hükümeti basıyor. Okuma yazma oranı oldukça düşük olan dönemin Kürt toplumu, bu kitaplar sayesinde Kürtçe okuyup yazmaya başlıyor. O açıdan oldukça önemli bir çalışma. Bu seride yer alan 4. ve 6. kitaplardan öyküler seçerek, “Guldesteyek ji Baxê Rewanê” (Erivan Bahçesinden Bir Güldeste) adıyla Kürtçe-Latin alfabesiyle günümüz okurlarına ulaştırmak istedim.

"SOVYETLER’DE KÜRTLERLE İLGİLİ YAPILAN ÇALIŞMALAR İLGİMİ ÇEKİYOR"

Böylesi bir seçkiyi, buradaki Kürt okuyucuya sunmak fikri nereden çıktı ve nasıl bir önemi var sizce?

Sovyetler döneminde Kürtlerle ilgili yapılan çalışmalar yıllardır ilgimi çekiyor. Kiril alfabesini bilmenin getirmiş olduğu avantajdan yola çıkarak, o dönem yazılan çizilen şeyleri okuyor, o dönemle ilgili fikir sahibi olmaya çalışıyorum. İlk başlarda yayımlama gibi bir fikre sahip değildim. Sonra, o dönem yapılan çalışmaların, günümüz Kürt okuyucuya ulaşması gerektiğini düşündüm. Tam da burada şunu söylemek istiyorum ki, ben bir aktarıcıyım, aracıyım. O dönemin Kürt aydınları, yazarları, entelektüelleri bu çalışmaları Kiril alfabesiyle hazırlamış, Rus ve Ermeni yazarların eserlerini yine Kiril alfabesiyle Kürtçeye çevirmişler. Ben ise onları Latin alfabesine naklediyorum. Yani Emînê Evdal, Heciyê Cindî, Casimê Celîl, Cerdoyê Gênco, Erebê Şemo, Nûra Polatov ve daha nicelerinin hakkını teslim etmek gerekiyor. 5 yıldan fazla bir süredir bunların yayımlanması için kimi girişimlerde bulundum. Ancak yayınevleriyle sağlıklı bir diyalog geliştiremedik. Benim için iyi bir tesadüf oldu ki “Guldesteyek ji Baxê Rewanê” ile birlikte bir de “Çîrokên Şêwra Ermenan” (Sovyet Ermenistanı Öyküleri) kitabım da aynı dönemde yayımlandı. Cervantes Yayınları’ndan çıkan bu kitap da yine 1936 yılında hazırlanmış ve içinde Zabel Yesayan, Sîras, Bakunts, Şîrvanzate, Zoryan gibi 12 Ermeni yazarın öykülerinin Kürtçe çevirileri var. Bu kitabı da Kürtçe-Kiril alfabesinden Kürtçe-Latin alfabesine çevirdim.

Ana dilde eğitim tartışmaları bu coğrafyadaki Kürt halkı için çok kritik bir öneme sahip. Türkiye dil alanında çalışmalar yürütenler tarafından ‘diller mezarlığı’ olarak adlandırılıyor. Yaklaşık 90 yıl evvel Sovyetlerde Kürt halkının ve diğer halkların ana dillerinde eğitim imkanına sahip olmasını nasıl yorumlarsınız? Sovyetlerde Kürtçe ana dilde eğitim için neler yapılmış?

Türkiye’de, cumhuriyetin kuruluş yıllarından itibaren yasakçı zihniyetin ürünü olarak, Kürt ve Kürtçeye ait olan her şey yasaklanmış. Yeni kurulan cumhuriyet, Türk ulus kimliğini inşa etme sürecinde Kürtlerle çatışma sürecine girmiş ve 1940’lara kadar Kürtlerin bütün sosyal siyasi dinamiklerini zor yoluyla bertaraf etmişti. Sonrasında Şark İslahat Planı, Takrir-i Sükun Kanunu ile birlikte, Kürtler ve Kürtçe yaşamın bütün alanlarından silinmeye çalışıldı.

Böylesi bir dönemde, yeni kurulan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği yönetiminin, sosyalist yaşam tarzını, düşüncesini diğer halklara ulaştırmak amacıyla başlattığı hareket, Sovyet sosyalist cumhuriyetlerde yaşayan Kürtleri de kapsamına aldı. SSCB yönetiminin “eşit muamele” anlayışı ile başlattığı bu hareket, 1920’li yıllardan itibaren düz bir çizgi halinde olmasa da Kürt kültürünün, sanatının, müziğinin ve edebiyatının gelişmesine ve çok büyük bir kültür hazinesinin, arşivinin oluşmasına katkıda bulundu.

