19 Temmuz 2022 19:47

Danıştay'ın İstanbul Sözleşmesi kararı, iktidarın keyfiyetinin tescili

Av. Eylem SARIOĞLU
Kayseri Barosu Kadın Hakları Komisyonu Başkanı

Danıştay, İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararına ilişkin açılmış iptal davalarında ret kararı verdi. Kararda özetle, yetkide ve usulde paralellik ilkesine aykırılık bulunmadığını tespit ederek, “Meclis anlaşmayı onaylama kanunu çıkarabilir ancak her halükarda takdir cumhurbaşkanındadır, yetki gasbı yoktur” deniyor. Danıştay bu kararıyla Meclisin tamamen işlevsiz olduğunu, tüm yetkinin tem adamda olduğunu tescillemiş oldu. Sözleşmeye ihtiyaç olmadığı ima edilen kararda, iç hukukun yeterli olduğu, insan hakları eylem planı, ceza kanunundaki son değişiklikler, 6284 sayılı yasanın yeterli olmasına da değiniliyor.

KARARA KARŞI ÇIKAN ÜYELER: FESİH KARARI HUKUKA AYKIRI

Danıştay’ın iki üyesi bu karara katılmayarak karşı oy sunmuş. Esasa ilişkin olarak Anayasa'nın çeşitli maddelerine atıf yapan üyeler, devletin kadın erkek eşitliğini yaşama geçirme konusundaki yükümlülüğünü hatırlatıyor. Karşı oy gerekçesinde sözleşmede toplumsal cinsiyet eşitliğinin önemine vurgu yapılarak kadınların toplumsal cinsiyet eşitsizliğine dayalı şiddete karşı korunması gerekliliği ifade ediliyor ve bu bağlamda sözleşmeden çekilme kararının hukuken geçerli bir gerekçe içermediği vurgulanıyor. İdari faaliyetlerin temel ve ortak amacının kamu yararı olduğu belirtilerek idareye tanınan takdir yetkisinin kullanımının keyfilikten ziyade kamu yararı ve hizmet gereklerine uygun olması gerektiği söyleniyor. Sonuç olarak fesih kararına dayanak gösterilen Cumhurbaşkanlığının 9 numaralı kararnamesinin “Bunların hükümlerinin uygulanmasını durdurma ve bunları sona erdirme” ibaresi Anayasa'ya aykırı olduğu için, Anayasa Mahkemesine başvurulması gerektiği, başvurulmayacaksa ve mevcut hukuki düzenlemeler esas alınarak karar verilecekse de Cumhurbaşkanı kararının iptal edilmesi gerektiği belirtiliyor. 

İstanbul Sözleşmesi'nin şiddetin önlenmesi açısından iç hukuktaki düzenlemelerin yeterli olduğu söylenmesine rağmen pratikte bu yasaların yeterli olmadığı, uygulanmadığı, kadınların korunmadığı gerçeğini değiştirmiyor. Her geçen gün şiddetin ve eşitsizliğin derinleştiği ortamda yasalarda bazı düzenlemelerin yapılmasının kadınların hayatlarını iyileştirmediği, şiddeti sona erdirmediği ortada. Şiddetin ve eşitsizliğin önlenmesi için bütünlüklü politikalara ilişkin nasıl bir yol izlenmesi gerektiği açısından kararda atıf yapılan Anayasa, 6284 ve Ceza kanunundaki yasalar ve genelgeler bir çözüm ortaya koymuyor. Her platformda yasaların yeterli olmadığını, yasa yapmanın kadınları korumadığını ifade ettik. İktidarın eşitliğe inanmadığı bir noktada dururken eşitliği sağlayacak bir yol izlemeyeceğini biliyoruz. Nasıl yıllardır İstanbul Sözleşmesi'nin hükümlerini yerine getirmediyse bundan sonra da iç hukukta yer alan yasaları uygulamayacak.

Danıştay kararına karşı oyda usule ilişkin şu nokta dikkat çekiyor: Kararda milletlerarası anlaşmaların onaylanması ve feshini Cumhurbaşkanı’nın kararıyla olabileceğini ifade eden 9 no’lu kararnameye atıf yapılıyor, karşı oy veren üyeler ise bu kararnamenin kendisinin Anayasa’ya aykırı olduğunu ifade ediyor. Kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisinin kullanılamayacağının altı çiziliyor. Anayasa’da esasen uluslararası bir sözleşmenin ne şekilde yürürlüğe gireceği düzenlenmiş ancak yürürlükten ne şekilde kaldırılacağı düzenlenmemiştir. Kararda buna atıfla böylesi durumlarda yetkide ve usulde paralellik ilkesi gereğince bir işlem hangi usulle tesis edilmişse aynı şekilde kaldırılabileceği belirtiliyor. Dolayısıyla TBMM’nin uygun bulma kanunu uyarınca onaylanarak yürürlüğe giren bir uluslararası sözleşmenin feshinin de ancak bu yolla olabileceği vurgulanmış. Dolayısıyla esastan önce, fesih yönteminin kendisi hukuka aykırı bulunmuş. 

KADINLAR BU KARARA BOYUN EĞMEYECEK

Bu karar nihayetinde Meclis’in işlevsizliğini, tek adamın her alanda her şekilde istediği kararı keyfiyetle verme yetkisini hukuken tescillemiştir. Kadınlar, bu karara da bu kararı ortaya çıkaran siyasi iradeye de boyun eğmeyecektir. Gerek hukuki araçlarla, gerekse yaşamın her alanında mücadeleyle bu kararı mahkum edecek, yaşam hakkı başta olmak üzere bütün sosyal ve siyasal haklarını gasbettirmeyecektir. 

Bu karar bizlerin mücadelesini asla engelleyemeyecek ve kadınlar olarak İstanbul Sözleşmesi'ni savunmaktan ve gerçek eşitlik mücadelesinden vazgeçmeyeceğiz. 

EVRENSEL'İNMANŞETİ

İhyanın aslı

İhyanın aslı

Maraş depremlerinin ardından geçen iki yılda ne yiten on binlerce canın hesabı sorulabildi ne de kalanların bir derdine derman olundu. İki yıl sonra iktidar, ”Asrın İhyası” sloganıyla toplumu aldatmaya çalışıyor. Oysa asıl ihya ihaleler, inşaatlar, rezerv alan ilanları, teşvikler, vergi indirimleriyle, depremi gerekçe eden siyasi baskılarla geldi.

Teslim edilen konut sayısı ihtiyacın 3'te biri.

Deprem bölgesinde 'rezerv alan' kılıfıyla halkın evleri, arsaları gasbedildi.

Deprem işçiye yoksulluk, sermayeye 'fırsat' oldu.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Sezgin Tanrıkulu: "Depremin maliyetini en aza indirmek için her ay vergi veriyoruz. Nereye harcandığını bilmiyoruz"

Evrensel'i Takip Et