İnsan kokusu
İnsanın yaşama attığı ilk çıpayla çıktığı yolculuğun seyir defteri kokuyla harmanlanarak yazılır.
Pınar Gültekin | Fotoğraf: DHA
İnsan yavrusu normal koşullarda yaklaşık 9 ayını anne karnında geçirdikten sonra doğar. Yeni doğan bir insan yavrusunu en yakın evrimsel akrabalarımız olan şempanze yavrusu ile karşılaştırdığımızda ötekine muhtaç bir biçare olduğunu görürüz. İnsan yavrusunun yeni doğan bir şempanze yavrusunun gelişim evresini yakalayabilmesi için bile yaklaşık on altı aylık bir hamilelik dönemi geçirmesi gerektiği belirtiliyor. Ancak insanın iki ayak üstünde doğrulduğu günden sonra insan yavrusunun 9 aydan fazla anne karnında kalması imkânsız hale gelmiştir. Çünkü hem dokuz aydan sonra gelişmeye devam edecek olan bebeğin baş büyüklüğünün annenin leğen kemiğinden geçmesinin hem de annenin bebeğin enerji ihtiyacını karşılamasının mümkün olmaması nedeniyle her insan yavrusu erken doğmak zorundadır.
Erken doğar doğmasına da bu erkenlik yaşamla bağdaşmayan eksiklikler ve yetersizliklerle maluldür. Bırakın ayağa kalkıp yürümeyi başını bile dik tutamaz yeni doğan bir insan yavrusu. Ne gözünü açıp dünya gözüyle etrafı seyreyleyebilir ne de etrafta konuşulanları kulak verip duyabilir. Ötekinin bakımına muhtaçtır.
Tüm malullüklerinin yanında insan yavrusunun bir işlevi vardır ki doğduğunda neredeyse erişkininkine denktir. Bu işlev koku almadır. İnsan yavrusu ana rahminde bir zarın içerisinde, kuş tüyü yastık niyetine uzandığı amniyon sıvısı içerisinde dış dünyanın debdebesinden uzak gelişimini sürdürürken iç dünyanın debdebesinin içinde yüzmektedir. İşte içinde yüzdüğü bu amniyon sıvısının içerisine dahil olan her molekül anneden insan yavrusuna akan bir nehir gibidir. Bu nehir insan yavrusunun burnundan girer, zihnine çentik atar ve yaşam izleğini oluşturur.
İnsan yavrusunun dış dünyaya ilk çıpasını doğduğu andaki çığlık ile attığı düşünülür. Oysa bu çıpa daha anne karnındayken dış dünyaya atılmış kokudur. Bu nedenledir ki doğduğunda neredeyse gözü görmeyen, kulağı duymayan insan yavrusu ilk memeye yönelir. Çünkü anne karnında attığı çıpanın zinciri memede demirlenmiştir. Yapılan analizlerle amniyon sıvısının koku spekturmu ile annenin memesinden yayılan kokunun spektrumunun büyük ölçüde paralellik gösterdiği saptanmıştır.
Bebekler annelerini kokularından tanır. Elbet karşılıklıdır bu ilişki, anneler de bebeklerini kokularından tanır. Hani kucağına aldığında bebeğinin ensesinden yayılan ve hiçbir muadili olmayan o biricik kokuyu hangi anne tanımaz.
İnsanın yaşama attığı ilk çıpayla çıktığı yolculuğun seyir defteri kokuyla harmanlanarak yazılır. Bazen farkında olduğumuz bazen de farkına bile varmadığımız düşüncelerin, duyguların harmanı olan kokular. Örneğin Marcel Proust’un üç bin sayfayı aşan yedi kitaplık “Kayıp Zamanın İzinde” külliyatının pimini çeken bir kokudur. Çocukluğunda annesi tarafından hazırlanan sıcak bir fincan ıhlamura batırdığı madlen kekin kokusudur bu pimi çeken. İşte Proust bu kokunun çağrıştırdığı anayurdu olan çocukluğundan başlar kayıp zamanın izini sürmeye.
Kokuyla harmanlayarak yazdığımız seyir defterimize kendi kokumuzu da ekleyerek biricikliğimizi kurarız. Evet her insan yavrusunun ayrı bir seyir defteri olduğu gibi ayrı bir kokusu da vardır. Ancak insan yaş alıp 40’ını aştıktan sonra; belki aynı suyu içmenin serinliği, belki aynı havayı solumanın ferahlığı belki de yaşanmışlıkların deneyimi ile kokusu birbirine benzemeye başlar. İnsan yaş aldıkça eski bir kitap gibi kokmaya başlar. İşte bu kokuya neden olan doymamış bir aldehit olan nonenal molekülüdür. Namı diğer kütüphane aldehiti.
Evet her insanın kokusu biriciktir, yaş aldıkça biraz kitaplaşsa, biraz bilgeleşse de kokusu yine de biriciktir. İşte bu biricik koku bazen Bedri Rahmi’nin yazdığı bir kitabın sayfalarına siner ve bizi iyot kokusu eşliğinde 1945-52 yılları arasına götürür, bazen de kelimeleri lal bırakan bir kadın cinayetinin dava dosyasına siner ve katiline bahşedilen haksız tahrik indiriminden yayılarak vicdanımızı yakan kâfuri bir koku olur.
Meraklısına not: Kokunun derinliği konusunda benim için zihin açıcı bir yol gösterici olan ve bu yazının yazılmasında bana kaynaklık etmiş olan Vedat Ozan’ın 2009-2012 yılları arasında Açık Radyo’da yapmış olduğu “Koku” adlı haftalık radyo programını buradan dinleyebilirsiniz. Radyo programının yanı sıra Vedat Ozan’ın Everest yayınlarından çıkmış dört ciltlik “Kokular Kitabı” bulunmaktadır.
- Vadedilmiş harfler 10 Ekim 2024 10:21
- Umut ayracı 26 Eylül 2024 10:24
- Fenike’den Marsilya’ya, uzodan rakıya… 12 Eylül 2024 12:41
- Bütün yollar Rom’a çıkar 29 Ağustos 2024 10:33
- Bitiş çizgisi 15 Ağustos 2024 04:54
- Çayın yolculuğu 01 Ağustos 2024 08:30
- Kafatası çağı 18 Temmuz 2024 10:00
- Çok kapılı oda 08 Temmuz 2024 10:44
- Yoldan sonra 28 Haziran 2024 09:23
- Bir “Yol” Hikayesi II 13 Haziran 2024 13:49
- Bir “Yol” Hikayesi 30 Mayıs 2024 13:20
- İçimizdeki İrlandalı 16 Mayıs 2024 12:53
- İşçiler marş söyleyerek sahneye girerler… 01 Mayıs 2024 10:10
- Emek bizim, söz bizim… 26 Nisan 2024 04:30
- Sol açık 18 Nisan 2024 11:30
- Kader kapıyı çalınca… 04 Nisan 2024 12:45
- Bir ihtimal daha var o da ölmek mi dersin 21 Mart 2024 04:30
- İkiyüzlü ahlak kumkumalığı 07 Mart 2024 13:48
- Elde kaldı hüzün… 22 Şubat 2024 13:32
- Tüfenk üçlemesi: Mavzer 01 Şubat 2024 10:47
- Tüfenk üçlemesi: Aynalı Martin 18 Ocak 2024 11:50
- Tüfenk üçlemesi: Filinta 04 Ocak 2024 13:45
- Gayrı döner oldum 21 Aralık 2023 14:58
- Kayyum rejimi 07 Aralık 2023 12:54
- Kimdi giden kimdi kalan 23 Kasım 2023 11:01
- Eni vici vokke 02 Kasım 2023 13:04
- Şeytanın ışıltısından insanlığın karanlığına 19 Ekim 2023 09:52
- Dayanışma ezilenlerin inceliği midir? 28 Eylül 2023 12:20
- Amerikan İç Savaşı'ndan İngiltere'ye gariptos ağaçlarının hışırtısı 14 Eylül 2023 11:12
- Cehennemin kapısından Bakırköy’ün avlusuna… 31 Ağustos 2023 10:22
- Irgatın Türküsü 17 Ağustos 2023 11:32
- Yüksek Kaldırım’dan Leningrad’a bir şehrin faşizme karşı direniş senfonisi 03 Ağustos 2023 11:46
- Mississipi’den Feshane’ye derinlik ve güvenlik meselesi 20 Temmuz 2023 04:07
- Birimize bir şey olursa ne yaparız? 06 Temmuz 2023 11:31
- Mordan öte 22 Haziran 2023 12:22
- Hakikat bükücülüğü 08 Haziran 2023 11:11
- Umut yorgunluğu 25 Mayıs 2023 10:44
- “Winner” ceket mütevazı mutfağa karşı 11 Mayıs 2023 11:11
- Savaş naraları 27 Nisan 2023 10:10
- Bellek oyunları 13 Nisan 2023 10:50
- Maraş, bahtı gara Maraş 23 Mart 2023 10:48
- Aradığınız devlet bulunamadı 02 Mart 2023 12:22
- Deprem değil, binalar öldürürmüş (!) 16 Şubat 2023 08:42
- Katil uşak 02 Şubat 2023 11:01
- Suyun kokusu 19 Ocak 2023 13:45
- Timsah armudu 05 Ocak 2023 10:27
- Yılın sözcükleri 22 Aralık 2022 11:09
- Franco’dan bugüne Dünya Kupalarından elimizde kalanlar 08 Aralık 2022 11:45
- Şah mat 24 Kasım 2022 09:19
- “Gördük biz bu filmi” 10 Kasım 2022 10:54
- Hakikat yolcusu 30 Ekim 2022 11:20
- Anlatılamamış masallar 27 Ekim 2022 10:14
- "In vino veritas" diğer bir deyişle "Hakikat şaraptadır" 13 Ekim 2022 11:07
- Suskun notalar 29 Eylül 2022 11:12
- Güney Kutbunun yeniden keşfinin hüzünlü hikâyesi 15 Eylül 2022 11:09
- “Sen ben Lenin” Bir de Ahmet Abi. 01 Eylül 2022 10:39
- Börklüce’den günümüze Eyyamı Bahur ya da namı diğer Köpek Günleri 18 Ağustos 2022 10:59
- Dünyanın eksenini kaydıran Hindistan’ın küçük cevizi 04 Ağustos 2022 10:39
- Dünyanın tadı baharı 21 Temmuz 2022 08:40
- Menekşe kokusu 07 Temmuz 2022 04:24
- Tiryak-i 02 Haziran 2022 11:37
- Bahar karşılama 19 Mayıs 2022 06:26
- Hıdırellez ateşi 05 Mayıs 2022 01:05
- Yelkenler fora 21 Nisan 2022 05:20
- Sözün gücü 07 Nisan 2022 06:05
- Lombardiya’dan Ukrayna’ya kemanın tınısı 24 Mart 2022 05:34
- Zeytinin hükmü 10 Mart 2022 05:55
- Geççek 24 Şubat 2022 05:15
- Allasen söyle nedir aşkın aslı astarı! 09 Şubat 2022 23:45
- Erguvan kokusu 27 Ocak 2022 05:49
- (N)isyan 13 Ocak 2022 04:53
- Yaşamın ağırlığı 30 Aralık 2021 05:42
- Kuşaklar boyu insan hakları 16 Aralık 2021 05:03
- Savaşı Durduran Kadınlar: Lili ve Marlen 02 Aralık 2021 04:23
- Herkesin bir Ahmet Kaya’sı vardır 18 Kasım 2021 04:00
- Şaka mı, şeker mi, yoksa patates mi? 04 Kasım 2021 05:43
- Memeli Zeus 21 Ekim 2021 06:51
- Son Bakış 07 Ekim 2021 05:30
- Kırmızı 22 Eylül 2021 23:43
- Asuman’dan Antonis’e Ege’nin iki yakası 09 Eylül 2021 04:46
- Her ekalliyeti düşünüyorum 26 Ağustos 2021 04:04
- Dezenfektan aşkı 12 Ağustos 2021 06:12
- Nomadland’den Rosetta’ya Göçebe Ruhlar 29 Temmuz 2021 06:35
- Lavinia 14 Temmuz 2021 23:08
- Ruhumda Sızı* 01 Temmuz 2021 06:46
- “Y” 17 Haziran 2021 06:06
- Vurmayın öldüm 03 Haziran 2021 03:56
- Gözümün nuru 20 Mayıs 2021 06:11
- İmgenin suskunluğu 06 Mayıs 2021 05:56
- Ruhlar Mezbahası İyi Günler 22 Nisan 2021 03:34
- Şiirci Geldi Haaanıım… 08 Nisan 2021 00:00
- Ata Abi 25 Mart 2021 05:08
- “Yurtsama”dan “gündedün”e “nostalji”nin çağrıştırdıkları 10 Mart 2021 23:20
- Gönülçelen kelimeler atlasım 25 Şubat 2021 05:00
- Harfiyat 10 Şubat 2021 22:41
- Utanç ne yana düşer usta... 28 Ocak 2021 04:20
- “... Ve Herkes için Adalet” 13 Ocak 2021 23:15
- Yattığınız yer incitmesin… 31 Aralık 2020 04:38
- San(a)saryan’dan Su’ya Mahsus Mahaller 09 Aralık 2020 22:44
- Ölüm, adın kalleş olsun… 26 Kasım 2020 04:03
- Depremin ruhsal sarsıntısı 12 Kasım 2020 04:59
- Notaların savaşla hesaplaşması 29 Ekim 2020 05:11
- Hırsızlar mağarası 15 Ekim 2020 00:00
- İyi ki TTB var! 01 Ekim 2020 06:30
- Heybeliada Sanatoryumundaki Hayalet 17 Eylül 2020 00:02
- Otokinetik etki ve norm oluşturma 03 Eylül 2020 05:06
- Ödemişli Muzaffer’den Amerikalı Sherif’e 20 Ağustos 2020 00:51
- Uygun adım marş!… 06 Ağustos 2020 05:18
- ERK-EK 23 Temmuz 2020 04:57
- İçimdeki yangın 09 Temmuz 2020 05:18
- Dededen toruna “Barış”ın inşası 25 Haziran 2020 01:00
- Esaretten kaçan köleden hasta, kamçıdan tedavi üretmek 11 Haziran 2020 00:00
- Kerli ferli yalanlar ve sosyal uyum 28 Mayıs 2020 00:00
- Elma dersem çık… 14 Mayıs 2020 00:30
- Yaşam için ölüme yatanlar 30 Nisan 2020 02:08
- Bastırılan geri döner 16 Nisan 2020 00:00
- Miasmadan Covid-19’a sağlıkçıların salgından korunma önlemleri 02 Nisan 2020 02:49
- Şimdiki zamanda bir distopya: Covid-19 18 Mart 2020 20:30
- Şehitler tepesi 05 Mart 2020 00:30
- Özlerimize kıymayın efendiler! 20 Şubat 2020 00:30
- Acının tonu 06 Şubat 2020 00:00
- Başlarken… 29 Ocak 2020 23:20