Biden’ın Tel Aviv ziyareti: Artık kimse barış istemiyor
"Biden İsrail hükümetine, uygulayacağı diplomatik baskı konusunda rahat olabileceği mesajını vermeye çalışıyordu. Başka bir deyişle, sıfır baskı. Artık kimsenin barış istemediği bir gerçeklik."
Joe Biden (solda), Yair Lapid (sağda) | Fotoğraf: GPO / AA
Noa Landau*
ABD Başkanı Joe Biden’ın dört günlük Ortadoğu turu İsrail ziyareti ile başladı. Tel Aviv Havaalanında dün akşam İsrail Başbakanı Yair Lapid tarafından karşılanan Biden, burada bir konuşma yaptı. Hem Biden’ın hem de Lapid’in konuşmalarının Filistin sorununa barışçıl çözümün hiç olmadığı kadar uzak olduğuna işaret ettiğini belirten İsrail merkezli, liberal gazete Haaretz’in yazarı Noa Landau, Biden’ın barıştan bahsederken “Yakın vadede olmayacağını bilsem de” ifadelerini kullanmasının ABD’nin İsrail-Filistin politikasını özetlediğini vurguladı. İsrail Batı Şeria’daki yerleşim yerlerini genişletmeye, Kudüs’ün tamamını ilhak etmeye devam ederken, Biden’ın iki devletli çözümle ilgili gevşek mesajı ve Lapid’in konuşmasında barışa atıfta bulunulmamasının “Artık kimsenin barış istemediği bir gerçekliği” yarattığını belirten Landau’nun yazısı şöyle:
"KARŞILAMA TÖRENİNDE UMUTSUZLUK VE BEZGİNLİK HER ZAMANKİNDEN DAHA BELİRGİNDİ"
Yıllar boyunca Amerikan başkanları için İsrail’de düzenlenen karşılama törenlerinde, genellikle tekrarlanan bazı motifler yer alır. Kırmızı halı ve Amerikan ve İsrail ulusal marşlarının çalınması gibi motiflerin arasındaki konuşmalarda, ülkeler arasındaki “kopmaz” bağdan, İncil ve Holokost’tan, teknoloji ve savunmadan düzenli olarak bahsedilir. Ancak bunun ötesinde, samimi olsun ya da olmasın, her zaman barış özlemi öne çıkar.
Ziyaret eden ABD Başkanı ister Barack Obama ister Donald Trump olsun, barış kelimesi her zaman konuşmalara cömertçe serpiştirilmiştir, hatta bunun boş bir jest, sadece bir kılıf olduğundan şüphe duyulmadığında bile. Ancak çarşamba günü Ben-Gurion Uluslararası Havaalanı’nda Başkan Joe Biden için düzenlenen karşılama töreninde umutsuzluk ve bezginlik her zamankinden daha belirgindi.
"BARIŞ HAKKINDA HİÇBİR ŞEY SÖYLEMEDİ"
İktidarın sağ kanadın elinde olduğu yılların ardından, İsrail merkez solunun temsilcisi Başbakan Yair Lapid bir kez bile “barış” kelimesini ağzına almadan kürsüye çıktı. Demokrasi, özgürlük, Siyonizm ve İncil’in yanı sıra yüksek teknoloji ve güvenliğe de atıfta bulundu. Ama barış hakkında hiçbir şey söylemedi. Böyle bir referansa en yakın olduğu nokta, Suudi Arabistan’la daha yakın ilişkilere dair bir ima oldu.
Lapid, Biden’a şunları söyledi: “Ziyaretiniz sırasında ulusal güvenlik konularını görüşeceğiz. İbrahim Anlaşmaları ve Negev Zirvesi’nin kazanımlarını takiben Ortadoğu uluslarıyla yeni bir güvenlik ve ekonomik mimariyi inşa etmeyi tartışacağız.”
Barış mimariye dönüştürüldü. Yani İsrail bundan böyle Ortadoğu’da mimarlık arayışında. Biden’ın konuşmasında aslında barış kelimesinden bir kez bahsetti. Bunun yerine entegrasyon kelimesini de kullandı. (“İsrail’in bölgeye entegrasyonunu ilerletmeye devam edeceğiz”)
"YAKIN VADEDE OLMAYACAĞINI BİLSEM DE..."
Ancak ABD Başkanı’nın İsrail-Filistin meselesine ilişkin gerçek politikası sadece birkaç kelimelik bir parantez içinde, üstünkörü mırıldanılan ve zor anlaşılan bir şekilde ortaya çıktı: “İki devletli bir çözüme -yakın vadede olmayacağını bilsem de- devam eden desteğimi tartışacağız. Benim görüşüme göre bu, İsrailliler ve Filistinliler için eşit ölçüde özgürlük, refah ve demokrasinin geleceğini sağlamanın en iyi yolu olmaya devam ediyor.”
“Yakın vadede olmayacağını bilsem de” şeklindeki beş kelime (İngilizce orjinalinde dokuz kelime), başkanın yönetiminin konuya bakışındaki umutsuzluk hissini ve konuyla ilgilenme motivasyonunun ne kadar zayıf ya da yok olduğunu her şeyden daha açık hale getirdi. Obama’nınkinden ve hatta Trump’ınkinden bile daha az.
Biden döneminde ABD’nin İsrail-Filistin yükünden kurtulmak istediği görülüyor. ABD’nin iki devletli çözüme olan bağlılığı, Biden’ın havaalanındaki kırmızı halıda yaptığı konuşmada olduğu kadar hiç bu kadar yıpratıcı ve aşağılayıcı olmamıştı. Orada barıştan -bölgesel mimari ya da entegrasyondan değil, gerçek barıştan- açıkça bahsetmeye cesaret eden tek kişi İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’du ve konuşması biraz daha İsrail merkez solundan birinden beklenen geleneksel tarzda görünüyordu.
Birkaç yıldır barış kelimesi İsrail-Filistin söyleminden dışlanmış durumda. Umutsuzluğun ve değişen söylemin daha pragmatik bir yaklaşımı yansıttığı söylenebilir; daha az ikiyüzlülük ve idealleştirme ve şu anda bir çözüm için yakın bir ufuk olmadığına dair daha fazla kavrayış.
Eski Başbakan Benjamin Netanyahu’nun barış ve refah üzerine yaptığı tüm konuşmalar, pratikte tam tersi bir politika izlediği için hiçbir işe yaramadı. İşin özüne inildiğinde, Biden’ın gerçeği ifade ettiği görülüyor: Şahsen (ABD demedi bile) iki devletli çözümü hâlâ destekliyorum, ancak bunun yakın zamanda gerçekleşmeyeceği benim için açık.
Lapid’in aslında (Netanyahu’nun partisi) Likud’un kampanyasına malzeme vermemek için kendisini (barış kelimesini zehirli bulan) İsrail ana akımına adapte ettiği de iddia edilebilir ve böyle bir süreci ilerletme niyetinde olduğu sürece tam olarak ne dediği de önemli değil. (Ama böyle bir niyeti yok.)
BIDEN’IN İKİ DEVLETLİ ÇÖZÜMLE İLGİLİ GEVŞEK MESAJI
Gerçek şu ki Biden pragmatik ya da samimi bir mesaj vermekten ziyade İsrail hükümetine ziyareti sırasında uygulayacağı diplomatik baskı konusunda rahat olabileceği mesajını vermeye çalışıyordu. Başka bir deyişle, sıfır baskı.
İsrail sahada Batı Şeria’daki yerleşim yerlerini genişletmeye ve yenilerini yaratmaya devam ederken ve geriye dönük olarak olarak izinsiz kurulmuş karakollara izin verirken, Kudüs’ün tamamını ve daha fazlasını fiilen ilhak ederken, Biden’ın iki devletli çözümle ilgili gevşek mesajı ve Lapid’in konuşmasında barışa atıfta bulunulmaması sadece gerçekliği tanımlamakla kalmıyor. Aynı zamanda bir gerçeklik yaratıyorlar. Artık kimsenin barış istemediği bir gerçeklik.
Haaretz yazarı*