15 Temmuz 2022 13:16

Savunmaya engel, avukatlara şiddet

Son aylarda hak eylemlerine dönük gözaltı uygulamasında dikkat çekici bir artış var. Gözaltına alınanlar için emniyete giden avukatlar da polisler tarafından engelleniyor, şiddete maruz kalıyor.

Savunmaya engel, avukatlara şiddet


Fotoğraf: Burcu Yıldırım/Evrensel

Meltem AKYOL
İstanbul

“İstanbul Onur Yürüyüşü’nde gözaltına alınanlar saatlerce araçlarda tutuldu, işkence gördü. Müvekkillerine ulaşmaya çalışan avukatlar saatlerce bekletildi, engellendi, şiddet gördü…”

“Hakkari Yüksekova’da gözaltına alınan köylülerle görüşmek için İlçe Jandarma Komutanlığına giden Avukatlar Harika Günay Karataş ve Fırat İke; darp edildi, yerlerde sürüklenerek karakoldan çıkarıldı.”

Türkiye’nin birbirine hayli uzak olan iki şehrinde yaşanan olaylar birbirine ne kadar benziyor değil mi?

Adliye koridorlarından mahkeme salonlarına türlü sorunlar yaşayan avukatlar, hukuksuzlukları tespit etmek, gözaltına alınanları savunmak için gittikleri emniyet müdürlüklerinde en hafif tabirle türlü ‘zorluklar’la karşılaşıyor. ‘Zorluk’ bazan saatlerce bekletilme, bazen engelleme, bazen de şiddet oluyor. Üstelik yaşananlar münferit de değil. İstanbul Emniyet Müdürlüğünde Gezi direnişinin yıl dönümü protestoları ve Onur Yürüyüşü sonrası aynı manzaralar yaşandı, Ankara’da işkenceyi tutanak altına almak isteyen avukatlar engellendi. İstanbul’da 26 Haziran’ı 27 Haziran’a bağlayan geceyi emniyette geçiren avukatlar Mustafa Söğütlü, Ezgi Önalan, Polat Yamaner ve Dilara Özaydın’ın anlattıkları yaşananların sistematik olduğunu ortaya koyuyor.

AVUKAT: İŞKENCE VAR, POLİS: ŞİKAYET EDERSİNİZ

Gözaltına alınanların yaşadıklarını önce Avukat Dilara Özaydın sıralıyor:

“Gözaltına alınanlar avukatlarıyla görüştürülmedi, telefonlarına el konuldu. İlk gözaltına alındıkları yerde hangi hastaneye, hangi emniyete götürüldükleri konusunda bilgi verilmedi. İfade başlayana kadar kimlik tespitleri yapılmadı. 18 yaş altındaki bazı çocuklar araçlarda ters kelepçeli bekletildi. Bu çocukların normalde yakalandığı an çocuk şubeye götürülerek ifadesinin alınması ve serbest bırakılması gerekiyor. Müvekkillerimiz arasında taciz edilen, bağıran yardım isteyenler oldu. Polislere itiraz ettiğimizde ‘İşkence varsa şikayet edersiniz’ yanıtını aldık.”

Dilara Özaydın

Dilara Özaydın | Fotoğraf, kişisel arşivinden alınmıştır.

GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA, ALIKOYMA, İŞKENCE…

Avukat Mustafa Söğütlü, Anayasa ile güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını hatırlatarak demokratik eylemlere dönük yasaklama kararını verenlerden kararı uygulayanlara kadar yetkililerin görevi kötüye kullanma suçu işlediğini söylüyor. Söğütlü, “Kolluk/polis; basit şekilde görevi kötüye kullanma suçunu işlemekle kalmıyor, aynı zamanda kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu işliyor” dedi.

Mustafa Söğütlü

Mustafa Söğütlü | Fotoğraf, kişisel arşivinden alınmıştır.

"TEKME YİYEN MESLEKTAŞIMIZ OLDU"

Hukuksuzlukları engellemek isteyen avukatlar kah bir duvarla karşılaştı kah aştıkları duvarın ardında şiddet ve engelleme ile. Avukat Polat Yamaner “O gün ‘Araçlar daha gelmedi’ denilerek kapıdan bahçeye bile alınmadık. İçeri girmek istedik, bağrışmalar yaşandı. İçeri girdikten sonra da müvekkillerimizle görüştürülmedik. Üç kere fiziksel şiddete maruz kaldık, bir arkadaşımıza tekme atıldı. İki kadın arkadaşımıza cinsel saldırıda bulundu polisler, bunların videoları da var” diye anlatıyor Onur Yürüyüşü sonrasında yaşananları. Yamaner’in bir çırpıda özetini yaptığı süreç tam 17 saat sürdü.

Polat Yamaner

Polat Yamaner | Fotoğraf, kişisel arşivinden alınmıştır.

AVUKATLAR "AYAK BAĞI" OLARAK GÖRÜLÜYOR

“Müvekkilin içeri girmesinden dışarı çıktığı ana kadar her yerde avukatları engellemeye çalışıyorlar” diyor avukatlar. Peki neden? Avukat Ezgi Önalan’a göre bu uygulamalarla avukatlar soruşturma aşamasından silinmeye çalışılıyor: “İçişleri Bakanlığı genelgesine dayanılarak müdafi beyanı vermek isteyen avukatların beyanlarına yer verilmiyor. Savunma hakkıyla dertleri var. Avukatın kollukta ‘ayak bağı’ olmasını istemiyorlar. Avukatlara hınç var resmen, varlığımıza tahammülleri yok.”

Ezgi Önalan

Ezgi Önalan | Fotoğraf, kişisel arşivinden alınmıştır.

Avukat Söğütlü devam ediyor: “Yurttaşın yakalandığı andan itibaren avukattan yararlanma hakkı var. İfade işlemi öncesi ve sonrası tüm aşamalarda hukuki yardım sağlamak; işkence var mı, müvekkilinin psikolojik ve fiziksel ihtiyaçları gideriliyor mu? Bunların denetlemesini yapmak ve giderilmesini sağlamak sadece hak değil avukatın temel görevi. Hem avukatın görevini yapması engelleniyor hem de yurttaşın hakları ihlal ediliyor.”

"İSTANBUL BAROSU ÜSTÜNE DÜŞENİ YAPMALI"

Avukatların İstanbul Barosuna da çağrıları var. İnsanlara haklarını hatırlattıkları için "Olay çıkartıyorlar" muamelesi gördüklerini söyleyen Avukat Özaydın, “Ben İstanbul Barosu başkanı olsam ve yönettiğim baronun avukatlarına böyle davranılsa bir saniye duramam” diyor.

Avukat Önalan “Baronun yetersiz kaldığını düşünüyorum. Ne zaman engellemelerle karşı karşıya kalsak Avukat Hakları Merkezini arıyoruz, oradan bir arkadaş geliyor ve yardımcı olmaya çalışıyor. Ama bir meslektaşın yardımcı olacağının sınırı var, zaten olamıyor da. En son olayda oradan gelen arkadaşımız da kapıda bekletildi. Biz bu tür olaylarda yönetim kurulunun da emniyete gelmesini istiyoruz” diye ifade ediyor.

Avukat Yamaner’in eleştirisi ise hem meslek örgütüne hem de meslektaşlarına: “Avukatların tartaklandığı yerde baro yetkililerinden oldukça kısıtlı destek gördük. Özellikle sabaha karşı saatlerde 7-8 avukat kalmıştık. Aralarında bir önem hiyerarşisi kurmak istemem, ancak Gezi, Boğaziçi ya da sendika-sivil toplum örgütlerine dönük gözaltılar olduğunda daha büyük bir dayanışma gösterilirken Onur Yürüyüşü olduğunda bu desteğin verilmediğini hissettim.”

“İstanbul Barosunun temel görevi avukatların görevlerini yapmasını sağlamak değil mi” diye soran Avukat Söğütlü yanıtı da kendisi veriyor: “Baro başkanı ve yönetiminin üzerine düşeni yapması gerekiyor. Baronun kanundan gelen görevi insan hak ve özgürlüklerini savunmak.”

Evrensel'i Takip Et