Okmeydanı'ndan sonra Beykoz | Rant uğruna halk yerinden edilmeye çalışılıyor
İstanbul Beykoz'da bulunan Tokatköy Mahallesi'nde kentsel dönüşüm gerekçesiyle yurttaşların su, elektrik ve doğal gaz bağlantıları kesilmeye başlandı.
Eylem NAZLIER
İstanbul
Zoraki dönüşüm kıskacında olan Beykoz Tokatköy Mahallesi'nde yurttaşların su, elektrik ve doğal gaz bağlantıları kesilmeye başlandı. Mahallede bekleyiş sürerken yurttaşlar, yürütmeyi durdurma kararına rağmen yetkililerin kesintileri gerçekleştirdiklerini söyleyerek duruma tepki gösterdi. “Şu manzaraya bir bakın, bir sürü TOMA, çevik kuvvet. Sanki iç savaş çıkmış. ‘Bu evler depreme dayanıklı değil’ diyorlar bize. Eee biz 1500 liralık kira yardımıyla depreme dayanıklı evlere mi çıkacağız?” diye soran mahalleliler, “Evlerimizi terk etmeyeceğiz" diyor.
"KENDİ EVİMİZİ BİZE PARAYLA SATIYORLAR"
Okmeydanı’ndaki kentsel dönüşüm mağduriyetinin bir benzeri şimdi de Beykoz Tokatköy Mahallesi’nde yaşanıyor. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile Beykoz Belediyesi’nin birlikte yürüttüğü Beykoz Tokatköy Mahallesi’nde yapılmak istenen kentsel dönüşüm projesine imza atmayan 300’e yakın vatandaş zorla tahliyeye karşı nöbet eylemi başlattı. Sabah saatlerinde ise yüzlerce polis tarafından mahalle ablukaya alındı. Bazı mahallenin polis zoruyla elektrik, su ve doğal gazları kesildi.
Belediyenin kendilerine önce tebligat gönderdiğini söyleyen İnci Şimşek, o tebligatta kentsel dönüşüm ofisine gidip imzalarını atmamaları halinde haklarından olacaklarına dair bilginin yer aldığını söyledi. Şimşek, “Biz zaten korkarak öncelikle imza attık, ‘hakkımız gidecek’ diye. Ama burada büyük bir haksızlıkların olduğunu görünce, imzamızı biz geri çektik. Düşünün belediye bizleri korkutarak evimizden çıkartmak istiyor. Sanki düşmanız gibi polisi, TOMA’ları gönderdiler buraya. Biz de iki gündür eylemdeyiz. Bizler bunu kınıyoruz” diyor. Elektrik ve sularının kesilmeye başlandığını anlatan Şimşek şunları söylüyor: “Mahkemelere verdik, durdurma kararları çıkıyor, bunu bir çözecekler, çözmek zorundalar. Bu kadar insanı evinden atamazlar. Buradaki mülkiyetlerimiz bizim. Yani bunları bir şekilde ranta açmaya çalışıyorlar. Bizim sırtımızdan para kazanmak uğruna bizleri evimizden atmaya çalışıyorlar. 30 senedir burada bu mahalleye geldim. Şimdi bize kendi evimizi satıyorlar.”
Hakları için mücadele ettiklerini, evlerinden çıkmayacaklarını söyleyen Şimşek, “Gerekirse mum ışığında oturacağız. Gerekirse ormandan sularımızı taşıyacağız ama evlerimizi terk etmeyeceğiz. Benim kızım üniversite sınavına girdi 15- 20 gün sonra mülakata girecek. Benim kızımın şu anda geleceği ile oynadılar. Elektriğim kesildi, kızımın istikbaline engel oldular yazıklar olsun onlara” diye sesleniyor.
DEPREM YALANI: 1500 LİRALIK KİRA YARDIMIYLA GÜVENLİ EVE Mİ ÇIKACAĞIZ?
Bir başka mahalleli Vesile Aydoğan, “Anayasal haklarımızı kullanıyoruz” diyerek başlıyor söze ve şöyle devam ediyor: “Biz kanuni haklarımızı kullanarak, avukatlarımız aracılığıyla mahkemelere başvurduk. Bizim niyetimiz kentsel dönüşüme karşı çıkıp burada kargaşa yaratmak değil. Haklarımızı korumak için biz buradayız ama maalesef bizim barınma hakkımız elimizden alınıyor”
Mahallenin polis ablukasına alınmasına da tepki gösteren Aydoğan, şunları söyledi: “Şu manzaraya bir bakın, bir sürü TOMA, çevik kuvvet. Sanki burada bir iç savaş çıkmış. Mahallemizde solunum cihazına bağlı çocuklarımız var. Şeker hastası olan yaşlılarımız, gençlerimiz var. Onların ilaçların hepsi dolaplarda beklemesi lazım. ‘Bu evler depreme dayanıklı değil’ diyorlar bize. Eee biz 1500 liralık kira yardımıyla depreme dayanıklı evlere mi çıkacağız? Yok, olduğumuzdan daha kötü bir yere gideceğiz. 2 sene sonra bize bir konut verilmeyecek ki hadi verildi diyelim biz o konutun masraflarının altından kalkamayacağız. İnsanların çoğu emekli, çoğu esnaf. İstemiyoruz onların son model villalarını, sırça köşklerini. Sen bana güven vermedikten sonra ben yuvamı sana nasıl teslim edeyim. Sen benim evimi karşılıksız bir imzayla alamazsın, Muz Cumhuriyeti mi burası…”
"KİMSE MAKAMINA GÜVENEREK HALKA ZULMETMESİN…"
Evlerinden vazgeçmemekte kararlı olduklarını ise şu sözlerle anlatıyor Aydoğan: “Şimdi burada 3-5 tane ailenin elektriğini keserek suyunu keserek bizi yıldıracaklarını sanıyorlarsa yanılıyorlar. Elektriği olan aile elektriği olmayan aileye verecek, suyu olan aile, suyu olmayan aileye verecek. Biz halkız biriz, beraberiz, buradayız. Hiç kimse bulunduğu makama güvenerek bize zulmetmezsin. O makama çıkartan da bu gördüğünüz halktır. İndirecek olan da yine biz halkız.”
"BOĞAZIMIZDAN KISTIK EV BARK SAHİBİ OLDUK"
Hatice Ok, elektrik, suyu ve doğalgazının kesilmesini bekleyenlerden, çok öfkeli… 50 senedir bu mahallede oturduğunu söyleyen Ok, 850 metrekare yeri olduğunu söyleyip devam ediyor: “Bu yerine karşılık bize hiçbir şey vermiyorlar. Bu gidenler devlete güvenerek gittiler ama devlet yok yanımızda. Ne muhtarı var ne belediye başkanı var… Bir muhatap bile çıkmıyor karşımıza. Bizim burası dar gelirli aile hep emekliyiz. Biz soğan ekmek yiyerek buraları aldık. Ne yumurta bilirdik ne peynir. Biz Karadenizliyiz, 2-3 öğün kara lahana yerdik. Sabahları da bir zeytin bir reçel. İşte öyle ev bark sahibi olduk. Benim bu yerimi devlet mi yaptı?”
