Halk sokaklarda, devlet başkanı istifa edeceğini açıkladı, peki Sri Lanka’da şimdi ne olacak?
Sri Lanka Halk Kurtuluş Cephesi (JVP) Uluslararası Bürosu tarafından gazetemize gönderilen geniş analizi 7 başlıkta derledik.
Fotoğraf: M.A. Pushpa Kumara/AA
Asya ülkesi Sri Lanka’da ekonomik krizin de derinleşmesiyle aylardır süren kitlesel protestoların hedefindeki Devlet Başkanı Gotabaya Rajapaksa’nın 13 Temmuz’da istifa edeceği açıklandı. Parlamentodaki siyasi partiler yeni durum nedeniyle çeşitli toplantılar düzenliyor. Ülkenin önemli siyasi güçlerinden Sri Lanka Halk Kurtuluş Cephesi (JVP) ise çözümün, rejimin restorasyonunda değil bir halk hükümeti oluşturulmasında olduğunu belirterek, mücadelenin sürmesi gerektiğine dikkat çekiyor. JVP Uluslararası Bürosu tarafından gazetemize gönderilen geniş analizi 7 başlıkta derledik:
SRİ LANKA’DAKİ KRİZİN ARKASINDAKİ TEMEL NEDENLER NELERDİR?
1977 yılından bu yana Sri Lanka’da neoliberal ekonomi politikaları uygulanıyor. O tarihten bugüne kadar deregülasyonlar, kamu varlıklarının özelleştirilmesi ve refah kısıtlamaları yapıldı. Yolsuzluk ve kayırmacılık siyasetin içinde kök saldı. Siyaset bir iş haline geldi. Siyaset işinin kazançlı doğası Sri Lanka’da siyasetçi aileleri yarattı.
Sri Lanka, yıllar içinde çok sayıda kredi aldı ve yavaş yavaş ülkeyi borç batağına sürüklemeye başladı ve Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası tarafından belirlenen kurallara uymak zorunda kaldı. Sri Lanka’daki borç krizi, kredilerin ülke için uygun yatırım getirisi elde edecek şekilde etkili bir şekilde yatırılmaması nedeniyle giderek kötüleşti. Daha sonra Sri Lanka hükümetleri halihazırda alınmış olan kredileri geri ödemek için yeni krediler almaya başladılar. Son birkaç ay içerisinde Sri Lanka hükümeti ve özellikle de eski Maliye Bakanı Basil Rajapaksa, ki kendisi Devlet Başkanı ve Başbakanın kardeşi ve aynı zamanda eski Merkez Bankası başkanıdır, döviz kurunu sabitlemek ve sürekli kağıt para basmak gibi mantıksız kararlar alarak borç krizini daha da derinleştirdi.
SRİ LANKA’NIN BORÇ SORUNUNDAKİ SON DURUM NEDİR?
2010-2020 döneminde dış borç iki kattan fazla arttı. 2015-2019 yılları arasında dış borç 23.4 milyar ABD dolarından 38.7 milyar ABD dolarına yükseldi ki bu da yüzde 65’lik bir artış anlamına geliyor. Ödenmemiş uluslararası devlet tahvilleri 5 milyar ABD dolarından 15 milyar ABD dolarına yükseldi. Ancak aynı dönemde GSYİH sadece yüzde 6 oranında artarak 79 milyar ABD dolarından 84 milyar ABD dolarına ulaştı. Toplam dış borç GSYH’nin yüzde 42’sine yaklaşmış durumda. Dış borç oran olarak ele alınırsa; piyasa borçları yüzde 47, çok taraflı ajanslara yüzde 22 (Asya Kalkınma Bankası yüzde 13, Dünya Bankası yüzde 9), Japonya’ya yüzde 10, Çin’e yüzde 10, Hindistan’a yüzde 2 ve diğerleri yüzde 9…
Nisan 2021 sonu itibarıyla toplam dış borç 35.1 milyar dolar. Dış borçların 7 milyar dolarının 2022 yılında ödenmesi gerekiyor, ancak Sri Lanka’nın döviz rezervi sadece 1.6 milyar dolar civarında. Sri Lanka 12 Nisan 2022 tarihinde dış borç ödemelerini askıya aldığını ilan etti.
ÜLKEYİ, DEVAM EDEN HALK PROTESTOLARINA NE GETİRDİ?
Mevcut halk protestolarının ana odağı Rajapaksalar; yani Gotabaya Rajapaksa (mevcut Devlet Başkanı ve önceki Rajapaksa rejiminde Savunma Bakanı), Mahinda Rajapakasa (Eski Başbakan ve Eski Devlet Başkanı) ve kayırmacılık sayesinde pozisyonlara atanan diğer yolsuz Rajapakshaları devirmekti. Sri Lanka halkı 2020’de mevcut hükümete üçte iki çoğunluk verdi ve şimdi Rajapaksaların, ellerindeki iktidarı ırkçılığı, dini aşırıcılığı kullanarak ülkeyi yağmalamak ve aile üyeleri ile yandaşlarını aklamak için kullandıklarını fark etmeye başladılar. Doğal olarak, hükümet çeşitli alanlarda tamamen başarısız olmaya başladı.
Örneğin hükümet kimyasal gübre ithalatını aniden durdurduğunda çiftçiler sayısız zorluk ve sıkıntıyla karşı karşıya kaldı. Sri Lanka, ana besin maddesi çeltik ve sebze ekiminden sağlandığı için gıda sıkıntısı riskiyle karşı karşıya kaldı. Organik tarıma yöneliyoruz ancak bunun uzun vadeli olarak planlanması gerekiyor. Hükümetin bu aceleci kararı almaktaki niyeti gübre satın almadaki yetersizliği örtbas etmekti. Her ne kadar bu durum krizin derinleşmesi için doğrudan bir neden olmasa da kamuoyunda haklı bir öfke yarattı.
Halkın öfkesinin doğrudan katalizörü, birçok zorluğa katlanmak zorunda bırakan ekonomik krizin derinleşmesidir. Sri Lanka döviz sıkıntısı çektiği için temel ihtiyaç maddelerinin ithalatında sorunlar ortaya çıktı. Örneğin benzin, dizel, LPG, gıda maddeleri ve ilaçta...
İnsanlar temel ihtiyaç maddelerini alabilmek için uzun kuyruklarda beklemek zorunda kaldı. Enflasyon nedeniyle fiyatlar bir yıl içinde çok yükseldi. Termik santralleri çalıştıracak yakıt bulunamaması nedeniyle her gün saatler süren elektrik kesintileri yaşanıyor.
Sri Lanka’nın başlıca döviz kaynağı, yabancı ülkelerde çalışan Sri Lankalılardan gelen işçi dövizleri. İşçi dövizleri olarak ayda 600-700 milyon dolar ve yılda yaklaşık 7-8 milyar dolar geliyor. Bu rakam 2021 mayıs ayına kadar da artmaya devam etti. Hükümet döviz kurunu sabitleme kararı aldığında (1 dolar =198 LKR) insanlar Sri Lanka’ya dolar göndermeyi azalttı. 2021 mayıstan 2022 marta kadar 2.8 milyar dolara yakın yabancı havale kaybettik. (Sri Lanka 2022 mart ayında Hindistan’dan son derece olumsuz koşullarda 1.5 milyar dolar kredi aldı).
Kovid nedeniyle turizmdeki düşüş, ülkenin döviz geliri kaybına katkıda bulundu. Kovid nedeniyle gerçekten düşen tek sektör turizm oldu. Dolayısıyla bu krizin 1970’lerden bu yana birbirini izleyen hükümetlerin emperyalist ve yozlaşmış ekonomi politikaları nedeniyle ortaya çıktığı ve 2005-2015 Rajapaksa Hükümeti, 2015-2019 Maithreepala Sirisena Hükümeti ve son Rajapaksa Hükümetinin kredi alma, etkin yatırım yapmama ve geri ödeme konusunda net planları olmaması nedeniyle tetiklendiği açıktır. Şimdi insanlar tedirgin ve endişeli. İnsanlar tüm yozlaşmış politikacılar tarafından ülkenin parasının yağmalanması nedeniyle öfkeli ve saldırgan. İnsanlar Rajapaksaların sadece istifa etmelerini değil, hapse atılmalarını ve yağmaladıkları paranın kendilerinden geri alınmasını talep ediyor. Özellikle genç nesil protestoları organize etmek için sosyal medyayı kullanıyor.
SON YILLARDAKİ PROTESTOLAR BUGÜNE NASIL EVRİLDİ?
2020’den günümüze kadar geçen süre içerisinde özelleştirme, kamu varlıklarının yabancılaştırılması, yolsuzluklar, borç krizi vb. konulara karşı birçok kitlesel protesto ortaya çıktı. Gerçekleşen bazı büyük protestolar:
- Kolombo Limanı Doğu Konteyner Terminalinin Hindistan’a özelleştirilmesine karşı protestolar (ağustos 2020-ocak 2021): JVP ve tüm liman sendikaları, toplu olarak mücadele etti. Mevcut dört operasyonel terminalden Kolombo Uluslararası Konteyner Terminali zaten özelleştirilmişti ve şu anda Çin tarafından kontrol ediliyor. Başkan ve hükümeti Doğu Konteyner Terminalini de Hindistan’a verme planları yaptığında protestolar ortaya çıktı. Ocak 2021 civarında büyük protesto dalgası nedeniyle hükümet planını geri çekmek zorunda kaldı. Ancak, Hindistan’ın büyük baskısı nedeniyle terminalin inşaat projesini Hindistan şirketine satmayı başardı.
- Yugadanavi LNG Enerji Santralinin ABD’ye özelleştirilmesine karşı protestolar: 2021 yılının temmuz ayında Sri Lanka hükümeti, Sri Lanka’daki enerji santrallerine gaz tedarik etmek üzere bir terminal inşa etmek ve aynı zamanda anlaşmanın bir parçası olarak Yugadanavi Enerji Santralinin yüzde 40 hissesini söz konusu şirkete satmak üzere ABD merkezli New Fortress Energy şirketi ile gizli bir anlaşma imzaladı. JVP, sendikalar ve diğer ilerici örgütler başından itibaren bu anlaşmaya karşı çıkmış ve parlamento içinde ve dışında ve ayrıca yargı önünde söz konusu anlaşmanın ve bunu onaylayan Bakanlar Kurulu belgesinin geri çekilmesi talebiyle mücadele etmişlerdir. Bu mücadeleler birkaç aya yayıldı ancak anlaşma devam etti.
- KDU Yasası karşıtı protestolar: 8 Temmuz 2021 tarihinde Kotelawala Savunma Üniversitesi Değişiklik Yasa Tasarısı Parlamentoya sunuldu. Aynı gün Sri Lanka Öğrenci Hareketi, ilerici sendikalar ve toplum örgütleri tarafından ülke çapında gösteriler düzenlendi. Hükümetin talimatıyla polis güçleri, karantina düzenlemelerini kullanarak gösterileri bastırdı. Bu tasarı, ücretsiz eğitimi tehdit ediyor ve yükseköğretim sektörünün askerileştirilmesi ve özelleştirilmesinin önünü açıyor. Ayrıca, bakan ve askeri yetkililere önemli takdir yetkileri sağlayarak bir üniversitenin sahip olması gereken özgür, korkusuz ve ilerici kültürü de yok ediyor. Kamuoyunun sürekli baskısı nedeniyle bu tasarı ertelendi.
- Öğretmen mücadeleleri: Öğretmenler ve müdürler arasındaki maaş eşitsizliğine karşı öğretmenlerin toplu grev eylemi birkaç ay boyunca devam etti. Bu, Sri Lanka’nın bağımsızlık sonrası tarihinde gözlemlediğimiz en büyük öğretmen grevi eylemi oldu. Sri Lanka’daki okul öğretmenleri (260 bin kişi) çok daha az maaş almalarına rağmen işlerinde muazzam bir hizmet vermektedirler. Bu mücadelede 50’den fazla sendika el ele verdi ve veliler, öğrenciler, sendikalar ve halk tarafından da desteklendi. Kovid-19 tedbirlerini takiben ülke çapında çok sayıda kitlesel gösteri ve yürüyüş düzenlendi. Bu kitlesel protestolar, hükümet öğretmenlerin taleplerini destekleyen inisiyatif kararları alana kadar yaklaşık dört ay sürdü.
- Trinco Petrol Tank Çiftliğinin Hindistan’a özelleştirilmesine karşı eylemler: Sri Lanka için çok değerli bir varlık ancak 2002 yılından bu yana ihtilaflı bir anlaşmayla Hindistan’a devredildi. Son yıllarda bu tanklara Hindistan Petrol İşbirliği tarafından el konuldu ve Sri Lanka hükümetinin 2023 yılında bu tankları yeniden elde etmek için fırsatı vardı. Ancak hükümet tankları yeniden satın almak yerine Hindistan’ın kullanımına bıraktı. JVP, Gençlik Birliği bu anlaşmaya karşı protestolar düzenledi. Ayrıca Yüksek Mahkemede dava açıldı.
Tüm bu protestolar, mitingler ve basın toplantıları sayesinde kamuoyu hükümetin ülkeyi kritik bir duruma sürükleyen mantıksız ve dar görüşlü tedbirleri hakkında geniş bilgi sahibi oldu. Borç krizi ve dolar eksikliği sürekli yeni zorluklara yol açtığında, insanlar başarısız Cumhurbaşkanı ve hükümetin istifa etmesi talebiyle gönüllü olarak sokaklara çıkmaya başladı.
Mart ayı içerisinde sadece JVP, bölgesel protestoların yanı sıra on binlerce kişinin katıldığı üç büyük protesto mitingi düzenledi. 31 Mart gecesi binlerce kişi ellerinde pankartlar ve Başkanın istifa etmesini talep eden sloganlar atarak Başkanın konutunu kuşattı. Bu protesto acımasızca bastırıldı ve protestocular yaralandı, ayrıca tutuklandı. Son protesto dalgası bu olaydan sonra başladı.
Cumhurbaşkanı olağanüstü hal ilan etti ve halkın sokağa çıkmasını engellemek için 3 Nisan’da sokağa çıkma yasağı getirdi. Sokağa çıkma yasağı günü insanları sokağa çıkmaya teşvik eden bir protesto yürüyüşü düzenledik ve insanlar gönüllü olarak sokağa çıktılar. 3 Nisan öğleden sonra ülkenin her köşesinde halkın gönüllü olarak düzenlediği binlerce protesto eylemi nedeniyle tüm ada karıştı. Cumhurbaşkanı olağanüstü hali geri çekmek zorunda kaldı.
09 Nisan’da sosyal medya kampanyası, insanları aynı zamanda Başkanlık Sekreterliğinin ön girişi olan Galle Face’i işgal etmek için Kolombo’ya gelmeye davet etti. Binlerce kişi Galle Face’i işgal ederek Başkanlık Sekretaryasının girişini kapattı ve Başkanın istifa etmesini talep etti. Protestocular için yiyecek, su, ilaç ve sıhhi tesisler genel halk tarafından sağlandı ve protestocular Cumhurbaşkanı ve hükümet istifa edene kadar burada kalacaklarını beyan etti. Bu eyleme çeşitli meslek örgütleri, aydınlar ve sanatçıların yanı sıra etkili kişiler de katıldı ve destek verdi. Ardından Ulusal Sendika Merkezi ada çapında çeşitli protesto ve grev eylemleri çağrısında bulundu.
DİĞER BÜYÜK SİYASİ GRUPLAR MEVCUT DURUMA NASIL YAKLAŞIYOR?
Kapitalistlerden, liberallerden ve emperyalist destekli önerilerden oluşan çeşitli öneriler var. Bu önerilerdeki benzersiz benzerlikler şunlardır; Tüm bu gruplar, ulusun temel talebi olmasına rağmen Başkanın istifasını talep etmemektedir. Halktan hemen yeni bir yetki almaya hazır değiller. Bir yıl veya daha uzun bir süre sonra seçim yapılmasını öneriyorlar. Tüm çözümleri mevcut parlamenterleri görevde tutmaya dayanıyor. Tüm bu çözümler mevcut Anayasa içinde bir ‘çıkış yolu’ bulmaya çalışıyor, ancak bu Anayasa içindeki tüm ‘yollar’ nihayetinde başkanı korumaktadır, çünkü ülkemizin mevcut Anayasa’sı yürütme başkanlığı sistemine dayanmaktadır. Anayasa’nın iskeleti ve kanı budur. Ayrıca ‘teknokratlar ve yetenekli bürokratlardan’ oluşan yeni bir kabine kurulması önerilmektedir.
Emperyalist gündemlerin yılmaz destekçilerinden, bazı STK yöneticilerinden ve sol ideolojiye ve sol siyasete karşı olanlardan ‘Galle Face Protesto’ kampanyasına dayanan yeni bir siyasi hareket yaratmak için bir dizi öneri daha var. Bu grup, Sri Lanka’daki siyasi krizi ‘çözmek’ için Birleşmiş Milletler müdahalesini açıkça talep ediyor.
Hükümetin müttefiki olan ve kısa bir süre önce parlamentoda bağımsız olarak faaliyet gösterdiklerini ilan eden Sri Lanka Özgürlük Partisi (Eski Başkan Maithreepala Sirisena’nın Partisi), aynı başkan altında ancak farklı bir başbakan ve yeni bir kabine ile geçici hükümet fikrini destekliyordu. Parlamentodaki ana muhalefet olan ‘Samagi Jana Balawegaya’ hem Cumhurbaşkanının hem de Başbakanın istifasını istemişti. Ayrıca kendi partilerinin üyelerinin de yer alacağı bir geçici hükümet fikrini de savunmaktadırlar.
Ancak, ana sermaye partilerinin geçici hükümet konusunda hemfikir oldukları açık. Zira halkın yolsuzluğa bulaşmış politikacılara karşı duyduğu öfke ve JVP’ye yönelik artan ilgi nedeniyle genel seçimlere gitmek hepsi için elverişsiz. Ayrıca hepsi bu krize çözüm aramak için IMF’ye gitme konusunda da hemfikirler.
YABANCI ÜLKELERİN SRİ LANKA’YA YÖNELİK POZİSYONLARI NEDİR?
Hindistan hükümeti, Hindistan’ın açık jeopolitik hedefleri için Rajapaksa hükümetini destekliyor. Hindistan ayrıca Asya ve Pasifik Bölgesindeki hedeflerini gerçekleştirmek için ABD’nin eli olarak çalışıyor. Aynı zamanda, ulusal kaynakların Hindistan’ın iş dünyasına verilmesi de gerçekleşti. Kolombo Limanının Batı İskelesi kısa bir süre önce Hindistan’da bir iş adamı olan Adani’ye satıldı. Trinco Petrol Tank Çiftliği de uzun vadeli olarak Hindistan’a yeniden kiralandı. Hindistan’dan kredi almak Sri Lanka’daki varlıkları borçların ödenmemesi nedeniyle savunmasız hale getiriyor.
