04 Ağustos 2022 10:39

Dünyanın eksenini kaydıran Hindistan’ın küçük cevizi

Günümüzde yediklerimizin, içtiklerimizin çeşnisi dışında yaşamımızda çok da yer işgal etmeyen muskat zamanında dünyanın eksenini doğudan batıya kaydırmıştır. Muskat deyip geçmemek lazım…

Fotoğraf: Wikimedia Commons (CC BY-SA 4.0)

Halis Ulaş
Halis Ulaş

Henry Hudson Halve Maen (Yarım Ay) adındaki gemisi ve hepi topu 16 kişilik mürettebatı ile Amsterdam’dan demir aldığında tarihler 4 Nisan 1609 gününü gösteriyordu. Hudson bu kez Hollanda Doğu Hindistan Şirketi adına Batı ile Doğuyu kavuşturacak ve Doğu Hindistan adalarına dolayısı ile de egzotik baharatlara deniz yoluyla kestirmeden ulaşımı sağlayacak hayal ettiği kuzey batı geçidini bulmaya gidiyordu. Bu kez diyorum çünkü Hudson 1607 ve 1608 yıllarında da İngiliz Doğu Hindistan Şirketi adına bu yolculuğu iki kez yapmış ve iki kez yenilmişti ama vazgeçmemişti. Başarısız olduğu seferlerde kuzey kutbuna yaklaşmış ve buzlar ilerlemesini engellemiştir.  

Hudson 1609 yılında da rotasını yine kuzeye çevirip kuzey doğu yönünde ilerlemeye çalışmıştır ancak Norveç’in kuzeyinde eski düşman buzlar yolunu kesince ani bir karar değişikliği yaparak yönünü batıya Yeni Kıta’ya çevirmiştir. Yönünü Batıya çevirmesine selefi İtalyan kâşif Giovanni de Verrazzano’nun gözlemleri neden olmuştur. Çünkü Verrazzano 1524 yılında Yeni Kıtaya yaptığı seferler sonucunda Atlantik ile Pasifik Okyanuslarını birleştiren bir suyolu bir kanal olabileceği iddiasında bulunmuştur. İşte Hudson da bu hayalin peşinde dümeni Yeni Kıta’ya kırar.

Hudson 2 Temmuz 1609 günü “yeni bulunmuş toprak” anlamına gelen Newfoundland kıyılarına ulaşır. Halve Maen seyrüseferini güney batı yönünde devam ettirerek 3 Eylül 1609’da yerlilerin “Mohikanlar’ın Yeri” anlamına gelen Mahicannittuck adını verdikleri bölgeye gelir. Bu bölgede bulunan nehrin ağzında yerlilerin saldırısına uğrar ve mürettebatından bir kişiyi kaybederler. Sonrasında Hudson bu nehrin Verrazzano’nun Atlas ile Pasifik Okyanusunu birleştiren kanal olabileceğini düşünerek nehir boyunca kuzeye doğru yol alır. Hudson 11 Eylül 1609 günü Verrazzano’nun 1525’teki seyahatinde ayak basarak Nouvelle Angoulême adını verdiği nehrin ortasında yer alan bir ada şeklindeki yerleşim yerine gelir, ardından da kuzeye doğru yolculuğuna devam eder. Ancak bu nehrin Doğu Hint adalarına açılan bir kanal olmadığının anlaşılması Hudson için yeni bir hayal kırıklığı olur.

Hudson dener yenilir, dener yenilir ancak pes etmez. Hatta yaşamı bu yolda son bulur. 1611 yılında çıktığı sefer son denemesi olur. Çünkü bu seferde gemide isyan çıkar ve isyancılar 23 Haziran 1611 günü Hudson’u, Hudson’a sadık 7 arkadaşını ve oğlunu küçük bir kayık içinde okyanusun ortasında kaderlerine terk eder. O günden sonra ne Hudson’ın ne arkadaşlarının, ne de oğlunun izine bir daha rastlanmaz.

Hudson’ın bir daha izine rastlanmaz rastlanmasına ancak Hudson ardında Batı ile Doğuyu birleştirmediğini gösterdiği ve sonrasında kendi adıyla anılan bir nehir ve seferinin tüm ayrıntılı dökümünü kaydettiği bir seyir defteri bırakır.

Hudson’ın seyir defterine kaydettiği bilgilerin izini süren Hollandalı tacirler 1625 yılında yerlilerle kürk ticareti yapmak için Verrazzano’nun Nouvelle Angoulême adını verdiği yerleşim yerine gelirler. Bugünün tutarı ile yaklaşık 1000 dolara satın aldıkları bu bölgede kolonileşmeye başlarlar ve bölgenin adını Nieuw Amsterdam olarak değiştirirler.  

Dünyanın batı ucunda Doğu ile Batıyı birbirini bağlayacak bir kanal arayışı sürerken, dünyanın doğu ucunda da kâşiflerin baharat kokusundan zenginlik devşirme umudu yelkenleri doldurmaktaydı. Endonezya ve Papua Yeni Gine arasında yer alan ve on küçük volkanik adadan oluşan Banda takımadası da baharat kokuları ile dönemin sömürgeci ülkelerinin iştahını kabartmaktaydı. Bu adalar keşifler çağında Portekiz, Hollanda ve İngiltere arasında baharat savaşlarına neden olmuştur. On binlerce insanın ölümüne neden olan bu baharat küçük Hindistan cevizi ya da nam-ı diğer muskattır.

XVII. yüzyılın başlarında Hollanda, Doğu Hindistan Şirketi aracılığı ile on Banda adasından dokuzunda kolonileşmeyi başarmış ve böylece dünyanın muskat tekeli haline gelmiştir. Kolonileşemediği ya da kolonileşmeye gerek duymadığı üç kilometre uzunluğunda ve bir kilometre eninde tek bir ada kalmıştır. İşte bu adanın adı Run’dur. Bu küçük adada yetişen küçük Hindistan cevizinin dünyanın eksenini değiştireceği o dönemde kimsenin aklına gelmemiş olsa gerek.

İngiliz kâşifler XVII. yüzyılın başında baharat kokusunun peşinden tıpkı Hollandalılar gibi Banda adalarına kadar gelmiş ve Run adasına yerleşmişlerdir. Hollandalılar muskat ticareti tekellerine yönelik bu tehdit karşısında öfkelenir ve Run adasını İngilizlerin elinden almak için kuşatır. İngilizler bu küçücük adayı Hollandalılara karşı 1540 gün boyunca savunurlar ancak 1620 yılında Hollandalılar adayı İngilizlerden alır.

Onlarca yıl boyunca adayı insansızlaştırıp sığırların hizmetine açan Hollandalılar 1652-1654 yılları arasında İngilizlerle yeniden savaşa tutuşur. 1954 yılında sonlanan I. İngiliz Hollanda Savaşı sonrasında ada yeniden İngilizlere geçer. Hollandalılar bunu hazmedemezler ve adayı yeniden İngilizlerin elinden almak için fırsat kollarlar.

Aradan yıllar geçer 1665 yılında Büyük Londra Veba salgını baş gösterir. Londra’da yaklaşık 100 bin kişi yani nüfusun %15’i vebadan ölür. Bu yıllar hastalıkların miasma yani kötü koku yoluyla bulaştığı kuramının geçerliliğini sürdürdüğü yıllardır. Dolayısı ile de hastalıkların tedavisinde güzel kokuların önemli olduğunun düşünüldüğü yıllardır. İşte tam bu dönemde İngiliz Kraliyet doktorlarının muskatın kokusunun vebanın tedavisinde yararlı olduğunu söylemeleri ile Run adasının İngilizler için önemi daha da artmıştır.

Bu koşullar altında II. İngiliz Hollanda Savaşı baş gösterir. 2 yıl süren savaş 31 Temmuz 1667 günü imzalanan Breda Anlaşması ile son bulur. Hollandalıların Run adasına sahip olma tutkusu bu anlaşmanın maddelerine de yansır. Anlaşmaya göre Run adasını Hollandalılar alır ve karşılığında da Henry Hudson’ın adını verdiği nehrin ortasında bir ada şeklinde yer alan Nieuw Amsterdam İngilizlere verilir.   

Mohikanlar tarafından Mahicannittuck olarak adlandırılan bölgede olan bu ada, Verrazzano’nun 1524 yılında Yeni Kıtaya ayak basması ile Nouvelle Angoulême adını, Hudson’ın izini süren Hollandalı tacirlerin 1625 yılında adaya ulaşmaları ile de Nieuw Amsterdam adını alıyor. Bu isim değiştirme furyasında elbet İngilizler de geri kalmıyor ve 1667 yılında imzaladıkları Breda Anlaşmasının kendilerine verdiği yetkiye dayanarak dönemin York ve Albany Dükü olan ve sonrasında İngiltere tahtına oturacak II. James’e ithafen şehrin adını New York olarak değiştiriyorlar.

Günümüzde yediklerimizin, içtiklerimizin çeşnisi dışında yaşamımızda çok da yer işgal etmeyen muskat zamanında dünyanın eksenini doğudan batıya kaydırmıştır. Muskat deyip geçmemek lazım…

 {{466350}}

Reklam
YAZARIN DİĞER YAZILARI