20 Haziran 2022 19:48
/
Güncelleme: 19:47

Antep’te Mülteci Günü etkinliği: Türkiyeli ve Suriyeli işçiler çözümü tartıştı

Antep'te BİRTEK-SEN ve Nar Sanat Derneği'nin 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü'nde düzenlediği etkinlikte Suriyeli ve Türkiyeli işçiler bir araya geldi; sorunlarını ve çözüm önerilerini tartıştı.

Mesut BAYLAV
Antep

Antep’te Birleşik Tekstil Dokuma ve Deri İşçileri Sendikası (BİRTEK-SEN) ve Nar Sanat Derneği, 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü ile ilgili ortak etkinlik gerçekleştirdi. Etkinlik, “Göç, mülteciler ve çözüm önerileri” başlıklı söyleşinin ardından çok dilli müzik dinletisiyle sona erdi. Etkinliğe çok sayıda Türkiyeli ve Suriyeli işçi de katıldı.

“BİRBİRİNDEN ETKİLENMEMİŞ HİÇBİR KÜLTÜR YOKTUR”

Nar Sanat Derneği adına konuşan Berfin Türkmen, Nar Sanat Derneği’nin geçmişten bugüne çalışmalarından bahsetti. Türkmen, ”Kültür sanat sadece parası olanların ulaşabileceği bir şey gibi görünüyor. Bunu dönüştürmeye çalışıyoruz. Nar Sanat, mülteci meselesinde de barışı ve kardeşliği savunuyor. Mültecilerin yanındayız. Türkiye’de mültecilere saldırıların en önemli gerekçelerinden biri kültür olarak farklı olmaları. Bu konuda Nar Sanat olarak şunu söylemek isteriz; birbirinden etkilenmemiş hiçbir kültür yoktur dünyada. Kültür sanat alanında faaliyet yürüten insanların da bu konuda duyarlı olması gerektiğini söylüyoruz” dedi.

“GÖÇE SEBEP OLAN SAVAŞ POLİTİKALARINA KARŞI MÜCADELE ETMEK GEREKİYOR”

Ardından BİRTEK-SEN Genel Başkanı Mehmet Türkmen konuştu. Türkmen, ”Dünya Mülteciler Günü vesilesiyle yaptığımız bu etkinlik sadece takvimsel bir etkinlik değil, konuşulmayı ve tartışılmayı hak eden bir konu. Son yıllarda ekonomik ve sosyal meselelerin de merkezine oturan bir konu haline geldi” dedi.

Dünyada Birleşmiş Milletler'in açıkladığı verilere göre sadece savaşlar ve bölgesel çatışmalar nedeniyle yer değiştirmek zorunda kalan insan sayısının 272 milyon olduğunu söyleyen Türkmen, "Burada göçlerin en yoğun yaşandığı coğrafyalara baktığımızda hepsinde ortak bir nedenden bahsedecek olursak bu herhalde dünyadaki emperyalist sistemin dayattığı savaş ve sömürü politikalarıdır diyebiliriz. Sebebi bu olmayan bir göçten bahsetmek mümkün değil. Bütün göçler gibi 2011’den bu yana Suriye göçünün sebebini de en başta burada aramak gerekiyor. Göçe sebep olan bu politikalara, savaş politikalarına karşı mücadele etmeden ne göç ne de göçün sebep olduğu sorunlar engellenebilir” diye belirtti.

Antep'te BİRTEK-SEN ve Nar Sanat Derneğinin ortak düzenlediği etkinlikten bir fotoğraf.

Fotoğraf: Mesut Baylav/Evrensel

“MÜLTECİ İŞÇİLERE DAİR ÇALIŞMA YAŞAMINDAKİ AYRIMCILIĞA DA SON VERİLMELİ”

Ülkedeki ekonomik sorunların büyümesiyle bunun sebebini Suriyeliler olarak görme ve yabancı düşmanlığının ülke açısından daha çok tartışılan bir mesele haline geldiğini ifade eden Türkmen, “2013’te Türkiye, Avrupa Birliği ile geri kabul anlaşmasını imzaladı. Türkiye için Avrupa’nın göçmen deposu olma anlaşması yapıldı aslında. Türkiye bunu Avrupa Birliği’ne karşı siyasi bir şantaj ve koz olarak kullandı. Türkiye bu politika ile ülkeyi yedek ve ucuz işgücü deposu haline getirdi. Bu politikanın AKP’ye sağladığı bir diğer avantaj ise iç politikayı da yeniden dizayn etme fırsatı oldu. Türkiye’de siyasi kriz ya da ekonomik sebeplerle yaşanan sorunlar yoğunlaştığında, kendine Suriye’de bir bölgeye müdahale etme fırsatı doğurdu” diye ifade etti.

Mülteci işçilerin çalışma yaşamında yaşadıklarına da değinen Türkmen, “Mülteci işçilerin çalışma yaşamında maruz kaldığı ayrımcılığa son vermek, buradaki kayıt dışı başta olmak üzere vahşi sömürüye karşı çıkmak, kayıtlı ve bütün sosyal, ekonomik güvencelere sahip olarak çalışmalarını savunmak gerekiyor. Buna bağlı olarak Suriyeli çocukların en az yarısı okula gidemiyor. Çocuk işçiliği Suriyelilerle birlikte 6 yaşına kadar düşmüş durumda. Bütün bunların önüne geçmek için bile mültecilerin eğitim, barınma, iş yaşamında maruz bırakıldıkları ayrımcılıklara son verip bu bakımdan da sosyal güvencelere sahip olmalarını savunmak aynı zamanda toplumdaki yozlaşmaya, çürümeye karşı çıkmanın da en önemli koşuludur diye düşünüyorum” dedi.

AKP iktidarının dış politikadaki yayılmacı tutumuna karşı çıkmak gerektiğini ifade eden Türkmen, sözlerine şöyle devam etti:

“Örneğin sınır ötesi operasyonlarına karşı çıkmadan ‘göçmenleri ülkemizde istemiyoruz’ demek hem ikiyüzlülüktür hem de tutarsızlıktır. Çünkü insanlar orada savaş çıktığı için geliyor ve bu savaş dış güçlerin müdahaleleri ve operasyonlar yüzünden daha da derinleşiyor.”

Antep'te BİRTEK-SEN ve Nar Sanat Derneğinin ortak düzenlediği etkinlikten bir fotoğraf.

Fotoğraf: Mesut Baylav/Evrensel

İSTANBUL VE CENEVRE SÖZLEŞMELERİ VURGUSU

Söyleşinin ardından katılımcılar da katkı sundu. Katılımcılardan biri "Eğitim ve sağlık hakkı insanın doğuştan sahip olduğu yargılanamaz, devredilemez, önlenemez haklardır ama bizim ülkemizde medyanın da payıyla birlikte bunlar, Suriyelilere verilen lütufmuş gibi gösteriliyor. Tam bu noktada Cenevre Sözleşmesi’nin nefret söylemini besleyici söylemler konusundaki vurgusu önemli. Evet, geri kabul anlaşması bence de geri çekilmeli ama bunun yanında Türkiye’nin imzacısı olduğu bütün sözleşmelerin de uygulanması gerekiyor. Özellikle İstanbul ve Cenevre Sözleşmesi’nin bu noktada önemli olduğunu düşünüyorum” dedi.

“İŞSİZLİĞİN SEBEBİ GÖÇMENLER DEĞİL PATRONLARIN AÇGÖZLÜLÜĞÜDÜR”

Bir işçi ise, “Bir diğer şey 'Suriyeliler geldi, biz işimizden olduk' propagandası. Antep’te çalışan arkadaşlar şunu biliyoruz biz; Suriyeliler 2011’den sonra yoğun olarak gelmeye başladılar. Ondan önceki tarihlerde Başpınar’daki fabrika kapasitesini biliyoruz. 600 fabrika 70-80 bin işçi kapasitesi vardı. Şimdi geldik 2022 yılına en az 1200 fabrika yaklaşık 200 bin işçi kapasitesi var. Peki bu süreç içerisinde Suriye’den Türkiye’ye gelen işçi potansiyeli nedir? Buna karşılıyor mu? Değil. Aslında çok fazla istihdam kapasitesi var zaten. İşçi ihtiyacı artmış ama şunu da gördük. Dün 5 makineye bakarken bugün 8 makineye bakma aşamasına geldik. Bize bunun açıklamasını 'eleman bulamıyoruz' diyerek yapıyorlar. Buradan baktığımızda bu söylenenin doğru olmadığını görmek lazım. Biz bugün Antep’te işsizlik yaşıyorsak bunun sebebi göç ve göçmenler değil tam tersi daha fazla iş yükü ve patronların bitmek bilmeyen açgözlülüğüdür” diye belirtti.

“SÜREKLİ HEDEF SAPTIRIYORLAR”

Başpınar’da çalışan bir başka işçi de konuşmasında şunları ifade etti:

“Türkiye’yi bir nehir olarak düşünelim, herkes ondan faydalanıyor. Ancak biz işçilerin suyun başındakiyle derdimizin olması lazım. Adam oturmuş çeşmenin başına, kendi testisini dolduruyor, yandaşlarına veriyor. Ben 42 yaşındayım, daha öncesinde sağcı-solcu vardı. Şu an 'ya Erdoğancısın ya da hainsin' diyorlar. İnsanları farklı yönlere yöneltmeye çalışıyorlar. Bazen 15 Temmuz’da olduğu gibi vatani ve dini duygularını istismar ederek, yani hedefi sürekli saptırıyorlar. Şu an 'Suriyelileri göndereceğiz' diyenler yalan söylüyor. Kendisinin dışarıdan kaynakları geliyor, o kaynaktan da kendisi faydalanıyor. Kendisinin faydalandığı bir kaynağı kaybetmek istemez."

Antep'te BİRTEK-SEN ve Nar Sanat Derneğinin ortak düzenlediği etkinlikten bir fotoğraf.

Fotoğraf: Mesut Baylav/Evrensel

SURİYELİ İŞÇİ: BİZ HER GÜN YENİ BİR İŞTE ÇALIŞMAK İSTEMİYORUZ

9 yıldır Türkiye’de olduğunu söyleyen Suriyeli bir işçi ise şunları söyledi:

“Ben Suriyeliyim, 9 yıldır burada yaşıyorum. Her yerde çalıştım, her işi denedim. Biz her gün yeni bir işte çalışmak istemiyoruz ama çalışma koşulları çok kötü olunca iş değiştirmek zorunda kalıyoruz. En son Akınalbella'da çalıştım, attılar bizi oradan, hakkımızı istedik diye. Bize 'tazminat verelim gidin' dediler ama biz de direniş yaptık arkadaşlarla. Beni tehdit ettiler, 'işsiz kalırsın, seni Suriye’ye göndeririz' diye ama direnişime devam ettim.”

“HER YERDE ÇALIŞTIM, HER DEFASINDA HAKKIMI YEDİLER”

“Her yerde çalıştım, her defasında hakkımı yediler” diyen mülteci işçi, “Bir defasında karakola gittim, şikayet için dilekçe yazdım ama ne sigortam var ne başka bir şey. İyi ki suçlu çıkmadım, belki kağıdı çöpe atmışlardır. İnsanlar zannediyor ki Suriyeliler kira, gıda ve fatura yardımı alıyor. Ben bu yardımları alsam neden çalışayım ki? Öyle olsa ben gider denizlere girerim, yolları gezerim ama öyle değil. Muhtaç olduğum için çalışıyorum. Bir defasında sadece 1000 lira destek aldım, o kadar. Sadece bazı engelli ya da kocası ölmüş, kötü durumda olanlar alıyor. Bazıları ise ihtiyacı olmasa bile bu yardımı almak için rüşvet veriyor ama herkes böyle değil. Bizi kovmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Avrupa’dan yardımlar geliyor ve onlar sanıyor ki biz o yardımlara ulaşabiliyoruz ama öyle değil” dedi.

Son olarak konuşan işçi, “İlk sınırlar açıldığında bir kısmı Avrupa’ya gitti, geriye kalanlar Türkiye’de kaldı. Bunun sebebi ise kültürlerimizin birbirine yakın olmasıydı. Ama şimdi herkes Avrupa’ya gitmek istiyor çünkü burada hemen hemen hepsinin durumu çok kötü. Şimdiye kadar insan gibi çalışamadık, hep 10-12 saat çalıştık, sigortamız olmadı. Hakkımızı isteyince direkt kapı dışarı edildik. Bazı zamanlar üç kişinin yapacağı işi tek kişi yaptık. Biz artık uygun çalışma koşulları altında, sigortalı çalışmak istiyoruz, hakkımız verilsin istiyoruz” dedi.

Evrensel'i Takip Et