05 Temmuz 2022 12:03

Çarşı pazarın sıcak halleri ve… "İtiraz etmezsek koşullar değişmez"

Hayatın içinde fısıltılar halinde gezinen “kendiliğindenliğin” örgütlülüğe dönüştürülüp doğru cümleyi daha gür seslendirmesi ve çözüme yönelmesi sağlanmadıkça benzer görüntüleri izlemeye devam edeğiz.

Fotoğraf: Fırat Topal / Evrensel

Paylaş

Rahmi EMEÇ
Eskişehir

Pazar yerlerinin telaşı hayli zamandır içe kapanıp kanı çekilmiş de sessizliğe bürünmüş gibi. Seyrelen kalabalığın gözlerinden okunuyor durum, vaziyet… Gün sonunu bekleyip tezgahların seçilmemiş ürünlerini ucuza alma umudu da hayli zamandır karşılık görmüyor artık. Pazarcı da hassas tartının en pahalı ürünlerde en hafif şeyler tartar olduğuna alıştırmış kendini ki etikette ölçüyü albenili hale getirmek için iyice düşürmüş: Bamya, 250 gr, 15 TL.

Sokak pazarının müdavimleri en azından pazarcı kadar biliyor hangi ürünün geçen yıl kaça, bu yıl kaça satıldığını. Enflasyonu, hafızasında yer eden etiketlerden yola çıkarak daha gerçekçi ölçebiliyor. Hiç kullanmadığı veya üç beş yılda bir ihtiyaç duyacağı şeylerin fiyat artışı üzerinden değil, sofrasının vazgeçilmezlerindeki artış üzerinden; ekmek, zeytin, peynir, çay… Ve tabii elektrik, doğal gaz vs.

Kentin “hesaplı ürün” satan yerlerini birbirlerine söyleyerek ihtiyaç duyduğu şeylere ulaşmaya çalışanlar, zamanlı indirime yönelen yerlerin kapısında sıra kapmaya çalışanlar, bu zorunlu buluşmalarda yeni arkadaşlıklar da kuruyor. Salgının etkisiyle ev içlerine kapanmış özellikle 65 yaş üstü emeklilerin zor yaşam koşullar karşısında “ne olacak bu halimiz?​” dertlenmeleriyle kurdukları sohbet öbekleri, yeni bir sosyalleşme alanına dönüşüyor bir bakıma... Geçenlerde biri söylemişti, kim olduğunu unuttum; şöyle diyordu: Farkında mısınız, askıda ekmek, askıda meyve, askıda giysi uygulamaları vardı eskiden, şimdi onlar da kayıplara karıştı!

Her zamanki buluşma alanlarının pahalı faturasından kaçanların yeni mekanları, “deprem toplanma alanı” olarak belirlenmiş parklar şimdilerde “enflasyondan kaçma alanı” olarak kullanılıyor bir süredir. İklim değişikliğinden midir nedir, tarih değiştirmiş kırkikindi yağmurlarından fırsat buldukça, evde ucuza getirilmiş yiyecek, içecekler eşliğinde…

Hani sohbetlerin arasına sıkıştırılmış “ben hep 50 liralık benzin alıyorum” diyen şahsın akıbeti de konuşulmuyor değil. Son bilgi, o şahsın benzin aldığı, ancak benzin istasyonundan çıkamadığı yolunda. “Her gün bir sonraki günden daha ucuza benzin alıyoruz, daha ne istiyorsunuz?​” diyen bile var! “Türk Lirası’nın bu değer kaybından sonra kaybedecek bir şeyi yok!” cümlesini seslendirdiğimizde bile yüzde 15 değer kaybetmiş olduğu da tecrübeyle sabitlenmiş vaziyette. Hatta gazın doğal, ancak fiyatının doğal olmadığını da öğrenmiş bulunuyoruz. Sohbetlerde geçen bir diyalog: İki arkadaş bir yerde oturup bir şeyler yemiş içmişler. Hesap gelince şaşkınlıkla birbirlerine bakıp, “Bu ne ya?​” diyerek tepki göstermişler. Garson yavaşça yaklaşıp durumu açıklamış: “Biliyorum, iki kişi oturdunuz ama beş kişilik hesap geldi, diğer üç kişiyi merak ediyorsunuz değil mi? Onlar üçüz, vergi kardeşler!

Şaka bir yana, birike birike hayatın içinde fısıltılar halinde gezinen “kendiliğindenliğin” bir örgütlülüğe dönüştürülüp doğru cümleyi daha gür seslendirmesi ve çözüme yönelmesi sağlanmadıkça günün sahnesinde benzer görüntüleri izlemeye devam edeceğiz. Tabii bu, sadece olması gerekeni söylemiş olmakla değil, bir şey yapmakla mümkün. Gazetemiz Evrensel’in 4 Temmuz tarihli manşeti özetliyor: İtiraz etmezsek koşullar değişmez.

ÖNCEKİ HABER

ABD askerleri Ukrayna’da sahada

SONRAKİ HABER

Bedelli askerlik ücreti 80 bin lirayı geçti, üç yıllık artış yüzde 155'e ulaştı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa