04 Temmuz 2022 04:54

Heybeliada afet gönüllüleri anlattı: Afete ilk müdahale mahalleden başlar

Orman yangınlarına ve diğer afetlere müdahale tartışmaları artarken Heybeliada’dan Mahalle Afet Gönüllüleri (MAG) ile afetlere ilk müdahaleyi konuştuk.

Heybeliada Mahallesi afet gönüllülerinin hikayesini Şükran, Zeynel (ortada) ve Emre’den dinledik. (Fotoğraf: Fatih Polat)

Paylaş

Fatih POLAT
İstanbul

Yaşar Kemal, röportajlarının yer aldığı ‘Bu Diyar Baştanbaşa’ adlı kitabının ‘Yanan Ormanlarda Elli Gün’ başlıklı bölümünde, “Yangın üç türlüdür. Dip yangını, gövde yangını, baş yangını” der ve devam eder: “Benim gördüklerimde yangınları hiçbir zaman bölümlere ayıramadım. Dağı taşı ateş almış, yanıyordu babam yanıyordu. Ben bu kadarlığını gördüm.”

Yetmiş üç sayfalık o orman yangını röportajlarından bir bölüm şöyle:

“Müdür: ‘Gördünüz ya işte, önceki yangın burayı söndüremeyelim diyedir. Yürüyün söndürmeye.’

Ben: ‘Peki, öteki yangınlar ne olacak?​’

Müdür: ‘Onları da Allah’a havale ettik. Onu da o söndürsün.’

Sesinde bir ölüm kederi vardı. Bu seste binlerce ağıdı bir arada duydum.

Sonra gene içi götürmedi, Orman Bölge Şefine:

‘Bari sen de oraya git. Köylülere yalvar yakar. Ayaklarının altını öp. Götür yangına.’”

HEYBELİADA MAG’IN HİKAYESİ

Heybeliada Mahallesi afet gönüllülerinden Şükran, Zeynel ve Emre’nin, büyük edebiyatçının satırlarından yaklaşık yetmiş yıl kadar sonra kendi mahallelerinde tanıklık ettikleri yangınlar Yaşar Kemal’in tanıklık ettikleri kadar olmasa da onlar için büyük sayılırdı. Yaşadıkları bir avuç yerde bir elin parmakları kadar ormanın yanması az şey değildi.

Şükran Gürpınar (62), Zeynel Meriç (54), Emre Kocabaş (45), İstanbul’un adalarından Heybeliada’daki orman yangınları sırasında ilk müdahale edenler arasında gördüğümüz Mahalle Afet Gönüllüleri (MAG) ekibinden.

Hikayenin başına dönelim.

- MAG fikri nasıl ortaya çıktı?

Şükran: “Biz Ada’da 2006’da başladık. 2006 yılında Büyükada ve Heybeliada’da mahalle afet gönüllüleri birimi kuruldu. 1999 Marmara depreminden sonra İsviçre Kalkınma ve İşbirliği Dairesi (SDC) katkılarıyla ortaya çıkan bir proje. Başladığımızda 45 kişi kadardık.”

İLK MÜDAHALEYİ MAHALLELİ YAPAR

Sözü Zeynel alıyor: “Büyük afetlerde ilk müdahaleyi afetin olduğu yerdeki insanların kendisi yapıyor. Büyük bir afet olmuş, profesyonel iktidar ortada yok. Herkes yanındakine, komşusuna yardım ediyor. Kurtuluyorsun çıkıyorsun, etrafında yıkılmış yerleri görüyorsun. Eğer o anki psikolojin ona müsaitse yıkıntının altından gelen sese müdahale ediyorsun. Bu nasıl yapılıyor? Bir afet bilgisi olmadan… Tablo böyle olunca, diyorlar ki, madem afetlerde böyle bir şey yaşanıyor, o zaman biz insanlara bu konularda eğitim verelim. Bir arama kurtarma eğitimi verelim. Bir destek ofisi yapalım onlara. Bir konteyner yapalım, içine jeneratörü, aydınlatması, kriko, çekiç, levye gibi malzemeler koyalım. Ve bir takım olsun, tek bir kişi de olmasın. Mantık buradan doğuyor. Bu dünyanın birçok yerinde uygulanıyor. Türkiye’de de İsviçre Konsolosluğunun bu projeyi başlatmasıyla Mahalle Afet Gönüllüleri Vakfı kuruluyor.”

Bu vakıf aracılığıyla ilk etapta çeşitli sponsorlar bulunmuş ve kurulan MAG konteynerlerinin içine, herkes için kişisel bir sırt çantası konulmuş. Çantada iş tulumu, baret, koruyucu gözlük, eldiven gibi malzemeler var. Konteynerdeki araç gereçler de şöyle: Levyeler, krikolar, kauçuktan yapılmış, yanan alana vurarak söndürmek için kullanılan ve şaplak diye tabir edilen basit alet, jeneratör. Çelik burunlu botlar. Yaralı taşımak için sedye. İlk yardım malzemeleri, çadırlar ve uyku tulumu.”

Sohbet anında konteynerin çatısındaki güneş paneli dikkatimizi çekiyor. Demirbaşlar arasında yokmuş, bir mahalle sakini almış. İhtiyaç duydukları enerjinin bir kısmını bu yolla karşılıyorlar.- Peki ilk olarak ne gibi eğitimler alıyorsunuz?

Zeynel: “36 saatlik bir eğitim veriliyor. İçinde afet psikolojisi, temel ilk yardım eğitimi, hafif arama kurtarma ve telsiz eğitimi var. Bu eğitimi alanlar mahalle afet gönüllüsü oluyor. 1999 depreminden sonra ilk Kocaeli’de başlıyor bu uygulama, sonra Marmara’ya yayılıyor.”

- Burada kaç yangına müdahale ettiniz mahalle afet gönüllüleri olarak?

Şükran: “Ben Ada’ya geldikten sonra beş yangın oldu. En büyük yangın 2012 yılında Çam Limanı’ndaki yangındı. Hepsine müdahale etmeye çalıştık.”

- Yangın anında mahalleden bir sürü insanın, can havliyle müdahale etmeye çalıştığını görüyoruz. Bu konuda eğitim almış bir ekip olarak dikkat edilmesi gereken şeyler açısından neler söylersiniz?

YANLIŞ MÜDAHALE RİSK OLUŞTURUYOR

- Zeynel: “Eğer yangına havadan müdahale ediliyorsa, kesinlikle yanan alandan çıkman lazım. Eğer yanan alanda insan varsa uçak su atmadan gider. Ya da atar ama sen ondan ciddi zarar görürsün. Bu bizim de başımıza geldi. Mesela bir arkadaşımız uçaktan atılan sudan düştü yangın bölgesinde. Yangında rüzgarı da hesap etmen lazım. Rüzgarı karşına alıp müdahale edemezsin. Öyle yaparsan yangın seni bir anda çembere alabilir. O yüzden mutlaka profesyonel ekiplerle beraber o müdahaleyi yapmamız lazım. Zaten bizim asli görevimiz profesyonel ekiplere yardımcı olmak. Ama burada bayağı bildiğin sıcak alana giriyoruz ve kendi başımıza iş yapıyoruz. Orman yanıyor ve evlerle çok yakın bir alan, bir an önce sönsün istiyoruz. O yüzden uygun olmayan müdahalelerde de bulunuyoruz zaman zaman.”

Zeynel, riskleri de dikkate alarak ilk müdahale bakımından yapılması gerekenleri de şöyle sıralıyor: “İlk yapılacak şey kendimizi korumamız. MAG eğitimi der ki, ‘İlk başta kendini koru. Önce güvenli bir evde otur ve tedbirini al. Bir acil durum aile planı yap. Eşyalarını sabitle, bir deprem çantası hazırla.’

Bir deprem ülkesinde yaşıyoruz, bunun temel eğitim olması gerekiyor.

Bir itfaiye aracı çıktığı zaman bize bir sürü mesaj geliyor. Büyükada ya da Burgaz’dan birileri bizim adadan duman çıktığını görüyorsa haber veriyorlar. Biz de haberi alır almaz kendi içimizde haberleşiyor ve hazırlanıp gidiyoruz.”

Emre söze giriyor: “Bizim bir görevimiz de yanlış müdahaleyi engellemek olmalı. Orman yangınlarında gördüm ki, gençler itfaiye erini ittirip hortumu elinden alıyor.”

Zeynel devam ediyor: “İtfaiyeci de bazen kalabalık anında panik yapabiliyor. Yanında bizim gibi insanlar olunca biz de onların daha rahat çalışmasına yardımcı oluyoruz. Kartal’da bir bina çökmüştü en son. Çöken binanın üzerinde aynı anda 200 kişi var. Kimin kim olduğu belli değil. Herkes bir şey yapmaya çalışıyor ya da bir şey yapmıyor. Ama binanın üzerine çıkmış herkes. AFAD bile engelleyemiyor.”

ORMAN GÖNÜLLÜLERİ YÖNETMELİĞİ

Eskiden köylülerin de orman söndürme çalışmasına katıldığı biliniyor. Yakın dönem açısından da, 11.09.2019 tarih ve 30885 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Orman Yangınlarıyla Mücadelede Görev Yapan Gönüllüler Hakkında Yönetmelik” kapsamında artık orman gönüllüleri eğitimden geçerek bir statü ile yangın söndürme sürecine dahil oluyorlar.

Zeynel, Heybeliada’da kendisi de dahil 110 kişinin bu eğitimi aldığını belirtiyor ve ekliyor: “Türkiye’de sanıyorum bu sayı 100-150 bini aşmış durumda.” Avrupa Birliği tarafından desteklenen bu proje kapsamında kendilerine bazı koruyucu ekipmanlar da verilmiş. Eğer bu eğitimden geçerek yetkilendirilmiş iseniz yangın anında orman işletme personelinden biri olarak kabul ediliyorsunuz.

