27 bin kişi organ bekliyor: Dini hassasiyetler organ bağışını engelliyor
Geçtiğimiz günlerde müzik dünyasının önemli isimlerinden İlhan İrem’i organ yetmezliği nedeniyle kaybetmemiz, organ naklinin önemini bir kez daha gündeme getirdi.
![27 bin kişi organ bekliyor: Dini hassasiyetler organ bağışını engelliyor](https://www.evrensel.net/upload/dosya/122618.jpg)
Fotoğraf: DHA
Özlem Songül ABAYOĞLU
İstanbul
Geçtiğimiz günlerde müzik dünyasının önemli isimlerinde İlhan İrem’i organ yetmezliği nedeniyle kaybetmemiz, organ naklinin önemini gündeme getirdi. Sağlık Bakanlığı verilerine göre 2021 yılında yaklaşık 27 bin kişi organ nakli bekliyor. Organ naklinin önemini ve ülkemizde neden organ nakline bu denli ihtiyaç olduğunu Türk Tabipleri Birliğinden (TTB) Anestezi Uzmanı Nursel Şahin ile konuştuk.
ORGAN YETMEZLİĞİNİN BAŞLICA SEBEBİ SOSYO-EKONOMİK YETERSİZLİK
Sağlık Bakanlığı verilerine göre, 2021 yılında, 2 bin 376 kişi karaciğer, 22 bin 775 kişi böbrek, bin 290 kişi kalp, 285 kişi pankreas, 157 kişi akciğer, 8 kişi böbrek-pankreas, 2 kişi kalp kapağı, 1 kişi ince bağırsak olmak üzere 26 bin 894 kişi organ nakli bekliyor. Türkiye’de kronik hastalıkların birçok ülkeye oranla daha sık görüldüğünü söyleyen Anestezi Uzmanı Nursel Şahin, bunun sebebinin sosyo-ekonomik etkenlere dayandığını söyledi. “Kişi düzensiz ve sağlıksız besleniyor, ağır ve olumsuz koşullarda çalışmak zorunda kalıyorsa, sık sık enfeksiyona maruz kalıyorsa organ yetmezliğinin görülmesi olağandır” diyen Şahin, Türkiye’de kişiyi organ yetmezliğine götürecek koşulların daha erken ve sık şekilde görüldüğünden bahsetti. Son dönemlerde özellikle böbrek ve karaciğer yetmezliklerinin ekonomik seviyesi düşük, az gelişmiş bölgelerde, enfeksiyona maruz kalmak, yeterli ve dengeli beslenememek ve sağlığa erişimin zor olması gibi sebeplerden arttığını söyleyen Şahin, “Bizim, gelişmiş ülkeler gibi erken tarama ve tanıma testlerimiz olmadığından, hatta belki de sağlık bilgisinin yeterli olmamasından dolayı bazı enfeksiyonları biz geç fark ediyoruz. Burada organ yetmezliğinin erken teşhis edilmesi, hatta o evreye gelmeden kontrol altına alınması son derece önemli. O evreye geldiği andan itibaren organlar tüm fonksiyonlarını kaybedeceği için organ nakline ihtiyaç duyulur” diye konuştu.
Fotoğraf: Olga Guryanova/Unsplash
HEM HAYAT KURTARICI HEM DE HAYAT KONFORU ARTIRICI
Gelişmiş ülkelerin organ nakli ihtiyacını kadavralardan yani beyin ölümü gerçekleşmiş kişilerden karşıladığına değinen Şahin, “Bizim ülkemizde canlı donörlerden aldığımız karaciğer ve böbrek bağışı diğer ülkelere oranla daha fazla. Çünkü kişi babasına, kardeşine, çocuğuna organını bağışlayabiliyor. Fakat biz de kadavralardan yapılan organ nakli yetersiz” dedi. Şahin, canlı donörden bağışlanan organın teşkil edeceği riskleri şöyle anlattı: “Genç veya orta yaşta organ nakli yapan kişinin, ilerleyen dönemlerde farklı sebeplerden dolayı organa ihtiyaç duymayacağından emin olamayız. Ayrıca organ nakli hayat kurtarıcı olmasından ziyade, hastanın hayatını daha konforlu geçirmesine de yardımcı olur. Örneğin böbrek yetmezliği olan hasta haftada bir ya da daha çok kez diyalize girmek zorunda. Diyaliz, hastane masrafları, yol ve bakım hasta için fazlasıyla maliyetli oluyor. Bunun yanı sıra diyaliz sırasında tekrar enfeksiyona maruz kalabiliyor ya da diyalizden sonra bir iki gün kendine gelemiyor, sürekli uyku ve halsizlikle savaşıyor. Bu tarz durumlar diğer organ yetmezliklerinde de görülüyor”.
