ODTÜ'de açığa alınan hocalar bir haftadır rektörlüğün önünde: Bizi açığa alanlar arka kapıdan çıkıyor

ODTÜ Rektörlük binası önünde bir haftadır açığa alınmalarına karşı nöbet tutan Sibel Bekiroğlu ve Mehmet Mutlu Evrensel'in sorularını yanıtladı.

28 Haziran 2022 13:55
Paylaş

Sıla ALTUN
Ankara

ODTÜ'de Eğitim Sen üyesi araştırma görevlileri Sibel Bekiroğlu ve Mehmet Mutlu'nun herhangi biri gerekçe gösterilmeden açığa alınmalarına karşı eylemleri sürüyor. Rektörlük binası önünde bir haftadır nöbet tutan Bekiroğlu ve Mutlu sorularımızı yanıtladı.

Bekiroğlu, “Biz buradan başlarımız dik bir şekilde çıkıyoruz, insanların desteğiyle karşılaşıyoruz ama bu kararı alanlar bu kapıdan başları dik bir şekilde geçme cüreti gösteremiyorlar, arka kapıyı kullanmak zorunda kalıyorlar” dedi.

Sebepsiz yere görevden uzaklaştırılmış olmanızı üniversitelere yönelik saldırılar bağlamında nasıl değerlendiriyorsunuz?

Mehmet Mutlu: Türkiye üzerindeki otoriter zorbalık sopası üniversitelerin de üzerine sallanıyor, üniversitelere kesintisiz bir müdahale olduğunu düşünüyoruz. Bizden önce Boğaziçi Üniversitesi'nde söz haklarının yok sayılmasını kabul etmeyen üniversite öğrencileri, eğitim ve bilim emekçileri uzun süreli bir mücadele başlatmıştı. Biz ODTÜ’de yaşadıklarımızın sadece burayla sınırlı olmadığını; kesintisiz olarak devam eden, farklı dönemlerde şiddetlenen, özellikle barış için akademisyenler imzasından sonra kitlesel tasfiyeler halini alarak devam eden üniversite tasfiyelerinin yeni bir dalgasıyla karşı karşıya olduğumuzu düşünüyoruz. Çok da yanlış düşünmediğimizi görmeye başladık. Bizden önce ODTÜ Kuzey Kıbrıs Kampüsünden Doçent Doktor Yonca Özdemir hocamızın işine, kısa süre önce bir başarı ödülüne layık görülmesine rağmen, başarısızlık gerekçe gösterilerek son verilmişti. Bizden kısa bir süre sonra Boğaziçi Üniversitesindeki 4 eğitim ve bilim emekçisi bir hak ihlalini açığa çıkarttıkları için bizimle benzer bir uygulamaya maruz bırakılarak açığa alındılar. Daha da önemlisi bir OHAL dönemi uygulaması olan kanun hükmünde kararnamelerle ihraç da devam ediyor, geçtiğimiz cuma günü Bolu İzzet Baysal Üniversitesinden bir hocamız kanun hükmünde kararname yoluyla ihraç edildi. Özetlemek gerekirse zaten kesintisiz olarak devam eden akademik tasfiyelerin yeni bir dalgası ile karşı karşıya olduğumuzu düşünüyoruz.

Sibel Bekiroğlu: Buradan öncelikle Boğaziçi Üniversitesinde 500 gündür direnen meslektaşlarımızı selamlamak istiyorum. Mehmet’in dediği gibi yeni bir tasfiye dalgasıyla karşı karşıyayız. Akademi, bilim üreterek gerçeği ortaya çıkaran bir kurum olarak, her zaman iktidarın hedeflerinden biri oldu. İsmail Beşikçi’den, Pınar Selek’ten, Nuriye Gülmen’den otoriter sopanın her zaman gerçeği söyleyenler, gerçeği ortaya çıkarmaya çalışanların üzerinde olduğunu biliyoruz; biz bunun son halkalarından biriyiz ancak bu süreç sadece bizimle sınırlı değil. Otoriter sopa ülkenin her yerinde; örneğin tutuklu gazeteciler üzerinde, cumartesi anneleri üzerinde, onur yürüyüşü yapmak isteyen LGBTİ+’lar üzerinde; farklı biçimlerde sallanıyor, her daim sallandı. Bizi yalnızlaştırmaya çalışıyorlar ama biz yalnız olmadığımızı burada başlattığımız nöbetimizin 6. gününde görebiliyoruz. Biz buradan başlarımız dik bir şekilde çıkıyoruz, insanların desteğiyle karşılaşıyoruz ama bu kararı alanlar bu kapıdan başları dik bir şekilde geçme cüreti gösteremiyorlar, arka kapıyı kullanmak zorunda kalıyorlar. Biz onların da buradan başları dik bir şekilde geçebilme haklarını savunuyoruz. Burada başlattığımız nöbetin 6. günü oldu, bunu ülkedeki hem akademinin hem genel olarak toplumun üzerinde sallanan o sopaya karşı bir duruş biçimi olarak başlattık.

Akademisyenlere, öğrencilere ve diğer üniversitelere çağrınız nedir?

Sibel Bekiroğlu: Biz başından itibaren hikayemiz ortak mücadelemiz de ortak dedik. Buraya gelirken kervan yolda dizilir şeklinde bir düşünceyle geldik ancak aslında güvendiğimiz, sırtımızı yasladığımız bir ODTÜ tarihi vardı. ODTÜ’de kazanılmış mücadelelerin bir tarihi var; rektörlük önünde emekçisiyle, öğrencisiyle, akademisyeniyle birçok hak mücadelesi verildi, birçok kazanım elde edildi. Buradan bir çağrı yapmaya gerek var mı bilmiyorum çünkü aslında herkes üzerine düşeni yapmaya çalışıyor, Boğaziçi’ndeki akademisyenlerden cumartesi annelerine, onur yürüyüşüne katılan LGBTİ+’lardan Şen Yaşar ailesine, Pınar Gültekin’in katilinin aklanmaya çalışıldığı süreçte ailesinin verdiği mücadeleye kadar mücadele her yerde devam ediyor. Biz sadece mücadelemizin ortak olduğunu, omuz vermenin ve devam eden süreçleri bir araya getirmenin önemli olacağını hatırlatmak istiyoruz. Kimyadan bir hocamız nöbete geldiğinde “Bizim buraya gelmelerimiz, yaptıklarımız cama vuran yağmur damlaları, ne zamanki o damlalar birleşecek o zaman o camı çatlatacağız” demişti. Biz de o camı çatlatmak için bir hamle yapmak üzere burada nöbet eylemine başladık, umarım çatlatacağız.

Mehmet Mutlu: Boğaziçili hocalarımız 500 günü aşan bir süredir sadece Boğaziçi Üniversitesi rektörlüğüne değil, bir yönetim zihniyetine sırtlarını döndüler. Bu itirazı herkesin bulunduğu alanlarda güçlendirmesi gerektiğini düşünüyoruz. Biz buradayız bulunduğumuz yerde sorunlarımıza itiraz ediyoruz, belli taleplerimiz var. Ancak birlikte güçlü olabileceğimizi biliyoruz, bu sebeple başta eğitim ve bilim emekçileri ve öğrenciler olmak üzere herkesi mücadelemize destek olmaya çağırıyoruz.

ÖNCEKİ HABER

Açlık sınırı 6 bin 391, yoksulluk sınırı 20 bin 818 liraya yükseldi!

SONRAKİ HABER

Türkiye-Ermenistan normalleşme görüşmeleri 1 Temmuz'da

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa