21 Temmuz 2022 04:16

Sendikaların tutumu güvensizlik yaratıyor

Sendikalaşma mücadelesi veren çeşitli iş kollarından işçiler, bazı sendikaların ise süreci ‘hukuki mücadele’ ile sınırlı tuttuklarını söylüyor.

Fotoğraf: Eda Aktaş/Evrensel

Paylaş

Hazırlayan: Evrensel İzmir Büro

İzmir’de birçok farklı iş kolundan işçi başta düşük ücret olmak üzere, kötü çalışma koşulları ve verilmeyen sosyal haklar gibi sorunlar etrafında sendikalaşıyor. İşçilerin sendikalaştığı fabrikalarda patronlar baskıyı artırırken sendikalaşma işten atma sebebi oluyor.

Türk Metal’in yetki davasının sürdüğü Vansan’da işçiler, 4 yıl içinde iki defa sendikalaşma girişiminin yaşandığını, iki sendikalaşma girişiminde de patronun, sendikalı olan işçileri işten attığını anlattı. Vansan işçileri, “Bu durum sendikalaşmanın çok zor olacağı fikrini güçlendiriyordu. Fakat bir yanda da çalışma koşullarımızın ağırlaşması ve ücretlerin düşmesi sendikalaşma ihtiyacını arttırıyordu. Aslında çoğumuz aynı şeyleri istiyoruz. Ama birbirimize güvenmiyoruz. Hepimiz adeta bir kahraman bekliyoruz” dedi.

Zam yapılacağı zaman bir umutla beklediklerini, aldıkları zammı ise ellerine verilen zarfı açınca öğrendiklerini söyleyen bir Vansan işçisi, “Performans uygulaması ile işçiler daha çok üretime teşvik ediliyor ama karşılığı verilmiyordu. Yani biz patrona verdiğimiz sözü tutuyorduk ama o tutmuyordu. Böyle enayi yerine koyulup duruyorduk. Üstüne bir de artan enflasyonla aldığımız ücretler iyice eridi. Geçinebilmek için fazla mesaiye kalıyoruz. Çoğu arkadaşımız burada mesai olmazsa çalışmaz. Aldığı çıplak ücret hiçbir şeye yetmiyor” diye konuştu.

"ALDIĞIMIZ ZAM ORANI BARDAĞI TAŞIRAN DAMLA OLDU"

2022 ocak ayında aldıkları ücretlerin bardağı taşıran son damla olduğunu söyleyen işçi şöyle devam etti: “Bazı arkadaşlarımız, ‘Bu ücretler düzeltilmeden çalışmayız’ dedi ve makinelerini çalıştırmadılar. Sonra fabrikanın çoğunda bu tepki oluşunca, ‘Beğenen çalışsın, beğenmeyene kapı orada’ diyenler gelip bize açıklama yapmak zorunda kaldılar. Hatta ücretlerin düşük olduğu konusunda bize hak verdiler. İşte bu işçilerin cesaretini arttırdı ve herkes sendikaya üye olmaya başladı. Önceki sendikalaşma girişimlerinden devam eden ilişkiler ile yetkililere ulaşıldı. Yaklaşık 600 kişilik fabrikada üç gün içerisinde yetkiyi alacak sayıya gelindi. İşçiler öfke ve tepki ile sendikaya üye oldular ama bu sadece patronun inadına yaptığımız bir şey değildi tabii. Sadece bu öfke ve tepki sendikalaşmadaki cesaretimizi göstermemizi sağladı”

"SENDİKANIN BİZİ BİLGİLENDİRMESİ GEREKLİ"

Bir hafta içerisinde Vansan’da yetkiyi alacak sayıya ulaşıldığını ancak sendikadan bilgilendirme dahi alamadıklarını söyleyen Vansan işçisi, “Sendika konusunda çoğu arkadaşımızın tecrübesi olmadığı için bu süreçte umutsuzluğa kapılanlar, istifa edenler işten ayrılanlar oluyor. Israrımızla irtibat kurabildiğimiz sendikacılar bize yasal sürecin devam ettiğini, patronun yasal haklarını kullandığını söylüyor. Tamam patron tabii ki seve seve sendikayı kabul etmez. Elinden geldiğince uğraştıracaktır. Ama sendikanın bu süreçte bizleri sürekli bilgilendirmesi, cesaretlendirmesi ve yanımızda olduğunu hissettirmesi lazım” dedi. Sendikalaşmaya başladıkları günden bu yana değişen tek şeyin devamlılık primlerinin sabit hale gelmesi olduğunu söyleyen işçi, “Çalışma koşulları, haklarımız her şey aynı. Üstelik sendikalı olduğumuz için baskılar arttı. Patron sendikalaşan işçiye ceza olsun diye gece vardiyasındaki yarım saat fazla mesaiyi kaldırdı. Sendika bunlara müdahale etmeli, o zaman işçinin sendikaya güveni de başka türlü olurdu ve örgütlendiğini daha iyi hissederdi. Fakat onlar anca yasal prosedürlerden bahsediyor. Bazı arkadaşlarımız ciddiye alınmadığını dahi düşünüyor. Bu tür yaklaşımlar işçilerin sendikalara bakışını olumsuz etkiliyor. Açıkça söylemek gerekirse Vansan’da işçiler, sendikaya güvendiğinden değil; sendikadan çıkarlarsa durumlarının daha kötü olacağını düşündüğü için hâlâ sabırla bekliyor” diye konuştu.

