02 Ağustos 2022 04:15

Ford işçileri: Sus payına kanmayalım, ek zam talebimizden vazgeçmeyelim

"Verilen bu sus paylarına kanmayalım. Koşullar belli, durumlar belli, ek zam bizim hakkımız bunu tartışalım, tartıştıralım."

Fotoğraf: Ford Otosan işçileri

Paylaş

Ford Otosan işçisi
Kocaeli

Merhaba Evrensel okurları, öncelikle bir soru ile başlamak istiyorum. Asgari ücretten vergi alınmıyor ya hani, asgari ücret üstü alan işçilerin ücretinin tamamından mı vergi alınıyor yoksa üstünde kalan kısımdan mı? Ford Otosan işçilerin çoğu asgari ücretin üstünde kalan kısmından vergi alındığını sanıyordu. Ancak bir baktık ki daha yılın yedinci ayında yüzde 27’lik vergi dilimine girmişiz. Eğer iktidarın propaganda ettiği gibi olsaydı biz bu kadar yüksekten vergi veriyor olmazdık. Asgari ücretle aramızda o kadar fark yokken, sendikamız Türk Metal de ‘Asgari ücretin fazlasından vergi alınacak’ demişken son durumunuz bu şekilde oldu. Vergileri çok yüksekten verir duruma geldik.

Zaten ücret konusunda kafamızı o kadar çok karıştırıyorlar ki kimse maaşını bilmiyor. Öyle bir bordro hazırlıyorlar ki kendilerine sorsak kendileri açıklayamaz. Ne almışız, ne kesilmiş, ne nereye gitmiş, bunların hiçbirini anlayamıyoruz. Bordroda tek baktığımız eksik gün yatırmışlar mı? Gerisini anlamak çok zor. Mesela geçen ay kurban parası, bayram harçlığı diye ekstra para yatırdılar, ama yatırdılar mı yatırmadılar mı ne oldu anlamadık. Çünkü maaş çok düşüktü. O paralar yatmasaydı cebimize maaş girmeyecekti.

Biz bu vergileri nereye, kime, neden veriyoruz? Yol desen yararlanamıyoruz, eğitim, sağlık desen durumu belli, içler acısı. Zaten her şeyi zamlı alıyoruz. Aldığımız her şeyde de vergi veriyoruz. Bu kadar vergi nereye, kime gidiyor? Zenginlerin vergi borçları siliniyor, biz onlardan çok ödüyoruz. Vergi dediğin illa alınacaksa azdan az, çoktan çok gitmeli diye düşünüyorum. Fazla mesai yapmaya bile çekiniyoruz, bu aylarda zaten kesilecek, boşuna emek veriyoruz diye. Geçinemiyoruz, çok açık ve net her şey ortada.

Kaç zamandır yine bir dedikodu dönüyor altın verilecek diye. E tabi normal olarak hepimiz umutlanıyoruz, belki bir borç öderiz ya da belki tatile gidebiliriz, deniz yüzü görürüz falan diye ama bunun sus payı olduğunun da farkındayız. Altını veriyorlar ki biz ek zam istemeyelim. Ama işin sonunda altın da verilmiyor, hâlâ ortada yok. Yani biz ne ek zam alabiliyoruz, ne altın alabiliyoruz. Eylül ayında enflasyon zammı alınca da zaten zam aldık diyecekler muhtemelen. Şimdi yıllık izin paraları yatacak. Altın olmadı ya herkes tepki gösterdi, günlerdir herkes sendikanın kapısını aşındırıyor. Baktılar böyle olmayacak bari yıllık izin paraları erkenden yatsın da ses biraz kısılsın dediler. Tüm sistemleri bu şekilde susturmak üzerine kurulu.

Burada sendikanın bizi konuşturmak, tepki göstermek üzerine hamle yapması gerekirken tam tersi davranıyor. Ama bir şey gerçek ki tepkilere göre davranıyorlar. Yani biz ne kadar tepki gösterirsek o kadar susturmaya çalışacaklar. Çalışsınlar ama biz susmayalım, verilen bu sus paylarına kanmayalım. Koşullar belli, durumlar belli, ek zam bizim hakkımız bunu tartışalım, tartıştıralım. Sendika da bizim tepkimize karşılık bir şey yapmazsa onu da ayrı tartışalım diye düşünüyorum.


İHTİYACIMIZ OLAN ALTIN DEĞİL, SAAT ÜCRETLERİNE YAPILACAK EK ZAM

Ford Otosan işçisi
Kocaeli

7 kere üst üste ihracat şampiyonu olan fabrikamız Ford Otosan’da hiç de ilginç olmayan şeyler yaşanıyor. Sözleşme zammını sürekli asgari ücret ile kıyas eden sendikacılar, asgari ücrete de yılda iki kere zam gelmesi sonucu sessiz. Bizlere her fırsatta ‘Durumlar kötü, iyi zam aldık’ diyenlere verecek bir cevabımız var. Ford işçisini artık kandırmayı bırakın. Gelip serviste, yemekte, hatlarda işçiye kulak verirseniz herkesin diğer otomotiv fabrikalarında olan biteni takip ettiğini, buralarda verilenleri konuştuğunu duyarsınız.

Bir dedikodu furyası her zamanki gibi devam ediyor. Sürekli altın verilecek diye yayılan dedikodular, bugün yarın, bayramdan önce, izinden önce denilerek geçiştirildi. Şimdi de izinden sonra yıl başında denilerek Ford işçisi oyalanıyor. Bir diğer tartışma konusu ise beyaz yaka çalışanlara zam yapıldığı ancak işçilere sözleşme zammı için ‘Eylülü bekleyin’ dendiği. Fabrika tarafından yayımlanan bültende ise bu duruma dair “parça sorunu çözüldüğünde artacak mesailer ve sözleşme zammı ile enflasyon karşısındaki mücadelemizde yönetimin bizleri desteklediği” yazılmış. Yani ortada altının A’sı yok.

Altın senede bir ya da iki kere verilen, bir kerelik bir “hediye.” Yasal bir dayanağı yok, sadaka gibi karşımızdakilerin keyfine bağlı. Oysa bizim ihtiyacımız olan altın değil, saatlik ücretlere yapılacak bir ek zam. Altın verildiği için ekstra ekstra verdiğimiz vergi bir yana, bir de bu durumun kalıcı bir durum olmadığı ve ancak o ay için nefes almayı sağlayan bir durum olduğunu görmeliyiz.

Sendikacılar da ‘Yönetimi zorluyoruz’ yalanlarını bıraksınlar. Yönetimi zorlamak istiyorsan üyelerini içine aldığın,  üyelerinin taleplerine dayanan eylemler yap. Ek zam bizim hakkımız, bunu almak için elinden geleni yap. Ek zam yasal dayanağı olan, bizlerin saat ücretlerini yükselterek hem daha sonraki zamları etkileyecek, hem süreklilik sağlayacak, hem de kıdem tazminatının hesaplanmasında bile bizlere fayda sağlayacak bir durum yaratacaktır. Ek zam talebimiz ile harekete geçmek bizlerin ellerinde. Toyota, Hyundai, Renault’dan konuşup duruyoruz. Bizler başka yerlerden hareket beklersek çok bekleriz. Bizim bu ek zammı alabilmemiz için harekete geçmemiz zorunluluktur. Ya sefalet ücretleri ile çalışmayı kabul edeceğiz ya insan gibi bir ücret için ihracat şampiyonu yaptığımız fabrikadan hakkımız olanı alacağız.


SENDİKALAR HERKESE EŞİT, PARASIZ, NİTELİKLİ SAĞLIK HAKKI İÇİN MÜCADELE ETMELİDİR

Ford Otosan işçisi
Kocaeli

Sağlık Bakanı ve Recep Tayyip Erdoğan sağlık sistemini getirdikleri noktayı çok övüyorlar. Ama durum hiç onların övdükleri gibi değil diye düşünüyorum. Aslında zaten onların övdükleri şeyler de sağlık sistemi değil de yaptıkları. Boş, içinde doktor ve randevu bulamadığımız, şehrin en uzak noktalarına yaptıkları hastaneler olabilir.

Ben Ford Otosan’da çalışan bir işçiyim, genel sağlık sigortam ve tamamlayıcı sağlık sigortam var, özel hastanede bile randevu bulamaz duruma geldik. Böyle bir yoğunlukta sağlık çalışanlarını göz önüne almak gerekir. Örneğin, bir hastayla 5 dakika ilgilenmek gibi bir kural koymuşlar. Böyle bir kural ne doktorun ne hastanın memnun olacağı bir şeydir. Bu saçma kural, hastayla ilgilenilemediği için hastayı, yine üzerinde ciddi bir baskı olduğu için doktoru sinirlendirir. Son zamanlarda en sık duyduğumuz olaylar da hep sağlıkta şiddet olayları.

Sağlık demek bir ülkenin yapı taşı demektir. Doktor da bir ülkenin en önemli mesleklerinden birini icra eder. Ancak ülkedeki bu saçma sağlık sistemi doktorları da öyle bir hale getirdi ki hiçbiri burada meslek icra etmek istemiyor. Bir de tepeden ‘İsterlerse gitsinler’ bile denilebiliyor. Koskocaman hastanelerde duracak doktorlar olması lazım, hastayla ilgilenebilecek bir doktor lazım. Eskiden sağlık ocaklarımız vardı, şimdi aile hekimliği merkezleri var evet ama kim gidiyor, kimse gitmiyor.

Sistem herkesi acile yönlendirdi. Yeşil alan, sarı alan, kırmızı alan diye. Acil demek adı üstünde acil bir durum olduğunda gidilmeli. Karın ağrısından bile acile gidiyoruz. Evet, karın ağrısı çok kötü bir şey olabilir, acile gitsen doktorun 5 dakika süresi olduğu için ‘Karnım ağrıyor’ dediğinde sana ilaç yazıp gönderecek, yine geçmezse randevu almaya kalksan en az 15 gün randevu yok. Hastane yapmakla, koca koca binalar dikmekle iyi bir hizmet verilmez. İyi bir hizmet her hastayla en iyi şekilde ilgilenmek ile olur. Böyle olunca biz hastanelerde randevu da doktor da bulamaz hale geliyoruz diye düşünüyorum.

İşin diğer bir yanı ise verdiğimiz dev vergiler. Bizim verdiğimiz vergilerle hizmetlerin en iyisini almak hakkımız olmalı ama biz bırakalım en iyisini, hizmet dahi alamıyoruz. İşin özünde şu soru geliyor akıllara: “Kedi buysa ciğer nerede? Ciğer buysa kedi nerede?​” Aynı zamanda bizim sendikamız var. Sendika dediğimiz sadece maaş zammı alsın diye yoktur. Sendika dediğimiz işçi ile ilgili ne varsa bununla ilgilenmek durumundadır. Sendikanın buradaki tutumu ise tüm bunların karşısında durmak yerine özel sağlık sigortasını meşrulaştırıp, buraya yoğunlaşmak oluyor. Böyle olmamalı ve bir sendika herkesin parasız, eşit ve en iyi şekilde sağlık hizmetinden de yararlanması için mücadele etmelidir diye düşünüyorum. Son olarak sağlıkta şiddet son bulsun, yasa çıkarılsın diyorum.

ÖNCEKİ HABER

Hemşirenin burnunu kıran hasta yakını Murat Olgun serbest bırakıldı

SONRAKİ HABER

Akhisar Belediyesinde çalışan temizlik işçisi kamyonet çarpması sonucu yaşamını yitirdi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa