Şenol Gürel: Toplumu anlamak bireyin olaylar karşısındaki tepkilerini bilmekten geçer
Şair ve Yazar Şenol Gürel, ilk şiir kitabı “ilesiz” ve ilk romanı “Goncalık”ı anlattı.

Fotoğraf: Kadir İncesu
Kadir İNCESU
Şair ve Yazar Şenol Gürel’in ilk şiir kitabı “ilesiz” ve ilk romanı “Goncalık” Hayal Yayınları tarafından yayımlandı. “ilesiz”de dizelere gizlenmiş bir yaşamın özünü, “Goncalık”ta ise “İle Gonca ile Yaman ile Serpil üzerinden yaşanmış bir öykü” kurgulanıyor. “kalmıyor geleceğe bir ses / birkaç som dize” diyen Gürel’le şiirleri ve romanı üzerine konuştuk.
"BELLEĞİMİZDEN SİLMEK İSTEDİĞİMİZ KİMİ YAŞANTILAR VARDIR"
Bir şiirinde “biriktirmemeli hiçbir şey / durdukça ağırlaşıyor anlam” diyen Şenol Gürel için hatırlamak ve unutmak ne anlama geliyor?
Kanımca korunma güdümüzdeki üzen, iç karartan kötüyü silme; erinçli kılan, gönendiren iyiyi parlatma isteği, insanın en etkin savunma düzeneklerinden biridir. Kutuda, kuytuda belki bir kuyuda ya da bellek denilen çekmecelerde saklayarak biriktirdiklerimizin yoğunlaşan, büyüyen varlıkları, onları elden çıkarmamızı, atmamızı giderek güçleştirir. Nesnelerle kurduğumuz tek yönlü bağ insan, iş, çevre, ev içi ilişkileri gibi girişik olmasa da yadsınamayacak bir duygusallık taşır. Bunun için; “biriktirmemeli hiçbir şey / durdukça ağırlaşıyor anlam”. Belleğimizden silmek istediğimiz kimi yaşantılar vardır; onların yarattığı, yaratacağı yıkıntılarda tökezleyip düşme tedirginliğiyle tutmakla bırakmayı, başlamakla bitirmeyi karıştırabiliriz.
“ilesiz” derken ulaşmak, anlatmak istediğin düşünce neydi?Elinde bir demet çiçek, omzunda çantası, yanında köpeği ya da altında bisikleti “ile” biri dolaşıyor koruda. Bu biri aç, tedirgin, içinde sevinç kuşları uçuran, geceleyecek yeri bulunmayan ya da az sonra sevgilisi gelecek biri de olabilir. “ile” bağıyla kendimizin yaptığımız somut/soyut şeyler; düş sevgilimiz, arkadaşlıklarımız, kırgınlıklarımız, korkularımız, meşinine taş koymadığımız sapan, tükense de atmaya kıyamadığımız tükenmez kalem bize başka bir anlam, öykü katar. İlesiz bakışın tümel yoksunluğa, yalınlığa, bir yanıyla da arınmaya ermenin yolunu açacağına, ilesizliği, yoksunluğu bilmenin ise “ile” bağının kattıklarını görmeyi, yormayı kolaylaştıracağına inanıyorum.
"HER İNSAN BELİRLİ SÜRELERLE DE OLSA YALNIZ KALMAK İSTER"
Bu düşünce ile kendin arasında kurduğun bağdan söz eder misin?
Yanıtlanması zor, sorulmamış sayalım mı? Bir bağ yok demem, diyemem. Her insan belirli sürelerle de olsa yalnız kalmayı, kendi dünyasında kendinin sultanı olmak ister. Alıp başımı… der. Eylemde ilesizliği başaramamış olsam da düşlemde girişimlerden geri durmadım; çokça erdim.
Bireysel bir söyleyiş gibi görülse de, genele vurgu yapan bir şiir anlayışınız olduğu görülüyor. Siz şiirinizi nasıl tanımlıyorsunuz?
Bana göre toplumu ya da toplulukları tanımak, davranış tepkelerini anlamak bireyi, bireyin olaylar karşısındaki tepkilerini bilmekten, yorumlamaktan geçer. Birey davranışları, toplum içinde kimi değişiklikler gösterse de örgütlü, örgütsüz toplumun tepkisini, davranışını biçimlendiren, onu devinime geçiren tek tek bireylerdir. Tekleri sorunları, özellikleri, yaşam beklentileriyle anlayarak tümü görebildiğimizde bireysel söyleyişle genele erişmiş oluruz.
"TEKTEN TÜME VARMA DİDİŞMEM ŞİİRDE DURSUN"
Şiirinizdeki kendini kolay kolay ortaya çıkarmayan düşüncenin, ilk romanınız “Goncalık”ta da kendisini gösterdiği görüşündeyim. İlk şiir kitabınızla ilk romanınız arasında bir bağ olduğu söylenebilir mi?
Fotoğraftan ayırt edilemeyecek ustalıkla çizilmiş, görüneni birebir veren; çizenin algı yorumunu, biçemini, özgün birikimini taşımayan ürünü zanaat çalışması olarak görürüm. Dondurma örneği, hemen tat veren, çabuk tükenen yapıtlar bana göre değil. Uzun, ağır çalışmalarla yaratılmış bir ürünün ilk bakışta, okunur okunmaz tüketilmesi sanattan haz alma anlayışımla örtüşmez. Sanatçı yaratırken yoruluyorsa okuyan, bakan, izleyen de biraz emek vermeli, yorarken biraz yorulmalı.Kitabımın ilesiz şiirleriyle bağsız, bağlantısız, yalın bir kavrayıştan sonra ilelerle kurulan tek tek bağların getirdikleri üzerinden bireyi, bireyin duygusal katmanlarını anlamaya çalıştım.Şiirimle ermeye çalıştığıma, bir de romanın olanaklarından yararlanarak ulaşma denemesine giriştim. Tekten tüme varma didişmem şiirde dursun, bir de tek (Gonca) ile tümden kopmaya, tümle bağları kesme savaşımına girişeyim dedim.
“Gonca” da “ilesiz” mi olmak istiyor?
Romanda kendini yalıtma, ilelerinden kopma, bağlantılarından ayrı, uzak kalma isteğindeki Gonca’nın savaşımını evreleriyle görebiliriz.
“Goncalık”ta “yaşanmış bir öykü” mü bulacak okur?
Bence yaşanmıştır. Belki ile Slhjyte ile Tocxyt ile i Qrueq ile Wnuéj yaşamıştır bu öyküyü. Ben yaşanmış olduğuna inandığım bu öyküyü ile Gonca ile Yaman ile Serpil ile Suro üzerinden anlattım. Üniversite yıllarında dünyayı gezme düşlerini parlatırken, önüne açılan ilk yoldan bambaşka bir düşe koşup kendi kırıkları üzerinde yalın ayak yürümek zorunda kalan genç bir kadın; kadının açamadan solmaya başlayan ilk çocuğunun, kendisine yardım etmek için çırpınan kardeşlerini acılarının, ağrılarının dışında tutma çabaları Söke’de yaşanmamış olabilir; dünyanın bir yerinde yaşandığına inanıyorum.
Evrensel'i Takip Et