Tıp öğrencileri tutunacak bir dal arıyor
Dr. Ekrem Karakaya’nın bir hasta yakını tarafından öldürülmesine ilişkin Ankara'da okuyan tıp öğrencileri yaşadıklarını Evrensel'e anlattı.
Fotoğraf: Evrensel
Abbas VURAL
Ankara
Konya Şehir Hastanesi kardiyoloji servisinde görev yapan Dr. Ekrem Karakaya’nın bir hasta yakını tarafından öldürülmesine ilişkin konuştuğumuz tıp öğrencileri üzgün, umutsuz ve öfkeli.
TOBB ETÜ Tıp Fakültesi’nde konuştuğumuz öğrenciler şiddete yol açan çalışma koşullarının düzeltilmesinin yanı sıra artık caydırıcı cezaların zorunlu olduğunu düşünüyor. Büyük heyecan ve emeklerle başladıkları mesleğin bu kadar değersizleştirmesine tepki duyan öğrenciler arasında ülkeden ayrılma daha fazla tartışılıyor. Bir öğrenci “Tıp fakültesinde hocaların öğrencilerine ülkeden kaçmasını söylüyorsa bu tüm ülkenin sorunu” diyor.
Tıp eğitiminin henüz başında olan bir öğrenci, “Ben 1. sınıf öğrencisiyim ve hocalarımın iyi bir hekimin özelliği olarak vurguladıkları her hastanın ayrı değerlendirilmesi gerektiği ve her hastaya yeteri kadar süre ayrılmasıdır. Ancak hastanelere baktığım zaman 5 dakikada bir hasta almanın doğru teşhis ve tedaviyi çok olumsuz etkilediğini görüyorum. 2-3 dakika hastanın dinlenilmesi için verilmesi gereken süre olması gerekirken hekimlerden 5 dakikada şipşak her şeyin hallolması istenmekte” dedi.
İkinci sınıf öğrencisi Boran da bu eylemlerin daha önce sağlıkta şiddete gösterilen tepkiden daha büyük olduğunu belirterek, “Ancak çözüme yönelik bir adım hâlâ atılmıyor. Herhangi bir insan bir hastaneye girerken gerekli bütün önlemler alınmadan içeriye alınmaması lazım. Benim bu yaşanan olaylara karşı sabrım artık kalmadı, maalesef caydırıcı ceza ya da kanunlar yürürlüğe girmeden sağlıkta şiddet konusu çözüme kavuşturulamayacaktır” dedi.
“BUNA ALIŞMAK KORKUNÇ”
Üçüncü sınıfta okuyan bir tıp öğrencisi de birinin silahla rahatça hastaneye girip, bir hekimi öldürmesine “sağlık şehidi” denilerek kutsiyet atfedilmesini doğru bulmadığını söyledi.
Tıp fakültesinde hocaların öğrencilerine ülkeden kaçmasını söylüyorsa bunun tüm ülkenin sorunu olduğunu ifade eden öğrenci, çözüm için herhangi bir adım atılmadığı için öğrencilerin ülkeden gitmeyi düşündüklerini söyledi.
Dilan ise artık durumun normalleştirildiğini ve insanların “Şaşırıyor musun hâlâ buna?” diye sormasını korkunç bulduğunu söyledi. “Birlik olup sesimizi daha çok çıkarıp daha çok duyurmamız gerekirken, verilen kısacık bir grev kararına bile uymayan hocalar olduğunu ve bu hocaların; geleceğin doktorlarını yetiştirdiğini bilmekten de utanç duyuyorum” dedi.
“YETKİLİLER CESARET VERİYOR”
İkinci sınıf öğrencisi Berfin sağlıkta şiddetin bilerek körüklendiğini ifade ederek, doktorların ağır çalışma şartlarına maruz bırakıldığını dile getirdi. Yetkililerin cesaret vermesiyle öldürmenin hak gibi göründüğünü belirten Berfin, “Uzman olmak için verilen o kadar emeğin, önümüze konulan engellere rağmen mesleğimizin gereğini yapmanın hiçbir şey ifade etmediğini düşünüyorum. Savaşta bile hekimlere hemşirelere dokunulmazken, bu ülkede hayatımı hiçe saymak demek” dedi.
“ŞİMDİDEN GELECEĞE KORKUYLA BAKIYORUM”
İkinci sınıftan bir başka öğrenci bu cinayetlerden sonra hâlâ bir önlem alınmamasının daha üzücü olduğunu söyledi. Çocukluğun beri hayalini kurduğu hekimliğin bu kadar değersiz olmasını görmek istemediğini anlatan öğrenci, “Hedefi yararlı bir doktor olmak isteyen olan doktor adayları ‘Gidiyorsalar gitsinler!’ gibi saygısızca bir cümleyi ülkeyi yönetenlerden duyunca maalesef hedeflerini unutup durumu kurtarmak için çaba gösteriyorlar. Ne yazık ki çaba göstermemize rağmen bulunduğumuz durum kötüye gidiyor, yaşanılan olaylara kılıf uyduruluyor. İlerde bu mesleği yapacağım için, daha 5 yıl olmasına rağmen şimdiden endişe duyuyorum. Acaba ben de bir gün böyle bir olayla karşılaşır mıyım diye düşünüyorum ve geleceğimizden korkuyorum” dedi.
Eftelya, sağlıkta şiddete karşı çok ciddi yaptırımlar uygulanması gerektiğini ifade ederek, “Hayat kurtarma motivasyonuyla bütün hayatlarını mesleklerine adayan, hayatlarının her evresinde bu meslek için emek veren, gece gündüz demeden çalışan hekimlerimizin içinde bulundukları bu kabul edilemez şiddet ortamı bir an önce kontrol altına alınmadığı takdirde sağlık sistemi geri döndürülemez bir çöküş sürecine girecek. Ben tıp fakültesine çok büyük bir hevesle cerrah olmak için başlamış bir tıp öğrencisi olarak artık bu ülkede kendi geleceğimi kesinlikle göremiyorum” dedi.
“HAKKIMIZI ARAMAK ZORUNDAYIZ”
Birinci sınıfta okuyan Muhammed Sabri de şöyle konuştu: “Hekim adayları olarak sohbet ettiğimizde gitmek isteyenlerin çoğunlukta olduğunu görüyorum. Henüz yolun başında olmamıza rağmen bu kadar karamsar ve kötümser olmak, ne için yıllarca okuyacağımızı hepimize sorgulatıyor. Tıp fakültesi içerisindeki atmosfer farklıdır. Nihayetinde hekim olacak olmanın bilinci hemen herkeste hakim. Her ne sebeple bu mesleği yapacak olursak olalım, sonucunda fayda sağlamak işin en temel ilkesi. Koşullar ne olursa olsun, biz hakkımızı sonuna kadar arayacağız. Aramak zorundayız çünkü umut biziz.”