Gelecek kaygısı bölüm ayırt etmiyor
Derinleşen ekonomik krizle beraber “çalışmak için okuma”nın gitgide “okumak için çalışma”ya dönüştüğü şu günlerde hem okuyup hem çalışan TOBB ETÜ öğrencileriyle konuştuk.
Fotoğraf: Pixabay
Abbas VURAL
TOBB ETÜ
Ankara
Her geçen ay daha da derinleşen ekonomik kriz karşısında eskisinden çok daha fazla öğrencinin okurken çalışmak zorunda kaldığı bir dönemde olduğumuz açıkça ortada. Üniversite öğrencileri arasında daha sık rastladığımız okurken çalışma meselesi, kulağa garip gelse de vakıf üniversiteli öğrenciler arasında da yaygınlaşmaya devam ediyor.
24 Ocak Kararları ve sonrasında 12 Eylül Darbesi ile Türkiye’de ortaya çıkan ve son 20 yıldır da temsilcisi AKP iktidarı ile daha da yaygınlaşan neoliberal furya, ücretsiz eğitime erişmeyi her geçen gün daha imkansız hale getirirken herkesi özel eğitim kurumlarının pençesine bıraktı.
Üniversite sınavında derece elde eden öğrencilere sağlanan burs olanakları, vakıf üniversitelerinin daha iyi bir eğitim için bazı standartlarından tasarruf ederek yarı burslu okuyan memur-işçi çocukları gibi nice sosyoekonomik grubun genç kuşaklarının odağına girmesini sağladı. Ancak göz ardı edilmemelidir ki bu durum eğitim sisteminin niteliksizleşmesi sorununun da sebeplerinden biri olarak varlığını sürdürüyor. Eğitime erişimin sınıfsallaşması ile doğrudan ilişkili bu mesele, başka bir tartışmanın konusu olarakbir kenarda dursun.
BÖLÜMDE MESLEK TANIMI YOK, İŞ YERİNDE SİGORTA…
Özel üniversiteleri yukarıdaki tarifle bugünkü eğitim sistemi gerçekliğinin bir parçası olarak kabul ettiğimiz takdirde saydığımız ekonomik sınıflardan bazıları için okurken çalışmak bir ihtiyaç halini alırken bazıları içinse çalışma koşullarını gözlemlemek ya da yaşam standartlarından taviz vermemek için yapılan bir iş oluyor. Bu konu üzerine sohbet ettiğimiz arkadaşlarla da bunu doğrulayabiliyoruz.
Bir yabancı dil kursunda yarı zamanlı çalışan TOBB ETÜ İngiliz Dili ve Edebiyatı 1. sınıf öğrencisi arkadaşımızla konuştuğumuzda ilk olarak günde kaç saat çalıştığı ve bunun karşılığında ne kadar kazandığı sorusu gündeme geliyor. Yarım günse beş, tam günse dokuz-on saat çalıştığını ve bu durumun haftadan haftaya değiştiğini belirten arkadaşımız yarım gün için 140, tam gün için 180 TL ve yemek parası aldığını söylüyor. Sigortası yok. Yaklaşık birsenedir aynı işte çalıştığını belirten arkadaşımız ne için çalıştığı sorusuna ise “Kişisel ihtiyaçlarımı karşılamak adına” cevabını veriyor. Yaşam standartlarının düşmemesi için bu gibi kalemleri kendi bütçesinden karşılamak zorunda olduğunu, dolayısıyla çalışmanın onun adına hem zorunluluk hem de tasarruf olduğunu dile getiriyor. Çalıştığı yerin üniversitedeki ders programına göre mesai yazdığını söyleyen arkadaşımız “Geçen dönem hafta içi iki gün boşluğum varken bu dönem beş gün de üniversitede dersim var. Bu yüzden çalışma saatim geçen döneme kıyasla çok daha az, dolayısıyla geçen döneme nazaran ekonomik anlamda daha çok zorluk çekiyorum” cümleleri ile kendini ifade ediyor. Okuduğu bölümle ilişkili bir işte çalışsa da mezun olduktan sonra mesleğini yapabilme konusunda endişeleri olan arkadaşımız, bölümünün net bir meslek tanımı olmadığına işaret ederek yönelmesinin muhtemel olduğu meslek alanlarına dair okulda azar azar bilgi edindiğini ancak staj veya çalışma tecrübesi edinmediği takdirde okulda edindikleri bilgilerle kalifiye bir insan olarak işe başlayamayacağını düşünüyor. Hayali olan akademisyenliğin ise Türkiye şartlarında gerçekten bir hayal olmanın ötesine geçemediğini belirtiyor.
GELECEK KAYGISI BÖLÜM AYIRT ETMİYOR
TOBB ETÜ Endüstri Mühendisliği 2. sınıf öğrencisi bir arkadaşımızla aynı meseleyi konuştuğumuzdaysa bir kafede barista olarak yarı zamanlı şekilde günde 8 saat çalıştığını ve çalıştığı günler için 150 TL kazandığını öğreniyoruz. Sigorta yine yok. Zorunluluktan çalışmadığını belirten arkadaşımız, iş hayatını deneyimlemek için çalıştığını ve para kazanmanın bir öğrenci açısından iyi bir şey olduğunu söylüyor. Yaklaşık bir aydır çalışanarkadaşımız, rahat bir şekilde çalışabilmek için ders programını özel olarak ayarlamak durumunda kaldığını belirtiyor. Mezun olduktan sonra bölümüyle ilgili bir alanda çalışmak istemediğini ama yine de yarı yarıya kaygılı olduğunu söyleyen arkadaşımız, moleküler biyoloji, inşaat mühendisliği, psikoloji vb. bölümlerde okuyan iş arkadaşlarının mezuniyet sonrası kendi mesleklerinde çalışmaya dair endişeleri olduğunu da ekliyor. 5 saat de çalışsa o günün iptal olduğunu dile getirirken çalıştığı günler eğitimiyle ilgilenemediğini ifade ediyor. Okuldaki eğitimin mesleki açıdan yetersiz olduğunu söylerken de uygulamalı eğitimin ve iş tecrübesinin çok mühim olduğunun altını çiziyor.