Yeni dönem silahı tarım ürünleri
“Ukrayna’daki üretim düşüşü de hesaplandığında ithalatında kolay olmayacağı günler yaşayacağız. Buğday dolayısıyla ekmek ve makarnanın fiyatının artacağı günler yaşayacağız.”
Fotoğraf: Volkan Pekal/Evrensel
Sedat BAŞKAVAK
Televizyonlar gazeteler “tahıl koridoru için tarihi anlaşma” diyerek duyuruyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Küresel gıda krizinin çözümünde rol oynayacak bir girişime vesile olmanın haklı gururunu yaşıyoruz” dediği imza töreninde BM Genel Sekreteri Guterres ise “küresel gıda ağındaki açığın azalması sağlanarak gıda fiyatları düşecek” dedi.
Normal koşullarda “dünyayı büyük bir gıda krizinden kurtaracağı” söylenen böylesi bir anlaşma için bir araya gelecek heyetlerde öne çıkanlar ülkelerin tarım ve ticaret bakanları olurdu. Öyle ya eni sonu başta Türkiye olmak üzere dünyanın pek çok yerinde buğday, ayçiçeği ve mısır bekleyen ülkelere bu ürünlerin ulaşımı için Karadeniz’den gemilerin geçişine izin verilecek ve tahıl yüklü gemiler adresine ulaşacaktı. Onun için de tarım ve ticaret bakanlıklarının sorumluluğundaki bu işler onlar tarafından yürütülürdü. Fakat gelin görün ki heyetler takım elbiseli olsa da öne çıkan savunma bakanları oldu. Kapitalizm koşularında tahıl bekleyen ülkelere ulaşacak tahıl gemileri için bile göstermelik de olsa tarım bakanları değil savunma bakanları ve generallerin bir araya gelerek işleri yürüttüğünü, imza sonrası savunma bakanı Hulusi Akar’ın bir televizyona verdiği demeçten anlıyoruz.
AKP temsilcileri, insanlık için büyük bir iş başarıldığını söylerken öğreniyoruz ki Türkiye’ye ait 20 geminin Ukrayna’nın Odessa, Çernomorst ve Yazni limanlarında bekliyor. “Kendimiz için bir şey istiyorsak namerdiz, insanlığı kurtarmak için çalışıyoruz” anlamına gelen sözler ve atılan imzalar sonrası anlıyoruz ki 20 geminin yüklenip yola çıkması için AKP iktidarı yoğun bir çaba sarf etmiş.
İTHALATIN ÖNÜ YİNE AÇILDI
AKP yine krizden fırsat üreterek dünyayı açlıktan kurtarma görüntüsü altında tahıl ithalatının yollarını açmış oldu. Savaş halindeki Ukrayna’dan ithal edilen ayçiçeği ve ayçiçeği yağını getiren gemilerin limana yanaşmasının canlı yayınının yeterince oy getirmediği anlaşılınca şimdi de “insanlığı büyük bir gıda krizinden kurtaran büyük ülke propagandasını” devreye sokuyorlar. 20 yıllık iktidarı boyunca 20 milyon daha artarak 86 milyon olan ülke nüfusuna rağmen buğday üretimini ortalama 20 milyon tonda tutan AKP iktidarı ülkeyi savaş halindeki Ukrayna’dan gelecek tahıla muhtaç bıraktığını perdelemek için tahıl koridoru açılmasını büyük bir başarı olarak bize satmaya çalışıyor. Bekleyen 20 geminin hangisi kimindir, kimler için ne kolaylıklar sağlanıyordur o işin başka bir yanı ve bu gemicik işinde çok para olduğunu başbakanlığı döneminde “Kendi taksitini ödeyen gemicik bulursanız siz de alın” sözleriyle gemi işinde çok para olduğunu, 2011 yılında AKP genel başkanı Tayyip Erdoğan’dan hepimiz öğrenmiştik.
ERDOĞAN BİRKAÇ KUŞ VURDU AMA...
Erdoğan iktidarı Dolmabahçe’de tahıl koridoru için atılan imzalarla bir taşla birkaç kuş vursa da başta ülkemiz olmak üzere dünyanın açlık sorununun tahıl koridoruyla çözülmeyeceği açıktır.
Birincisi; Somali, Benin, Mısır, Sudan, Senegal, Tanzanya gibi ülkeler Ukrayna’dan gelecek buğdaya muhtaç ülkeler ve bazıları ihtiyacının yüzde 100’ünü Ukrayna’dan karşılıyor. Gerçekten kimi coğrafi koşullar ve iklim nedeniyle üretimi az olup ithalata bağımlı ülkeler için tahıl koridorunu açtıran ülke olarak kahramanlığını ilan etti. Bir de bu 20 geminin taşıyacağı tarım ürünlerinin bir kısmını direkt, bir kısmını da un yaparak bu bağımlı ülkelere yine AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın gemicik tarifinde olduğu gibi “uygun koşullarda” ticareti yapılırsa değme keyfine.
İkincisi; uyguladığı imar ve tarım politikaları ile ülkedeki tarım alanlarının daralmasına, tarımsal üretimin azalmasına sebep olan AKP iktidarı bir yandan ekonomik kriz diğer yandan artan buğday fiyatlarına bağlı olarak zamlanan ekmek ve un fiyatlarını bir süre daha ithalat yoluyla baskılamış olacak ama gelin görün ki uluslararası piyasalarda buğday fiyatı da artmaya devam edecek. Pandemi ve kuraklık endişesiyle pek çok ülke aynı zamanda tarım ürünlerinde korumacı önlemler kapsamında ithalatı sınırladığı ve parayla bile alınmadığı dönemler yaşıyoruz.
EKMEK FİYATLARI ARTACAK
Üçüncüsü; bugün, bu yıl bir şekilde Ukrayna depolarında bekleyen tarım ürünleri ithal ediliyor. Fakat 2022-2023 sezonunda Ukrayna’da savaş, Hindistan’da da aşırı sıcaklar nedeniyle buğday üretiminin düşeceği bilinen bir gerçek. Özellikle Rusya’nın Ukrayna’yı işgali nedeniyle hem tarım alanları tahrip oldu hem de çiftçiler tarlalarına gidemediği için üretimde sorunlar yaşandı. Ülkemizde çiftçilerin artan girdi maliyetleri nedeniyle gübre bile atamadığı bu koşullarda verim düşerek, gelecek yıl daha çok ithalata başvurulacağı açıktır. Fakat Ukrayna’daki üretim düşüşü de hesaplandığında ithalatında kolay olmayacağı günler yaşayacağız. Kimse Ukrayna olmazsa başka bir yerden ithalat yapılır diye düşünmesin tarım ürünleri ithalatında mesafe arttıkça fiyatta artıyor. O nedenle, buğday dolayısıyla da ekmek ve makarnanın fiyatının artacağı günler yaşayacağız.
Dördüncüsü ve en önemlisi; başta Afrika olmak üzere Latin Amerika, Karayipler ve Güney Asya ile devam eden bölgelerde artışla birlikte dünyada 1 milyar insan açlık çekiyor. 2 milyar insan gıda güvensizliği yaşamaktadır, yani kendine yetecek kadar gıda sıkıntısı yaşamaktadır. Dünyada, önümüzdeki 5-10 yıl içinde yüzde 30 daha fazla gıdaya ihtiyaç olacak ve bugün 1 milyarı geçen aç insan sayısı 2 milyarı aşacak. 30 yıl sonra dünya nüfusu 9 milyar olacak ve yarısı açlıkla boğuşacak. Kapitalist dünya bir yanda tarım ürünleri ve gıda stokları oluştururken diğer yanda işçi sınıfı ve ezilen halk kitlelerine açlığı dayatıyor. Çünkü kapitalizm bölüşümde adaletin olmadığı bir sistemdir. Tekellerin kârına kâr katan çarkı durdurulmadığı sürece de açlık, yoksulluk hep olacaktır. Açlık çekenlere gıdanın ulaşması için açıldı diye reklam edilen tahıl koridoru asıl olarak tekeller arası ticaretin devamı için açılmıştır.
ÜLKEDEKİ MERALARI BİTİRDİLER, VENEZUELA'DAKİ MERALARA SULANIYORLAR
Köylü tarlasını ekemez hale gelmişken, artan girdi maliyetleri nedeniyle milyonlarca dekar tarım alanı ekilemez duruma gelmişken Tarım Bakanı Vahit Kirişçi Venezuela’da tarım arazisi bakıyor. Ne tarım ürünleri ithalatı sevdası bitiyor ne de başka ülkelerde tarım arazisi alma, kiralama sevdası bitiyor.
Bir ara 1 milyon hektar alanda yem bitkileri üretmek için Nijer’le anlaşma yaptıklarını duyurmuşlardı. Acil yardıma muhtaç ülkeler arasında yer alan ve sürekli yaşanan kuraklıklar nedeniyle verimin düşük olduğu Nijer’de yem bitkisi üretimi olmadı, olamadı.
“Sudan’da hıyar üretilecek” haberleriyle duyurulan 780 bin 500 hektar arazide ayçiçeği soya, mısır, buğday, patlıcan, biber, domates ve hıyar üretim planları gazetelerde boy boy yer almıştı. 8 yılın sonunda bırakın hıyarı, arazinin bile ortada olmadığı anlaşıldı. Bu iş için kurulan şirket yönetim kuruluna ödenen huzur hakkı, gidişler gelişler devlet kesesinden (halkın cebinden) harcanan paralar da cabası.
Venezuela ise neredeyse periyodik olarak tarım ürünü ithalatı ve tarımsal üretim haberlerinin çıktığı bir ülke olmaktadır. 2 yıl önce sıfır gümrükle peynir ithalatı gündeme gelmişti. Venezuela’dan peynir ithalatı kararı, eski Tarım Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba’nın 2018’de Rusya’dan süt ithalatı kararı tepkiler üzerine “ülkeler bazen siyasi olarak birbirleri ile alışveriş yapmak zorunda kalıyorlar” sözleriyle, Erdoğan’ın deyimiyle “kazan kazan” politikası için ülke tarımının nasıl feda edildiğini gözler önüne sermişti. Anlaşılan o ki Venezuela’nın önemi büyük ki yol ediliyor. Binali Yıldırım’ın oğlu Erkam Yldırım’ın Türkiye-Venezuela parlamentolar arası dostluk grubunun içinde “maske götürme!” bahanesiyle gidiyor. Peynir ithalat kararından sonra Tarım Bakanı Vahit Kirişçi bir ay önce ABD ve Kanada’dan buğday ithal eden Venezuela’dan buğday üretimi yapılmasını gündeme getiriyor. Bugünlerde yeniden Venezuela gündemde ve bu sefer de Tarım Bakanının ülkeyi ziyaretinde “Siz bu merayla, hayvancılıkta dünyada bir numara olmalısınız, hayvanlarımıza sanki pizzacıdan pizza, burgerciden burger ısmarlar gibi dışarıdan yem alıp, öyle yediriyoruz” sözleriyle gündemde.
Oysa ki Venezuela’da meralara övgü dizen tarım bakanının partisi AKP, 20 yıllık iktidarı boyunca meraları talan ve tahrip eden partidir. 2004 yılında, Mera Kanunu’nda yaptığı değişiklikle enerji, sanayi, maden ve turizm şirketlerine meraları açan partidir. Hayvancılığın ihtiyacı kaliteli kaba yem alanlarını azaltan ve ülke hayvancılığını ithal yeme mecbur bırakarak yem şirketlerini zengin eden partidir.
2002 yılında toplam 41 milyon hektar olan tarım alanını, tarım dışı kullanıma açarak 2021 yılında 38 milyon hektara düşürerek tarım alanlarını günbegün azaltan partidir. 20 yıllık iktidarı boyunca işlenen toplam tarım alanı 23.9 milyon hektardan 19.8 milyona düşerek 4 milyon hektar tarım alanını üretim dışı bıraktırarak tarımı çökerten ve ülkeyi tarım ürünleri ithalatçısı yapan partidir.
Özellikle son üç yılda artan girdi maliyetleri nedeniyle köylüyü, traktörü tarlaya sokmaktan, gübre atmaktan korkar hale getiren partidir. Tarımsal üretim ile tarım desteklemeleri arasındaki bağı kopartarak, her yılın desteklemelerini bir sonraki yıl vererek köylüyü desteksiz bırakan partidir.
20 yılda ÇKS’ye (Çiftçi Kayıt Sistemi) kayıtlı çiftçi sayısını 2.7 milyondan 1.8 milyona düşürerek yaklaşık 1 milyon çiftçiyi tarım üretiminden kopararak büyükşehirlerdeki işsizler arasına süren partidir.
Sonuç olarak AKP; kendi ülkemizde tarım alanları üretim dışı kalırken, uygulanan tarım politikaları nedeniyle üretici köylüler tarımdan koparken “ucuz gıdaya ulaşmak için ve gelecekte dünya piyasasında söz sahibi olmak için arazi kiralıyoruz” yalanıyla tarım ve ithalat şirketlerine yeni kaynaklar aktarmak üzere tarım politikalarına yön vermektedir. Geldiğimiz nokta, savaş halindeki Ukrayna ve Rusya’dan ayçiçeği ve buğday yüklü gemilerin ülke limanlarına yaklaşmasını canlı yayınlayacak kadar ayçiçeği ve buğday başta olmak üzere ithal tarım ürünlerine muhtaç olma halidir.
Halk kitleleri birleşerek, yaklaşan tarım ve gıda krizine karşı sermaye işbirlikçisi partilerden kurtulamazsa önümüzdeki yıllar gıdaya ulaşım daha da zorlaşacaktır.