Rajapaksaların Çin ile çok yakın ilişkileri vardı. Çin hükümeti Sri Lanka’da altyapı projeleri üstlenmenin yanı sıra kredi de verdi. Liman şehri bile bu projelere konu oldu. Mahinda Rajapaksa’nın yenilgiye uğradığı 2015 başkanlık seçimlerinde, Çinli şirketlerden yüz binlerce dolar alındı. Bu konuda açılan dava halen devam etmektedir. Kapitalist siyasi partilerin çoğunun ve bazı bölgesel partilerin on yıllardır batı elçilikleri tarafından finanse edildiği bir gerçek.
Son aylarda ABD’den hükümete ya da Rajapaksa’ya gözle görülür bir destek gelmemesinin nedeni Çin ile yakın ilişkiler içinde olması olabilir. Ancak, Gotabhaya Rajapaksa başkanlık için yarışırken ABD vatandaşıydı. ABD büyükelçiliği bu gerçeği ortaya çıkarmadı. ABD tarafından teyit edilmiş olsaydı, başkanlık için aday olamazdı. Protestoların yoğunlaştığı döneme kadar maliye bakanı olarak görev yapan Basil Rajapaksa da ABD ve Sri Lanka’nın çifte vatandaşı. Parlamentoda sahip oldukları çoğunluğu kullanarak, çifte vatandaşların parlamentoda yer almasına izin veren bir Anayasa değişikliği yaptılar. Ayrıca IMF kurtarma paketleri ve Dünya Bankası destek programları ABD’nin perde arkasında şovu yönettiğini göstermektedir.
Protesto eden insanların çoğunluğu Hindistan, ABD ve Çin’in müdahalelerine şiddetle karşı çıkıyor. Ancak Sri Lanka’nın kamu varlıklarının özellikle Hindistan’a satılması gibi büyük bir risk söz konusu.
JVPNİN ÖNERDİĞİ ACİL ÇÖZÜMLER NELER?
Şu anda ekonomik kriz büyük bir siyasi kriz yaratmış durumda. Bu nedenle belli bir düzeyde siyasi istikrarın sağlanması gerekli hale geldi. Partimiz geçen yıldan bu yana çok açık bir şekilde şunu beyan ediyor:
- Adına ne derseniz deyin, bu çürümüş iki kapitalist parti ile hiçbir koalisyon hükümetine katılmayacağız. Bunun adı ‘Ulusal Birlik’, ‘Ulusal Acil Durum’, ‘geçici’ vb. olabilir.
- Sadece mevcut iktidar klanını değiştirmek, ülkedeki köklü sorunları ortadan kaldırmayacaktır. Ülkenin ihtiyacı olan şey derin bir ekonomik, sosyal ve siyasi değişimdir.
- Ekonomik kriz siyasi bir kriz yaratmıştır. Bugün bile hükümet, yönetim organlarında tüm yasal yetkilere sahip, ancak halkın vekaletini kaybetti. Hükümet artık ülkeyi yönetemez. Dolayısıyla ekonomik sorunları çözmek için Sri Lanka’da halk tarafından seçilen yeni bir halk hükümeti kurulmalıdır.
Acil taleplerimiz: Başkan istifa etmelidir. Başbakan ve Bakanlar Kurulu istifa etmelidir. Seçim Komisyonu, halkın yeni bir cumhurbaşkanı seçmesine olanak tanıyacak bir genel seçim düzenlemelidir.
Öte yandan başkanlık sistemini ortadan kaldıracak her türlü Anayasa değişikliğini destekleyeceğiz. Ancak bu kitlesel ayaklanma birkaç anayasal reformun kazanılmasıyla sınırlı kalmamalı. Bu kitlesel ayaklanmanın daha büyük, halk dostu sosyoekonomik zaferler kazanmak için yükseltilmesi gerektiğine inanıyoruz.
Aylar önce kamuoyuna bir “ulus inşası” adlı ekonomik, sosyal, siyasi planı sunduk. Örgütlü bir mücadele ile bir halk hükümeti kurmak için çalışıyoruz. (DIŞ HABERLER)