10 Temmuz 2022 06:22

Ercüment Akdeniz: Masada değil işyerlerinde örgütlenecek bir ittifak gerek

7 parti-örgüt bir süredir ortak toplantılar yapıyor. Bu görüşmeler hangi aşamada, mücadele birlikteliği seçim ittifakına dönüşecek mi? Emek Partisi Genel Başkanı Ercüment Akdeniz ile konuştuk

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Çağrı SARI
İstanbul

Enflasyon karşısında halkın yaşadığı derin yoksulluk, iktidar temsilcilerinin ve akrabalarının yaşadığı zenginleşme, devlet ve mafya ilişkisinin ayyuka çıkması, toplumsal baskının artması gibi onlarca sebep Türkiye’nin gündemine “seçim” tartışmasını getiriyor. Bu zaman zaman erken seçimle, zaman zaman adaylık ile zaman zaman da kurulan ittifak tartışmaları ile gündeme geliyor. Türkiye bu gündemlerle yakında seçime gidecek… 2023 seçimleri iktidar cephesi de dahil her kesim tarafından “kritik” olarak nitelendiriliyor. Bu nedenle ittifak tartışmaları/görüşmeleri hiç olmadığı kadar erken gündeme geldi.

Şimdilik iki ittifak var. Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı… Ancak kamuoyunda yakından takip edilen ciddi bir seçenek daha var. 7 siyasi parti ve örgüt aylardır hummalı bir görüşme halinde.

Halkların Demokratik Partisi (HDP), Türkiye İşçi Partisi (TİP), Emek Partisi (EMEP), Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP), Emekçi Hareket Partisi (EHP), Halkevleri ve Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF) ortak bir mücadele hattı için görüşmeler yapıyor.  Son olarak 4 Temmuz’da bir araya geldiler. Bu görüşmeler hangi aşamada, mücadele birlikteliği seçim ittifakına dönüşecek mi? Ortak deklarasyon ne zaman yayımlanacak?

Emek Partisi Genel Başkanı Ercüment Akdeniz; bir ittifak kurulacaksa, bu ittifakın  masada değil, fabrikalarda, işyerlerinde, köylerde, yoksul mahallelerde, okullarda örgütleneceğine dikkat çekiyor. Böyle kurulacak bir ittifakı da şöyle tarif ediyor: O ittifak, halk adına birilerinin değil, halkın kendi ittifakı olacak

7 siyasi parti ve örgüt toplantılar yapıyorsunuz. Basına deklarasyon yayınlanacak haberi düşüyor… Nasıl gidiyor çalışmalar?

Öncelikle şunu belirtelim: Ortak çalışmalarımız seçim endeksli değil. Seçimi de içine alan, seçimleri asla küçümsemeyen ama seçim ve sandık denklemini aşan bir halk hareketine ihtiyacımız var. Halkın örgütlenme ihtiyacını da vurgulamak gerekir. Düzen siyasetini aşmak lazım. Halkın iradesine dayanan güçlü ve birleşik bir mücadeleyi inşa etmeye çabalıyoruz. EMEP olarak, öncesinde TKP ve Sol Parti ile 3’lü olarak; sonrasında HDP, TİP, Halkevleri, EHP, TÖP ve SMF ile 7’li olarak yaptığımız bütün görüşme ve toplantılar bu amaç içindir. Sadece siyasi parti ve oluşumlarla da yetinmiyoruz. EMEP olarak emek ve meslek örgütleriyle, işçi ve kamu emekçi sendikalarıyla da önemli görüşmeler gerçekleştirdik. Turlarımız devam ediyor. Emek Partisi devrimci bir işçi partisidir. Emekçi sınıflara ve halka karşı sorumluluğumuz bunu gerektirmektedir.  

Basına hangi haberlerin düştüğü meselesine gelince… Evrensel’i tenzih ederek söylüyorum. Bakın ne yazık ki muhalif medya içinde de geleneksel düzen kalıpları söz konusu. Bizler ısrarla halkın mücadele ittifakını öne çıkarmaya çalışıyoruz. Ama bu doğrultudaki tartışmalarımız, bildirilerimiz ve ortak eylemlerimiz “seçim-sandık” gündemi kadar ilgi görmüyor. Bütün bu emekler deyim yerindeyse çabucak taca atılıyor. Böyle olmaz. Bu anlayışı değiştirmeliyiz. Sınıf mücadelesi, halkın ekmek davası, siyasal gericiliğin saldırıları, patronların hak gaspları günlük işliyor. Enflasyon, zam dalgası, soygun ve yağma her gün yeni boyutlar kazanıyor. Sansür yasası, Kürt gazetecilerin tutuklanması, seçim yasasında antidemokratik düzenlemeler, sınır ötesi harekat gündemi, NATO masasında iş birlikçi yeni pazarlıklar, göçmen düşmanlığı üzerinden örgütlenen ırkçılık ve daha birçok örnek eklenebilir. Sermaye düzeni ve AKP iktidarı bütün bunları yaparken ‘Durun hele, seçimler gelsin orada karar alırız’ demiyor. Biz niye diyelim? Bizim davamız işçi sınıfı ve yoksul halkın kurtuluş davasıdır. Bizi restorasyoncu, her şeyi seçim sonrasına havale eden Millet İttifakı ile karıştırmasınlar.

Yedi parti ve örgüt olarak sadece toplantılar yapmıyoruz. Geçinemiyoruz kampanyasından Ukrayna savaşına, Newrozlardan 1 Mayıslara, HDP’ye CHP temsilcilerine yönelik siyasi linçlere karşı dayanışmalardan hakikat sempozyumuna kadar bir dolu ortak eylem ve açıklamayı birlikte örgütledik. Eksik yanlar elbette olmuştur. Ama hareket noktamız hep en geniş emek ve demokrasi güçlerinin birliği oldu. Böyle olmaya da devam edecek. Sadece masa başında bir oluşum olmadığımız için, çalışmalarımız, mücadele deneyimleri de biriktirerek ilerliyor. Çalışmanın bir yanı da ilkeler etrafında ortaklığı sağlayacak bir platform metninin yazımıdır. Gerekli olgunlaşma sağlandığında, deklarasyon konusunun şekli çerçevesi de elbette paylaşılacaktır.    

"‘ŞU MADDEDE ANLAŞAMADIK’ DİYEBİLECEĞİMİZ BİR DURUM YOK"

Bu deklarasyon ne zaman yayımlanacak? Hangi konularda anlaştınız, hangi konularda müzakereler sürüyor?

Yedi parti ve örgüt ortak platform metninin yazımı için 7 kişilik bir koordinasyon kurulu oluşturdu. Koordinasyon, 4 Temmuz günü EMEP’in Genel Merkez binasında toplandı. Her toplantı sırasıyla 7’lide yer alan kurumların binasında yapılıyor. 4 Temmuz toplantısı gayet verimli geçti. Toplantıya Genel Başkan Yardımcımız Selma Gürkan katıldı. Ortak metin konusunda hayli mesafe alındığı görülüyor. Kolektif bir çalışmanın ürünü elbette bu.

7’linin hazırladığı ilkeler manzumesi ya da platform metni, madde madde müzakere edilmek şeklinde değil de bütünlüklü bir metin olarak tartışılıyor. Elbette her parti ve örgütün kendi siyasal programı var. Ayrıca sene başından bu yana partiler kendi bildirgelerini, tutum belgesi ya da deklarasyonlarını yayımladılar. Kimse bunlardan vazgeçsin demiyoruz. Parti programlarına yasak da konamaz zaten. Önemli olan halkın ihtiyacını esas alan ortak bir metni sunabilmek. Son kertede “Şu maddede anlaşamadık” diyebileceğimiz bir durum olmadı. Genel metin üzerinde ortaklaşmaya çok daha yakınız. Aylara varan bir çalışmadır bu. Koordinasyonun son toplantısında metne dair gelen öneriler var. Kıymetli önerilerdir bunlar. Gelen öneriler metnin ana hatlarını bozmaz, güçlendirebilir.  

Koordinasyon yakın vadede şöyle bir takvim öngörüyor: 20 Temmuz’a kadar metin taslağına son halin verilmesi. Devamında TKP ve Sol Parti başta olmak üzere 7’li içinde yer almayan parti ve örgütlerle görüşmeler yapılması. Akabinde emek ve meslek örgütü merkezlerine metin ile birlikte ziyaretler. Ağustos ortası gibi ortak deklarasyonun açıklanması gündeme gelebilir. Bizler bu oluşum içindeki siyasal güçler olarak, koordinasyon takviminin başarıya ulaşması için elimizden geleni yapacağız.

"NE KADAR ASILIRSAK O KADAR HIZLI YOL ALIRIZ"

Deklarasyonun hâlâ açıklanmaması, sıkıntı mı var sorularını akla getiriyor. Geç kalmıyor musunuz?

Seçim ya da ihtimal dahilindeki bir erken seçim baskısıyla işi aceleye, oldubittiye getirmek doğru olmaz. Çünkü üzerinde konuştuğumuz şey salt bir seçim bildirgesi değil. Seçimin öncesini, zorlu seçim sürecini ve seçim sonrasını içine alan; işçi sınıfı ve halkın eşitlik, özgürlük, demokrasi mücadelesini inşa eden bir halk ittifakı ihtiyacından söz ediyoruz.

Deklarasyon, sadece 7 parti ve örgüt ile dar kalırsa, bu bizim başarı hedefimiz olmaz. 7 parti ve örgüt ile yola çıkmak bir başlangıç olabilir ancak. En başından beri söylediğimiz gibi amacımız en geniş halk ittifakı olmalıdır. Sürecin hızlı olması ya da “yavaşlığı”na bir de bu gözle bakmak gerekir. İçeride bir sıkıntıya odaklanmak yerine dışa açılarak cepheyi genişletmeye odaklanırsak “Sıkıntı mı var” sorununa daha iyi yanıt bulabiliriz. Ha geç kalıyor muyuz? İlkeleri belirleme ve cepheyi genişletme konusunda yapmamız gerekeni yapıyoruz. Yukarıda ya da tabanda çalışmaya hep birlikte ne kadar asılırsak o kadar hızlı yol alırız. Geç kalmayalım diyen çalışmaya güç versin. Çünkü bu ittifak masada değil fabrikalarda, işyerlerinde, köylerde, yoksul mahallelerde, okullarda örgütlenecek. O, halk adına birilerinin değil, halkın kendi ittifakı olacak.

"İTTİFAK ANCAK HALKIN İÇİNDE, HALKLA BİRLİKTE ÖRGÜTLENEBİLİR"

“Bu partiler bir mücadele hattı için bir araya geldi, ittifak değil” diye her röportajınızda özellikle altını çiziyorsunuz. Biraz evvel de ifade ettiniz. Hâlâ bu aşamada mı? Bir ittifak için sinyal var mı?

Biz ittifaka karşı olmadık. Tersine, iki kutuplu burjuva ittifak denklemine karşı halkın ittifak ihtiyacına hep vurgu yaptık. İşçi sınıfı, emekçi milyonlar Cumhur İttifakına da Millet İttifakına da mecbur değil. Sermaye egemenliğine ve çürümüş düzene karşı halk kendi seçeneğini yaratmalı diyoruz. İtiraz ettiğimiz, hep uyarıda bulunduğumuz şey şu oldu: Seçim ittifakı ile mücadele ittifakını birbirinden koparmaya kalkmayın. Diğer bir uyarımız şudur: Siyasi parti ve oluşumların yan yana gelmesi elbette önemlidir. Ama ittifakı bununla sınırlı görmeye başlarsanız yanlışa düşersiniz. Çünkü halkın refaha ve aydınlığa çıkışını ifade edecek devrimci, demokratik ittifak ancak halkın içinde halkla birlikte örgütlenebilir. Evet hâlâ bu aşamadayız. Çünkü bu “aşama” olmanın da ötesinde halka nasıl baktığınızla ilgili bir konudur. İşçi sınıfı ve halkı yok sayan bir ittifak anlayışını reddediyoruz. İşçiler ve halk siyaset sahnesine çıkmalıdır. Düzen muhalefetinin, sendikal bürokrasinin hareketi frenleyen, her şeyi seçime havale eden bozuşturucu tutumu yıkılmalıdır.

Bakın işçiler bayrama nasıl giriyor? Eskişehir’de Atışkan Alçı işçileri, Gebze’de Asen metal işçileri, Tekirdağ’da Lila Kâğıt işçileri, İzmir’de Lezita işçileri, Bursa’da Acarsoy Tekstil işçileri, Manisa’da Termokar işçileri ya grevdeler ya da direnişteler. Açlık sınırı ile sınanan milyonlarca asgari ücretli hükümete ve sendikal bürokrasiye öfkeli. Suyun bir kaynama derecesi vardır. İşçi ve emekçilerdeki hoşnutsuzluk giderek tırmanıyor. Sağlık emekçilerinin polis barikatlarını yaran görkemli yürüyüşü tüm emekçilere moral oldu. Aslında güçlüyüz. Ve bu güç birleşik bir emek cephesi olarak ortaya çıkmalı. Bu ihtiyacı yok sayan, işçi sınıfını dışlayan bir ittifak zemini asla başarıya ulaşamaz.  

