17 Temmuz 2022 03:02

İran'da kadınlar 'tesettür ve iffet' dayatmasına hayır diyor!

İran Rejiminin kadınları örtünmeye zorladığı “Tesettür ve İffet Günü” kadınların protestolarıyla geçti. İran Kadın Hareketinin önemli bir bileşeni olan İsyan oluşumundan Shirin Motazed değerlendirdi.

Kadın özgürlüğü toplumun özgürlüğü | Fotoğraf: Sarkhat

Paylaş

E.AVA

1935 yılının temmuz ayında, İran’da ilk Pehlevi döneminde tesettür yasağı ve kıyafet değişikliği politikalarının ardından halk 13 Temmuz 1935’te Mashhad ilinde hükümetin bu yaptırımını protesto etmek için Goharshad Cami’nde toplandı ve oturma eylemi yaptı. Askeri güçler oturma eylemini şiddetle bastırdı, birçok kişi hayatını kaybetti ve yaralandı. İran rejimi devrimden sonra bu tarihe istinaden o günü “tesettür ve iffet günü” olarak adlandırdı.

1997 yılında İran’da Molla rejimini onaylanan ve sisteme hakim olan çeşitli kesimler tarafından desteklenen “Tesettür ve İffetin Teşviki Yasası” yıllarca hem reformcular ve hem aşırı İslamcıların ortaklaştığı nokta oldu.

13 Temmuz İran rejimi için her zaman önemli bir tarih oldu ancak bazen yükselen halk hareketlerini yatıştırmak için bugünü biraz eş geçtiler. Birkaç yılın ardından bu sene Tesettür ve İffet Günü İran rejimi tarafından yoğun etkinliklerle yeniden hatırlandı.

Okullarda, camilerde, sokaklarda 13 Temmuz için pek çok etkinlik planı, yürüyüş düzenlenmesi çağrıları hükümet tarafından peş peşe yapıldı ancak karşı cephede kadınlar o gün için “Zorunlu Başörtüsüne Hayır” eylemlerine hazırlandılar. Ortak eylem planları İran rejiminin ahlak polis mensupları ve devrim muhafızları güçleri tarafından yapılan baskıyla yapılamaz hale geldi.

Ancak kadınlar bireysel olarak başörtüsüz gezerek videolar çekip sosyal medyada yayınladılar. Ertesi gün video yayınlayanların birkaçı tutuklandı.

İRAN’DA ‘ZORUNLU ÖRTÜNME’NİN YAKIN TARİHİ

İran’da 1979 devriminden sonraki ilk günlerden itibaren, o dönemin hararetli politik ortamında dönemin dini ve siyasi lideri Ayetullah Humeyni’ye yakın olan kesim tarafından ‘kadınlara başörtü takmanın ve örtünmenin zorunlu kılınması’ talepleri yükseltilmişti.

Gazeteler ve kitle iletişim araçları örtünme ve başörtüsünün zorunlu kılınıp kılınmaması gerektiği tartışmalarına ve örtünmemiş kadınlara karşı baskı kullanımına ilişkin farklı görüşler yayımlamaya başlamışlardı. Kadınların devrim sonrası toplumdaki konumuyla ilgili İran rejiminin ilk hamlelerini rejim tarafından kurulan “İslamcı Devrimci Komiteler”in örtünmemiş kadınlara şiddet uygulamasıyla anlayabiliriz. Bu süreç Tahran’da devrimden sonraki ilk büyük hükümet karşıtı gösterilerin düzenlenmesine yol açtı.

8 Mart 1979 Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde Tahran’da zorunlu örtünmeye karşı büyük çaplı, binlerce kadının katıldığı bir gösteri düzenlendi. Tahran’ın yanı sıra İran’ın diğer illerinde de irili ufaklı protestolar gerçekleşti.

1981 yılının haziranından sonra yaşanan siyasi tutuklamalar, katliamlar ve ardından gelen şiddetli siyasi baskı, zorunlu örtünme tartışmasını yeni bir aşamaya getirdi. Bu dönemde İran rejimi tarafından “Erdem Teşviki ve Ahlaksızlığın Önlenmesi Bakanlığı” İran rejimi tarafından oluşturulmuştu ve kadınlara yönelik şiddet içeren muameleler, tutuklama, kırbaç cezası, cinsel şiddet, kezzap ile vücudu ve yüzü yakma yöntemleri yaygınlaşmıştı.

Yasal olarak 1983’e kadar kadınların başörtü takma zorunluluğuna ilişkin kapsamlı bir yasa çıkarılmamasına rağmen bakanlık başörtüsüz ve örtünmeyen kişilerin devlet dairelerinde bulunmasını yasakladı ve bu önemli bir baskı sürecinin başlangıcıydı. Kadınların hakları gün geçtikçe ellerinden alındı ve mücadele edenler baskılandı, tutuklandı, işkence edildi.

“Kadın giyimi İslam Cumhuriyeti için neden bu denli hayati bir sorun haline geldi?​” sorusunun cevabı İran rejiminin karakteristik ve ideolojik çerçevesini ortaya koyuyor.

İran’da zorunlu örtünme meselesi, sadece ülkenin bir özelliği ve halkın örf ve adetiyle paralel gelişen bir süreç değil. Tersine resmi ve yasal olarak rejim tarafından ideolojik bir çerçeveyle kadınlara dayatılıyor. Kadınların zorunlu örtünmesi meselesi devrimin ilk yıllarından itibaren açılan ilk tartışmalardan biri olmuştu. Yani İran rejimi ilk olarak kadın haklarını kısıtlamak ve baskılamak üzere bir çerçeve hazırladı ve uyguladı. Buna özel bakanlıklar, komiteler, baskı mekanizmaları oluşturdu.

Günümüze bakınca İran rejiminin baskı altında olduğu ve ülkede protestoların yükseldiği her dönemde ilk yaptığı şey örtünme yasalarının zorunlu uygulamalarını biraz daha “hafifletmesi” oluyor. Yani kadınların örtünme yüzünden sokakta tutuklanması, işkence görmesi görünürde azalıyor ama bu yasa hiçbir zaman değişime uğramıyor. Yani sadece dönemsel olarak baskı azalıyor. Zorunlu örtünmenin İran rejimi için ideolojik olarak ne anlam ifade ettiğini bu süreçlere bakarak tahlil etmemiz mümkün.

KADINLARIN YAYGIN PROTESTOLARI

Zorunlu başörtüsü meselesi, kadınların İslam Cumhuriyeti ile yüzleşmesinin ana sahnesi. Bu yüzleşmenin görünümü ilk olarak Humeyni’nin zorunlu başörtüsü kararnamesinin yayınlanmasından sonra bahsettiğimiz 8 Mart gibi kitlesel gösterilerde ortaya çıktı ve bugün “Devrim Caddesi kadınları” şeklini aldı. 22 Aralık 2017’de Vida Movahed, başörtüsünü bir sopaya bağladı ve bir platformda durdu. Bu eylem kadın hareketi için canlanma sürecini başlattı. Kadınların zorunlu başörtüsüne karşı protestoları arttı. Bu harekete “Devrim Caddesi Kadınları” adı verildi. Yıllar sonra bir kadın en cesur ve tabu yıkıcı protesto biçimini yapmıştı. İran rejiminin 40 senelik ideolojik kuşatması, eğitim ve propaganda çalışması sorgulanmış ve bu Cuma hutbelerinin, devlet propagandacılarının, Meclis temsilcilerinin ana gündemine gelmişti. Kadınlar, zorunlu başörtü ve örtünme yasasının sadece yazılı kanunlar nezdinde bir madde olmadığını, İslam Cumhuriyeti’nin kadınlara yönelik siyasi ve ideolojik çizgisini temsil ettiğini hep vurguladılar.

Günümüzde İran’da tekrar örtünmeye yönelik baskıların ciddi bir şekilde arttığını görüyoruz. Tutuklama, baskı, tehdit ve sokakta darp etme gibi yöntemler son aylarda bariz bir şekilde arttı.

