Dünyanın tadı baharı
Baharat binlerce yıl günümüzdeki petrolün sahip olduğu ticari ve ekonomik güce sahipti. Tarihte bu ticaret yollarındaki kesintiler dünyanın eksenini değiştirebilecek şiddette sonuçlara neden olmuştu.
Fotoğraf: Pixabay
Bazen bir süpermarketin ışıltılı koridorlarında elimizdeki listeyi tamamlamaya çalışırken raflara dizilmiş albenili cam kavanozların ya da janjanlı paketlerin içerisinde karşılaşırız. Bazen de dalgın dalgın sokaklarda yürürken kapısından dışarı yayılan egzotik kokularla bizi uzak diyarlara götüren bir ıtır satıcısının yani aktarın büyülü tereklerinde karşılaşırız.
Evet, baharatlardan bahsediyorum. Şu anda soframızdaki yeri tuzdan sonra gelen baharatlardan. Yaşamımızda çok da belirleyici bir rol oynamayan baharatlardan. Oysa baharatlar yıldız anason, sichuan biberi, karanfil, sinameki ve rezenenin oluşturduğu beşli ile Çin’in bilinmezliğine; zerdeçal, zencefil, kakule, demirhindi ve karabiber ile Hindistan’ın kaotik renkliliğine ya da karanfil, tarçın ve muskat yani namı diğer küçük hindistan cevizi ile Run, Maluku ve diğer Doğu Hint Adalarının egzotik tropikal esintisine ışık tutar. Baharatların ışık tuttuğu yerlere, yani tarihçesine baktığımızda aslında soframızdaki yeri tuzdan sonra gelen ve yaşamımıza koku ve tat katkısı sunan bu çeşnilerin sadece lezzet ve koku tarihimizi değil tüm dünyanın tarihini belirlediğini görürüz.
Baharat kelimesinin bazı kaynaklarda Arapça bhr kökünden gelen bahar, yani koku sözcüğünün çoğulu olduğu ve kokular anlamına geldiği yazmaktadır. Oysa bhr kökünden gelen bahar kelimesi Arapçada güzel kokulu bir bitki olan buphthalmum salicifoliuma verilen bir isimdir. Papatyagillerden sarı çiçekli bu bitkinin Türkçe karşılığı da bahar bitkisidir. Baharat kelimesi kokular anlamına gelmiyorsa o zaman kökenini nereden almıştır? Aslında baharat kelimesi Hindistanlıların kendi ülkelerine verdikleri Bharat sözcüğünden köken almaktadır. Hintliler eski efsanevi krallarından birine atfen bu ismi ülkelerine vermişlerdir ve “Sevgiyle anılan” anlamına gelmektedir. Yani baharatın ana vatanı adını yaşamımıza tat katan bu baharlara da vermiştir.
Baharatın kullanımına dair ilk bilgiler binlerce yıl öncesine dayanmaktadır. Milattan önce (MÖ) 3500 yıllarında Mısır’da hardalın hem yemeğe çeşni veren bir madde, hem de koruyucu olarak kullanıldığı bildirilmektedir. Baharatların koruyuculuğu eski çağlarda sadece yiyeceklerde değil; insanın dirisini sağaltmakta yani tedavide ve insanın ölüsünü yani mumyalamada da önemli yer tutmaktaydı. Baharatların yiyecek ve insan bedenini korumasının yanı sıra öteki dünya ile koku aracılığıyla temas kurmayı sağladığının düşünülmesi nedeniyle büyüsel ve dinsel törenlerin de vazgeçilmez unsurları olduğu bilinmektedir.
Binlerce yıldır insanlık tarihine çentik atan bu bitkisel ürünler elbette ticaretin de bir nesnesi olmuşlardır. XV. yüzyıla kadar Çin’den başlayıp Avrupa’ya uzanan İpek Yolu ve Hindistan’dan başlayıp Avrupa’ya ulaşan Baharat Yolu’nun pahalı metalarıdır baharatlar.
Baharat ticareti, sadece Arap tüccarlardan ucuza aldıkları baharatları Avrupa pazarında binlerce kat kârla satan Cenevizlilerin ya da Venediklilerin değil Akdeniz’deki bütün büyük limanların zenginliğinin yaratıcısıydı.
Ticaret yolları ile Avrupa’ya ilk taşınan baharat karabiber olmuştur. Karabiber Avrupa’ya sadece koklandığında hapşırtan kendine has kokusunu, boşluksuz dokusunu, hafif yağlı yapısını ve dilinizi iğneleyen tadını değil, bilinmezliği de taşıdığı için bir zenginlik göstergesi olmuştur. O nedenle de baharatlar oldukça pahalıdır. Orta Çağ’da karabiberin ederinin gümüşün değerine eşit olduğu, tarçının değerinin ise neredeyse altınla ölçüldüğü düşünüldüğünde nasıl bir zenginlik göstergesi olduğu anlaşılabilir.
Zenginliğin üreticisi ve göstergesi olan baharatın ticaretinde Anadolu toprakları önemli bir geçiş yoludur. Hem Çin’den gelen İpek Yolu hem de Hindistan’dan gelen Baharat Yolu bu topraklarda nefeslenerek Avrupa’ya ulaşmaktaydı. Bu ticaret yolları aracılığı ile baharatın Avrupa’ya ulaşması iki kez kesintiye uğramıştır. İlk kesinti 1037 yılında Tuğrul Bey tarafından kurulan Büyük Selçuklu İmparatorluğunun genişleyerek Anadolu topraklarını kontrolü altına almasıyla ortaya çıkmıştır. Bu kesinti Avrupa’nın Anadolu ve Orta Doğu’daki Müslüman hâkimiyetindeki kutsal topraklar üzerinde askeri, siyasi ve ticari kontrolü sağlamak amacını güden Haçlı Seferlerini tetikler. Böylece 1096-1272 yılları arasında gerçekleşen dokuz Haçlı Seferi sonucunda milyonlarca insan ölür.
Ticaret yollarının Anadolu topraklarında ikinci kez kesintiye uğraması 1453 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından İstanbul’un fethedilmesi ile olur. Bu fetih sonrası ortaya çıkan ticari kesinti de Coğrafi Keşifler Döneminin başlangıcını oluşturur. Amaç elbette yeni coğrafyalar keşfederek dünya tarihine, bilim tarihine katkıda bulunmak değildi. Amaç Hindistan’a yani baharata ulaşmak için alternatif yollar keşfetmekti. Dolayısı ile baharata ulaşma arzusu Coğrafi Keşifler Dönemi ile Avrupa sömürgeciliğinin de başlangıcını oluşturmuştur.
Baharata ulaşma çabaları ilk meyvelerini Kristof Kolomb ile vermeye başlamıştır. Kolomb karabiber kaynaklarına ulaşabilmek için batı istikametinde yol alarak Doğu Hint Adalarına ulaşacak bir geçit bulmaya çalıştı. 1492 yılında yeni kıta Kuzey Amerika’ya ayak bastığında Doğu Hint Adalarına ulaştığını sandı aslında, hatta karşılaştığı yerlilere Indian yani Hintli dedi. Bu nedenle de Kuzey Amerika yerlilerine yani Kızılderililere halen Indian demekteyiz. Böylece karabiber arayışı Kuzey Amerika’nın keşfini sağlamış oldu. Aynı yıllarda doğu istikametinde yol alarak Hindistan’a ulaşmaya çalışan Vasco da Gama ilk alternatif yolu 1498 yılında Ümit Burnu’nu dolaşarak buldu. Ardından 1521 yılında da Ferdinand Macellan’ın Güney Amerika’yı dolanarak Doğu Hint Adalarına ulaşması sonucunda baharata ulaşmanın alternatif yolları keşfedilmiş oldu. Böylece Avrupa hem doğunun bilinmezliğini kısmen aydınlatarak kendine yeni sömürge alanları açtı hem de Hindistan’a deniz yolu ile ulaşarak binlerce yıllık Baharat Yolunun önemi ortadan kaldırdı. Bunun sonucunda o döneme kadar baharat ticaretinden zengin olan Venedik ve Ceneviz yerini yavaş yavaş Portekiz, Hollanda ve İspanya’ya bırakmaya başladı.
Baharat binlerce yıl günümüzdeki petrolün sahip olduğu ticari ve ekonomik güce sahipti. Doğudan batıya İpek Yolu ve Baharat Yolu aracılığı ile ulaşmaktaydı. Tarihte bu ticaret yollarındaki kesintiler dünyanın eksenini değiştirebilecek şiddette sonuçlara neden olmuştu. Ne ilginçtir ki günümüzde Rusya üzerinden Avrupa’ya ulaşan enerji hatları adeta İpek Yolunun bir uzantısı gibiyken, Orta Doğudan Avrupa’ya uzanan enerji hatları da Baharat Yolunun uzantısı gibidir. Tıpkı geçmişte baharatın doğudan batıya akışındaki kesinti gibi günümüzde de enerjinin doğudan batıya akışında bir kesinti olacak gibi durmaktadır. Bakalım bu kesinti dünyanın eksenini nasıl değiştirecektir…
- Vadedilmiş harfler 10 Ekim 2024 10:21
- Umut ayracı 26 Eylül 2024 10:24
- Fenike’den Marsilya’ya, uzodan rakıya… 12 Eylül 2024 12:41
- Bütün yollar Rom’a çıkar 29 Ağustos 2024 10:33
- Bitiş çizgisi 15 Ağustos 2024 04:54
- Çayın yolculuğu 01 Ağustos 2024 08:30
- Kafatası çağı 18 Temmuz 2024 10:00
- Çok kapılı oda 08 Temmuz 2024 10:44
- Yoldan sonra 28 Haziran 2024 09:23
- Bir “Yol” Hikayesi II 13 Haziran 2024 13:49
- Bir “Yol” Hikayesi 30 Mayıs 2024 13:20
- İçimizdeki İrlandalı 16 Mayıs 2024 12:53
- İşçiler marş söyleyerek sahneye girerler… 01 Mayıs 2024 10:10
- Emek bizim, söz bizim… 26 Nisan 2024 04:30
- Sol açık 18 Nisan 2024 11:30
- Kader kapıyı çalınca… 04 Nisan 2024 12:45
- Bir ihtimal daha var o da ölmek mi dersin 21 Mart 2024 04:30
- İkiyüzlü ahlak kumkumalığı 07 Mart 2024 13:48
- Elde kaldı hüzün… 22 Şubat 2024 13:32
- Tüfenk üçlemesi: Mavzer 01 Şubat 2024 10:47
- Tüfenk üçlemesi: Aynalı Martin 18 Ocak 2024 11:50
- Tüfenk üçlemesi: Filinta 04 Ocak 2024 13:45
- Gayrı döner oldum 21 Aralık 2023 14:58
- Kayyum rejimi 07 Aralık 2023 12:54
- Kimdi giden kimdi kalan 23 Kasım 2023 11:01
- Eni vici vokke 02 Kasım 2023 13:04
- Şeytanın ışıltısından insanlığın karanlığına 19 Ekim 2023 09:52
- Dayanışma ezilenlerin inceliği midir? 28 Eylül 2023 12:20
- Amerikan İç Savaşı'ndan İngiltere'ye gariptos ağaçlarının hışırtısı 14 Eylül 2023 11:12
- Cehennemin kapısından Bakırköy’ün avlusuna… 31 Ağustos 2023 10:22
- Irgatın Türküsü 17 Ağustos 2023 11:32
- Yüksek Kaldırım’dan Leningrad’a bir şehrin faşizme karşı direniş senfonisi 03 Ağustos 2023 11:46
- Mississipi’den Feshane’ye derinlik ve güvenlik meselesi 20 Temmuz 2023 04:07
- Birimize bir şey olursa ne yaparız? 06 Temmuz 2023 11:31
- Mordan öte 22 Haziran 2023 12:22
- Hakikat bükücülüğü 08 Haziran 2023 11:11
- Umut yorgunluğu 25 Mayıs 2023 10:44
- “Winner” ceket mütevazı mutfağa karşı 11 Mayıs 2023 11:11
- Savaş naraları 27 Nisan 2023 10:10
- Bellek oyunları 13 Nisan 2023 10:50
- Maraş, bahtı gara Maraş 23 Mart 2023 10:48
- Aradığınız devlet bulunamadı 02 Mart 2023 12:22
- Deprem değil, binalar öldürürmüş (!) 16 Şubat 2023 08:42
- Katil uşak 02 Şubat 2023 11:01
- Suyun kokusu 19 Ocak 2023 13:45
- Timsah armudu 05 Ocak 2023 10:27
- Yılın sözcükleri 22 Aralık 2022 11:09
- Franco’dan bugüne Dünya Kupalarından elimizde kalanlar 08 Aralık 2022 11:45
- Şah mat 24 Kasım 2022 09:19
- “Gördük biz bu filmi” 10 Kasım 2022 10:54
- Hakikat yolcusu 30 Ekim 2022 11:20
- Anlatılamamış masallar 27 Ekim 2022 10:14
- "In vino veritas" diğer bir deyişle "Hakikat şaraptadır" 13 Ekim 2022 11:07
- Suskun notalar 29 Eylül 2022 11:12
- Güney Kutbunun yeniden keşfinin hüzünlü hikâyesi 15 Eylül 2022 11:09
- “Sen ben Lenin” Bir de Ahmet Abi. 01 Eylül 2022 10:39
- Börklüce’den günümüze Eyyamı Bahur ya da namı diğer Köpek Günleri 18 Ağustos 2022 10:59
- Dünyanın eksenini kaydıran Hindistan’ın küçük cevizi 04 Ağustos 2022 10:39
- Menekşe kokusu 07 Temmuz 2022 04:24
- İnsan kokusu 23 Haziran 2022 04:12
- Tiryak-i 02 Haziran 2022 11:37
- Bahar karşılama 19 Mayıs 2022 06:26
- Hıdırellez ateşi 05 Mayıs 2022 01:05
- Yelkenler fora 21 Nisan 2022 05:20
- Sözün gücü 07 Nisan 2022 06:05
- Lombardiya’dan Ukrayna’ya kemanın tınısı 24 Mart 2022 05:34
- Zeytinin hükmü 10 Mart 2022 05:55
- Geççek 24 Şubat 2022 05:15
- Allasen söyle nedir aşkın aslı astarı! 09 Şubat 2022 23:45
- Erguvan kokusu 27 Ocak 2022 05:49
- (N)isyan 13 Ocak 2022 04:53
- Yaşamın ağırlığı 30 Aralık 2021 05:42
- Kuşaklar boyu insan hakları 16 Aralık 2021 05:03
- Savaşı Durduran Kadınlar: Lili ve Marlen 02 Aralık 2021 04:23
- Herkesin bir Ahmet Kaya’sı vardır 18 Kasım 2021 04:00
- Şaka mı, şeker mi, yoksa patates mi? 04 Kasım 2021 05:43
- Memeli Zeus 21 Ekim 2021 06:51
- Son Bakış 07 Ekim 2021 05:30
- Kırmızı 22 Eylül 2021 23:43
- Asuman’dan Antonis’e Ege’nin iki yakası 09 Eylül 2021 04:46
- Her ekalliyeti düşünüyorum 26 Ağustos 2021 04:04
- Dezenfektan aşkı 12 Ağustos 2021 06:12
- Nomadland’den Rosetta’ya Göçebe Ruhlar 29 Temmuz 2021 06:35
- Lavinia 14 Temmuz 2021 23:08
- Ruhumda Sızı* 01 Temmuz 2021 06:46
- “Y” 17 Haziran 2021 06:06
- Vurmayın öldüm 03 Haziran 2021 03:56
- Gözümün nuru 20 Mayıs 2021 06:11
- İmgenin suskunluğu 06 Mayıs 2021 05:56
- Ruhlar Mezbahası İyi Günler 22 Nisan 2021 03:34
- Şiirci Geldi Haaanıım… 08 Nisan 2021 00:00
- Ata Abi 25 Mart 2021 05:08
- “Yurtsama”dan “gündedün”e “nostalji”nin çağrıştırdıkları 10 Mart 2021 23:20
- Gönülçelen kelimeler atlasım 25 Şubat 2021 05:00
- Harfiyat 10 Şubat 2021 22:41
- Utanç ne yana düşer usta... 28 Ocak 2021 04:20
- “... Ve Herkes için Adalet” 13 Ocak 2021 23:15
- Yattığınız yer incitmesin… 31 Aralık 2020 04:38
- San(a)saryan’dan Su’ya Mahsus Mahaller 09 Aralık 2020 22:44
- Ölüm, adın kalleş olsun… 26 Kasım 2020 04:03
- Depremin ruhsal sarsıntısı 12 Kasım 2020 04:59
- Notaların savaşla hesaplaşması 29 Ekim 2020 05:11
- Hırsızlar mağarası 15 Ekim 2020 00:00
- İyi ki TTB var! 01 Ekim 2020 06:30
- Heybeliada Sanatoryumundaki Hayalet 17 Eylül 2020 00:02
- Otokinetik etki ve norm oluşturma 03 Eylül 2020 05:06
- Ödemişli Muzaffer’den Amerikalı Sherif’e 20 Ağustos 2020 00:51
- Uygun adım marş!… 06 Ağustos 2020 05:18
- ERK-EK 23 Temmuz 2020 04:57
- İçimdeki yangın 09 Temmuz 2020 05:18
- Dededen toruna “Barış”ın inşası 25 Haziran 2020 01:00
- Esaretten kaçan köleden hasta, kamçıdan tedavi üretmek 11 Haziran 2020 00:00
- Kerli ferli yalanlar ve sosyal uyum 28 Mayıs 2020 00:00
- Elma dersem çık… 14 Mayıs 2020 00:30
- Yaşam için ölüme yatanlar 30 Nisan 2020 02:08
- Bastırılan geri döner 16 Nisan 2020 00:00
- Miasmadan Covid-19’a sağlıkçıların salgından korunma önlemleri 02 Nisan 2020 02:49
- Şimdiki zamanda bir distopya: Covid-19 18 Mart 2020 20:30
- Şehitler tepesi 05 Mart 2020 00:30
- Özlerimize kıymayın efendiler! 20 Şubat 2020 00:30
- Acının tonu 06 Şubat 2020 00:00
- Başlarken… 29 Ocak 2020 23:20