Diyarbakır’da tutuklu bulunan Gazeteci Aziz Oruç: Çocuklarım soruyor, "Baba haber yaptığın için mi buradasın?"
Diyarbakır’da 15 gazeteciyle birlikte tutuklanan Gazeteci Aziz Oruç Evrensel’in sorularını yanıtladı. Aziz Oruç, çocuklarının “Baba haber yaptığın için mi buradasın?” diye sorduğunu söyledi.
Fotoğraf: MA
Şerif KARATAŞ
İstanbul
Gazeteci Aziz Oruç mesleğe başladığı 2013 yılından bu yana ikinci kez cezaevinde. Oruç, görüşe gelen oğlu Aren ve Kızı Nisa’nın “Baba haber yaptığın için mi buraya geldin” diye sorduklarını anlatıyor.
8 Haziran’da Diyarbakır’da 15 meslektaşıyla birlikte “örgüt üyesi” olmak iddiasıyla Mezopotamya Ajansı Editörü Aziz Oruç da 16 Haziran’da tutuklandı. Oruç, avukatı aracılığıyla ilettiğimiz soruları tutuklu bulunduğu Diyarbakır D Tipi Cezaevinde yanıtladı. Oruç, bir kez daha tutuklanmasının kendisi, ailesi ve mesleği için zor ve üzücünü olduğunu anlatıyor. 11 aylık zorlu bir tutuklama sürecinden sonra tahliye olduktan sonra gazetecilik mesleğini Mezopotamya Ajansında sürdüren Oruç, gazetecilik faaliyetinden dolayı gözaltına alındığını belirterek, hukuksuz bir şekilde yine tutuklandığını söylüyor.
Oruç, hakkında devam eden üç dava olduğunu belirtiyor. Öğrencilik yıllarında da cezaevine giren Oruç, yeni tutuklamayla üçüncü kez cezaevinde. Oruç, “Haksızlığa uğrayan on binlerce kişi gibi ben de bu baskı cenderesinde her defasında payıma düşeni aldığımı düşünüyorum” diyor. Cezaevinin, baskı zor ve ağır süreçler olduğunu da söyleyen Oruç, “Keşke bu kadar ağır bedeller ödemeseydik ama mevzubahis gazetecilik ise, gerçekleri duyurmaksa da yaptığımız şeyden pişman değiliz” diyor. Eşi ve iki çocuğunun zorlu süreçlerde çok zor günler yaşadıklarını da anlatan Oruç, dayanışmayla süreci yine birlikte aşacaklarını da ifade ediyor.
"BANA KONUŞAN GENCİ DE GÖZALTINA ALDILAR"
Gözaltı ve adliye sürecinde daha önce hazırlanan ve sonucu bilinen bir senaryo süreci yaşadıklarını anlatan Oruç, dosyadaki ‘gizlik kararı’ nedeniyle, neyle suçlandıklarını da öğrenemediklerini söylüyor. Savcılık sürecinde birkaç soruyla, geçiştirildiklerini belirten Oruç, “Ama yine de savcılıkta öğrendik ki yaptığımız haberler, çektiğimiz programlar yetmemiş sorduğumuz sorular bile suç sayılmış. Ağır bir gazetecilik suçuyla karşı karşıya olduğumuzu öğrendik” diyor. Bir yıldan fazla ‘Sokağın sesi’ diye bir program yaptığını da hatırlatan Oruç, “Tüm programlar izlenmiş, sorularımda suç unsuru aranmış ve yetmemiş bir de bana konuşan bir genci de ‘Neden konuştun’ diye gözaltına almıştılar. Isparta’da gözaltına alınan ve yanımıza getirilen genç de günlerce neden gözaltına alındığını bilmeden bekledi. Tamamen tirajikomik bir durumdu. Soru sormak da konuşmak da yasakmış. Bu örnek bile aslında yaşadığımız tüm süreci özetleyecek bir durumdu” ifadelerini kullanıyor.
KÜRT GAZETECİLER ÜZERİNDEN ‘BATIYA’ MESAJ!
“Ama bilinmeli ki hiçbir arkadaşımız hiçbir suç işlemedi ve her biri çok değerli gazetecidir” diyen Oruç, “Yıllardır özgür basın alanında emek veren kişilerdir” diyor. Oruç, gazetecilik faaliyetleri nedeniyle tutuklandıklarını yineliyor. Tutuklanmalarla verilmek istenen mesajı ise şu şekilde açıklıyor Oruç: “Gazetecilik yaptırmamaktır. Gerçekleri yazanlara, sorulmayan soruları soran özgür basın geleneğini sürdüren cesaretli gazetecilere yönelik yapılan bir operasyondur. Kürt basınının sesi kısılmak isteniyor. Bu operasyonla ‘batıya’ mesaj yine Kürtler üzerinden, Kürt gazeteciler üzerinden veriliyor. Ben de buradan sizin aracılığınızla herkese bir mesaj vermek istiyorum: Parçalı değil, birlik olmalıyız. Sıramızı beklemeden, amasız, fakatsız dayanışma içinde olmalıyız. Kafamızı kuma gömmeden, korkmadan yazmalıyız ve birbirimizin sesi olmalıyız. Sesimiz kısılmadan her yerde çığlık olabilmeliyiz. Yoksa sonuç malum.”
"SAHİ GAZETECİ NE SORAR!"
Basın ve ifade özgürlüğünün geldiği yeri tutuklanmalarıyla çarpıcı bir şekilde gördüklerini anlatan Oruç, soru sormanın ve haber yapmanın bile suç olduğu bir süreci yaşadıklarını söylüyor. Soru sormanın suç sayıldığına dikkat çeken Oruç, “‘Kürt sorunu derken neyi kastediyorsunuz’. ‘Kürt sorunu var mı?’ ‘Hasta tutukları neden sordun?’, ‘Neden tecridi sordun?’, ‘Operasyonları neden sordun?’ emekçilerin 1 Mayıs’ını, ‘Savaşa hayır’ sloganını neden sordun?’ ve daha nice sorular sorulmuş gibi bize geri soruldu. Sahi gazeteci ne sorar! Bu soruları sormaya devam edeceğiz. Van’da helikopter davasında da arkadaşlarımıza ‘Neden magazin ve spor haberleri yapmıyorsunuz’ diye sorulmuştu” ifade ediyor.
APÊ MUSA, METİN GÖKTEPE…
İktidarın “A haber gazeteciliğinin” yapılmasını istediğine vurgu yapan Oruç, “Ama Apê Musa’nın, Metin Göktepe’nin mirasına sahip çıkanlar inadına yazıyor, inadına gerçeğin sesi olmaya devam ediyor” diyor. Bedelini ödeyerek gerçekleri ortaya koyduklarını anlatan Oruç, “Biz geri adım atmadıkça da baskılar artıyor. Ama her şeye rağmen gazeteciliğin güzelliğini, mirasını koruyacağız” diyor. Gazetecilere yönelik baskının süregelen bir durum olduğunu ve bunu kabul etmediklerini de söyleyen Oruç, “20 yıllık iktidar sürecinde 3 kezdir tutuklanıyorum. Yaşadığım bu durumun ülkenin de iktidarın da durumunu özetlediğini düşünüyorum” diyor. Dayanışmanın önemine değinen Oruç, dayanışma gösteren gazetecilere ve meslek örgütlerine de teşekkür ediyor.
"ZEHRA ANNENİN DURUŞU GÜÇ VERİYOR"
Oruç, tutuklu süreciyle ile ilgili bir anısını şu ifadeyle paylaşıyor: “Cezaevinde gazeteci arkadaşım Mehmet Ali Ertaş ile görüşe gelip, dönerken 73 yaşındaki annesi Zehra’nın anlattıklarını bana aktardı. Annem Zehra, ‘Aziz’in eşi Hülya siz tutuklanınca kıyameti kopardı, sonuna kadar arkanızdaydı’ dedi. Sonra annem bana Aziz’e söyle ‘Sizin kaleminizi kırsalar bile biz sizin kalemlerinizi yerde bırakmayacağız’ dedi. İşte biz de tam bu kararlılıktaki duruştayız. Sözün ve kelimenin gücü öyle ağır ve öyle sorumluluk taşıyor. Kararlılığımız, inancımız, gazeteci aşkımız 73 yaşındaki Zehra annenin kararlılığındadır, duruşundadır. Apê Musa’nın mirasını koruduğumuz gibi Zehra annenin duruşu, dayanışması ve sahiplenişi güç veriyor. Bu vesileyle Zehra anneye teşekkür ediyor, bir kere daha dayanışmanın ne kadar önemli olduğunu gösterdi” diyor.
Görüşe gelen oğlu Aren ve kızı Nisa’nın “Baba haber yaptığın için mi buraya geldin” diye sorduklarını da anlatan Oruç, “Evet haber yaptığım için buraya geldim. Haber yazmanın ağır yükü burasıdır.” Ama ben de onlara ‘geri geleceğim’, dedim. Zor olsa da bu süreci hep beraber geçirmeliyiz ve özgür günlerde tekrar yazmaya, tekrar buluşmaya diyoruz. Özlemle özgür günlerin yakın olmasını bekliyorum” diyor. Oruç, söyleşi için Evrensel’e teşekkür ederek, “Dayanışmanız bizim için çok önemli. Tüm çalışanlara sevgiler. Özgür günlere sevgiler” diyor.
AZİZ ORUÇ MESLEĞE 2013’TE BAŞLADI
Aziz Oruç, 2013’te Dicle Haber Ajansında gazeteciliğe başladı. 28 Eylül 2015’te Diyarbakır’da “makul şüphe” gerekçesiyle 32 meslektaşıyla birlikte gözaltına alındı. İfadelerin ardından arkadaşlarıyla bırakıldı. Ajansın kanun hükmünde kararnameyle kapatılması sonrası işsiz kaldı. Medya Haber Ajansında yeniden gazeteciliğe başladı. 14 Ağustos 2017’de iş yerine giderken polislerce önü kesilerek bir kez daha gözaltına alındı ve serbest bırakıldı. Hakkında açılan davalar nedeniyle Irak Kürdistan Bölgesi’ne gitmek zorunda kalan Oruç, yaklaşık üç yıla yakın burada kaldı ve mesleğini yapmaya devam etti. 10 Aralık 2019’da Avrupa’ya gitmek için İran üzerinden Ermenistan sınır kapısından geçmek istedi. Ermenistan’da izin verilmedi. İran’a teslim edildi. Türkiye sınırına tel örgüler üzerinden atılan Oruç, burada ölüme terk edildi. Kendi imkanlarıyla yürüyerek geldiği Ağrı’nın Doğubeyazıt ilçesinde gözaltına alındı. 8 günlük gözaltının ardından tutuklandı ve 11 ay Patnos L Tipi Kapalı Cezaevinde kaldı. Oruç’un söz konusu olaydan kaynaklı yargılaması sürüyor.