İçine girdikçe örgüt içinden örgütün çıktığı bir zincirle karşılaşıyorsunuz. Şükran, “Sonra içimizde acil müdahale ekibimiz kuruldu. Zeynel bu ekipteki arkadaşlarımızdan.” diyor.  

Gerisini Zeynel’den dinliyoruz: “İstanbul’da yaklaşık 100-110 mahallede MAG örgütlenmesi var. Bunların içinden isteyen kişiler daha ileri bir eğitim alıyorlar. Yaklaşık 200-220 saatlik bir eğitim. Uluslararası standartlara yakın bir arama, kurtarma eğitimi. İçinde sel, suda kurtarma, hatta su altı kurtarma eğitimi var. Engebeli arazi ya da yüksek binalardan, ip ve sedye yardımı ile kurtarma var. Bütün bunların eğitimlerini alıyor. Yine yangın eğitimi alıyor.

Bizim ekip Bingöl, Dinar, İzmir depremlerine gitti. Kastamonu’daki sele gittik. Marmaris’teki yangına gittik. Soma maden faciasına da gittik.”

Mahalle Afet Gönüllüleri Acil Müdahale Derneği olarak Beylikdüzü’de bir yerleşkeleri olduğunu anlatıyor ve devam ediyor: “Bize kaymakamlık ve o dönemki belediyenin sağladığı bir imkan. Orada bu konteynerin benzeri üç dört tane var. Eğitim alanımız var, enkaz alanımız var. Eğitim salonlarımız var. Biz bir yere müdahaleye giderken çoğunlukla orada toparlanıp gidiyoruz.”

Zeynel ilk müdahale anında telsiz haberleşmesinin bütün afetlerde çok kolaylaştırıcı bir rol oynadığını belirtiyor. “Telsiz taşımak için önce amatör telsizci lisansı gerekiyor. Heybeliada’da 10-11 arkadaşımızda var. Orman yangını olduğunda telsizli her arkadaşı ayrı noktalara yerleştiriyoruz ki her bölge ile haberleşebilelim.”

Emre ekliyor: “Anında suyu açıp kapamak gerekebiliyor, hortum uzatılıyor. Bizim de yardımımız o noktada oluyor. Ben hortum isteme ve suyu açıp kapama gibi noktalarda telsizin faydasını gördüm.”

Zeynel: “Biz kendi haberleşmemizi yaptığımız gibi iki itfaiye aracı arasındaki haberleşmeyi de sağlamaya çalışıyoruz. Olayı genel gören bir arkadaş ayrı duruyor. Hiç müdahaleye girmiyor ve sadece gözlem yaparak ekiplere bilgi veriyor.”

‘BÜROKRATİK ENGELLERİ AŞAMIYORUZ’

Gönüllü yürüyen her iş gibi MAG çalışmasının da yaşadığı sıkıntılar var. Zeynel, onları da şöyle anlatıyor: “MAG bazı şeyleri zor aşıyor. Bulunduğumuz mahallelerde okulların içinde afet konteynerleri var. Onların da içinde bizimkine benzer malzemeler var. Ama onlar sadece afet olunca o zamanki mülki amirin gelip açmasıyla kullanılacak malzemeler. Afet yoksa orası açılmıyor. Oradaki aletlerin raf ömürleri, jeneratörlerin bakımı, onarımı gerekiyor. Bakım yapmayınca bir süre sonra çalışmıyor. Biz bizimkileri çalıştırıyoruz ama şu an benzinimiz yok. Benzin pahalı. Bir iki aydır çalıştıramıyoruz. O konteynerleri valilikler belediyelere devrettiler. Biz istiyoruz ki bizim de onlara erişimimiz olsun. Ama belediyeler bunu yapmıyor. Çok bürokratik davranıyorlar. MAG Vakfı 10 yıllık projeydi. Süresi dolunca kendisini kapattı. Ondan sonra her mahalleyi kendi başına otonom bıraktı. Bunu sürdürebilen mahalleler sürdürdü, sürdürülemeyen yerlerde konteynerler atıl kaldı. Bazı yerlerde çürüdü. Aslında muhtar MAG’ın mahalledeki başıdır. Ama maalesef ilgilenilmiyor.”

SİZ DE MAHALLENİZİN GÖNÜLLÜSÜ OLUN!

Şükran, Zeynel ve Emre’nin anlattıklarından şöyle bir not da çıkıyor:

Siz de mahallenizin gönüllüsü olun!

ÖNCEKİ HABER

Metal işçisi: Günü geldiğinde Türk-İş de işçinin öfkesini görecek

SONRAKİ HABER

Hendek işçi katliamının ikinci yılında aileler "Adalet mücadelemiz devam edecek" dedi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa