Umudu dürtelim umutsuzluğu yatıştıralım*
Liseli gençler olarak yan yana gelip birlikte olursak bize vadedilen umutsuz bekleyişi aşıp birliktelikten doğacak umutlu mücadeleyle esas kurtuluşumuzu sağlayabiliriz.
Görsel: Needpix
Zehra KEKEÇ
Çankaya/Ankara
Pandemi, ekonomik kriz, gitgide yozlaşan eğitim ve sınav sistemi, uluslararası çıkar anlaşmaları ve düzensiz göç sorunuyla geçen birkaç senenin ardından gençliğin birçok kesimi büyük bir buhranda. Özellikle de liseli gençler açısından bu karamsarlık, hayatlarının her alanına sirayet etmiş durumda. Lise gençliğinin gelecek kaygısıyla her geçen gün daha çok baş başa bırakıldığı, ne yiyeceğinden çok hangi parayla yemek yiyeceğini düşündüğü; okula giderken part time, yaz dönemindeyse tam zamanlı çalışmak zorunda kaldığı bir tablo var karşımızda. Tüm bu yaşananların karşısında ise çözüm olarak “2023’ü bekleyin”den başka söylem üretemeyen bir grup muhalefet partisi var.
KAFEDEN PARKA HER YERDE SEÇİM KONUŞULUYOR
Liseli arkadaşlarımızla günün stresini atmak, eğlenceli vakit geçirmek için bir kafeye oturduğumuzda her geçen gün zamlanan yiyecek içecekler karşılıyor bizi. Kaç çay içeceğimizi hesaplayıp ona göre sohbetimizin süresini planlıyoruz bir yere oturduğumuzda. Tabii kafa dağıtmak için geldiğimiz bu yerde de ekonomik kriz tartışması yakamızı bırakmıyor. Kafenin menüsüne baktıktan sonra gelen zamlardan en son ne zaman dışarıda rahatça zaman geçirdiğimize kadar birçok konuyu konuşuyoruz. Son dönemde her buluşmada olduğu gibi kafe sohbetimizde de konu bir şekilde seçime bağlanıyor. Ekonomik gidişatın seçimleri belirleyeceği söylense de “Bu ekonomiyi kim gelirse gelsin düzeltemez.”, “Bu seçimle olacak şey değil, köklü bir değişim lazım ki para bir avuç insanın elinde olmasın” cümleleri sık sık tekrarlanıyor.
Kafeden çıkıp parka giderken billboardlarda muhalefetin “Gençlere oyun konsolu vereceğiz” üzerinden çeşitlenen ekonomik vaatlerini görüyoruz. “Göçmenler gitsin” başlıklı imza stantları ve “Sabrın sonu selamet” nidaları peşimizi bırakmıyor. Düzensiz göç sorununun bir imzayla çözülmeyeceğini fakat muhalefetin de bu soruna elle tutulur bir cevap vermediğini söyleyen arkadaşlarımız “Beklemekten başka çaremiz yok, mecbur bekleyeceğiz. Belki çözülür” diyorlar. Adım attığımız her yerde, karşılaştığımız her sorunda “Siz bekleyin, biz çözeceğiz” diyen fakat somut çözümler sunamayan muhalefete inancımız park-kafe arasındaki yolda dahi azaldıkça azalıyor. Fakat gençliğin de, tekil örnekler de olsa, muhalefete ve şoven propagandalara inancı yok değil. Liseli gençlerin inançlarıysa “Bu iktidar gitsin de ne gelirse gelsin kötünün iyisidir” şeklinde olmaktan ileri gitmiyor. Zafer Partisi ve Deva Partisi gibi popüler partiler gençlerin kurtuluşu gördüğü partilerden. Göçmen sorununun temelini iktidarın yanlış politikalarına yoran fakat tek yolu göçmenleri göndermekte veya sözde kalkınma projelerinde bulan eğilimler de var. Gençliğin bir kısmının bu tür partilerin gençlik organlarına girip “En azından iktidara gelirlerse geleceğim iyi olur” sözlerini söylediği bir durum da mevcut.
Sohbetimize dahil olan liseli gençler, bu sistemin ne iktidar ne de altılı masayla çözülebileceğinin farkındalar fakat iktidarın baskı politikalarının karşısında nasıl mücadele edeceği konusunda çaresiz hissediyorlar kendilerini. Yine seçim hakkında konuştuğumuz arkadaşlarımızdan bazıları “Bunlar gitmezse yurt dışına çıkabilmek için her yolu denerim” ve “Muhalefet partileri iktidara gelirse gericilik bir nebze azalır belki, ülkede kalabilmemin bir sebebi olur en azından” cümleleriyle diğerlerinin hislerine tercüme oluyorlar. Yurt dışına çıkma isteği, iktidarın her geçen gün daha da yoğunlaştırdığı gerici-baskıcı politikalarıyla gün geçtikçe artıyor. “Can güvenliğimiz yok, bu yüzden tek çarem yurtdışına gitmek” diyen kadınlar ve LGBTİ’lerden, “Doktor olmayı düşünüyordum fakat burada kalsam ne olacak, işimi hakkıyla yapabilecek miyim bilmiyorum” diyen liselilere kadar…
Her geçen gün gelecek ve hayat kaygısı daha da artan liseli gençlik, çok da bir şeyin değişmeyeceğinin farkında da olmalarına rağmen, yine de umudunun büyük bir bölümünü 2023’e bağlamış durumda. Fakat biz birlikte olursak bize vadedilen umutsuz bekleyişi aşıp birliktelikten doğacak umutlu mücadeleyle esas kurtuluşumuzu sağlayabiliriz. Kafe ve park arasında, yolda yürürken, arkadaşlarımızla otururken kendimize ve arkadaşlarımıza bunu bir kez daha hatırlatmak gerekiyor. Çünkü bize beklememiz gerektiğini söyleyen muhalefete mücadeleyi öğretmesi gereken de biziz.
*Edip Cansever-Mendilimde Kan Sesleri