18 Temmuz 2022 04:27

Neşe Plastik’te işçi sayısı azalıyor iş yükü artıyor

Petrol-İş’in örgütlü olduğu Neşe Plastik’te küçülme gerekçesiyle patron işçileri işten çıkmaya ‘teşvik ediyor.’ Ancak işçi atan patron kalan işçilerin iş yükünü artırıyor.

Fotoğraf: Neşe Plastik işçileri

Paylaş

Hilal TOK
İstanbul

30 günlük direnişin ardından yüzde 36’lık zam ile grevlerini bitiren Neşe Plastik işçileri fabrikada “gönüllü” çıkışların önünün açıldığını, 2 senedir 230 kişilik işçi sayısının 130’a düşmesine rağmen üretimde ise azalmanın olmadığını söyledi.

5 yıldır Neşe Plastik’te çalışan ve bir çocuk babası bir işçi, eşinin çalışmadığını, kirada yaşadıklarını belirterek, “Net ücretlerimiz son belirlenen asgari ücretin altında kaldı. Asgari ücret artacağı dönemde patron ücretleri yeniden artıracağı sözünü vermişti. Noter tasdikiyle bu sözü garanti altına aldık. Şimdi ücretlerimize yeni belirlenen asgari ücretin üzerinde bir zam yapması lazım. Eğer bunu yapmazsa yeniden direnişe geçeriz” dedi.

Bu maddeyi sözleşmeye koydurduklarını ifade eden işçi şunları söyledi: “Enflasyon yüksek. Özel sağlık sigortası istedik çünkü aylarca randevu alamıyoruz hastanelerden. 2 yılda bir sözleşme yapıyoruz biz. 30 gün sürdü grevimiz. Enflasyon artı brüt 1250 lirada anlaşıldı. Ama asgari ücret zamlanınca ona göre maaşımızda iyileştirme yapılacak diye bir madde koydurduk. Çünkü biliyorduk asgari ücrete zam gelecek, bizim ücretler aşağıda kalacak. Benim 30 gün direnerek aldığım zammı devlet temmuz ayında vermiş oldu yani. Mesai yapmadığımda ay sonunda çıplak ücretim 5 bin 150 liraya denk geliyor. Asgari ücretle aramızda 1000 lira fark vardı, şimdi onu tekrar değiştirmeli patron. Buna yanaşmayabilir ama biz kararlıyız, ücretlerimizin yükselmesi lazım.”

"BİZİM TATİL YAPMAYA HAKKIMIZ YOK MU?"

“Karın tokluğuna çalışıyoruz” diyen başka bir işçi de şöyle devam etti: “Kaliteli bir yaşamımız yok, sosyal hayatımız yok. Günü kurtarma derdindeyiz. Sosyal haklar, ikramiyeler benim günümü kurtarıyor. O da sendikalı olduğumuz için var. Ama yoksulluk sınırı 20 bin, yan haklarla bile ücretimiz bunun yarısından az. Zaten 3 ayda bir ikramiye alıyoruz, onu alana kadar geçinebilmek için borç yapıyoruz. O ikramiye geldiği gibi o borçlara gidiyor. Oysa ben çocuğumu yüzme kursuna götürmek, gezip yedirmek, bir şey istediğinde almak isterim. Kaliteli bir ayakkabı giysin çocuğum isterim, ama pazardan ayakkabı alıyoruz. Hafta sonu bir şeyler yapmak istiyoruz eşimle ama yapamıyoruz. Bizim kafa dinlemeye, tatil yapmaya hakkımız yok mu? Haftalık iznimizi evde geçiriyoruz, ya da yakındaki parka gidiyoruz. Otobüs fiyatları zaten belli. Bir tatil planım da yok anlayacağınız. Ben ailemle hiç tatil yapmadım. Çocuğum denize gitmek istiyor, günübirlik halk plajlarına götürüyoruz.”

İŞTEN ÇIKARMALARLA İŞÇİLER ÜZERİNDE İŞ YÜKÜ ARTTI

Fabrikada son iki yılda işçi sayısının neredeyse yarıya düştüğünü ama işlerin azalmadığını, işçilerin üzerindeki iş yükünün arttığını söyleyen işçi, “Bizim fabrikada iki yıl öncesine kadar 230 kişi çalışırdı. İki yıl içinde eriye eriye 130 kişiye düştü. Bugün de yazı yazdı patron küçültme kararı alıyorum diye. Çıkmak isteyen varsa bütün haklarını veriyorum çıkan çıksın dedi. Gönüllü çıkışların önünü açtı ama bu iki sene üretimde hiçbir azalma olmadı. Adam bize küçülmeye gidiyorum diyor ama yıllık izne çıkarmıyor işçiyi, ‘İşlerim çok. Ekimde çıkarsınız izne’ diyor. Kış sezonunda ne yapacağım ben, çocuğumu elinden tutup okula mı götüreceğim iznimde! Hem ‘İşim yok işçi çıkaracağım’ hem de ‘İş çok izin yapmayın’ diyorsun. Zaten iki kişinin işini bir kişi yapar durumda. Eleman azaltıp çalışma süresini 12 saate çıkarıp üç vardiyayı ikiye düşürme planı yapıyor patron” dedi.

"BENİM YEVMİYEM BİR TENEKE YAĞ ETMİYOR"

Asgari ücrete gelen ara zammın lütuf değil, hak olduğunu belirten işçi, “Enflasyon farkı diye bir şey var ama bunu yeni bir hakmış gibi gösteriyorlar. Eskiden daha iyiydi yaşam koşulları. Asgari ücretle babam üç çocuğuna baktı. Benim yevmiyem ise bir teneke yağ bile alamıyor. Anca kuru ekmek, domates yiyin diyorlar bu asgari ücretle. Vardiya çıkışı taksiye çıkan, kokoreç satmaya çıkan arkadaşlarımız var. Kredi borcu olan, ev taksiti ödeyen, üniversitede çocuk okutan arkadaşlarımız var. Onların gideri daha fazla. Devlet istediği kadar zam yapsın asgari ücrete. Önce enflasyonu, piyasayı kontrol altına alması lazım” dedi.

"BİRLİK OLURSAK HER ŞEYİ DEĞİŞTİRİRİZ"

“İşçiler olarak birlik olunca her şeyin üstesinden gelinebileceğine inanıyorum, yeter ki arada çatlaklar olmasın” diyen işçi 30 günlük direnişleri sürecinde en çok bunu öğrendiğini aktarıyor: “Biz sağdan soldan gelen laflara kulak asmayıp birlik olduğumuz için mücadelemiz sonuç verdi. Sonuçta bu dünya işçilerin sırtından dönüyor. Biz birlik olursak üstesinden gelemeyeceğimiz hiçbir şey yok. Bu hükümeti halk olarak değiştirme gücümüz bile var. Patronu da indirme gücümüz var.”

İşçilere zorluklar karşısında mücadele çağrısı yapan işçi, “Tabii ki geçinmek zor, dayanmak zor, kırılma anlarımız olacak, evimiz kira, borçlarımız oluyor ama inanın ki örneğini yaşadım; mücadeleye başladığımızda sabredersek, dayanırsak daha iyisini alacağız. ‘Aman daha kötü olacak, patron bizi işten atacak, fabrikayı kapatacak’ gibi düşünceler olabilir ama inanın ki patron daha çok korkuyor bizlerden. Bizim birkaç bin liramız giderken onun milyonları gider, o daha çok zarara girer, müşteri kaybeder. O yüzden sabredersek, bir olursak gerçekten kazanacağız bunun örneğini gördük. Sesimizi duyurarak, her yere giderek, tüm işçileri kapsayarak gücümüzü göstermeliyiz” dedi.

"PATRONUN İŞÇİDEN KORKMASI LAZIM"

Petrol-İş’in örgütlü olduğu Neşe Plastik’ten başka bir işçi de sendikalı olmanın önemini vurgulayarak daha önce sendikasız çalıştığı yılları hatırlayınca şu sözleri aktarıyor: “Ben yıllardır bedavaya çalışmışım resmen sendikadan önce. Sendikasız yerde düz bir maaş alırsın, patronun dediği olur, ya da devletten yalan enflasyonla alırsın maaşını. Ama sendikalı olduğunda arkanda bir güç olduğunu bilirsin. Biz kimyasalın içindeyiz, daha erken ölebiliriz. Sendika bize patronun zorunlu kıldığı ama yapmak zorunda olmadığımız şeyleri anlattı, haklarımızı öğretti. Tek olmadığımızı gösterdi. Sosyal haklarımızı kazandırdı. Bir sendika böyle olmalı tabii. Memnun olmadığım şeyler de var elbet. Enflasyon malum, yüksek. Neden 1300 lira yazdık taslağa mesela, neden daha yüksek yazamıyorum ben? Patronun kazandığını biliyorum, işyerinde temsilcilere bildirdiğimiz talep var, o taslağa işlemedi. Onu neye göre belirliyorlar bilmiyorum. Sendikamızın örgütlü olduğu başka başka fabrikalarda daha iyi sözleşmeler imzalandı biliyorum ama bizde neden böyle bilmiyorum. Önce taslak hazırlanırken patronun gözünün korkması lazım aslında…”

ÖNCEKİ HABER

Sistematik şiddet, önlemsizlik ve sonrasında gelen cinayet: ‘Ben ölünce gelirsiniz savcı bey’ demişti

SONRAKİ HABER

Asıl olarak sağlıktaki uygulamalar değişmeli

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa