Pink Martini, 26 Temmuz'da İstanbul Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’nda
Her albümü ile altın ve platin plak kazanan müzik topluluğu Pink Martini, Avrupa turnesi kapsamında 26 Temmuz’da İstanbul Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’nda sahne alacak.
Görsel: Basın bülteni
Kendilerini “Dünyanın değişik köşelerinden melodileri ve ritimleri bir araya getirerek modern bir formda sunan müzik arkeologları” olarak tarif eden Pink Martini müzik topluluğu Pasion Turca organizasyonu ile 26 Temmuz’da İBB Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’nda Türkiyeli dinleyicileri ile buluşacak.
Şarkıları, La Casa De Papel’den The West Wing’den Desperate Houseviwes’a kadar birçok dizi ve filmde de yer buldu.
Samurayların aşk şarkılarından 1930’ların Küba müziğine, Fransız şansonlarından Brezilya sokak şarkılarına kadar dinlemesi en keyifli şarkıları seslendiren topluluk, ilk kez China Forbes ve Storm Large’ın sıcak vokali, zengin repertuvarları ve sürprizleri ile 26 Temmuz’da Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’nda hayranlarıyla buluşacak.
Pink Martini 1994 yılında klasik piyano eğitimi alan Harvard mezunu Thomas M. Lauderdale tarafından Portland’da kuruldu. Politik tavrı olan, sivil toplum örgütlerinin yardım ve bilinçlendirme amaçlı organizasyonlarında sahneye çıkan bir orkestra olarak yola çıkan grup, Thomas M. Lauderdale’in Harvard’dan sınıf arkadaşı China Forbes’in orkestraya 1995’te katılmasıyla büyüdü.
Pink Martini “Sympathique” adlı ilk albümlerini 1997’de yayınlar yayınlamaz Fransa’nın ünlü Victoires de la Musique ödüllerinde “Yılın Şarkısı” ve “En İyi Yeni Sanatçı” kategorilerinde aday olarak uluslararası bir fenomen haline geldi. 2004, yılında yayınlanan ikinci albümleri “Hang on Little Tomato”, Amazon albüm satışları listesinde 1 numara olmayı başardı. Grubun üçüncü albümleri “Hey Eugene!”, hem Billboard en çok satan albümler listesinde ilk 30’da yer aldı hem de ikinci kez Amazon albüm satış listelerinde 1 numara olmayı başardı. Pink Martini “Splendor in the Grass” albümünü kendi plak şirketleri Heinz Records etiketiyle çıkardı.
Topluluğun kurucu üyesi piyanist Thomas M. Lauderdale, “Bir müzik belgeseli hazırlıyor gibiyiz; dünya vatandaşı ve müzik elçileri olarak, her zaman değişik kültürlerin geleneklerini, dillerini, tarihlerini bilmek ve çalışmak zorundayız. ABD’li bir grubuz, ancak zamanımızın büyük bir bölümünü Avrupa’da geçiriyoruz. En büyük amacımız, hangi kültürden olursa olsun, dünya üzerinde çok geniş bir dinleyici kitlesine seslenebilmek” diyor. (KÜLTÜR SERVİSİ)