Hacettepe tıp öğrencileri: Garanti meslek dediğimiz hekimlik, yaşam garantisi bile vermiyor
Hacettepe Tıp Fakültesi öğrencisi: "Bölüme başladığım hayallerime şimdiki arasında çok fark var. Garanti meslek dediğimiz hekimlik, yaşam garantisi bile vermiyor"
Fotoğraf: Evrensel
Serdar ÇELİK
Hacettepe Üniversitesi
Konya Şehir Hastanesi’nde hasta yakını tarafından öldürülen Dr. Ekrem Karakaya’nın ardından sağlıkta şiddet birçok ilde sağlık emekçileri tarafından bir kez daha tepkiyle karşılandı. İş bırakan hekimler taleplerini dile getiren açıklamalar düzenledi. Aynı gün içerisinde Hacettepe Üniversitesi’nde Doç. Dr. Koray Başar’ın da saldırıya uğraması Tıp Fakültesi öğrencileri tarafından öfke ve endişeyle karşılandı. Her geçen gün derinleşen sağlıkta şiddet, alınmayan önlemler ve kötüleşen meslek koşulları hekim adayları için güvencesiz ve kaygılı bir gelecek anlamı taşıyor.
Tıp eğitiminin henüz başında olan Hacettepe Tıp Fakültesi öğrencisi, "Daha hazırlığı yeni tamamladım. Önümde 6 yıl daha var. Çok zor şartlarda lise eğitimimi sürdürdüm. Türkiye’nin en iyi tıp fakültesini kazandım. Amacım hem aileme daha iyi bir yaşam statüsü sunmak hem de özenerek baktığım bu mesleği yapabilmekti. Ama her gün ölümle burun buruna, caydırıcı bir karşılığı olmayan, yeterli bir önlemden bahsedemeyeceğimiz bir bölümde olduğumu, görerek anladım. Aynı zamanda avantajları bir bir tükenen bir meslek. Ekonomik sıkıntılar içerisinde alınan ücretlerin bir anlam taşımadığı, koşulların kötüleştiği, hasta sayısının arttığı bir durumda doktorlar. Pandemiyle birlikte bu çok daha fazla arttı. Bölüme başladığım hayallerime şimdiki arasında çok fark var. Garanti meslek dediğimiz hekimlik, yaşam garantisi bile vermiyor” dedi. Yaşanan olayların gençlerin genelinde tepki ve umutsuzluk yarattığının da altını çizen tıp öğrencisi , "Lise eğitimi boyunca özellikle yoksul öğrenciler için daha iyi yaşam sunan neredeyse tek bölüm hekimlik kaldı diyebilirdik. Birçok öğrenci bu bölümün hayaliyle sınavlara çalışıyor. Öğretmenleri tarafından bu bölüm örnek gösteriliyordu. Şimdi bakınca ölen doktorlar, hakları tanınmayan sağlıkçılar ve yoğun çalışma koşullarından başka anlatabilecek çok az şey var" diye belirtti.
"SAĞLIKTA ŞİDDETİ ÖNLEMEK İÇİN GEREKLİ ADIMLAR ATILMALI"
Başka bir Hacettepe Tıp Fakültesi öğrencisi ise sağlıkta şiddetin ciddiye alınıp önlenmesi için gerekli adımların en kısa zamanda atılması gerektiğini söyledi. Öğrenci "Şiddet karşısında yetkililerin tutumlarının değişmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu tür şiddet olaylarını engellemek ve sağlık çalışanlarını korumak adına gerekli yasal düzenlemeler yapılmalı. Suçlular doğru şekilde cezalandırılmalı. Hastanelerdeki denetlemelerin arttırılması da gerekli. Hem sağlık çalışanlarının hem de hastaların memnun olmadığı sağlık sisteminde en kısa zamanda düzenlemeler yapılmalıdır” dedi. Seslerini duyurmak ve haklarını savunmak için yaptıkları eylemlerde bile şiddete maruz kalmış olmalarının çok üzücü olduğunu söyleyen öğrenci, “Sağlık çalışanları emeklerinin karşılığını almamaktan, meslektaşlarının şiddete maruz kaldığını, öldürüldüğünü görmekten, mesleklerini verimli bir şekilde yapamamaktan ve hak ettikleri saygıyı görememekten artık çok yoruldu” dedi.
"ÖĞRENCİLER ÜLKEDE KALMAK İSTEMİYOR"
Hacettepe Tıp Fakültesi 5. Sınıf öğrencisi de yıllar içerisinde kaygı ve psikolojik sorunların arttığını ifade etti. Okula başladıktan sonra sürekli yoğun bir ders temposunun ardından da sürekli seviyesi artan sınavların meslek hayatı boyunca devam ettiğini söyleyen öğrenci, "Tıp fakültesi öğrencileri Sıhhiye kütüphanesinin müdavimleri olmuş durumda. İntörn olduktan sonra da yoğun çalışma şartları, yeri geldi mi de mobbingle karşı karşıyayız. Ardından TUS- uzmanlık sınavları derken sürekli bir denetleme mekanizması ile uğraşıyoruz. Ama çalıştığımız alanlar, güvenliğimiz söz konusu olunca böyle bir denetim göremiyoruz. Doktor başına düşen hasta sayısı artıyor, haklar tanınmıyor. Tüm bunlar söz konusu olunca da psikolojik birçok sorun baş gösteriyor. Hacettepe Tıp Fakültesi öğrencilerinin çoğunluğu bu şartlar nedeniyle bu ülkede kalmak istemiyor. Bu zorluklar karşısında mezuniyet konuşmasında da üniversitede yaşadığımız sorunları, siyasi kaygılar yerine bilimsel eğitimin ön planda olmasını söyleyen fakülte birincimizi dekan engellemeye çalıştı. Karşımızda sürekli böyle bir baskı var” diye konuştu.