ABD’de ‘durgunluk’ tartışmaları ve işçi korkusu
ABD ekonomisinde durgunluk var mı, yok mu tartışması sürerken Bank of America’dan bir üst düzey yetkilinin, işçilerin güçlerini kaybetmelerini “umduğu” yazışması sürecin sınıfsal boyutunu ortaya koydu
Fotoğraf: Pexels
Ekim KILIÇ
New York
2021 yılında pandemi önlemleri kaldırılıyorken enflasyon rakamlarının artışa geçmesi ve ardından Şubat 2022’de Rusya’nın Ukrayna saldırısıyla da bu sefer petrol fiyatlarının yükselmesi ABD kamuoyunun bir süredir gündemindeydi. ABD toplumundaki motorlu taşıt sahipliğinin yaygınlığı, Amerikan yerleşkelerinin şehir planlamasının bu taşıtları olmazsa olmaz bir ihtiyaç kılması ve toplu taşıma sistemlerinin ülke genelindeki zayıflığı, petrol fiyatlarındaki artışın ABD’lileri daha da doğrudan etkilemesini sağlıyor.
Öyle ki yaklaşan ara seçimler (genel seçimler) bir yana, 2024 başkanlık seçimlerinde Biden’ın kesinlikle kaybedeceği yönünde yorumları yoğunlaşıyor. Yorumlar temelsiz değil. Birçok ankette Biden’ın popülaritesinin düştüğü gözlemleniyor. Reuters’ın anketine göre Amerika halkının yüzde 58’i Biden’ı onaylamazken, sadece yüzde 37’si destekliyor. Ayrıca seçimlerde, ekonomideki gelişmelerin Demokrat Partinin Kongrenin Temsilciler Meclisi kanadını kaybetmesine sebep olacağı konuşuluyor.
EKONOMİDE DARALMA TARTIŞMALARI
ABD ekonomisi yılın ikinci çeyreğinde yıllıklandırılmış bazda yüzde 0.9 daraldı. Ekonominin ilk iki çeyrekte negatif rakamlar vermesi uzmanları telaşlandırdı. Liberal basında ekonomistlerin “durgunluk olmadığına” dair köşe yazıları dikkat çekti. NY Times Gazetesi Ekonomi Yazarı Ben Casselman, “Yavaşlama kendi başına mutlaka kötü bir haber değil. Fed (ABD merkez bankası), enflasyonu dizginlemek amacıyla ekonomiyi soğutmaya çalışıyor. Beyaz Saray ise yavaşlamanın geçen yılki hızlı toparlanmanın ardından sürdürülebilir büyümeye kaçınılmaz ve gerekli bir geçişin parçası olduğunu savundu” derken, yine NY Times’tan ünlü liberal iktisatçı Paul Krugman, ekonominin yakında bir durgunluk yaşayabileceğini söyledi. Krugman geçtiğimiz hafta, şu anda yaşadığımızın durumun durgunluk olarak ifade edilmesi için iyi bir sebep olmadığını söylerken, bu haftaki yazısında ise işgücü piyasasının hala güçlü olduğunu söyleyerek istihdam artışını ABD ekonomisinin bir durgunluk yaşamadığının göstergesi olarak sundu. ABD ekonomisinin yavaşladığının altını çizerken, bunu Fed’in (ABD merkez bankası) enflasyonu düşürmek için kasıtlı olarak bir yavaşlama tasarlamasına bağladı ve bu yavaşlamanın sonunda durgunluk etiketini alacak kadar şiddetli ve geniş tabanlı olmasının mümkün olduğunu yazdı.
ABD’deki durumun durgunluk olarak adlandırılmasından öte büyümenin yavaşladığı, işletmelerin geri çekildiği ve halkın hızla yükselen fiyatlara ayak uydurmakta zorlandığı bir dönemden geçtiği kesin olarak söylenebilir. Wells Fargo’nun kıdemli iktisatçısı Tim Quinlan bu durumu “Kesinlikle ivme kaybediyoruz… Asgari düzeydeki gelir kazanımları enflasyona ayak uydurmak için mücadele etti ve insanların harcama kabiliyetini azaltan da bu” diyerek ifade etti.
NPR’nin kapsamlı haberine göre Ulusal Ekonomik Araştırma Bürosu (NBER) adlı kâr amacı gütmeyen, tarafsız bir kuruluş, ABD ekonomisinin ne zaman durgunluğa girdiğini belirliyor. Sekiz iktisatçıdan oluşan bir NBER komitesi bu kararı verebiliyor. Ve bu hesaplamaya birçok faktörü katıyor. Beyaz Saray ise mevcut ekonomik gidişatı “durgunluk” olarak nitelendirmeye karşı çıkıyor. Çünkü ara seçimlerde ekonominin oynayacağı rolün farkında. Başkan Biden, rekor istihdam artışı ve yabancı iş yatırımını ekonomideki gücün işaretleri olarak gösteriyor. Biden, “Bu bana durgunluk gibi gelmiyor” diyor. Fed ise yüksek enflasyonla mücadele etmek için agresif bir şekilde faiz oranlarını artırmaya devam ederken, durgunluk korkularını önemli ölçüde arttırdı. Yakın zamanda yapılan bir Morning Consult/Politico anketine yanıt veren kayıtlı seçmenlerin yüzde 65’i ise “zaten bir durgunlukta olduğumuza inandıklarını” söyledi.
Wall Street Journal’da (WSJ) da çıkan yazılarda ise arka arkaya iki çeyrekte negatif büyümenin durgunluk olarak tanımlanmasına yetmeyeceğine, şu an bir durgunlukta olunsa bile bunu aylarca bilemeyeceğimize ve garip bir süreçten geçtiğimizi belirten birbirinin benzeri köşe yazıları yer aldı. Örneğin WSJ ekonomi yazarı Jon Hilsenrath 4 Temmuz’da çıkan bir yazısında “ABD ekonomisi, İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana 12 durgunluk yaşadı ve her biri iki özellik içeriyordu: Ekonomik çıktı daralması ve işsizlik artması… ABD bunlardan birinin içinde veya yakınındaysa, henüz kayıtlardaki diğer hiçbir şeye benzemiyor” diyerek kafa karışıklığını ifade etti.
Amerikan Ekonomik Araştırma Enstitüsünde araştırma ve eğitim direktörü ve ekonomi tarihçisi Phillip W. Magness’in WSJ’de yazdığı yazıda ise “Biden yönetimi bir durgunluğa, daha doğrusu bir durgunluğun haberlerine hazırlanıyor gibi görünüyor. Beyaz Saray, altta yatan ekonomik sorunlarla uğraşmak yerine kelime oyunları oynuyor” diyerek hükümete eleştiri yöneltti. Magness “Beyaz Saray'ın bir durgunlukta yolunu bulma çabası, ekonomik terimleri politize etmenin tehlikelerini gösteriyor. Bay Biden’ın ekonomi danışmanları, NBER’in metodolojisini kullanarak zaman kazanmaya çalışıyorlar. Bunu yapmanın, bir gerileme durumunda yönetimi seçim tepkilerinden yalıtacağını umuyorlar” diye durumun siyasi olduğuna dikkat çekti. Başkan’ın ekonomi ekibinin, durgunluk riskini küçümsemeden önce iki kez düşünmeleri gerektiğini belirtti.
ENFLASYON POLİTİK BİR SORUNDUR
Bir iktisat kolektifi olan Monetary Policy Institute (Para Politikaları Enstitüsü) blogunda “New School for Social Research” Üniversitesi Öğretim Üyesi Clara E. Mattei ve Doktora Öğrencisi Aditya Singh tarafından yazılan bir yazıda ise ekonominin kapitalist bir ekonomi olduğu vurgulanarak, enflasyonun sadece ekonomik değil, politik bir sorun olduğunun altı çizildi.
Mattei ve Singh’e göre işgücü piyasasının güçlü olması işçilerin avantajına ve iktidar işçileri cezalandırmak için siyasi bir sürece girdi. Yükselen enflasyon işçi sınıfını mücadelelerini arttırdığını belirten iktisatçılara göre, “Yirminci yüzyılın başında ekonomi uzmanları kemer sıkma politikasını; parasal deflasyon, bütçe kesintileri, gerileyen vergilendirme ve statükoyu savunmak ve işçileri hattın en gerisine dönmeye zorlamak için örgütlü emeğe yönelik açık saldırıların çok yönlü bir gündem olarak uydurdu. İngiltere Bankası 1920’de faiz oranlarını yüzde 7’ye yükseltti ve bir yıl sonra işsizliğin (sigortalı işgücünün yüzde 17’si) zirve yapmasına neden oldu. Böylece, para ve maliye politikasının çalışma ilişkileri üzerindeki etkisi, ortaya çıkan kapitalizm sonrası alternatiflerin önünü kapatmaya büyük ölçüde katkıda bulundu.”
Yazarlar, saldırıların kapsamına dair bir fikir vermek için Polonyalı İktisatçı Michał Kalecki’ye de referans veriyor: “Daha yüksek işsizlik, işçiler için temel bir disiplin aracı görevi görür. Kemer sıkma, ekonomiyi geçici olarak istikrarsızlaştırarak, sınıf ilişkilerini istikrara kavuşturmak ve böylece sermaye birikiminin temellerini yenilemek gibi en önemli hedefte başarılı olur.”
Böylece özetle yazarlar, kapitalist ekonominin antidemokratik karakterine işaret ederek Fed’in kararlarının kemer sıkma politikasının bir parçası olduğuna ve işçileri disipline etmeye çalıştıklarını vurguladılar.
BANK OF AMERICA YÖNETİCİSİ: UMARIZ Kİ İŞÇİLER KOZLARINI KAYBEDERLER!
“New School”lu yazarların ekonomik sorunların politik olduğu tespiti başka kaynaklardan da destek buluyor. Bank of America yöneticisinin, “Umuyoruz ki çalışan Amerikalılar işgücü piyasasındaki kozlarını kaybedecekler” dediği ortaya çıktı. The Intercept tarafından yakın zamanda elde edilen özel yazışmada, müşteriler için önümüzdeki birkaç yıl içinde ABD ekonomisi hakkında tahminlerde bulunuluyor. Notta, iş arayan Amerikalıların yüzdesindeki değişikliklerin “işsizlik oranını artırmaya yardımcı olması gerektiği” belirtiliyor.
17 Haziran tarihli bir “yıl ortası incelemesi” olan not, şirketin yatırım bankacılığı kolu Bank of America Securities’in Küresel Ekonomi Araştırması Başkanı Ethan Harris tarafından yazılmış.
Not, Fed’in “ekonomiyi soğutma” yönündeki baskısının ortasında geldi. Ve işçilerin yüksek ücretlerinin enflasyonu artırdığı savunusundaki aynı mantığa sahip. Bu yıl Fed, 2018’den bu yana ilk kez faiz oranlarını artırdı. The Intercept’in geçtiği habere göre tarihsel olarak bu tip kararlar genellikle durgunluklara neden oldu ve şu anda tam olarak böyle görünüyor.
Haber aynı zamanda ünlü iktisatçı Adam Smith’in “Yüksek kârlar yüksek ücretlerden çok işin fiyatını yükseltme eğilimindedir” tespitine referans vererek Bank of America’nın yüksek ücretlerin fiyatları yükseltmedeki kötü etkilerinden yüksek sesle şikayet ettiğini, ancak yüksek kârların zararlı etkileri konusunda sessiz göründüğüne yer veriyor.