Yıllarca Kürt ve Kürt’e ait olan her şeyin yok sayıldığı Türkiye’de insanlar, “Erîvan xeber dide guhdarên ezîz” (Erivan konuşuyor değerli dinleyiciler) diyerek kendi dilleriyle şarkılar söyleyen Erivan Radyosunu dinledi. Binlerce kitap yayımlandı. Rêya Teze adıyla Kürtçe bir gazete çıktı. Erivan Radyosunun Kürtçe bölümü hayata geçirildi. Okullar açıldı. Enstitüler kuruldu. Kültür ve dil konferansları gerçekleştirildi. Bu açıdan, o dönem yapılanlar, Kürt kültürünün, edebiyatının, dilinin, sosyal yaşamının, tarihinin ve elbette siyasal yaşamının önemli yapı taşlarıdır. Her ne kadar bunlar Kiril alfabesiyle yapılmış ve bugün o alfabeyi bilmeyenlerin hayatına tam anlamıyla girmemiş olsa da, bunların Latin alfabesine çevirilmeleriyle, etkileşim daha da derinleşecektir. 

"ETKİLEŞİM, DAHA ÇOK RADYODAKİ MÜZİK YAYINLARIYLA SINIRLI KALDI"

Dediğiniz gibi Sovyet Kürtlerinin yazdığı eserler buradaki okurlarca aslında yeni yeni okunuyor, yeni yeni biliniyor. Neden bu kadar geç girdi hayatımıza orada yazılmış eserler?

Sovyet Kürtleri ya da Ermenistan’da yaşayan Kürtler denince, yıllar boyunca aklımıza büyük oranda sadece Radya Rewanê, Radya Yerêvanê (Erivan Radyosu) gelirdi. Sonra Ereb Şemo’nun “Şivanê Kurmanca” (Kürt Çoban) kitabından haberdar olduk. 1980’ler ve 1990’lar boyunca Kiril alfabesinden Latin alfabesine tek tük kitap çevrildi. 2000 ve özellikle de 2010 sonrasında ise bu alanda gözle görülür bir çalışma yapılıyor. Pek çok Kürt yayınevi artık o dönem yazılmış eserlerin transkripsiyon, transliterasyon yoluyla günümüz okuyucusuna ulaşmasına katkı sunuyor. Geç girmesinin sebeplerinden biri, bu çalışmaları bir alfabeden diğerine nakledecek insanların olmaması olabilir. Bir diğeri de sınırın bu tarafında yaşayan Kütler ile diğer tarafında yaşayan Kürtler arasındaki etkileşimin az olmasıdır belki de. Son olarak Sovyet sosyalist hükümetinin egemen ulusların iktidarlarıyla olan ilişkilerinden kaynaklı, gecikmeli bir şekilde ulaştı bu çalışmalar. Sınırın bu tarafında yaşayan Kürtler ile o tarafında yaşayan Kürtler arasındaki etkileşim, daha çok radyodaki müzik yayınlarıyla sınırlı kaldı.

"O DÖNEMKİ ESERLERİN ÇOK AZI LATİNİZE EDİLDİ"

Siz de bir süredir Kiril alfabesi ile yazılmış bu eserleri Latin alfabesine adapte etmeye dair çalışmalar yapıyorsunuz. Önümüzdeki dönem için üzerine çalıştığınız eserler var mı?

Sovyetler döneminde yayımlanan kitapların sayısının ne kadar olduğunu net olarak bilmiyorum ama bir fikir vermesi açısından, Kürtçe için Kiril alfabesinin hazırlanmasından 5 yıl sonra, yani 1930’ların ortasında Flemenkçe yayınlanan bir gazete haberinde, 1007 Kürtçe kitabın yayımlandığından bahsediliyor. 47 tane Kürtçe okul olduğu yazılıyor. İlk 5 yıldan bahsediyoruz. Bu demek oluyor ki, binlerce kitap basılmış. Takip edebildiğim kadarıyla şimdiye kadar bunun çok çok azı Latin alfabesiyle Kürtçe olarak basılmış durumda. Ancak o dönem yayımlanmış kitapların hepsine ulaşmak konusunda da sıkıntılar var. Ben internetteki açık kaynaklar üzerinden kimilerine ulaşabildim. Elimde yayımlanabilecek kimi çalışmalar var. Sor Yayınları ile bu konuda ortaklaştığımız pek çok başlık var. Tabii biraz da ekonomik şartlara bağlı. TL’nin döviz karşısındaki değer kaybı, kağıdın dövizle alınması meselesini düşününce, işimiz zor.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Milyonlar ‘fitre’lik, iftar sofraları boş

Milyonlar ‘fitre’lik, iftar sofraları boş

Erdoğan-Şimşek programıyla ücretleri açlık sınırının altına inen asgari ücretli işçiler ve emekliler, ramazan ayının ilk iftarını boş sofralarda karşılıyor: “Kırmızı eti zaten görmüyorduk, bu sene orucu açacak zeytin bile alamıyoruz…” Diyanet İşleri Başkanlığı da ‘Asgari ücretliler ve emeklilere fitre verilebilir’ fetvası yayımlamıştı.

İftar sofrasına 1 yılda gelen zam: Yüzde 45

Dört sene içinde güllaça gelen zam: Yüzde 1100

Pideye 2 yılda gelen zam: Yüzde 150

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
2 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et