Saldırılar, mücadeleler ve kazanımlar: ODTÜ’nün bir yılı
ODTÜ öğrencilerinin birlikte mücadelesi, örgütlü olduğumuzda demokratik haklara dair kazanımlar elde edebildiğimizi gösteriyor.
Fotoğraf: Ayrıntılı Bilgi/Wikimedia Commons (CC BY-SA 4.0)
Feyza CEREN
Bilgesu KİPER
ODTÜ
ODTÜ’de her sene Devrim Stadyumu’nda gerçekleştirilen mezuniyet yürüyüşü ve diploma töreninin rektörlük tarafından iptal edildiği açıklandı. Mezuniyet töreni, ODTÜ bileşenleri için birlikte mücadele kültürünün bir parçası olduğu gibi, mezun olan öğrenciler açısından da geleceğe yönelik taleplerini, sisteme ve iktidara dair düşüncelerini, üniversite yönetimine dair tartışmalarını yansıttıkları bir alan olarak şekilleniyor. Devrim Stadyumu’nda gerçekleştirilecek mezuniyetin iptali, bu alanın öğrencilerden alınmasının hedeflendiğini gösteriyor. Geçtiğimiz haftalarda Hacettepe’de bölüm birincisi öğrencinin konuşmasına dekan müdahalesinin gerçekleşmesi, Boğaziçi Üniversitesinde de mezuniyetin yasaklanması ve öğrencilerin düzenlediği mezuniyete izin verilmemesinden de anlaşılan, bu müdahalelerin üniversitelerin genelinde yaşanmakta olduğudur.
Üniversite öğrencilerinin yaşamlarına yöneltilen müdahaleler, hem üniversitelerdeki atanmış rektörlerin eliyle hem de doğrudan iktidar tarafından gerçekleştiriliyor. ODTÜ öğrencilerinin mezuniyetlerinin “güvenlik” gerekçesiyle iptal edilmiş olması, sene içerisinde gösterdikleri tepkilerin polis baskısı ile sönümlendirilmeye çalışılması, baskı ve saldırı politikalarıyla gençliğin yaşamına gerçekleştirilen müdahalelerin örneklerini oluşturmakta. Üniversitenin yönetimi, tek adam yönetiminin üniversitedeki eli olan atanmış rektör tarafından gerçekleştirilmekteyken öğrencileri bu politikaların karşısında bütün demokratik haklarını her defasında bir araya gelerek kazanmaya çalışıyor.
KÜÇÜK TATLI SÜRPRİZLER!
ODTÜ öğrencilerinin, öğrenci olarak yaşam standartlarının oldukça düşmüş olduğunu görebiliyoruz. Bunun birbiriyle bağlantılı iki yönü var. Birincisi, öğrencilerin sosyal, kültürel ve akademik üretim ve tüketim alanlarının baskı altında olması. ODTÜ’de, diğer yerlerde olduğu gibi, öğrencilerin yaşamının parçası olan sosyal etkinliklerin önüne bürokratik veya maddi engeller konulmakta. Öte yandan, topluluk etkinliklerine yer verilmezken şirketlerin ve gerici grupların okulun olanaklarından yararlanmasının, kongre merkezi gibi alanları kullanmasının önü açılmakta. Akademik üretim, sermayedarların kar sağlayabildiği savaş sanayi gibi alanlarda desteklenirken, müfredatlar da bu ihtiyaca göre düzenlenmekte. Sermayedarların güncel ihtiyaçlarına uymayan alanlar sınırlandırılmakta.
Kendi yaşamına dair kararların alındığı mekanizmalara dahil edilmeyen ODTÜ öğrencileri için,kendilerini ilgilendiren kararların ilan edildiği rektörlük e-postaları, rektörlükten öğrencilere küçük, tatlı sürprizler niteliğinde. Öyle ki, ODTÜ öğrencileri açısından bu durum günlük yaşamın esprilerine dönüşmüş durumda.
Bu durumun ikinci yönüyse ekonomik koşullar. Ülkedeki ekonomik krizle birlikte, özellikle kira fiyatlarına gelen zamlar, kampüs içerisinde de yurtlara %70-%90 arasında zamların gelmesi, öğrencilerin barınma hakkını tehlikeye atmakta. Beslenme hakkı açısından da ODTÜ’lülerin durumu pek farklı değil. Kampüs içerisindeki en ucuz yemekler dahi öğrencilerin öğün atlamasına neden olacak düzeyde öğrenci bütçesine fazla gelmekte.
Enflasyonla birlikte gelen bu zamların karşısında üniversite öğrencileri ezilirken burslara zam gelmemesi, KYK kredisinin uçuk faizlerle geri istenmesi gençliğin geleceğinin ipotek altında olduğunun göstergeleri. Gençliğe bunları vadeden iktidar, büyük şirketlerin milyonlarca dolarlık vergi borçlarını ise tek kalemde silmekte. 2021 TÜİK verileri enflasyonun %36,08, ENAG verileri %114,87 olduğunu gösterirken, aynı sene Sabancı Holding 12 milyar TL net kar elde etmiş gözükmekte.
İktidarın üniversite öğrencileri için yarattığı bu yaşam, biat eden bir gençlik oluşturup sermaye sınıfına hizmeti artırmayı hedeflemekte. Bu nedenle öğrencilerin eğitim, sağlık, barınma, beslenme gibi alanlarda haklarının iyileştirilmesi talebiyle yan yana gelmesi iktidarın ve rektörlüğün saldırılarıyla karşılaşmakta. Demokratik hak ve özgürlüklere yönelik baskı ve sindirme politikaları artırılmakta. Gençliğin yaşamının her alanı da bu cenderenin içerisine girmekte.
ODTÜ’DE BİR YIL: HÜKÜMET İSTİFADAN MEZUNİYET İPTALİNE
ODTÜ öğrencileri, bu cenderenin içine sokulmak istenen yaşamlarını savunmak için geçtiğimiz sene boyunca farklı biçimlerde tepkiler de geliştirdi. ODTÜ’de geçtiğimiz aralık ayında, dolar kurundaki yükseliş ve krizin artan etkileriyle beraber öğrencilerin günlük temel ihtiyaçlarını dahi karşılamakta zorlanması nedeniyle gerçekleştirilen “hükümet istifa” eylemleri, yüzlerce ODTÜ öğrencisi tarafından örgütlendi. Öğrencilerin beslenme hakkı için mücadele ettiği bir örnek ise yemekhanedeki sorunlara yönelik gerçekleştirilen imza kampanyasıydı. 5000’den fazla imza öğrenciler tarafından sınıflarda, yurtlarda toplandı ve bu imzalar yüzlerce öğrencinin katıldığı bir eylemle rektörlüğe verildi. Bu eylemden sonra menüden çıkarılmış bir öğün olan çorba yeniden eklendi, porsiyonlar artırıldı. Şenliğin ikinci gününde gerçekleştirilen Devrim Yürüyüşü de ekonomik krizden göçmen sorununa, iktidarın politikalarına tepki göstermesiyle ve başka bir ekonomik-siyasal sistemi ve yönetimi talep etmesiyle öne çıktı. Talepler, yurtlardan bölümlereher alanda hazırlanan pankartlarla binlerce öğrenci tarafından haykırıldı. ODTÜ Onur Yürüyüşü, 1 Mayıs ODTÜ Öğrencileri Korteji, nitelikli beslenme hakkı için yapılan daha nice eylemlilikler… Yaşam koşullarının oldukça kötüleştiği bu sene ODTÜ öğrencileri açısından kitlesel mücadelelerin gerçekleştiği bir seneydi.
Temel hak ve talepleri kazanmak üzere, her temel sorun, kendine özgü ayrı bir eylemlilik süreciyle örgütlendi. Geride bıraktığımız son ayda yurtlara gelen zamlar, yemekhane talepleri, kampüs içerisindeki CİTÖB’ün aktifleştirilmesi, açığa alınan akademisyenlerin işlerine geri dönmeleri gibi farklı konularda çeşitli kampanyalar düzenlendi. Yaz dönemi başladı ancak yurt zamları, mezuniyetin iptali, yaz okulunda yeterli sayıda dersin açılmaması gibi konular öğrencilerin mücadele konularını oluşturan güncel meseleler olarak karşımıza çıkmakta.
ODTÜ ÖĞRENCİLERİNİN MÜCADELESİ NE GÖSTERİYOR?
ODTÜ öğrencilerinin birlikte mücadelesi, örgütlü olduğumuzda demokratik haklara dair kazanımlar elde edebildiğimizi gösteriyor. Bugün yaşadığımız koşullar, yemekhanedeki çorba için de eğitim sürecimize ilişkin talepler için de mücadele etmemizin önemini gösteriyor. Kazanımlarımızın her biri, bir sonrakinin önünü açıyor. Taleplerimizin gerçekleşmesi, yaşadığımız koşulları nasıl değiştirebileceğimizi kavrayabileceğimiz yeni deneyimleri oluşturuyor. Örneğin ODTÜ öğrencilerinin resmi mezuniyeti nasıl geri alabileceğine ilişkin tartışmaları, 2019 ODTÜ Şenlik Protestolarının hangi yöntemlerle örgütlendiğinin, şenliğin nasıl kazanıldığının geniş öğrenci kesimlerince yeniden değerlendirilmesine neden oluyor. Bölümlere özgü talepler tartışılırken, dayanışma ve birlikte mücadele amacıyla kurulan bölüm gruplarının, fiili öğrenci temsilciliklerinin deneyimlerinden faydalanılıyor. Birlikte mücadele hattını nasıl örgütleyebileceğimize dair deneyimlerimiz artıkça, yalnızca elimizden alınanlar için değil, daha ileri kazanımlar için de mücadele edebileceğimiz koşullar oluşuyor. Bugün içerisinde yaşadığımız koşulları değiştirmek üzere hareket etmek, küçük veya büyük demeden demokratik haklarımız için mücadele etmekten geçiyor. Geleceği planlarken bugünü yaşamayı kaçırmaktansa, bugünümüzü geleceği örgütleyerek, bugünden değiştirerek yaşamak gerekiyor. Çünkü haklarımız, özgürlüklerimiz, geleceğe ilişkin taleplerimiz ancak bugünden başlayan bir inşa süreciyle elde edilebilir.
Karşısında birleştiğimiz yurt zamları, yemekhane sorunu, mezuniyetin iptali, ülkenin her tarafında karşılaştığımız baskılar, müzik-konser yasakları nedenlerini takip ettiğimizde aynı kaynağa ulaşan sorunlar. İçerisinde yaşadığımız ekonomik sistem, kazanımlarımızı geçici kılan, bizden aldıklarını sermayedarlara veren karakterde. Tek adam yönetimi de bu sisteme hizmet etmekte. Yönelttiği saldırılar, kaynağını buradan almakta. Mücadelemizin oku bu kaynağa doğrulmadığı ölçüde, kazanımlarımız birbiriyle birleşmeyen, birbirinden ayrı kazanımlar halini almakta. Örneğin pandemi döneminde kalınmayan yurtlarda ücret ödenmesi kararını hep birlikte geri çektiren ODTÜ öğrencileri, bugün fahiş düzeylerde yurt zammıyla karşı karşıya. Şenliğini geri kazanmış öğrenciler, şimdi mezuniyetini geri kazanmaya çalışıyor. Çorba kazanılıyor, ancak yemekhaneye zam gelmeye devam ediyor. Öyleyse kazanımlarımızın kalıcı olabilmesi için, acil taleplerimiz etrafındaki mücadelelerimizi, demokratik haklarımızın tümünü kazanmayıhedefleyen bir mücadelenin parçası haline getirmenin ve böylece kazanımlarımızı biriktirerek daha ileri mücadelelerin dayanağı haline getirmenin yollarını aramalıyız. Haklarımıza yöneltilen topyekûn saldırıların karşısında, sorunlarına kaynağına yöneltilen istikrarlı bir mücadelede birleşmeliyiz.
Kapitalist sistem ve onun yönetimine karşı bir mücadele bir yandan onun elimizden aldıklarını geri kazanmak ve daha fazlası için taleplerimiz etrafında bir araya gelmek, diğer yandan hayatımızın kontrolünü ellerimize almayı hedefleyen düzenli ve istikrarlı bir örgütlenmeyi de gerekli kılıyor. Üniversite öğrencilerinin bugünü de yarını da kapitalistlerin, tek adam yönetiminin ipoteği altında. Ancak borçlu olanlar bizler değiliz. Her yanımızı kuşatan politik, sosyal, ekonomik baskıların sorumlularının bizlere borçları var. Yaşamlarımızdan çalınanları geri almanın, üzerine yepyeni bir geleceği örgütlemenin en gerçekçi yolu da ortak taleplerimizi kazanma hedefiyle gerçekleştirdiğimiz mücadeleyi kapitalizme de çevirmekten geçmekte.
Dememiz o ki, bu biçimde bir mücadele etrafında örgütlendiğimiz sürece, sarayın havuzunda yüzmek hiçbirimiz için hayal değil.*
*Sri Lanka’da başkanlık sarayını işgal eden halk, sarayın bütün olanaklarını kullanmasıyla gündeme gelmişti.