İttifak için elbette sinyal var. Sinyalin de ötesinde halk ittifakının oluşması için büyük emek var. Fabrika ve işyerlerinde, sanayi havzaları ve hastanelerde mayalanan grev ve gösteriler bu ittifakın çimentosu olacak.   

TKP, SOL VE TKH’YE ÇAĞRI: AYRI DÜŞECEK ZAMAN DEĞİL

7’li masa bugün açısından önemli bir birliktelik. Hep, genişlemesi yönünde çağrılar yapıyorsunuz. Sol Parti, TKP bu masaya bugün nasıl yaklaşıyor. Emek Partisinin 2 partiyle olan diyaloğu hangi aşamada?

Sol Parti ve TKP dost partilerdir. Halk ittifakında (Ya da adı farklı olabilir) mutlaka onlar da yer almalıdır. Söylecekleri her söz, katacakları her eleştiri bu bakımdan önemlidir. Ama şimdi ayrı düşecek zaman değil. Tek parti rejimine ve eski düzenin restorasyonuna karşı böylesi birliği ortaya koyabilmeliyiz. Daha önce söyledim, bir kez daha söyleyelim: 7 artı 4, 7’den de 4’ten de büyüktür. TKP, Sol Parti, TKH ve Devrim Hareketi görüşmelerini takip etmeye çalışıyoruz. 4’lü bir deklarasyon hazırlıkları vardı. Açıklanırsa 7’li ve 4’lü deklarasyonları birbirine karşıt düşünmemek gerekir. Buluşma noktalarını zorlamak gerekir. Çünkü Türkiye çok kritik bir eşikten geçiyor.   

Partimiz özel olarak Sol Parti ve TKP ile görüşme, eylem birliğini sürdürecek. Mücadele içinde yine yan yana olacağız. 

"İŞÇİLERİN, SOSYALİSTLERİN, KÜRTLERİN OYU ÇANTADA KEKLİK DEĞİL"

Bu birlikteliğin içinde yer alan HDP, 6’lı masaya zaman zaman “ortak bir cumhurbaşkanlığı adaylığı söz konusu olursa destek vereceği”ne dair mesaj yolluyor. 7’li masanın fikri de bu yönde mi.  Emek Partisi ne diyor?

Başkanlık seçimleri ve cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda HDP sözcülerinden bazı açıklamalar geldi. Bu açıklamalar 7’linin fikri değildir, HDP’nin kendi parti fikridir. Partiler bu konuda elbette taktik önerilerini dile getirebilirler. Kimi sol, sosyalist partilerden de “İlk turda tek adayda anlaşalım, ikinci tura bırakmayalım” şeklinde öneriler dile getirildi. Fakat EMEP Genel Yönetim Kurulunda henüz böyle bir konu gündeme gelmedi. 7’li toplantıların herhangi birinde de bu konu gündem olmadı. EMEP açısından bu konu an itibarıyla aciliyet, öncelik taşımıyor. Seçim takvimi ya da adayların ilanına mukabil elbette bir değerlendirme yaparız, gereğini de açıklarız. Şu da bilinmeli: Ne işçi ve emekçilerin ne sosyalistlerin ne de Kürtlerin oyu çantada keklik görülebilir. Tek adam yönetiminin gerilemesi, kaybetmesi için başkanlık seçimi refarandum niteliği kazanabilir. Ama bu durum halkı yok saymak üzere istismar konusu yapılmamalı. Ayrıca ifade etmek gerekir ki, tarih belli olup seçimler pratik olarak gündeme geldiğinde, ortak mücadele platformunun yanı sıra, bir seçim bildirgesi yayımlamak da ihtiyaç haline gelecektir. 

ÖNCEKİ HABER

Bodrum'da ticari taksinin çarptığı çocuk ağır yaralandı

SONRAKİ HABER

İstanbul'da İETT otobüsünün karıştığı kazada 3 kişi yaralandı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa