İngiliz işçi sınıfı: Artık yeter!
İngiltere’de 30 yılda olmadığı kadar grev, son 6 ayda gerçekleşti. Arif Bektaş, İngiltere’de işçilere “Artık yeter” dedirten süreci yazdı.
Fotoğraf: Arif Bektaş/Evrensel
Arif BEKTAŞ
Bir süredir İngiltere’de işçi sınıfı mücadelesi için “Yaprak kımıldamıyor” yorumları yapılıyordu. 1970 ve 80’lerdeki işçi mücadelelerinin hükümetleri sarsmalarının ardından, başta Margaret Thatcher ve Tony Blair hükümetleri olmak üzere, tüm hükümetler işçilerin haklarına ve mücadele olanaklarına savaş açmışlardı. Bir miktar başarılı olduklarını söylemek yanlış olmaz.
1995 yılında başlayan ve 3 yıl süren Liverpool liman işçilerinin mücadelesini saymazsak, son 30 yılda işçilerin mücadelesinde bir geriye düşüşün olduğu görülüyordu. Sendikalar ise başta sendika karşıtı yasalar olmak üzere, hükümetlerin saldırılarını izlemekle yetiniyordu. Demiryolu İşçileri Sendikası'nın eski genel sekreteri Bob Crow’u, bu izlemede olan sendikacılardan ayrı tutmak gerekir. Geçtiğimiz ay 3 günlük ve dün başlayarak tekrar 3 günlük grev gerçekleştiren demir yolu işçilerinin kararlı tutumlarının bir sebebi de Bob Crow’un gösterdiği yoldur.
"YOK ÖYLE YAĞMA"
İngiltere’de 30 yılda olmadığı kadar grev, son 6 ayda gerçekleşti. Demir yollarından havalimanlarına, otobüs şoförlerinden belediye işçilerine, temizlik işçilerinden hukukçulara kadar yüzlerce irili ufaklı grev gerçekleşti.
Hayat pahalılığına karşı ücret zammı ve iş koşullarının iyileştirilmesi için sokağa çıkan işçilerin çoğu bu taleplerinin önemli bir bölümünü kazanımla sonuçlandırdı. UNITE Sendikası, son 6 ayda grevler sonucu üyelerine toplam 30 milyon sterlin kazandırdığını ve 70 grevin zaferle sonuçlandığını açıkladı.
2007-2008 ekonomik kriz ve son iki yılda ülkede etkili olan salgının tüm yükünü işçi ve emekçilere yıkan hükümet, işçiler zam talep ettiğinde de “bozguncu” ilan etti. Salgın günlerinde her perşembe akşamı bir dakika alkışlanan “kilit işçiler” bile zam istedikleri için neredeyse hain ilan edildiler. Sağlık emekçilerine dahi son üç yılda sadece yüzde 3 zam layık görüldü.
İngiltere’de hükümet ve sermayenin, tüm krizleri fırsata çevirdiği, her durumda işçileri daha fazla sömürmek için her türlü manevraya başvurduğu işçiler tarafından daha net bir şekilde görülmeye başlandı. Her zaman işçilerden fedakarlık isteyenlerin, işçilerin ücretleri söz konusu olduğunda nasıl saldırganlaştığı görüldü ve greve çıkan işçiler bu gerçekleri dile getirerek “Artık yeter” ve “Yok öyle yağma” diyorlar.
GREVLERİ YASAKLAMA TARTIŞMASI
İngiltere tarihinin en kısa Başbakanlık yapanlarından biri olan ve büyük olasılıkla bundan sonra “Yalancı Boris” olarak anılacak, istifa eden Başbakan Boris Johnson’ın yeniden başlattığı “grevleri yasaklama” tartışması, grevlerin tek tek hayata geçtiği şu günlerde yine alevlendi.
Muhafazakar Parti liderliğinden istifa eden Johnson’ın yerine seçilerek, hem parti lideri ve hem de Başbakan olacak iki aday da grev yasaklamanın hayata geçeceğini açıkladı. Üstelik bunu bir vaat olarak sundular. Sendikacıların cezalandırılması da planları arasında.
Belki grev yasaklama vaadi sermayeyi sevindiriyor ama işçileri ve halkı daha da öfkelendiriyor. Çünkü son zamanlarda yapılan grevlere halkın desteği giderek artıyor.
DAHA İLERİ TALEPLER İÇİN
RMT Genel Sekreter Yardımcısı Eddie Dempsey, tüm sendikaları birleşerek sermayeye karşı mücadeleye çağırarak, sadece ücret zammının yeterli olmayacağını ve bir avuç zengine karşı halkın örgütlenerek daha iyi bir ülke için savaşmak gerektiğini ifade etti. Dempsey, “Çocuklarımızın daha iyi bir eğitimi, hastalarımızın daha iyi bir sağlık hizmeti, tüm insanlarımızın barınacağı bir konut ve işçilerimizin yaşanabilir bir ücret alabilmeleri için sermayeye ve onun hükümetine karşı mücadele etmeliyiz. Artık bir avuç insanın keyfi sefa içinde yaşadığı sistemi ortadan kaldırmalıyız” dedi.
UNITE Genel Sekreteri Sharon Graham da RMT grevi ile dayanışma içinde olduğunu belirterek, tüm sendikaların birleşerek, tüm işkollarında sermayeye karşı mücadele etmesi gerektiğini vurgulayarak, UNITE’ın üzerine düşeni yapacağını da ifade etti.
GREVLER BÜYÜYECEK
41 bin demiryolu işçisi, 40 bin BT işçisi, 6 bin makinist, 115 bin posta işçisi ve irili ufaklı UNITE sendikasının örgütlü olduğu 300’den fazla grev ve grev kararlarının ardından başka sendikalar da grev oylamasına başlıyor.
İtfaiyeciler Sendikası (FBU) eğitimciler, sağlıkçılar, kamu işçileri ve belediye işçileri de grev oylaması yapacak. Son 6 ayda yapılan grev oylamalarına işçilerin en az yüzde 70’i katılıyor ve bu oylamalara katılanların en az yüzde 90’ı greve “evet” diyor. Bundan sonra yapılacak oylamaların hepsinde de grev kararının alınması bekleniyor.