Siyasi baskı ve idealizm: Tosca
Puccini’nin 'Tosca' operası, 13. İstanbul Opera Festivali’nde sahnelendi. Dünyaca ünlü Soprano Angela Gheorghiu, sahneyi Tenor Murat Karahan ve Bariton Nikoloz Lagvilava ile paylaştı.

Fotoğraf: Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü
Özlem ERTAN
Puccini operaları aşk, romantizm, tutku, şiddet, acı ve trajedi doludur. Hayatın tüm renkleri, insana dair her duygu vardır onun eserlerinde. Biraz da bu yüzden ölümsüz ve zamansızdır hepsi de…
Giacomo Puccini denince akla ilk gelen operalardan biri de ‘Tosca’ elbette. Adını baş karakterlerinden Floria Tosca’dan alan eser hem aşkı ve romantizmi hem de şiddeti, işkenceyi ve politik baskıyı içeriyor.
Sahip olduğu gücü çıkarları için kullanan, insan hayatına zerre kadar değer vermeyen Polis Şefi Scarpia’nın karşısına idealist ve özgürlükçü Ressam Mario Cavaradossi ile onun biricik aşkı, Sahne Sanatçısı Floria Tosca’yı koyuyor.
‘Tosca’ ilk kez 1900 senesinin başlarında opera izleyicisiyle buluştuğunda, içerdiği şiddet ve işkence sahneleri nedeniyle biraz yadırganmış olsa da kısa sürede en sevilen eserler arasındaki yerini almış.
GERÇEKÇİLİK AKIMININ BAŞTA GELEN ÖRNEKLERİNDEN
Hapishaneden kaçan siyasi mahkum Angelotti’yi koruyan idealist, özgürlükçü Ressam Mario Cavaradossi ile Polis Şefi Scarpia’nın göz koyduğu sevgilisi Floria Tosca’nın nasıl adım adım yıkıma sürüklendiğini izler ve dinlerken konunun içine çekilmemek mümkün değil. Hele o müzikler… Puccini, işlediği öykünün her detayını seslerle, ezgilerle resmediyor. Tıpkı, ilk sahnede Mario Cavaradossi’nin sevdiği kadını resmetmesi gibi…
Konusunu, Fransız Yazar Victorien Sardou’nun tiyatro oyunu ‘La Tosca’dan alan ve Verismo yani Operada Gerçekçilik akımının başta gelen örneklerinden biri olan ‘Tosca’da tek bir notanın bile fazlalık olmadığını, her ezginin büyük ve muhteşem resmi oluşturmak için yan yana geldiğini anlamamak mümkün değil. Müthiş bir duygu seli ve matematik var işin içinde.
Ressam Mario Cavaradossi karakterinin ilk perdede söylediği ‘Recondita Armonia’ aryası, Tosca ile Cavaradossi’nin aşk düeti ‘Non la sospiri la nostra casetta’, Scarpia’nın aryası ‘Ha piu forte sapore’, Tosca’nın aryası ‘Vissi d’arte’ ve Mario Cavaradossi’nin söylediği ‘E Lucevan Le Stelle’… Hepsi de birbirinden güzel parçalar…
GHEORGHIU, KARAHAN, LAGVILAVA
‘Tosca’yı Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğünün düzenlediği 13. Uluslararası İstanbul Opera Festivali’nde, Haliç Kongre Merkezi'nin sahnesinde, kelimenin tam manasıyla muhteşem solistlerden dinledik. Tosca rolünü, çağımızın en önemli, deneyimli sopranolarından Angela Gheorghiu oynadı. Bilenler bilirler Romen Soprano Angela Gheorghiu, Tosca’yı dünyanın en mühim opera sahnelerinde defalarca oynamış ve özellikle bu roldeki icrasıyla hafızalara kazınmıştır.
İstanbul’daki temsilde bu karaktere aşina olmasının da etkisiyle son derece etkileyici bir performans izledik Angela Gheorghiu’dan. Rolünün her nüansını sesine, icrasına yansıtan soprano, sahne hakimiyetiyle de dikkat çekiciydi.
Peki ya aynı zamanda Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü olan Tenor Murat Karahan... Sanatçının o kadar güçlü, temiz ve anlatım gücü yüksek bir sesi var ki dinleyip de etkilenmemek mümkün değil. Mario Cavaradossi rolünde çok etkileyiciydi Murat Karahan. Sadece sesiyle de değil, yorumuyla, artistik yanıyla, sahne sempatisiyle… Bu noktada araya girerek Murat Karahan’ın dünya çapında tanınan, sevilen bir tenor olduğunu ve son olarak Berlin’de, duayen Şef Zubin Mehta yönetimindeki ‘Turandot’ operasında başrol oynadığını ekleyeyim.
‘Tosca’ operasının ‘kötü adamı’, Polis Şefi Scarpia’yı ise Gürcistanlı Bariton Nikoloz Lagvilava oynadı. Hem de ne oynamak… İlk kez dinlediğim bu baritona hayran oldum. Güçlü, koyu, tam yerinde bir ses… Scarpia’nın ‘kötü adamlığına’ ayna tutan bir yorum…
MEKANLARLA BİREBİR AYNI DEKORLAR
Alman Orkestra Şefi Raoul Grüneis yönetimindeki İstanbul Devlet Opera ve Balesi Orkestrasının çaldığı ‘Tosca’ operasının rejisör koltuğunda son derece önemli bir isim oturuyor: Usta Tiyatro İnsanı, Oyuncu ve Yönetmen Zeliha Berksoy… Zeliha Berksoy’un, Türkiye’de Tosca rolünü ilk oynayan Soprano Semiha Berksoy’un kızı olması da konuya ilişkin önemli bir detay.
1800 tarihinde, Roma’da ve tek bir gün içinde geçen ‘Tosca’ operası için yapılan dekorların bir özelliği var: Eserdeki Sant’Andrea Kilisesi, Roma Polis Şefinin Odası ve Sant’Angelo Kalesi birebir yansıtılmış sahneye. Hal böyleyken eserin geçtiği 1800 tarihine ve Roma’ya gitmiş gibi oluyor insan. Kilisedeki kalabalık sahne, ışıklar, detaylar, kostümler…
Uzun lafın kısası üzerinde çok iyi çalışılmış, emek verilmiş bir ‘Tosca’ prodüksiyonu izledik. Sanatçıların başarısı ve uyumlu çalışması Puccini’nin müziğindeki tüm detayları, vurguları görünür kıldı.
OPERA FESTİVALİ DEVAM EDİYOR
Bu arada 13. Uluslararası İstanbul Opera Festivali devam ediyor. Okan Demiriş’in ‘IV. Murat’ Operası 23 Temmuz Cumartesi akşamı yine Haliç Kongre Merkezinde izleyiciyle buluşacak. Georges Bizet’nin meşhur ‘Carmen’ operası da aynı sahnede 27 Temmuz Çarşamba akşamı sahnelenecek. ‘Carmen’in başrolünde opera dünyasının parlayan yıldızlarından Romen Mezzo-Soprano Ramona Zaharia’yı izleyeceğiz.
Festival, 30 Temmuz Cumartesi akşamı, AKM Tiyatro Sahnesinde, Mozart’ın ‘Saraydan Kız Kaçırma’ operasıyla sona erecek.
Evrensel'i Takip Et