Kendilerine hiçbir sağlıklı bilgi verilmediğini söylüyor Ok. Öyle ki nereden daire verildiği bile belli değil. “Devlete hiç güvenmiyorum” diyor bu nedenle ve ekliyor: “Ben yerimden vazgeçmem. Gidenler devlete güvendi gitti. Devlet gelsin onların evini yapsın ama ben önümü görmemeden, evimde yerimden olamam. Burada dümdüz bir yerde oturuyorum. ‘Burayı unut burada rant var’ diyorlar. Ama biz aidatı ödeyemeyiz, kapıcı parasını ödeyemeyiz. Nerede bulacağız o paraları. Önce bu insanların gelirlerini hesaplasınlar. Ona göre bize kentsel dönüşüm yapsınlar.” Bitirirken de uyarıyor, “Ama yaz bunları bak…”
"NE AĞAÇ KALACAK NE YEŞİL"
48 senedir Tokatköy’de oturduklarını söyleyen Nihat Odabaş ise şunları söylüyor: “1988’de buradaki evimizi yaptırdık, 14 yaşındaydım. Buradan gittikten sonra bizim yaşayacak alanımız yok. Her evin önünde en 3-4 ağaç var. Kentsel dönüşüm yaptıklarında ağaçlarımızı kalmayacak, bir yeşil alan kalmayacak. Sonuçta burada bizim bir hakkımız varsa bunu karşılıklı diyalogla çözüleceğini inanıyoruz. Yani muhatap arıyoruz, muhatap da bulacağınızdan da pek emin değiliz. Kentsel dönüşüme karşı değiliz, ama kimsenin mağdur olmasını istemiyoruz. Ama belediye ‘ben yaparım kimse bir şey diyemez’ anlayışıyla hareket ediyor. Şunu bilsinler, bunun yarını da var. Yarın da seçimler geldiği zaman burada bu parselden yüzde 90 oy alanlara bir oy bile çıkmaz.”
"BAŞKALARINI GETİRMEK, BİZİ SOKAĞA ATMAK YAKIŞIYOR MU DEVLETE"
Biz konuşurken bahçesinde oturan 90’lı yaşlarında bir teyze karışıyor söze: “Bizi böyle mağdur etmek kul hakkına giriyor. 40 senedir burada yaşıyorum, bak bu ağacı ben yetiştirdim, meyve dolu. Bir kızım Esenler’de oturur, iki gün bile kızımda duramıyorum. Buranın havası, yeşili gibi yer yok. Başka yere gidecek bir durumum da yok. Başkalarını getirip buraya yerleştirmek, bizi hiçe saymak, sokağa atmak yakışıyor mu devletimize?”
"BELEDİYENİN İŞTAHI KABARMIŞ"
Avukat Nimet Çelek, mahallede yapılan hukuksuzluğa tepki gösteriyor ve yaşanan süreci şöyle özetliyor: "İBB’den hak sahiplerine devretmesi için Beykoz Belediyesine bu alanı vermiş. Yani hak sahiplerinin tapuları verilmek üzere belediyeye verilmiş. Fakat belediye iştahı kabarmış burada müteahhitleri de yanına almış. Rezerv alanı ilan ettirip kentsel dönüşüm yapıyorum diye vatandaşa birer tebligat göndermiş. Fakat bu tebligatların hiçbirisi usulüne uygun değil, davaları açıldı. 37 tane durdurma kararı alındı. Bu kararları uygulamıyorlar şu anda bizim burada bulunma nedenimiz hukukçu olarak bu kararları uygulatmak. Ama ne hikmetse belediye emniyeti yanına alıyor. Emniyet, elektrik, su, doğal gaz kesme işlemi yapıyor. Burada şu anda bir yıkım yok, yıkım da uygulanamaz zaten. Çünkü son bir durdurma kararı ortadan kalkana kadar bu parselde uygulanamaz fakat bunlar kanunsuz işlem yapıyorlar. Halkı birbirine düşürüyorlar. Belediye ile bir husumetleri de yok. Belediyeye en çok oyu bu mahalle vermiş burada. Belediye Başkanı bunları muhatap alıp sizin haklarınız nedir, onları güvence altına alayım şeklinde bir yaklaşımları olmadığı için bu insanlarda yerlerini terk etmek istemiyor. Bu pandemi de verilen kiralarla bunların bir yerlere taşınması mümkün değil. Pandemiden yeni çıktılar, ekonomik sorun ortada. Yani evine ekmek alırken hesaplayan insanların suyunu kesip elektriğini kesip kanunları hiçe sayıp burada gelip uygulama yapmaya kalkmaları şu anki durum yaratmıştır. Emniyete biz belgelerimizi sunduk ama çok enteresan bir durum var. Hukuksuzluk almış başını gidiyor. Burada şu anda hukuk tanıyan dinleyen yok. Bizimde elimiz kolumuz bağlı.”