"İŞÇİLER DE KENDİNİ SORGULAMALI"

Birleşik Metal-İş’in örgütlendiği Ergsan basınçlı döküm fabrikasından sendikalaştığı için atılan Mehmet Fatih Karabulut ile örgütlenmelerine yol açan etmenleri, sendikal deneyimlerini konuşuyoruz. Esas olarak ücretlerin düşüklüğü nedeniyle sendikalaşmayı seçtiklerini söyleyen Karabulut, fabrika önünde süren direnişlerini sona erdirmelerinin nedenini içerideki işçilerin tepkisizliğiyle açıklıyor. Sendikanın görevlerini yerine getirdiğini düşündüğünü söyleyen Karabulut, kazanımları hatırlatarak, “İşçiler de kendini sorgulamalı” dedi. Karabulut, dökümhanede çalışan işçilerin asgari ücretin biraz üzerinde ücret aldığını, ne zaman zam isteseler patronun kapıyı gösterdiğini, bu yüzden de artık sendikalaşmayı konuşmaya başladıklarını aktardı. Sendika ile daha önce sendikal deneyimi olan bir işçi sayesinde bağlantı kurduklarını söyleyen Karabulut, “Onun sayesinde Birleşik Metal-İş’te örgütlendik. Başta ben dahil değildim, görüşmeye gidenler üzerinden bir komite kurulup bir hafta içinde çalışan işçilerin yüzde 70’i sendikaya üye oldu. Fabrika önünden servisler kaldırıldı ve sendika binasında bir toplantı yapıldı, işleyecek süreç aktarıldı” diye anlattı.

İŞTEN ATMA VE BASKILAR BAŞLADI

Hemen ertesi gün yetki başvurusu yapıldığını söyleyen Karabulut, sonrasında yaşanan gelişmeleri ise şöyle aktardı: “Bir kişi toplantı anının ses kaydını alarak patrona göndermiş, yetki başvurusu yaptığımız gün fabrikanın kapılarını kapatarak işbaşı yapmamız engellendi, ‘İflas ettik, fabrikayı kapatıyorum hepinizin çıkışını verdim’ dedi patron. Sendika Şube Başkanımız Ali Çeltek patronla görüştü, yasal süreç anlatıldı, işten çıkarmalar durduruldu. Ücretsiz izne gönderilmekle tehdit edildik. Yetki tespiti yapılmadan önce fabrika sahibinin diğer fabrikasından 25-26 işçi bizim fabrikaya geçiş yaptırıldı. Daha sonra ilk işten atma gerçekleşti. Sendikal örgütlülükte öne çıkan arkadaşlarımızı 17. maddeden attılar, tazminat, ihbar ve yıllık izin paraları ödenmedi. ‘Mahkeme yoluyla alabiliyorlarsa alsınlar’ demişler. Sonra da beni çıkardılar 25. maddeden. Biz de fabrika önünde direnişe başladık.”

Karabulut, patronun çalışan sayısını fazla göstermesi nedeniyle yetki belgesini alamadıklarını mahkemenin devam ettiğini aktardı. Sendikanın hem direnişin örgütlenmesi hem de fabrikadaki işçilerin örgütlenmesi konusunda aldığı tutumu sorduğumuz Karabulut, “Açıkçası sendika fazlasıyla görevini yaptı. Maddi manevi desteğini sundu, içerideki işçilere hakları söylendi. Alkış eylemi yapabilirsiniz dendi ama hiç kimseden bir tepki gelmedi, bu yüzden de eylemin şiddetini artıramadık, işçiler pasif kaldı. İşten atılan işçiler olarak dış kapının dış mandalı durumundaydık, bu yüzden eylemi bitirdik” dedi.

SENDİKADAN ÖNCE SENDİKADAN SONRA

Baskılar yüzünden tazminatını alarak işten çıkanların olduğunu dile getiren Karabulut, “Ben sendikayla ilk burada karşılaştım, dolayısıyla geneli bilemem. Sendika gelmeden önce 6 ayda bir ikramiye yoktu, bayram parası yoktu, yemekler rezaletti. Bir işçi abimiz, ‘15 yıldır buradayım daha önce ramazan yardımı görmemiştim. Sendikayı karşılarında görünce yaptılar’ dedi. Eylem bitti, kapı önünden ayrıldık, bayram ikramiyesini kaldırdılar. 6 ayda bir verilecek ikramiye verilecek mi meçhul! İşçiler de kendisini sorgulasın, öncesi nasıldı sonrası nasıl diye” şeklinde konuştu.

"SENDİKA DEĞİŞTİRDİĞİ İÇİN İŞTEN ATILAN ARKADAŞLARIMIZ OLDU"

Torbalı’da faaliyet yürüten Özgörkey fabrikasında, DİSK’e bağlı Gıda-İş Sendikasının üye sayısı Hak-İş’e bağlı Öz Gıda-İş’in önünde olsa da 2023’e kadar imzalanmış olan toplu sözleşme nedeniyle henüz yetki Öz Gıda-İş’te.

Özgörkey’den görüştüğümüz bir işçi, “2016’da işe başladım, sendikalaşma süreci ben işe girdiğimde başlamıştı. TİS görüşmesi sürecine kadar Öz Gıda-İş ile birebir görüşmem olmadı. Üye olduktan sonra, atama yerine seçim yapılacağı söylendi, sözleşme imzalanmasından şu ana kadar hâlâ seçim yapılmadı. Sendika ana görevi olan işçinin, üyelerinin hakkını savunmuyor. Aksine işverenin cebinden nasıl daha az para çıkar bunun derdinde. Sendikalı olduktan sonra aslında hiçbir kazanımım olmadı. Cebime ekstra giren hiçbir şey yok. Devletin yüzde 52 asgari ücret zammı verdiği yılda benim zammım yüzde 23’te kaldı” diye konuştu. “Ekimde alacağım ikinci yıl ücret zammı için apar topar, ‘Haziran ayında yüzde 35 önden veriyoruz’ denilerek devletin yaptığı asgari ücret zammı benim sözleşmeden dolayı hak ettiğim TÜFE zammından mahsup edildi” diyen işçi şöyle devam etti: “Temmuz asgari ücret açıklamasının yüzde 30’luk kısmı sağ cebimden alınıp sol cebime koyulmuş oldu” dedi.

Bir başka Özgörkey işçisi de “Mevcut yetkili sendikanın beni temsil etmediğini düşünerek anayasal hakkım olan sendika seçme hakkımı kullandım. Öz Gıda-İş’ten istifa ederek DİSK/Gıda-İş Sendikasına üye oldum. Bu süreçte sendika değiştirerek DİSK’e üye olan 4 arkadaşımızın işlerine son verildi. Yasal hiçbir dayanak olmadan bu yapıldı” diye konuştu. Diğer bir işçi de “Mevcut sendikanın bizi sattığını anladık. DİSK ile iletişime geçtik, taleplerimizi görüştük. Görüşmenin ertesi günü beni Kod 49 ile işten çıkardılar” dedi.

ARTAN BASKILARA KARŞI SENDİKA

Menemen’de yer alan Solufert kimyevi maddeler sanayinde (Petrol-İş) ise işçiler, çalışma koşulları ve düşük ücretin sorunlarının başında geldiğini söylüyor.

Bir işçi yetki belgesi geldiğinde patronun itiraz etmediğini ancak toplu sözleşmenin 9 ay uzatıldığını, ayrıca sendika yetki aldıktan sonra sendikalaşmaya öncülük eden işçilerin işten atıldığını anlattı. Solufert işçisi, “İşçiler işten atılırken hiçbir gerekçe yoktu. Sendikadan tepki göstermesini istedik ama sadece ‘Avukat bulalım’ dediler” dedi.

Başka bir Solufert işçisi, “Çalışma koşulları, artan baskılar nedeniyle sendikalaşma istedik. 10 günde sayıyı topladık ama yetki belgesinin gelmesi uzun sürdü. 9 ay sonra yapılan sözleşmede 150 lira erzak parası, 250 lira izin parası aldık. Maaşlarımız kesintilerle birlikte asgari ücretin altında kalıyor” diye konuştu.

Sendikalaşma sürecinde, sendikayı da getiren doğal temsilcilerin işten atılmasının içeride örgütlenmenin sürekliliğini engellediğini ve bir kırılma yarattığını belirten işçiler sendikanın genç işçilerin önünü açmakta yavaş durduğunu ekledi. İşçilerin üç temel şikayet konusu var, birincisi işyerinde demokratik bir ortam sağlanamaması, ikincisi temsilcilerin inisiyatifinin olmaması, üçüncüsü ise aralarında sendikal bilince sahip yeterince işçi olmaması. Temsilciliğe aday olan bir işçinin adaylık sürecinde işten atılmasının sendikal sürece zarar verdiğini ifade eden işçiler, “Sendika işten çıkarılan adayı savunmadı. Bu da acaba hak ararsak bizim de başımıza bu mu gelir anlayışını yarattı” dedi.

"KOŞULLARIN İYİLEŞTİRİLMESİ İÇİN"

Bakır Sülfat’ta çalışan bir işçi de çalışma koşulları nedeniyle Petrol-İş’te örgütlenme ihtiyacı duyduğundan bahsederek, “Maaşlarımız asgari ücretin bir tık üstü. Kimya yeri olduğu için ayrıca tehlikeli de bir iş. Bizi sendikalaşmaya iten asıl mesele düşük ücretler ve çalışma koşullarıydı. Sendikalaşma sürecini henüz tamamlayamadık, patronun baskıları üye sayısının azalmasına neden oluyor” dedi.

Yaptıkları işin tehlikesinden bahseden bir başka işçi, “Asitten kolu yanan oldu. Pahalı olduğundan filtreli maske vermiyorlar. Günlük kalın bir maske veriyorlar. Siperlik takıyoruz. Daha iyi çalışma koşulları olsun diye sendikalaşmak istiyoruz. İşten çıkarma korkusu da var içeride, baskı yapıyorlar” diye konuştu. Müdürlerin sendikadan istifaya zorladığını, kimi işçilerin e-devlet şifresinin alınarak istifa ettirildiğini söyledi.

PETKİM, TÜPRAŞ’ı tartışmasalar da organize sanayi bölgesindeki örgütlü yerleri tartıştıklarını söyleyen işçi, “Örneğin Micha’nın sendikalaşması. Oradaki şartlar bize göre daha iyi. Bayramlarda ücretleri daha yüksek. Sendikalı olan yerler çok daha iyi. Biz 500 TL alırsak onlar 1000 TL alıyor. Ravago’ya da bakıyoruz, 3 ayda bir prim veriyor. Bize neden vermesinler ki?​” dedi.

"SENDİKA KALKAN OLSUN İSTEDİK"

Şubat ayında 11 gün düşük ücrete ve kötü çalışma koşullarına karşı direnen gemi söküm işçileriyle görüştüğümüzde ise sendikalaşma ihtiyaçlarının başında yine kötü çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve ücretlerine zam geliyor. Gemi sökümde çalışan işçi, “Maaş konusunda sıkıntılar yaşıyorduk. İçeride de işveren işten atmayla tehdit ediyordu. Bunun önüne sendikalaşmayla geçmek istedik” dedi.

Yetki konusunda mahkeme sürecinin devam ettiğini hatırlatan işçi, sendikalaştıktan sonra çok bir şeyin değişmediğini kaydetti. İşçi, “Çok da sendikalı gibi değiliz. Şu an bir artısı yok. Ara ara toplantı yaptılar, bilgilendirmeler yapıldı. Yetki itirazıyla süreç uzadı. Sendikaya ilk başlarda güveniyordum şu an güvenmiyorum. Mahkeme süreci olabilir ama yine de ara sıra var olduğunu belli etmen lazım. Bir öğle yemeğinde şirket içeri almasa biz dışarı çıkarız, öyle görüşürüz. Bu işçinin güvenini de artırır, ‘Sendika var peşimizde’ der. Geri planda davranıyor” diye konuştu.

Bir başka işçi de sendikanın direnişlerinde yalnız bırakmadığını belirterek, “Ama yine de istifa edenler oldu. Bu aslında yılların birikimi, işçiler artık bugüne kadar sendikasız olduğundan bir şey öğrenemedi. Şimdi hâlâ üye olanlar sendikalı olmayı deneyimliyor, bir çıkış arıyorlar. İşten çıkarmalara, kötü çalışma koşullarına karşı sendika kalkan olsun istedik” dedi.

YARIN: EMEP: İşçilerin gerçek örgütlülüğü kurdukları komitelerden geçiyor

ÖNCEKİ HABER

İzmir'de bir baba, kızını ve torununa pompalı tüfekle saldırdı, çocuğun durumu ağır

SONRAKİ HABER

TPI işçileri: Hem hak hem mücadeleci sendika çabası içindeyiz

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa