25 Haziran 2022 12:18

“Ya bir yol bulacağız ya da bir yol yapacağız”*

Erdoğan yönetiminin iktidarda kalma kaygısı, bir yandan saldırıları yoğunlaştırırken bir yandan da gençliği kazanmak adına adımlarının karşıtlığı ile önümüzdeki dönem ilerleyecek.

Kaynak: Unsplash

Paylaş

Sinancem ALİKOÇ

Ankara

 

Üniversitelerde final haftaları başladı. Birçok üniversite dönemini kapatıyor, birçoğu da önümüzdeki haftalarda kapanacak. Eğitimin bahar dönemi kapanırken birçok üniversitede bahar şenlikler ve festivaller gerçekleşti. Üniversite gençliğinin kazanımları, 2016’dan beri tek adam yönetiminin atadığı rektörler aracılığıyla törpülenmeye çalışılıyordu. Yasaklanan, yasaklama sökmeyince kısıtlanmaya çalışılan şenlikler bu dönem birçok üniversitede gerçekleşti. Erdoğan yönetiminin kentlerde konserleri, festivallerini yasakladığı bu dönemde dahi üniversitelerde bahar şenliklerinin gerçekleşmesi yükseköğrenim gençliği içinde biriken hoşnutsuzluk ve tepki ile doğrudan alakalı görünüyor. Yaz dönemi ve önümüzdeki güz eğitim dönemi bu hoşnutsuzluğun derinleştiği, çeşitli tepkilerin ortaya çıkacağı bir dönem olacak. Erdoğan yönetiminin iktidarda kalma kaygısı bir yandan saldırıları yoğunlaştırırken bir yandan da gençliği kazanmak adına attığı adımların karşıtlığı ile önümüzdeki dönem ilerleyecek.

ERDOĞAN YÖNETİMİ SALDIRILARINA DEVAM EDİYOR!

Geçtiğimiz dönem, üniversiteleri ve üniversite gençliğinin öne çıkan talepleri adına ortaya koyduğu mücadeleyi hedef alan saldırılar ile geçti. 2016 darbe girişiminin ardından gerçekleşen ihraçlar, üniversitelerdeki topluluk etkinliklerinin iptali, kampüslerde gerçekleşen demokratik eylemlere karşı saldırgan tutum aslında uzun süredir devam eden sistematik saldırıların öne çıkan yönleri. Atanmış rektörler hemen hemen her üniversitede, gençliğin mücadelesinin baskı altına alınmasını, Erdoğan yönetimine karşı hoşnutsuzluk ve tepkinin dizginlenmesini organize etti. “Sermayenin kuluçka merkezleri” olarak üniversitelerin şekillenmesi için gerekli olan bu dizginleme ve baskı politikası birçok açıdan bugün de devam ediyor. Atanmış rektörlerin baskılarını artırarak devam ettirmesi, temel tüketim maddelerine gelen zamlar, üniversitelerde gerçekleşen gösterilerin, gözaltılar, soruşturmalar ve tutuklamalar, Boğaziçi Üniversitesi ve ODTÜ’deki Onur Yürüyüşlerine yönelik polis saldırısı öne çıkan örneklerden. Özetle geçtiğimiz dönem tek adam yönetimi, öğrenci gençliğin demokratik üniversite talebini hiçe sayarak üniversitelerin özerk yapısının kırıntısını dahi silmeyi hedefleyen bir politika izledi. Dergimizin sayfaları bu örnekleri birçok açıdan inceledi. Yine dergimizde bu saldırıları geniş kapsamlı inceleyen yazılar, mektuplar yer aldı. Ek olarak söyleyebileceğimiz ise iktidarda kalma kaygısıyla elindeki olanaklar çerçevesinde her şeyi yapmaya hazır Erdoğan yönetimi, seçimler yaklaştıkça bu saldırıları yoğunlaştıracak ve boyutlandıracaktır.

HOŞNUTSUZLUK BİRİKTİKÇE TEPKİLER ARTIYOR!

Saldırıların hedefi olan demokratik, özerk üniversite anlayışı uzun süredir öğrenci gençlik içinde üniversitelerde parasız, bilimsel ve demokratik bir eğitim anlayışının hâkim olması talebini doğurdu. Öyle ki Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğüne Melih Bulu’nun atanmasıyla BOUN’da başlayan protestolar Türkiye’de pandemi dönemi olmasına rağmen birçok üniversitede destek görmüş, atanmış rektörlerin istifası ve üniversite yönetimlerinin demokratik seçimlerle belirlenmesi talepleri hızlıca tüm yurttaki üniversitelerde ortak talep olarak öne çıkmıştı. Pandeminin getirdiği eğitimdeki sorunlar ve krizlerin getirdiği yoksullaşma üniversite gençliği için yeni sorunları da ekledi. Bu aynı zamanda yeni talepler adına mücadele etme gereksinimini doğurdu. 2021 – 2022 eğitim dönemi hemen hemen her üniversitede öğrencilerin irili ufaklı toplantılarına, buluşmalarına ve zaman zaman kendiliğinden zaman zaman planlı gösterilerine şahitlik etti. Bu toplantı, forum ve gösterilerin konuları, temel tüketim maddelerine gelen zamlar, okul yönetimlerinin keyfi tavırları ve anti-demokratik uygulamaları olarak karşımıza çıktı. Bu durum bugün hala devam ediyor. Final dönemleri olmasına rağmen belirli üniversitelerde fakülteler düzeyinde temel talepler etrafında üniversite gençliği, forumlar düzenliyor, imza kampanyaları organize ediyor veya tartışmalar yürütüyor. Şunu söylemek gerekir ki üniversite gençliği 2016 darbe girişiminden beri daha yerel düzeyde kalan bir mücadele hattı ortaya koymuştu. Bu bir süreliğine merkezi düzeyde ilerleyen bir mücadelenin kesintiye uğraması sorununu önümüze koyuyor. Bu kesintiye bir de pandemi sürecindeki uzaktan eğitim eklenince mücadele deneyimlerinin öğrenci gençlik kitlelerinde kavranması oldukça güç hale geliyor. Bu güçlüklere rağmen ileri örneklerin çıkması gençlik mücadelesi açısından bizleri avantajlı bir konuma getiriyor. Önümüzdeki dönem artan saldırılara, yoksulluk ve çeşitli sosyal ve ekonomik problemler karşısında üniversite gençliği mücadelesi yoğunlaşacak ve yeni ihtiyaçları ortaya çıkartacak. Başta temel ihtiyaçların uygun ücretlere ya da ücretsiz karşılanması, barınma meselesinin sağlıklı ve öğrenci lehine çözümü öne çıkacak başlıklardan. Tabi burada mücadelenin devam etmesi ve büyümesi, yaz döneminde üniversite gençliğinin belirli alanlar bulup tartışmasının kesintiye uğramamasına göbekten bağlıdır.

ÜNİVERSİTE GENÇLİĞİNİN MÜCADELESİNDE İHTİYACIMIZ NEDİR?

Tek adam yönetimini saldırılarını dizayn ederken kaba, sadece kolluk güçleri ve atanmış yönetimler aracılığıyla öne çıkan bir çatışmayı esas almıyor. Aynı zamanda üniversite gençliği içerisinde uzun zamandır biriken tepkiyi de göz önüne alarak öğrenci gençlik kitleleri içinde çeşitli grupları da örgütlemeyi, zaten cılız olan mücadelenin provoke edilmesini amaçlıyor. Faşist çeteleri kampüsler içinde konuşlandırıp açık saldılar örgütlemek gibi kendinden önceki iktidarların deneyimlerini de kullanan Erdoğan yönetimi, bunun yetersiz olduğunu genişleyen tepkiler sonucunda gördü. Bu dönemin özgünlüğü ise açık saldırıların dışında gençliğin mücadele eğilimini yine aynı çetelerin organize ettiği “Talep mücadelemizde haklıyız, ama iş politik zemine kayıyor, teröre desteğe dönüşüyor” tutumunu örgütlemeye çalışıyor. Üniversitelerin adlarıyla kurulan magazin, itiraf sayfaları, online eğitim döneminde çeşitli platformlarda fenomenler gibi ortaya çıkmış küçük “Jahreincikler” bunlara örnek. Mücadelenin yükseldiği alanlarda ise iktidar yanlısı grupların örgütleyemediği bu tutum burjuva muhalefet partilerinin gençlik örgütleri tarafından devralınmış durumda. Mücadelenin içinde hiç olmadan, bağımsız olduğunu iddia edip ahkam kesen bu sosyal medya “fenomen ve platformlarının” bu yazıda gündem olması bile okuyucularımız açısından şaşırtıcı olabilir, ancak bu bir yönüyle etkili olan ve boşa çıkarılması gereken bir girişim. Elbette bu saldırıların gençler içinde etkili olmasında öğrenci gençlik mücadelesinin bu saldırıları bozuşturacak bir hatta ilerlemiyor olması etkendir. Bu örnekler online eğitim döneminde -mücadele deneylerinin fiziksel olarak alt kuşaklara aktarılmadığı, deneyimlerin herkesçe yaşanmadığı bir dönemde- gerçekleri tahrip edebilseler de yüz yüze eğitimin başlaması ile boşa çıkmaya yüz tutmuş durumdalar. Ancak mücadeleyi provoke etmeyi hedefleyen bu tutumun yüz yüze eğitim koşullarına uygun bir biçimde örgütlenmesi ve mücadele güçlerine açık saldırıların yoğunlaşması beklenmeyecek bir gelişme değil.

Üniversite gençliğinin mücadelesi bugün belirli merkezlerde öne çıkan deneyimleri izleyen, yer yer kendiliğinden patlamaların yaşandığı bir durumda. Gençlik mücadelesinin bugünkü şartlarının tek adam yönetimini devirmek, gençlerin özgürce yaşayacağı bir iktidarı kurmak açısından yetersiz olduğunu söylemek için müneccim olmaya gerek yok. Bu tespitle birlikte ne yapılacağı, üniversite gençliği mücadelesinin nasıl ilerletileceği esas sorundur. Bu aynı zamanda üniversite gençliği içinde mücadeleyi örgütlediğini iddia eden bazı güçler açısından da dillendirilen ve çözümlendiği iddia edilen bir sorundur. Uzun süren tartışmalara girmeden kendi dar gruplarında hemencecik ilan edilen çözümleme şudur: “Günlük kesintisiz faaliyetin, geniş kesimlere dayanan mücadelenin anlamı yoktur. Öyleyse gençlik kesimlerinin eğilimleri ve örgütlenme düzeyi de temel alınacak değildir. En “politik doğruyu” biz söylüyoruz, geri kalan bütün güçler bizim doğrularımızı örgütlensinler, amasız ve fakatsız… İşte o zaman mücadele bizim etrafımızda merkezileşecek ve kitleselleşecek.” Herhalde Türkiye’de gençlik mücadelesinin yakın tarihinde hemen hemen her dönem yaşanan bir tartışmadır bu. Gerçeklerin kavranmasından bu kadar yoksun ve “kendi gerçeklerini” kafasındaki bulutlardan çıkaran bu tutum da ne yazık ki mücadelenin önüne engel olmaktadır. Pekâlâ, akla şu gelebilir: “Madem bunlar mücadeleden yana, onlarla tartışıp ikna edelim.” Hayır, biz bu yolu seçemeyiz. Bu yöntem zaman kaybetmekten, dar grupçu anlayışları gündeme getirmekten öteye gitmez. Bu anlayışın boşa düşmesinin yegâne yolu mücadeleyi genişletecek günlük politik çalışmanın istikrarlı sürmesi, üniversite gençliği mücadelesinin ihtiyaçlarını gören, üniversitelilerin ruh halini anlayan bir taktik platformun kararlı bir biçimde örgütlenmesidir. Aksi takdirde ne üniversite gençliğinin mücadelesi genişler ne de mücadelenin yükselmediği anlarda yeniden güçlenmek için olanak bulabiliriz. Son dönemlerde hem Boğaziçi Üniversitesinde hem ODTÜ’de öğrencilerin fakülte ve bölümlerden başlayan birlikler kurma, karar merkezlerini genişletme girişimleri olumlu örneklerdir. Ancak bu örnekler birbirinin tüylerini yolmak için sakatlanmayı hatta ölmeyi göze olan horoz dövüşlerindeki gibi bilinçsiz, kara cahil cesareti ile değil gençlik mücadelesinin ileri kesimlerinin mücadelenin ihtiyaçlarını gören ve günlük olarak mücadele olanaklarını yoklayan, geliştiren tutumunun sonucundan gerçekleşmiştir. Yine bu durumun ilerlemesi bu yolda gitmeye bağlıdır.

BAHAR DÖNEMİ BİTİP YAZ DÖNEMİNE GİRERKEN

Bu yazının, yeni bir çıkarım yapmaktan oldukça uzak olduğunun farkında olarak tekrar etmek pahasına dönemin özgünlükleriyle beraber üniversite gençliğinin mücadelesinin kısa dönemdeki ihtiyaçlarını ifade edelim. İlk olarak üniversite gençliği geçtiğimiz dönem başta eğitimden kaynaklı masraflar ve kurdaki gerilemenin getirdiği ekonomik sorunlar ile boğuşurken irili ufaklı girişimlerde bulunmuş, mücadelenin büyümesinin zeminini genişletmişti. Öne çıkan taleplerin acil olarak örgütlenmesi güz döneminde üniversite gençliğinin önemli görevleri arasında duruyor. İkinci olarak hem saldırılardan hem de nesnel nedenlerden ötürü üniversite gençliği mücadelesinde belirli kesintiler yaşandı. Bu kesintiler bütün mücadeleyi belirlemese de oldukça etkili oldu. Önümüzdeki yaz döneminde bütün olanaklar gözden geçirilerek hem bu talepler kapsamında dayanışmanın sürmesi hem de önümüzdeki dönem mücadelenin somut olanakları ve üniversite gençliğinin görevleri tartışılmalıdır. Kamplar, piknikler ve şenlikler bize bu açıdan oldukça imkân sunuyor. Son olarak ise saldırıların, subjektif ve objektif provokasyonların boşa çıkartılması her şeyden önce günlük, sistematik çalışma ve geniş kitlelere dayanan mücadele perspektifini içerir, ihtiyaçlarımız arasındadır. Elbette bu ihtiyaçları örgütlemek çeşitli zorluklar ve açmazlarla bizi karşı karşıya bırakır. Bunları aşmak ya da yeni yollar yapmak için olanaklarımız var. Veya Kartacalı komutan Hannibal’ın ifadeleriyle söyleyelim: “Ya bir yol bulacağız ya da bir yol yapacağız.”*

 

*Roma’yı ele geçirmeye Alp Dağları üzerinden giden Kartacalı komutan Hannibal Barca, elindeki filler ile Alp’leri aşmanın imkansız olduğunu ifade edenlere karşı söylediği rivayet edilen söz.

ÖNCEKİ HABER

Mücadele haziranını karşılarken

SONRAKİ HABER

Erzincan'da çevre kirliliğine neden olan altın madenine 16 milyon TL ceza

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa