AKP’nin ütopyasından çıkıp tarihe bakmak
Bu başarısız tek adamlık yönetimi benzerliğinden mi AKP bu denli sempati duyuyor bilinmez fakat Abdülhamid hiç de öyle batı ülkelerine “toprak kaybetmemek için” direnmiş bir adam değildi.
Kolaj: Evrensel
Ece ÖZBAY
ODTÜ Tarih
Geçtiğimiz günlerde AKP’nin düzenlediği “Bir Gençlik Şöleni” adlı etkinliğin ardından açıklamalarda bulunan Erdoğan, konuşması sırasında Akşener’i eleştirmek maksadıyla, Abdülhamid’i emperyalistlere karşı savaşan bir halk kahramanı gibi anlattığı “…Gençler, Sultan Abdülhamid'e laf atan, dil uzatan hanımefendiye şunu sormak lazım, 33 yıl 'hasta dev' diye takdim edilen Osmanlı'yı bir karış toprak kaybetmeden yöneten Sultan Abdülhamid'e hakaret, haddini aşmaktır…” sözleriyle Abdülhamid’i eleştirenlere tarih düşmanlığı yaptıkları eleştirisinde bulundu. Erdoğan ve AKP temsilcilerinin daha öncelerde de tarihi istediği gibi eğip bükme çabalarına defalarca şahit olmuştuk. Bu nedenle kendi yazdıkları ütopik tarihten uzaklaşmalı ve gerçekte ne olduğunu detaylıca ele almalıyız. İlk olarak Abdülhamid’in Balkan savaşları ve daha savaş olmayan yerlerde dahi toprak kaybettiğini biliyoruz fakat bu yazıyı yazarken bilimsel makaleleri kullanmak istediğimden biraz araştırma yapmak istedim. Durum oldukça şaşırtıcıydı, sistemdeki tezlerin öne çıkanlarının hepsi Abdülhamid’in nasıl dış kuvvetlere direndiğinden, sosyal ve kültürel gelişmeyi nasıl etkilediğinden bahsediyordu. Elbette toprak kayıplarını inkâr etmiyorlardı fakat Abdülhamid değil de İttihat ve Terakki yüzünden kaybedildiğinden bahsediyorlardı. Bu bilimsel çalışmadan uzaklaşmış ve sadece ideolojiye hizmet eden metinlerden, AKP’nin bilinçli olarak üniversitelerimize yerleştirdiği yandaş, sözde akademisyenlerin etki alanının ne ölçüde genişlediğini görebiliyoruz.
Buradan hareketle Erdoğan ve AKP yönetiminin kendi baskıcı ve İslamcı politikalarının bir basamağı olarak kullandığı akademi, lehlerine sonuç vermeye başlamış göründüğünü söyleyebiliriz. Peki aslında nasıl oldu? II. Abdülhamid 33 yıl boyunca baskılar ve kısıtlamalarla tek adam olarak Osmanlı Devleti’ni yönetti. Bu başarısız tek adamlık yönetimi benzerliğinden mi AKP bu denli sempati duyuyor bilinmez fakat Abdülhamid hiç de öyle batı ülkelerine “toprak kaybetmemek için” direnmiş bir adam değil, bir halk kahramanı hiç değildi. Öncelikle Yıldız sarayından yıllarca şiddetli baskı ile Osmanlı’yı yöneten Abdülhamid emperyalist ülkelere zorluk çıkarma denemelerini emperyalizm karşıtı olduğu için değil, iktidarını sağlamlaştırmak ve imparatorluk dışı Müslümanları bir araya getirmek amacıyla Panislamizm politikasını kullanması nedeniyle Müslüman sömürgelere de etki etmiştir (Britannica). Bunun yanı sıra toprak kaybetmeme konusuna geldiğimizde ilk olarak batılı devletlerin baskısı ile Yunanistan’a toprak bırakmak zorunda kaldı. Ardından İngilizlere Mısır’ı kiraladı fakat Mısır İngilizler tarafından işgal edilince Almanya’dan yardım istedi. Bu dönemde Almanya’ya ciddi demiryolu imtiyazları -ki bu durum daha sonra birçok tarihi eserin Almanya zimmetine geçmesine sebep olmuştur- verildi. Bunların yanı sıra Balkanlar’ın büyük bir bölümünde toprak kayıpları yaşandı. İşin özü bu kayıpların hepsi Abdülhamid’in kötü bir yönetici olması nedeniyle gerçekleşmemişti, Abdülhamid akıl almaz savaşların olduğu bir dönemde tahta çıkmıştı, fakat iktidarın çizmeye çalıştığı “Ulu Hakan”, “Anti-emperyalist” veya “toprak kaybetmeyen bir hükümdar” da değildi. Sadece imtiyazlar vererek ve Müslümanları bir araya getirerek hem tahtını-hayatını- korumak hem de Osmanlı’nın parçalanmasını önlemeye gayret etti.
Öte yandan, tarihi ve tarihi karakterleri işine geldiği gibi değiştirerek yansıtmaktan hiç çekinmeyen iktidar ve yandaşları maalesef ki kendi içlerinde de çelişmektedirler. AKP’nin neredeyse Abdülhamid kadar yoğun bir biçimde idol olarak sarıldığı bir diğer isim olan Mehmet Akif, Ulu Hakan’larının kalabalıkta kıldığı bir namaz sonrası şu dizeleri yazmıştı. “Kafes arkasında hanımlar gibi saklıydı Hamîd Koca şevketli! /Hakikat bunu etmezdim ümîd./Belki kırk elli bin askerle sarılmış Yıldız; /O silahşörler, o al fesli herifler sayısız./ Neye mal olmada seyret, herifin bir namazı: /Sade altmış bin adam kaldı namazsız en azı!” Herkesçe bilinen bu şiir Mehmed Akif’in de istibdat karşıtı olduğu ve Abdülhamid’i eleştirdiğini en açık bir şekilde göstermektedir.
Ayrıca AKP’nin söylemsel çelişkilerine karşın istikrarlı olarak devam ettirdiği bir “ceddimiz”, “atalarımız” kalıplarının yanı başında bulunan İslamcı-hilafet yanlısı ve doğrudan geçmişe özlemi pompalayan bir anlayış söz konusudur. Atalarımız konusu ayrıca bir başlık oluşturur fakat yazının başında bahsettiğim akademide bu anlayışı yaymak Erdoğan’ın “Osmanlıcı” basamaklarından sadece birisidir. Akademinin yanı sıra TRT’nin fonladığı dizilerle, GATA’nın adının Haydarpaşa Sultan Abdülhamid Eğitim ve Araştırma hastanesi olması ve bunlara ek olarak lise tarih kitaplarında istibdat döneminden bahsedilmemesi ve yine Abdülhamid’e olumlu bir portre çizilmesi girişimleri geçmişteki İslam birliği ve Osmanlıcılık düşüncesini bugün de yaşatma çalışmalarındandır. Nitekim, II. Abdülhamid, Erdoğan ve yandaşlarının çarpık tarih üretiminin sadece birini oluşturmaktadır. Bunun sonucunda ne yazık ki tarihi doğru okumak ve yorumlamak her gün gördüğümüz televizyonlar, dersler ve çalışmalar nedeniyle oldukça zor bir hal almıştır. Bu nedenle bize dayatılan yanlış tarih anlayışını da tarihi bilgilerini de kabul etmeyeceğimizi bildirerek hep beraber AKP ütopyasına karşı bir kez daha dile getirelim: AKP elini eğitimimden çek!
Kaynaklar ve önerilen okumalar
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/454930
https://indigodergisi.com/2021/02/ii-abdulhamid-toprak-kaybi-meselesi/
https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/451564