18 Temmuz 2022 04:44

Biden Ortadoğu’dan ne umdu, ne buldu?

Biden’ın gezisi değişen şartların gölgesinde İsrail’le beraber Ortadoğu’yu yeniden dizayn etme politikasının devamı niteliğindeydi. Arap basınındaki yorumlar ise Biden'ın umduğunu bulamadığı yönünde.

Fotoğraf: Suudi Arabistan Krallığı

Paylaş

Dünya politikasının ve NATO’nun şekillenmesinde birinci derecede etkili olan ABD’nin Başkanı Joe Biden’ın Ortadoğu gezisi, bu emperyalist süper gücün bölgedeki çıkarları ve  stratejisinden bağımsız düşünülemez. ABD ile ilgili son yıllarda yapılan bütün analizlerde Ortadoğu’dan çekileceği ve temel stratejisini Çin denizi üzerinden Çin’le rekabet üzerine kuracağı ifade edildi. Ancak Ortadoğu, ABD’nin siyasetinde hâlâ önemli coğrafyalardan biri olmaya devam ediyor. Bu yönüyle Biden’ın gezisi değişen şartların gölgesinde İsrail’le beraber Ortadoğu’yu yeniden dizayn etme politikasının devamı niteliğinde görülmeli. Bu politikanın hayata geçmesinde başarılı olunup olmamasından bağımsız olarak, belirgin hedefleri; Rusya’ya uygulanan ekonomik yaptırımlar nedeniyle ortaya çıkan petrol ve gaz ihtiyacının telafi edilmesi için Körfez ülkelerini ve özellikle Suudi Arabistan’ı petrol üretimlerini artırmaya ikna etmek, İran’a karşı bir Arap NATO’sunu tesis etmek ve nükleer silah sahibi olmasını engellemek, Filistin davasının tasfiyesi için yeni adımlar atmak ve Yemen savaşında olduğu gibi Suudi Arabistan’ın ve bölge ülkelerinin ABD stratejisi bakımından uyumlu ve öncelikli olmayan siyasetlerine çeki düzen vermek olarak özetlenebilir.

Biden’ın gezisine belirttiğimiz sebepler nedeniyle atfettiği önemden dolayı haberleri ve analizleri hep manşetten veren Arap basınının konuyla ilgili değerlendirmelerine geçebiliriz.

1. BIDEN-BİN SELMAN GÖRÜŞMESİ

Önce ziyaretin en önemli durağı olan Suudi Krallığı’ndaki görüşme krizinden başlayalım. Suudi Arabistan’ın İstanbul konsolosluğunda öldürülen Gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayetinden ABD’nin Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ı sorumlu tutması nedeniyle önce Biden’ın Veliaht Prensle görüşmeyeceği açıklanmıştı. Riyad merkezli Al Arab gazetesi, “Biden, Muhammed bin Selman ile görüşerek ilk tabusunu yıktı” başlıklı manşet haberinde Biden’ın Veliaht Prensle doğrudan görüşerek destekçilerine verdiği söze uymadığını belirtildi. Gazete görüşmeyle ilgili olarak; “ABD başkanı gerçekçiliği seçti ve bin Salman ile iş birliğinin her türlü anlaşmanın kapısı olduğunu çok iyi bilerek, Suudi Veliaht Prensinin varlığını bir oldubitti olarak ele almamaya karar verdi” ifadelerine yer verildi.

Suudi yönetimi, aynı gazete vasıtasıyla ziyaret öncesi mesaj göndermeyi de ihmal etmedi. “Biden’ın Ortadoğu ziyareti Amerikan gücündeki zayıflık işaretlerini pekiştiriyor” başlıklı analizinde “Şimdiye kadar hiçbir şey ABD Başkanı Joe Biden’ın Ortadoğu gezisinin çok şey başarabileceğini göstermiyor. Aksine, yalnızca müttefikler ve düşmanlar arasında Amerika’nın gücünün ve etkisinin azalmaya devam ettiğine dair algıları doğrulamada başarılı olabilir” değerlendirmesine yer verdi.

2. BIDEN’IN PETROLLE İLGİLİ TALEBİ

Biden’ın bu gezideki en öncelikli amaçlarından biri, Rusya’ya uygulanan ekonomik yaptırımlar nedeniyle ortaya çıkan petrol ve gaz ihtiyacının telafi edilmesi için Körfez ülkelerini ve özellikle Suudi Arabistan’ı petrol üretimlerini artırmaya ikna etmekti. Lakin al Araby al Cedid gazetesinin haber analizinde bunda pek de başarılı olamadığı ileri sürüldü. Biden-bin Selman görüşmesinden sonra yapılan açıklamada “ABD ve Suudi Arabistan; Joe Biden’ın Krallık ziyareti sırasında küresel enerji piyasalarının istikrarına yönelik taahhütlerini yenilediler” denildi ve petrol üretimi artışıyla ilgili net bir ifade olmadığı gibi her tarafa çekilebilecek bir tabir kullanıldı. ABD Başkanının, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali sonrasında fiyatların yükselmesi nedeniyle kilit bir öncelik olan Suudi Arabistan’dan petrol üretimine yönelik herhangi bir yeni taahhüt almadığı vurgulandı.

3. ORTADOĞU NATO’SU, İRAN NÜKLEER DOSYASI VE YEMEN

Arap basını bu geziyi “Ortadoğu NATO’sunu adım adım inşa etmenin” bir parçası olarak değerlendirmişti. Lakin yapılan basın toplantısında Biden’ın, bu noktada da somut bir ilerleme sağladığına dair bir emare yok. BAE’nin sesi konumundaki al Halic gazetesinin başyazısında yer alan “Biden, Arap Körfezi devletlerinin inandıkları ve uğruna çalıştıkları şeylerden vazgeçmeyeceklerini, yani ortak çıkarlar ve iş birliğine dayalı ilişkiler kurmaya çalışan bu dünyanın bir parçası olduklarını anlamalı” cümlesinde kullanılan dil, Biden’ın her istediğini kolayca alamayacağı intibaını yaratıyor.

Al Araby al Cedid gazetesinin haberine göre yapılan açıklamada ABD ve Suudi Arabistan’ın İran’ın “Nükleer silah edinmesini” engellemenin önemi üzerinde anlaştığı aktarıldı. Açıklamada, Biden’ın ülkesinin Suudi Arabistan Krallığı’nın güvenliğini destekleme, topraklarını savunma ve Krallığın halkını ve topraklarını dış tehditlere karşı savunmak için gerekli tüm yetenekleri elde etmeyi kolaylaştırma konusunda güçlü ve kalıcı taahhüdünü teyit ettiği belirtildi. İki taraf ayrıca, İran’ın ülkelerin iç işlerine karışmasını önleme gereği ve silahlı grupları aracılığıyla teröre verdiği desteği ve bölgenin güvenlik ve istikrarını bozmaya yönelik çabaları ifadelerini kullandı. Benzer bir yaklaşımla Yemen savaşı için “Biden, Suudi Arabistan’ın Yemen’de yıllarca süren savaşı durma noktasına getiren BM aracılığındaki ateşkesi ‘Genişletme ve güçlendirme’ için çalışma sözü verdiğini de söyledi. Krallık ayrıca Yemen’e 1 milyar dolardan fazla yeni kalkınma yardımı sağlayacak” ifadelerine yer verildi.

4. BIDEN’A KARŞI PUTİN’İN İRAN ZİYARETİ

Biden’ın Ortadoğu turuna karşılık Rusya Devlet Başkanı Putin, önümüzdeki hafta Tahran’ı ziyaret edecek. Eski Irak Büyükelçisi Cevad el Handavi, ABD Başkanının bölgeye yaptığı ziyaretle aynı zamana denk gelen Başkan Putin’in İran’a planlanmış ziyaretine dikkat çekti. Handavi, “Tıpkı Başkan Biden’ın İsrail’e inmesi gibi, Başkan Putin İran’a inecek. Başkan Putin’in ziyareti aynı zamanda ABD yönetimine, İsrail’e ve bölge ülkelerine Rusya’nın bölgedeki rolünü ve etkisini hatırlatması için bir mesajdır” dedi

5. FİLİSTİN: VAAT BİLE YOK

Beklendiği üzere Biden’ın ziyaretinde Filistin davası ve onun çözümüyle ilgili herhangi bir vaat bile yer almadı. Al Kuds al Arabi gazetesinden geziyi takip eden  Said Abu Mualla ve Eşref al Hur, Filistin Devlet Başkanlığı açıklamasının Biden’ın Amerikan siyasi vaatleri ve Filistinlilere ve barış sürecine yönelik herhangi bir siyasi ufkun yokluğunda yayımlandığına dikkat çekerek “Gözlemcilere göre, Filistin Devlet Başkanının talepleri ile Biden’ın vaatleri arasındaki uçurum, Abbas’ın ‘74 yıl sonra işgalin sona ermesinin zamanı  mı?​’ diye sormasıyla ortaya çıktı” ifadelerine yer verdiler.


BİZ VE BIDEN

al Halic
Başyazı

Körfez devletlerinin, diğer Arap ülkeleriyle birlikte, ABD ile en iyi ilişkileri, ancak ortak ve karşılıklı çıkarlar, bölgede ve dünyada güvenlik ve barış kaygısı nedeniyle istediklerine şüphe yoktur. Bu nedenle Amerikan başkanını kabul etmekte ve Cidde toplantılarının iş birliği ve anlayış için geniş bir ufuk açacağı umulmaktadır. Ancak Biden, Arap Körfezi devletlerinin inandıkları ve uğruna çalıştıkları şeylerden vazgeçmeyeceklerini, yani ortak çıkarlar ve iş birliğine dayalı ilişkiler kurmaya çalışan bu dünyanın bir parçası olduklarını anlamalı.

Amerikalı yetkilinin, ülkesinin Arap ülkeleriyle, özellikle Körfez ülkeleriyle ilişkilerinde fark etmesi ve dikkate alması gereken yerleşik hale gelmiş gerçekler var:

*Birincisi, çatışma: Çok taraflılığa dayalı yeni bir dünya düzeni oluşturma süreci mevcut ve bunun tek aktörü ABD olmayacak. Körfez ülkeleri, bu sistemi oluşturma mücadelesine seyirci kalamazlar ve bu çatışmanın merkezinde yer alırlar. Konum, zenginlik ve yeteneklere sahip olduklarından kenarda kalmayı veya bu çatışmanın kurbanlarından biri olmayı kabul etmeyecekleri bir noktadadırlar.

*İkincisi, Ukrayna-Rus savaşı: Arap ülkeleri tarafsız bir duruş sergilediler çünkü müzakereleri daha fazla savaş ve felaketten kaçınmanın en güvenli yolu olarak görüyorlar.

*Üçüncüsü, petrol ve gaz savaşı ve yaptırımlar: Körfez’de petrol ve gaz üreten ülkeler, Petrol piyasasını istikrara kavuşturmak ve yükselişi önlemek için OPEC Plus’ın kararlarına ve ithalatçı ülkelerle yapılan sözleşmelere bağlı kalmaktadır. Rusya ile her iki tarafın da ilgilendiği stratejik, ekonomik, kalkınma ve teknik bir ortaklığa bağlı olduğu için yaptırımlara katılmamakta ve buna derhal bir son verilmesini gerektiren bir çatışma olarak değerlendirmektedir.

*Dördüncüsü, Ortadoğu’da Barış: Arap ülkeleri her zaman doğruluk ve adalet ilkelerine dayalı barış çağrısında bulunmuş ve uluslararası meşruiyet kararları doğrultusunda ve buna inandığı için 2002 yılında Beyrut’taki Arap zirvesinde “barış için toprak” ilkesine dayalı bir barış girişimi sunmuşlardır. Bu nedenle, Amerikan Başkanı İsrail’in güvenliğinin Arapların ve Filistinlilerin güvenliği pahasına olmaması gerektiğini anlamalıdır.

Beşincisi, İran’la nükleer müzakerelerin ortasında, Körfez ülkelerinin bunda bir rolü olmalıdır, çünkü İran’ın nükleer programı dikkate alınması gereken bir endişedir.


BIDEN FİLİSTİNLİLERİN HAKLARINI GÖRMEZDEN GELİYOR VE YAPTIĞI YARDIMDAN MEMNUN!

Said Abu MUALLA
Eşref al HUR
al Kuds al Arabi

ABD Başkanı Joe Biden, cuma günü Filistin’in Beytüllahim kentinde yaklaşık iki saat geçirdi. Doğuş Kilisesi’ni ziyarete gitmeden önce Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ile yarım saat görüştü.

Abbas’la yapılan zirve bir basın toplantısıyla sona erdi, ancak iki başkan arasında “Ortadoğu’daki çatışmayı sona erdirmenin en iyi yolu iki devletli çözümdür” anlaşmasına rağmen, siyasi pozisyonlardaki farklılıklar nedeniyle ortak bir açıklama yapılmadı.

Filistin Devlet Başkanlığı açıklaması, Biden’ın Amerikan siyasi vaatleri ve Filistinlilere ve barış sürecine yönelik herhangi bir siyasi ufkun yokluğunda yayımlandı. ABD Başkanı, işgal altındaki Doğu Kudüs’teki al Mutala Hastanesini (Augusta Victoria) ziyareti sırasında bir avuç dolar (100 milyon dolar) yardım sağlandığını duyurarak bunu telafi etmeye çalıştı. “Bugün Amerika Birleşik Devletleri’nin bu hastaneleri desteklemek için ek 100 milyon dolar taahhüt ettiğini duyurmaktan memnuniyet duyuyorum. Bu, birkaç yıllık bir taahhüttür ve bu yardımın diğer ülkelerden katkılar sağlamasını umuyoruz” dedi. “Burada yaptığınız tüm harika çalışmalara ilk kez tanık oldum, bu hastaneler Filistin sağlık sisteminin bel kemiğidir” diye ekledi.

Ayrıca Filistin Yönetimine daha fazla Amerikan yardımı sağlanacağını duyurdu. Bunu garanti edecek formüller veya mekanizmalar belirtmeden Washington’un iki devletli çözüme bağlılığını teyit etti. Ayrıca Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım ve Çalışma Ajansına (UNRWA) 200 milyon dolar ödeme sözü verdi.

Gözlemcilere göre, Filistin Devlet Başkanının talepleri ile Biden’ın vaatleri arasındaki uçurum, Abbas’ın “74 yıl sonra işgalin sona ermesinin zamanı gelmedi mi?​” diye sormasıyla ortaya çıktı. Biden’a uluslararası meşruiyet ve iki devletli çözüm temelinde vizyonunu temin ettiğini ve “Bölgede barışın anahtarının Filistin devletini tanımak ve Filistin halkının meşru haklarını elde etmesini sağlamak” olduğunu kaydetti. Abbas, “Cesaretli bir barışı sağlamak için İsrail’e elimi uzatıyorum ve Oslo Anlaşmalarından bu yana yapmaya devam ettiğimiz şey bu. 1967 sınırlarına dayalı iki devletli bir çözüm fırsatı ancak bugün elde edilebilir ve gelecekte ne olacağını bilemeyiz.”

Kurtuluş Örgütü Merkez ve Yürütme Komiteleri Üyesi Azzam Al-Ahmad tarafından yapılan basın açıklamalarına göre Filistin yönetimi, Eski Başkan Donald Trump’ın ayrılmasından sonra hiçbir vaadi yerine getirmemesine şaşırmadı. “Ekonomik yardım kırıntılarıyla ilgilenmiyoruz. Bizim için önemli olan Amerikan Başkanının konuşmasında eksik olan siyasi yön” dedi. Biden’ın konuşmasında bahsettiği tek olumlu şey, Ürdün’ün kutsal mekanların vesayeti konusunu kabul etmesi ve bununla ilgili durumun devam etmesidir” ifadelerini kullandı.


BAŞKAN PUTİN TAHRAN’DAN SONRA ŞAM’I ZİYARET EDECEK Mİ?

Dr. Cevad el HANDAVİ
Rai al Youm

Başkan Biden’ın 13 Temmuz’da başlayan bölge (İsrail ve Suudi Arabistan) ziyaretine, analize ve sonuca değer üç olay eşlik etti. Birincisi Seyit Hasan Nasrallah’ın 14 Temmuz tarihli konuşması, ikincisi Başkan Putin’in önümüzdeki hafta İran’a yapacağı ziyaret ve üçüncüsü Krallığın Prens Muhammed bin Selman tarafından al Kazimi’ye yaptığı davete cevaben Irak’ın Cidde toplantısına katılması.

Seyit Hasan Nasrallah, konuşmasının zamanlamasını ve içeriğini dikkatle seçerek Biden’ın İsrail ziyaretiyle aynı zamana denk getirdi. Ayrıca konuşmanın içeriğini, Amerika ve İsrail’in normalleşme ve hegemonya konusundaki çabalarına, İsrail’de ve bölgede gaz çıkarma çalışmalarına ve yatırımlarına bir yanıt olarak yaptı.

Sayın Nasrallah’ın konuşması sadece Lübnan’daki direnişi değil, bölgedeki direniş eksenini temsil ediyordu. Başkan Biden’ın bölgeyi ziyareti esnasında, bölgedeki ve Lübnan’daki direnişin sesini, Lübnan’ın petrol, gaz ve diğer tabii  kaynaklarına ilişkin haklarını duyurmak istedi. Nasrallah’ın  konuşması, İsrail’e veya normalleşmiş Arap ülkelerine değil, daha ziyade Amerika’ya ve İsrail’in çıkarlarının sponsoru olan eksenin liderleri oldukları için başkanları Biden’e yönelikti.

İkinci olay, ABD Başkanının bölgeye yaptığı ziyaretle aynı zamana denk gelen Başkan Putin’in İran’a planlanmış ziyaretidir. Tıpkı Başkan Biden’ın İsrail’e (bölgedeki Batı siyonist ekseninin başkenti) inmesi gibi, Başkan Putin İran’a (bölgedeki direniş ekseninin başkenti) inecek. Biden’in İsrail’den sonra Suudi Arabistan’ı ziyaret etmesi gibi, belki Başkan Putin de İran’dan sonra Şam’ı ziyaret edecek… bilemiyoruz.

Başkan Putin’in ziyareti aynı zamanda ABD yönetimine, İsrail’e ve bölge ülkelerine Rusya’nın bölgedeki rolünü ve etkisini hatırlatması için bir mesajdır. Başkan Putin’in İran’a beklenen ziyareti İsrail’i pek memnun etmeyen bir olaydır ve Başkan Putin bölge gezisini Şam ziyareti ile tamamlarsa İsrail’in öfkesi daha da artacaktır. Nasrallah’ın konuşması ve Devlet Başkanı Putin’in İran ziyareti, Biden’ın bölge ziyaretinin arzu edilen hedeflerine yanıt vermede direniş ekseninin mensupları arasında bir koordinasyon olduğu izlenimini bırakan iki olaydır.

Üçüncü olay, Irak’ın, Cidde toplantısına katılanlar için cumhurbaşkanlığı düzeyinde temsil gerektirmesine rağmen  Başbakanın şahsında katılımıdır. Irak’ın Suudi Arabistan Krallığı’ndaki Cidde zirvesine katılacak tüm ülkelerle olumlu ilişkileri göz önüne alındığında, Irak’ın katılımı neredeyse kaçınılmaz.

ÖNCEKİ HABER

Rusya: NATO ülkeleri tarafından Ukrayna’ya gönderilen füze ve roket sistemini vurduk

SONRAKİ HABER

Nazmi Arıkan cinayetinin şüphelisi Tokatspor Kulübü Başkanı Ufuk Akçekaya tutuklandı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa