Suruç Katliamı’nda hayatını kaybedenlerin yakınları: Biz 7 yıldır aynı kabusu yaşıyoruz
Suruç Katliamı’nın üzerinden tam 7 yıl geçti, ancak ne katliamın üstündeki sis perdesi kalktı, ne adalet sağlandı. Suruç aileleri, “Adaletin yerini bulmasını, faillerin yargılanmasını istiyoruz" dedi.
Fotoğraf: Metin Taşkıran/Evrensel
Eylem NAZLIER
İstanbul
20 Temmuz 2015 günü, Kobanê’deki çocuklara oyuncak ve yardım eşyası götürmek isteyen Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) üyelerinin, Amara Kültür Merkezi bahçesinde basın açıklaması yaptığı sırada IŞİD’in canlı bomba saldırısına uğradı. Abdurrahman Alagöz’ün patlattığı bomba ile 33 insan hayatını kaybetti, 150’den fazla insan da yaralandı. Katliamın ardından yaralılar, tanıklar, aileler ve avukatlar uzun soluklu adalet mücadelesi başlattı. 7 yıl süren davada bir arpa boyu yol alınamazken; istihbarat bilgisine rağmen katliama göz yuman polisler verilen para cezalarıyla ödüllendirildi. Suruç Katliamı ana davasında ise tüm suç tek tutuklu sanık Yakup Şahin’e yüklenerek gerçek sorumluları gizlemek için dava kapatıldı. Faillerin bulunmaması nedeniyle mahkemeye tepki gösteren 9 kişi hakkında ise, “tehdit ve hakaret” iddiasıyla soruşturma açıldı. Adalet mücadelesi yürüten aileler gözaltına alındı, tutuklandı. Suruç aileleri 7 yıldır yaşadıkları adalet mücadelesini Evrensel’e anlattı.
"ÇOCUKLARIN YARASINI SARMAK İSTİYORLARDI"
“Acımız ilk günkü gibi taze” diyor İsmet Şeker’in kızı Dilek Şeker ve sözlerine şöyle devam ediyor: “Benim babam inşaat işçisiydi. Orada bir hastane yapmak istiyordu. Burada biraz birikmiş parası vardı. ‘Kızım ben bir hastane yapacağım, oradaki çocuklar bundan faydalansın’ diyordu. Çünkü oğlunu kan kaybından orada kaybetmişti. Belki orayı da görmek istiyordu. Çok mutluydu. Babam çocuk bezleri, torununun oyuncaklarını, mahallede topladığı şekerleri hazırladı. O mutlulukla gidiyordu. O istekle gidiyordu. Biz o gece hiç uyuyamamıştık. 18-19 Temmuz hiç uyuyamadık. Onları böyle gülerek eğlenerek halay çekerek uğurladık. Kobanê’deki çocukların yarasını sarmak istiyorlardı. Hangisinin elinde silah, hangisinin elinde bomba vardı? Ellerinde yalnızca oyuncaklar vardı.”
"KATLİAMI YAPAN DEĞİL ADALET İSTEYEN BİZ YARGILANIYORUZ"
Katliam sonrasında adalet istedikleri için çeşitli baskılarla karşı karşıya kaldıklarını söyleyen Şeker, “Adalet istediğimiz için tutuklanıyoruz, gözaltına alınıyoruz. Ailelere soruşturmalar açılıyor. Bir yargılama var ama bu yargılama katliamı yapana değil adalet isteyen bizlere karşı. Katil var mı ortada? Hayır katil de yok. Davutoğlu, ‘Ben anlatırsam yer yerinden oynar’ diyor. Anlat, neden anlatmıyorsun? Bırak yer yerinden oynasın, bizim ciğerimiz yanıyor. 7 yıl geçti çıksın karşımıza konuşsun. Babamı kim öldürdü? 33’leri kim öldürdü? Ankara Katliamı’nı, Diyarbakır Katliamı’nı kim yaptı bunları açıklasın” diye konuştu.
"ADALETİN PEŞİNDEYİZ"
Sonuna kadar mücadele edeceğini ifade eden Şeker, “Sessiz kaldıkça, Suruç için adalet talep etmezsek başka katliamlar da devam edecek. Suruç için adalet, herkes için adalettir. Suruç aileleri olarak 7 yıldır adalet mücadelesi veriyoruz. Biliyoruz ki Suruç Katliamı aydınlatılırsa Ankara Katliamı, Diyarbakır Katliamı da aydınlatılmış olacak. Biz adaletin peşindeyiz. 7 yıl değil, 100 yıl da geçse ‘Suruç için adalet’ demekten asla vazgeçmeyeceğim” dedi.
"TÜRKİYE TARİHİNDE KARA BİR LEKE"
Katliamda yaşamını yitiren Cemil Yıldız’ın eşi Sultan Yıldız, “Biz 7 yıldır hep aynı güne uyanıyoruz, aynı kabusu bize her gün yaşatıyorlar” dedi ve sözlerine şöyle devam etti: “Mahkemeye suçluları getirmediler, sanık sandalyeleri boş duruyor. Bu katliamı yapanlar belli. Suruç, Türkiye tarihinde kara bir lekedir. Biz katilleri bulunana kadar asla ve asla peşini bırakmayacağız. Bu acı unutulacak bir acı değil.”
"BİZİM BİR DAĞIMIZ DEVRİLDİ"
Yıldız eşi Cemil Yıldız’ı anlatarak devam ediyor: “Cemil’i ben anlatmakla bitiremem. Oradaki katledilen herkes Cemil gibiydi. İki çocuğumuz var. Cemil’le 33 yıllık evliliğimde ben hiç bir zaman ondan kötü söz duymadım. Çok mükemmel bir insandı. 33 yıl onunla geçirdim keşke bir 33 yıl daha onunla geçirebilseydim. Kobanê’deki çocuklara oyuncak, ilaç, bir nebze iyilik götüreyim diye gitmek istedi. Bizim bir dağımız devrildi. Bizim bir yanımız gitti.” Dayanışmanın önemine de değinen Yıldız, “Bugün Kadıköy Halitağa’da onları anacağız. Herkesi oraya davet ediyorum. Birbirimize destek olmalıyız. El ele tutuşmalıyız. Yoksa biz bunun üstesinden gelemeyiz” dedi.
"BÜYÜMESİNE İZİN VERMEDİLER"
Katliamda hayatını kaybeden Evrim Deniz Erol’un ağabeyi Aran Erol, kardeşini anlatarak sözlerine başlıyor. “Ben cezaevindeydim. Telefonla aradığımda benimle konuştu. ‘Abi ben Suruç’a gideceğim, çocuklara oyuncak götüreceğim’ dedi. Bir şey demedim, kararına saygı duydum. Ama aileden gitme diyenler olmuş. 3 arkadaşıyla otostop çekerek çıkıp gitmişler. Duyarlıydı, araştırmayı seviyordu. ‘Yılmaz Güney gibi olmak istiyorum’ diyordu. Daha 18’indeydi. Hayattan onu kopardılar. Büyümesine izin vermediler.”
"KATİLLERİ YARGILAMAK YERİNE ACILI BİR ANNEYİ TUTUKLADILAR"
Erol, annesi Besra Erol’un kardeşinin cenaze töreninde yaptığı konuşmadan dolayı hâlâ tutuklu olduğunu hatırlatıyor. 70 yaşındaki anne Erol’un sayısız sağlık sorunlarına rağmen tahliye edilmediğine dikkat çeken Aran Erol, “Katilleri yargılamak yerine acı çeken bir anneyi, yaptığı konuşmayı şişirerek dosyaya koyup hapse atıyorlar. Bu intikamdan başka bir şey değil. Çünkü annem acılı bir anneyi oğlunu kaybetmiş bir anne. Böyle bir anneyi de söylediği bir sözden dolayı tutuklamazsın ama tutukladılar. 3 yıl 4 aydır cezaevinde. 2 buçuk yılı aşkın cezası var. Yani yaşlı olmasına rağmen hiçbir zaman umudunu yitirmedi. Umutlu. Bizim tek dileğimiz, tek arzumuz adaletin sağlanması. Suruç Katliamı’nın faillerinin ve arkasındaki kişilerin yargılanmasını istiyoruz” dedi.
"ADALETİN YERİNİ BULMASINI İSTİYORUZ"
Erol son olarak şunları söyledi:” Suruç çözülmüş olsaydı Ankara Katliamı yaşanmayacaktı. Bizim tek istediğimiz bir daha Sivas, Roboskî, Ankara, Diyarbakır, Suruç yaşanmasın, insanlar gencecik insanlar toprağa girmesin. Adaletin yerini bulmasını istiyoruz.”