12 Temmuz’da İran rejiminin düzenlediği “Tesettür ve İffet Günü” dolayısıyla, kadınların başörtü takma kuralına uymalarını sağlamak amacıyla hafta boyunca birtakım etkinlikler yapılacağı rejim tarafından ilan edilmişti. İranlı kadınlar ise 12 Temmuz’da zorunlu örtünmeye karşı protesto çağrıları yaptılar ama İran rejiminin kolluk güçlerinin baskısı ve şiddeti toplanmalara engel oldu ve tepkiler tekil videolar çekme şekline dönüştü. Kadınlar sokaklarda baş örtülerini çıkarak bir gün geçirdiler ve video çektiler. Ve video çekenlerin birkaçı sonradan tutuklandı.

‘İSYAN’ OLUŞUMUNDAN SHİRİN MOTAZED: İRAN REJİMİNİN ÖZÜ HEDEF ALINMADAN YOL ALAMAYIZ

Tüm bu süreçleri izleyen ve mücadele şiarına katkıda bulunan, İran kadın hareketini örgütlemeye çalışanlardan biri de “Osyan” (İsyan) oluşumu.

Ağustos 2010’da “Osyan” dergisinin ilk sayısını yayımlayarak küçük bir grupla çalışmalarına başlayan Osyan oluşumu, İran rejiminin özünü hedef almak, var olan sistemi teşhir etmek ve mücadeleyi biriktirmek üzere kurulmuştu. 12 senedir mücadeleye ve yayın hayatına devam eden Osyan’dan Shirin Motazed İran’da yakın dönemde gelişen kadın hareketini Ekmek ve Gül’e değerlendirdi.

“Devrim’den sonra uzun bir süre baskı ve sessizlik ülkeye hakim olmuştu ancak İran rejiminin açmaza girmesi ve yeni arayışlar içine girilmesiyle ‘reformcu’ dönem başlamıştı. 27 Ağustos 2006’da İran’da çoğu liberal, İslamcı feminist, reformcu, önceden kendine sola yakın görüp sonra başka bir noktada duran 54 aktivist, ‘Bir Milyon İmza Kampanyası’ başlattı. Kampanya ilgi görmeye başlayıp farklı kadınlar ve kesimler tarafından sahiplenildi. Kampanyanın asıl ekseni kadınlara evlilik hakkı, boşanma hakkı, velayet hakkı, aile ilişkilerinde eşitlik hakkı sağlanması minvalindeydi ve İran rejiminden yasalarda değişiklik veya yasalara maddeler ekleme talebinde bulunuyordu. Bu kampanya sürecinde de birçoğumuz için soru olan mesele neden kampanyada en elzem ihtiyaç ve talepler arasında olan giyinme özgürlüğüne karşı bir şey söylenmiyordu? Bunu bizzat o dönem kampanya sorumlularına sorduğumda ‘İran rejimi bunu asla kabul etmez ve kampanyayı yürüten kadınlar ağır bedel öderler’ gibi bir cevap almıştım. Aslında ‘Bir Milyon İmza Kampanyası’ İran rejiminin çerçevesini ve ideolojisini kabul eden ama çeşitli değişikliklerle kadınların hayatını etkileye bileceğini iddia eden bir süreçti. Bu süreçte zaten hükümet birçok kez kampanyanın web sitesini filtreleyerek üyeleri sorguladı, tutukladı.

Bu süreç 2009 reform eylemleriyle birlikte artan tutuklamalar ve baskıyla sönümlendi ve reformcu üyelerin çoğu İran’ı terk etti. Ve başkaca yollar izlemeye başladılar. O süreçten bu yana biz Osyan olarak defalarca İran rejiminin özü, gerici-faşist İslami ideolojisi hedef alınmadan yol alamayacağımızı vurguladık.

Günümüze geldiğimizde 2017’den bu yana İran’da hareketli bir dönemi gözlemliyoruz. Grevler, protestolar, açıklamalar bunların hepsinde yani hak arama mücadelesinde, ekmek kavgasında kadınları ön saflarda görüyoruz elbet ama burada dikkat çekmemiz gerek önemli bir nokta olduğunu düşünüyorum. O da evet grevlerde, haftalarca süren protestolarda kadınlar kitlesel katılım gösterdiler ama bunların hiçbirinde spesifik olarak cinsiyete dayalı kadın sorununa ilişkin slogan atılmadı veya talepte bulunulmadı. Elbet kadın meselesini İran’da ve dünyadaki çoğu ülkede olduğu gibi kapitalizmin yarattığı yıkımla ele alıyoruz ve sınıfsal mücadelenin içinde özne olarak hayati bir faktör olduğunu savunuyoruz fakat kadınların hak ve özgürlük mücadelesi tüm bu protesto sürecinde çeşitli kesimler tarafından ‘örtünmeme özgürlüğü öncelik değil’ cümlesiyle yorumlandı. Eylemlerde kadınları ekonomik zorluklar nedeniyle sokaklarda gördük evet, ama esasında İran rejiminin kadınlara özel ilk günden bu yana uyguladığı cinsiyete dayalı katbekat baskıya karşı örgütlü bir söz ve pratik göremedik. İç içe geçmiş bir mücadele sürecinin örülmesine henüz erişemedik çünkü mücadele sürecinde bile cinsiyete dayalı spesifik sorunlar ikincil plana atılıyor. Bunun için örgütlülük çok zayıf kalıyor. Hatta eylemlerde birçok cinsiyetçi sloganın atıldığına da şahit olduk.

ZORUNLU ÖRTÜNMEYE KARŞI MÜCADELENİN AĞIR BEDELLERİ

Ama kadınların bu süreçte elbette ki bilinçlenme ve mücadele yöntemleri gelişti. Özellikle yeni kuşak çok bilinçli ve korkusuz. Dışarıda başörtüsüz gezerek video çekmenin ne demek olduğunu anlamak İran’da yaşamayanlar için gerçekten zor. İran rejimi bu konuda ilk süreçten bu yana çok katı ve sert. Hatta zorunlu örtünme artık birçok kesim tarafından ‘İran rejiminin emniyet subabı’ diye kabul ediyor. Bunun için en ufak oluşumlar bile dağıtılıyor. Kadınlar sadece başörtüsüz gezdikleri için uzun yıllar hapis cezasına çarptırılıyorlar. Bunun için farklı mücadele alanlarında olduğu gibi örgütlü bir yapının kurulması gerçekten güç.

İRAN’DAN TÜRKİYE’YE, AFGANİSTAN’DAN ABD’YE...

İran’da kadın hareketi gelişiyor ve gelişirken dünyada elbette önemli olaylar yaşanıyor. Yıllar önce Türkiye’ye geldiğimde kadın hareketinin içinde aktif olan arkadaşlarım ‘Türkiye’nin yapısı çok seküler bunun için çok yapısal gerileme olmaz’ demişti. Şimdi bunu söylememin nedeni günümüzde Türkiye’de kadınların haklarına karşı yapılan saldırı, artan İslami kökenci dayatmalar, Afganistan’da tekrar karanlık bir dönemin başlaması, Arjantin’de, Polonya’da ve ABD’de kadınlara yönelik yaşanan hak gaspları çok iç içe ve birbirinden çok etkileniyor. Bunun için İran’da gelişecek olan herhangi bir ilerici hareket diğer ülkelerdeki kadın hareketlerine etkileyecek. ABD’de onaylanan kürtaj yasağının dünyayı nasıl etkileyeceğini düşünün. Emperyalist bir ülkenin yıllar evvelki ilkel düşünceye gerilemesi hepimiz için bir gösterge ve bu tüm dünyadaki kadınları etkileyecek.  Hiçbirimiz birbirimizden bağımsız değiliz. Yurtlarımızda gerçekleşen ilerleme veya gerilme hepimizi önemli ölçüde etkiliyor. Onun için yan yana olmak hep çok önemli ve kritik.”

ÖNCEKİ HABER

2022 FIVB Milletler Ligi yarı final maçında İtalya Türkiye'yi 3-0 yendi

SONRAKİ HABER

GıdaMO İzmir Şube Başkanı Toprak: Artan süt fiyatları süte ulaşımı engelliyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa