Eren’in havuzu
Eren'in Atışkan Alçı işçisi olan babası ek işler yaptığı halde tatile bile gidemiyorlar. Tatile gidememişler ama tatili ayaklarına getirmenin bir yolunu bulmuşlar. Evin bahçesine havuz yapmışlar.
Fotoğraf: Kişisel arşiv
Latife KARTAL
Eskişehir
Yolu bir şekilde geçen herkesin hafızasında soğuğuyla yer edinmiş şehrimiz Eskişehir’de bir süredir kelimenin tam anlamıyla sıcak günler yaşanıyor. Yasaklar, protestolar derken 30 Haziran’dan beri de insanca yaşayacak bir ücret, sosyal haklar, işçi sağlığı ve güvenliği önlemleri talep eden Atışkan Alçı işçilerinin onurlu mücadelesi var gündemimizde. Evrensel gazetesi okurları Atışkan Alçı işçilerinin direnişinin detaylarını günbegün takip etmiştir zaten; işçiler kararlı, mücadeleden vazgeçmiyor. Grev çadırı coşkulu, moraller yüksek. Atışkan Alçı işçileri bayramı da grev çadırında geçirdi. Hak ettiklerini aldıkları o gerçek bayram günü için direnişteler. Ne de olsa “Alıştık biz çadıra, keyfimiz yerinde, şimdi patron düşünsün” diyorlar. Grev çadırı sık sık ziyaretçilerle doluyor. Şehrin emek ve demokrasi güçlerinin temsilcileri, işçilerin aileleri Atışkan Alçı işçilerini yalnız bırakmıyor.
Çadırın kadim ziyaretçilerinden biri de direnişteki babasını yalnız bırakmayan Eren. Eren sekizinci sınıfa geçti, dersleri fena değil, önümüzdeki yıl liseye geçiş sınavına girecek, biraz asılması lazım derslere. Eskişehir’de merkeze uzak bir mahallede yaşadıkları için hayvancılık yapabiliyorlar. Ailesinin yaklaşık 30 tane koyunu var. Okul tatildeyken koyunları gütme işi de Eren’de. Biraz yoruluyor, çok memnun değil bu işten ama evin en büyük ağabeyi o. Babasıyla, patronun henüz işçilerle de Kristal-İş’le de temasa geçmemesi üzerine sohbet ederken giriyor araya. “Bu patronda hiç empati yok, hiç hem de. Senin maaşını ona verelim de görsün bakalım bu parayla geçinebiliyor mu?” diyor babasına.
Direnişin en büyük destekçilerinden Eren, o da sonuna kadar gidilmesi gerektiğini düşünüyor. Çünkü bu maaşlarla yaşamak imkansız, dört kardeşler, diledikleri gibi yaşayamıyorlar. Babası sürekli ek işler yaptığı halde tatile bile gidemiyorlar. Tatile gidememişler ama tatili ayaklarına getirmenin bir yolunu bulmuşlar. Evin bahçesine havuz yapmışlar. Eren’in gözleri parlıyor havuzdan bahsederken. Nasıl yüzdüğünü anlatıyor. Fotoğraflarını, videolarını izletiyor herkese. Havuz kısıtlı imkanlarla yapılmış elbette. Biriken suyu haftalık değiştirdiklerini, çıkan suyu bahçeyi sulamada kullandıklarını anlatıyorlar. Önlemlerinden biri de çok fazla kişiye duyurmamak havuzu, “Yoksa taliplisi çok olur, bize kadar havuz” diyorlar, gülüşüyoruz.
Memleketin her noktasındaki emeğini satarak yaşamak zorunda olanların her biri gibi Atışkan Alçı işçileri de insan onuruna yaraşır bir yaşamın asgari şartlarına dahi ulaşamıyorlar. Dinlenme hakkının bile lüks hale geldiği koşullarda, birkaç ay sonra yüksek enflasyona ezilecek olsa bile en azından rahat bir nefes almalarını sağlayacak bir ücret artışı oysa sadece talepleri. Biraz da o yüzden şaşkınlar zaten. “Atla deve istemedik, çok sabrettik greve gelene kadar” diye başlıyorlar hep söze. Fabrikanın kurulduğu ilk yıllarda maaşları kadar olan primlerin bugün komik rakamlarda kaldığından, o günlerden bugüne fabrika kapasitesinin beş kat büyüdüğünden, patronun pastasının her gün biraz daha arttığından ama bu pastadan onlara düşen payın ise hep daha da küçüldüğünden bahsediyorlar. Taleplerinin ne kadar meşru olduğuna ikna etmeye çalışıyorlar bizi. Oysa biliyoruz atı da, deveyi de, tüm bir dünyayı da, insanca yaşamı da sonuna kadar hak ediyorlar zaten.
Artık kaybedecek hiçbir şeyleri yok Atışkan Alçı işçilerinin. Bıçak kemiği falan da geçeli hayli oluyor. Eren’in de tüm çocukların da en güzel su parklarında gönüllerince dinlenecekleri, hak ettiklerini yaşayacakları günlerin özlemi de büyüyor tüm işçilerin, emekçilerin yüreklerinde. Eskişehir’de, Kocaeli’de, Bursa’da, İzmir’de süren direnişler umut oluyor hepimiz için. Bizim bayramımız da gelecek elbet, bizim çocuklarımız da gönüllerince tatil yapacak.