YAKINLARI, KADAVRA DONÖRÜN ORGANLARINI BAĞIŞLAMAYI DİNİ İNANÇ SEBEBİYLE İSTEMİYOR
Türkiye’de organ bağışı ve nakli için hukuksal düzenlemelere dikkat çeken Nursel Şahin, “Canlı donörden nakil yapıldığında zaten tıbbi ve hukuksal süreçlerde insanlar genelde tereddüt etmiyor. İnsanların tereddüt ettikleri nokta kadavralardan alınan organlarda. Bazı ülkelerde bu izinler çeşitli mevzuatlara bağlanıyor. Bazı ülkelerde direkt kişinin beyanı varsa organı alınabiliyor. Ülkemizde genelde hasta organ bağışı yapacağına dair adını listeye yazdırsa da yakınları kabul etmiyor. Birinci derece yakınlarının kabul etmediği durumlarda ise nakli gerçekleştirmemiz mümkün değil. Yine de bağış yapacak kişinin, bağış yapacağına dair beyanda bulunması son derece önemli. Zaten yoğun bakımlarda gözlem altındaki hastaların beyin ölümleri gerçekleştiği fakat organlarının canlılığının devam ettiği zaman nakil yapılabilmesi mümkün oluyor. Hastanın beyin ölümü gerçekleştikten bir iki saat sonra organlarını almamız bir şey ifade etmez” diye konuştu. Kadavra donörün organlarını bağışlamakta yakınlarının dini inanç ya da organ bütünlüğü sebebi ile istemediklerini anlatan Şahin, “Dini vecibelerin yerine getirilemeyecek olması kaygısını donör yakınlarında duygusal sebeplerden dolayı çok sık karşılaştığımız bir durum. Bu sebeple şunu özellikle belirtmemiz gerekiyor ki bizler kullanılabilecek organları donörden aldıktan sonra, donörü dini vecibeleri yerine getirilebilecek şekilde teslim ediyoruz. Dolayısıyla hem dini kaygı yaşanmasına hem de vücut bütünlüğü konusunda endişe edilmesine gerek yok. Aynı zamanda Diyanetin de organ bağışının dinen sakıncalı olmadığına dair açıklamaları mevcut” dedi.
"ORGAN NAKLİ TEŞVİK EDİLMELİ, KAFADAKİ TEREDDÜTLER GİDERİLMELİ"
Organ bağışının sağlık bilinci ve hayat kurtarıcı olduğuna dair farkındalık gerektirdiğinin altını çizen Nursen Şahin, “Hem kişinin sağlığı hem de kamusal sorumluluklarımız sebebiyle organ bağışının gerekliliğiyle ilgili farkındalıkları yaygınlaştırmamız gerekir. Kadavradan organ bağışı yapıldıktan sonra hangi bölgedeyse organların bir kısmı o bölgedeki hastalara bırakılır. Her bölgenin listesi vardır zaten. Bir kısmı ise aciliyet listesine göre diğer bölgelere de ulaştırılır. Yani bağışlanan organlar ulusal bir ağ ile dağıtılır. Bu konuda ise mevzuatın adil ve eşitlikçi olması konusunda özerk bir yapısı vardır” diye ifade etti. Organ bağışının ve bu bağışların kadavradan yapılmasının önemini tekrar hatırlatan Şahin, “Organ naklinin teşvik edilmesi, bu sağlık direnişinin paylaşılması, kafadaki tereddütlerin giderilmesi gerekir” dedikten sonra mevcut şartlarda organ naklinin başarısının yeterli sayıda organ bulunmasına ve bağışıklık sisteminin kontrolü ile yeni organın yeni yerinde tutunabilmesi olduğunu vurguladı.
Evrensel'i Takip Et