25 Haziran 2022 12:38

Sağlıkta şiddet ve yaşam hakkı

Bir hemşire olarak kendi işlerim dışında işlere koşturmak beni yoruyor, nöbetlerde farklı alanlara eleman çekilmesi gibi çalışma şartlarını zorlaştırıcı etkenler de cabası.

Fotoğraf: Eylem Nazlıer/Evrensel

Paylaş

İstanbul’dan genç bir sağlık emekçisi

 

Ülkemizde “şiddet” özellikle son yıllarda her alanda sistematik olmaya başlamış ve gündemden düşmeyen başlıca konulardan biri olmuştur. Ben de yeni atanmış bir sağlık emekçisi olarak yaşadığımız ekonomik, fiziksel, ruhsal, psikolojik şiddetin yakın zamanda gerçekleşen bir örneğine değineceğim.

İstanbul’da sağlık emekçisi olarak çalıştığım Samatya’da iş başı yapalı 3 ayı bulmadı. Geçtiğimiz hafta bir sağlık personeli hekime saldırarak fiziksel ve ruhsal yaralamada bulundu. Yaralanan hekim hastaneye gelemezken sağlık personeli dilediği gibi gelip gidebiliyordu. Bu ilk defa yaşanmayan bir tehdit ve taciz olmasına rağmen hiçbir önlem alınmadan hastaneye gelmeye devam etti sağlık personeli. Hemen yanı başımızda bulunun Cerrahpaşa Tıp Fakültesinde de aynı hafta yoğun bakımdaki hastanın yakını, anestezi teknikerine ve doktora saldırdı. İş yerinde yaşanan şiddetin sıklığı ve büyüklüğü her geçen gün artıyor. Bence toplumsal yapısının bozulduğu, sosyolojik bir dengenin sağlanamadığı, meslek gruplarının değersizleştirilerek insanların kazandığı itibarların yok sayıldığı koşullar şiddeti bir sonuç olarak doğuruyor. Yaşam hakkımızın, sağlık hakkımızın yaşam süresince korunması devletin görev, yetki ve sorumlulukları arasında yer alan önemli noktalardan biridir. Ancak yaşadığımız örnekte olduğu gibi böyle durumlarda en temel hakkımız olan yaşam hakkımızın hiçe sayıldığı şiddet ortamlarına terk ediliyoruz. Muayene süresinin yetersiz olduğu randevu sistemleri, iş yoğunluğunda gün içinde yaşanan sözlü ve fiziksel tartışmalar, iş yükünün karşılığını alamamak, gerekli ilgiyi bakımı sağlamak için alanlarda çalışan sağlık çalışanlarının yetersizliği gibi birçok etken insanların her bakımdan gördüğümüz yetersizliğe karşı bir öfke biriktirmekte ve bunu da şiddet olarak yansıtmakta. Sağlık emekçilerinin çalışma yaşamı güvencesizlik, esnek-kuralsız çalışma, performans, atanma baskısı, her gün tırmanan şiddet ile alt üst edilmiştir. Bir hemşire olarak kendi işlerim dışında işlere koşturmak beni yoruyor, nöbetlerde farklı alanlara eleman çekilmesi gibi çalışma şartlarını zorlaştırıcı etkenler de cabası.

“EMEK BİZİM SÖZ BİZİM, SAĞLIK HEPİMİZİN”

Yaşanan her olumsuzluğa, her haksızlığa karşı, “iş ekmek aş” üçgeniyle başlayan bir serüvenin içinde buldum kendimi. İlerleyen zaman diliminde de mücadelemizin devam edeceğini bilmek beni umutlandırıyor ve “Emek Bizim Söz Bizim, Sağlık Hepimizin” adı altında durmanın, bunun için yan yana olmanın önemini aslında şu an çok daha iyi anlıyorum. Emeğimize, hakkımıza sahip çıkacak; hukuk, adalet ve eşitlik talebimizden vazgeçmeyeceğiz. Bunu sadece bir sağlık emekçisi olarak değil, bir vatandaş, bir birey olduğumuz için de istiyoruz. Bunu bir tarafıyla bizim de görev ve sorumluluğumuz olarak görüyorum.

 

ÖNCEKİ HABER

Hayaller sorulunca beliren buruk gülümsemeler

SONRAKİ HABER

Yükselen kiralara karşı çözüm nerede?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa