Dünyanın eksenini kaydıran Hindistan’ın küçük cevizi
Günümüzde yediklerimizin, içtiklerimizin çeşnisi dışında yaşamımızda çok da yer işgal etmeyen muskat zamanında dünyanın eksenini doğudan batıya kaydırmıştır. Muskat deyip geçmemek lazım…
Fotoğraf: Wikimedia Commons (CC BY-SA 4.0)
Henry Hudson Halve Maen (Yarım Ay) adındaki gemisi ve hepi topu 16 kişilik mürettebatı ile Amsterdam’dan demir aldığında tarihler 4 Nisan 1609 gününü gösteriyordu. Hudson bu kez Hollanda Doğu Hindistan Şirketi adına Batı ile Doğuyu kavuşturacak ve Doğu Hindistan adalarına dolayısı ile de egzotik baharatlara deniz yoluyla kestirmeden ulaşımı sağlayacak hayal ettiği kuzey batı geçidini bulmaya gidiyordu. Bu kez diyorum çünkü Hudson 1607 ve 1608 yıllarında da İngiliz Doğu Hindistan Şirketi adına bu yolculuğu iki kez yapmış ve iki kez yenilmişti ama vazgeçmemişti. Başarısız olduğu seferlerde kuzey kutbuna yaklaşmış ve buzlar ilerlemesini engellemiştir.
Hudson 1609 yılında da rotasını yine kuzeye çevirip kuzey doğu yönünde ilerlemeye çalışmıştır ancak Norveç’in kuzeyinde eski düşman buzlar yolunu kesince ani bir karar değişikliği yaparak yönünü batıya Yeni Kıta’ya çevirmiştir. Yönünü Batıya çevirmesine selefi İtalyan kâşif Giovanni de Verrazzano’nun gözlemleri neden olmuştur. Çünkü Verrazzano 1524 yılında Yeni Kıtaya yaptığı seferler sonucunda Atlantik ile Pasifik Okyanuslarını birleştiren bir suyolu bir kanal olabileceği iddiasında bulunmuştur. İşte Hudson da bu hayalin peşinde dümeni Yeni Kıta’ya kırar.
Hudson 2 Temmuz 1609 günü “yeni bulunmuş toprak” anlamına gelen Newfoundland kıyılarına ulaşır. Halve Maen seyrüseferini güney batı yönünde devam ettirerek 3 Eylül 1609’da yerlilerin “Mohikanlar’ın Yeri” anlamına gelen Mahicannittuck adını verdikleri bölgeye gelir. Bu bölgede bulunan nehrin ağzında yerlilerin saldırısına uğrar ve mürettebatından bir kişiyi kaybederler. Sonrasında Hudson bu nehrin Verrazzano’nun Atlas ile Pasifik Okyanusunu birleştiren kanal olabileceğini düşünerek nehir boyunca kuzeye doğru yol alır. Hudson 11 Eylül 1609 günü Verrazzano’nun 1525’teki seyahatinde ayak basarak Nouvelle Angoulême adını verdiği nehrin ortasında yer alan bir ada şeklindeki yerleşim yerine gelir, ardından da kuzeye doğru yolculuğuna devam eder. Ancak bu nehrin Doğu Hint adalarına açılan bir kanal olmadığının anlaşılması Hudson için yeni bir hayal kırıklığı olur.
Hudson dener yenilir, dener yenilir ancak pes etmez. Hatta yaşamı bu yolda son bulur. 1611 yılında çıktığı sefer son denemesi olur. Çünkü bu seferde gemide isyan çıkar ve isyancılar 23 Haziran 1611 günü Hudson’u, Hudson’a sadık 7 arkadaşını ve oğlunu küçük bir kayık içinde okyanusun ortasında kaderlerine terk eder. O günden sonra ne Hudson’ın ne arkadaşlarının, ne de oğlunun izine bir daha rastlanmaz.
Hudson’ın bir daha izine rastlanmaz rastlanmasına ancak Hudson ardında Batı ile Doğuyu birleştirmediğini gösterdiği ve sonrasında kendi adıyla anılan bir nehir ve seferinin tüm ayrıntılı dökümünü kaydettiği bir seyir defteri bırakır.
Hudson’ın seyir defterine kaydettiği bilgilerin izini süren Hollandalı tacirler 1625 yılında yerlilerle kürk ticareti yapmak için Verrazzano’nun Nouvelle Angoulême adını verdiği yerleşim yerine gelirler. Bugünün tutarı ile yaklaşık 1000 dolara satın aldıkları bu bölgede kolonileşmeye başlarlar ve bölgenin adını Nieuw Amsterdam olarak değiştirirler.
Dünyanın batı ucunda Doğu ile Batıyı birbirini bağlayacak bir kanal arayışı sürerken, dünyanın doğu ucunda da kâşiflerin baharat kokusundan zenginlik devşirme umudu yelkenleri doldurmaktaydı. Endonezya ve Papua Yeni Gine arasında yer alan ve on küçük volkanik adadan oluşan Banda takımadası da baharat kokuları ile dönemin sömürgeci ülkelerinin iştahını kabartmaktaydı. Bu adalar keşifler çağında Portekiz, Hollanda ve İngiltere arasında baharat savaşlarına neden olmuştur. On binlerce insanın ölümüne neden olan bu baharat küçük Hindistan cevizi ya da nam-ı diğer muskattır.
XVII. yüzyılın başlarında Hollanda, Doğu Hindistan Şirketi aracılığı ile on Banda adasından dokuzunda kolonileşmeyi başarmış ve böylece dünyanın muskat tekeli haline gelmiştir. Kolonileşemediği ya da kolonileşmeye gerek duymadığı üç kilometre uzunluğunda ve bir kilometre eninde tek bir ada kalmıştır. İşte bu adanın adı Run’dur. Bu küçük adada yetişen küçük Hindistan cevizinin dünyanın eksenini değiştireceği o dönemde kimsenin aklına gelmemiş olsa gerek.
İngiliz kâşifler XVII. yüzyılın başında baharat kokusunun peşinden tıpkı Hollandalılar gibi Banda adalarına kadar gelmiş ve Run adasına yerleşmişlerdir. Hollandalılar muskat ticareti tekellerine yönelik bu tehdit karşısında öfkelenir ve Run adasını İngilizlerin elinden almak için kuşatır. İngilizler bu küçücük adayı Hollandalılara karşı 1540 gün boyunca savunurlar ancak 1620 yılında Hollandalılar adayı İngilizlerden alır.
Onlarca yıl boyunca adayı insansızlaştırıp sığırların hizmetine açan Hollandalılar 1652-1654 yılları arasında İngilizlerle yeniden savaşa tutuşur. 1954 yılında sonlanan I. İngiliz Hollanda Savaşı sonrasında ada yeniden İngilizlere geçer. Hollandalılar bunu hazmedemezler ve adayı yeniden İngilizlerin elinden almak için fırsat kollarlar.
Aradan yıllar geçer 1665 yılında Büyük Londra Veba salgını baş gösterir. Londra’da yaklaşık 100 bin kişi yani nüfusun %15’i vebadan ölür. Bu yıllar hastalıkların miasma yani kötü koku yoluyla bulaştığı kuramının geçerliliğini sürdürdüğü yıllardır. Dolayısı ile de hastalıkların tedavisinde güzel kokuların önemli olduğunun düşünüldüğü yıllardır. İşte tam bu dönemde İngiliz Kraliyet doktorlarının muskatın kokusunun vebanın tedavisinde yararlı olduğunu söylemeleri ile Run adasının İngilizler için önemi daha da artmıştır.
Bu koşullar altında II. İngiliz Hollanda Savaşı baş gösterir. 2 yıl süren savaş 31 Temmuz 1667 günü imzalanan Breda Anlaşması ile son bulur. Hollandalıların Run adasına sahip olma tutkusu bu anlaşmanın maddelerine de yansır. Anlaşmaya göre Run adasını Hollandalılar alır ve karşılığında da Henry Hudson’ın adını verdiği nehrin ortasında bir ada şeklinde yer alan Nieuw Amsterdam İngilizlere verilir.
Mohikanlar tarafından Mahicannittuck olarak adlandırılan bölgede olan bu ada, Verrazzano’nun 1524 yılında Yeni Kıtaya ayak basması ile Nouvelle Angoulême adını, Hudson’ın izini süren Hollandalı tacirlerin 1625 yılında adaya ulaşmaları ile de Nieuw Amsterdam adını alıyor. Bu isim değiştirme furyasında elbet İngilizler de geri kalmıyor ve 1667 yılında imzaladıkları Breda Anlaşmasının kendilerine verdiği yetkiye dayanarak dönemin York ve Albany Dükü olan ve sonrasında İngiltere tahtına oturacak II. James’e ithafen şehrin adını New York olarak değiştiriyorlar.
Günümüzde yediklerimizin, içtiklerimizin çeşnisi dışında yaşamımızda çok da yer işgal etmeyen muskat zamanında dünyanın eksenini doğudan batıya kaydırmıştır. Muskat deyip geçmemek lazım…
{{466350}}
- Vadedilmiş harfler 10 Ekim 2024 10:21
- Umut ayracı 26 Eylül 2024 10:24
- Fenike’den Marsilya’ya, uzodan rakıya… 12 Eylül 2024 12:41
- Bütün yollar Rom’a çıkar 29 Ağustos 2024 10:33
- Bitiş çizgisi 15 Ağustos 2024 04:54
- Çayın yolculuğu 01 Ağustos 2024 08:30
- Kafatası çağı 18 Temmuz 2024 10:00
- Çok kapılı oda 08 Temmuz 2024 10:44
- Yoldan sonra 28 Haziran 2024 09:23
- Bir “Yol” Hikayesi II 13 Haziran 2024 13:49
- Bir “Yol” Hikayesi 30 Mayıs 2024 13:20
- İçimizdeki İrlandalı 16 Mayıs 2024 12:53
- İşçiler marş söyleyerek sahneye girerler… 01 Mayıs 2024 10:10
- Emek bizim, söz bizim… 26 Nisan 2024 04:30
- Sol açık 18 Nisan 2024 11:30
- Kader kapıyı çalınca… 04 Nisan 2024 12:45
- Bir ihtimal daha var o da ölmek mi dersin 21 Mart 2024 04:30
- İkiyüzlü ahlak kumkumalığı 07 Mart 2024 13:48
- Elde kaldı hüzün… 22 Şubat 2024 13:32
- Tüfenk üçlemesi: Mavzer 01 Şubat 2024 10:47
- Tüfenk üçlemesi: Aynalı Martin 18 Ocak 2024 11:50
- Tüfenk üçlemesi: Filinta 04 Ocak 2024 13:45
- Gayrı döner oldum 21 Aralık 2023 14:58
- Kayyum rejimi 07 Aralık 2023 12:54
- Kimdi giden kimdi kalan 23 Kasım 2023 11:01
- Eni vici vokke 02 Kasım 2023 13:04
- Şeytanın ışıltısından insanlığın karanlığına 19 Ekim 2023 09:52
- Dayanışma ezilenlerin inceliği midir? 28 Eylül 2023 12:20
- Amerikan İç Savaşı'ndan İngiltere'ye gariptos ağaçlarının hışırtısı 14 Eylül 2023 11:12
- Cehennemin kapısından Bakırköy’ün avlusuna… 31 Ağustos 2023 10:22
- Irgatın Türküsü 17 Ağustos 2023 11:32
- Yüksek Kaldırım’dan Leningrad’a bir şehrin faşizme karşı direniş senfonisi 03 Ağustos 2023 11:46
- Mississipi’den Feshane’ye derinlik ve güvenlik meselesi 20 Temmuz 2023 04:07
- Birimize bir şey olursa ne yaparız? 06 Temmuz 2023 11:31
- Mordan öte 22 Haziran 2023 12:22
- Hakikat bükücülüğü 08 Haziran 2023 11:11
- Umut yorgunluğu 25 Mayıs 2023 10:44
- “Winner” ceket mütevazı mutfağa karşı 11 Mayıs 2023 11:11
- Savaş naraları 27 Nisan 2023 10:10
- Bellek oyunları 13 Nisan 2023 10:50
- Maraş, bahtı gara Maraş 23 Mart 2023 10:48
- Aradığınız devlet bulunamadı 02 Mart 2023 12:22
- Deprem değil, binalar öldürürmüş (!) 16 Şubat 2023 08:42
- Katil uşak 02 Şubat 2023 11:01
- Suyun kokusu 19 Ocak 2023 13:45
- Timsah armudu 05 Ocak 2023 10:27
- Yılın sözcükleri 22 Aralık 2022 11:09
- Franco’dan bugüne Dünya Kupalarından elimizde kalanlar 08 Aralık 2022 11:45
- Şah mat 24 Kasım 2022 09:19
- “Gördük biz bu filmi” 10 Kasım 2022 10:54
- Hakikat yolcusu 30 Ekim 2022 11:20
- Anlatılamamış masallar 27 Ekim 2022 10:14
- "In vino veritas" diğer bir deyişle "Hakikat şaraptadır" 13 Ekim 2022 11:07
- Suskun notalar 29 Eylül 2022 11:12
- Güney Kutbunun yeniden keşfinin hüzünlü hikâyesi 15 Eylül 2022 11:09
- “Sen ben Lenin” Bir de Ahmet Abi. 01 Eylül 2022 10:39
- Börklüce’den günümüze Eyyamı Bahur ya da namı diğer Köpek Günleri 18 Ağustos 2022 10:59
- Dünyanın tadı baharı 21 Temmuz 2022 08:40
- Menekşe kokusu 07 Temmuz 2022 04:24
- İnsan kokusu 23 Haziran 2022 04:12
- Tiryak-i 02 Haziran 2022 11:37
- Bahar karşılama 19 Mayıs 2022 06:26
- Hıdırellez ateşi 05 Mayıs 2022 01:05
- Yelkenler fora 21 Nisan 2022 05:20
- Sözün gücü 07 Nisan 2022 06:05
- Lombardiya’dan Ukrayna’ya kemanın tınısı 24 Mart 2022 05:34
- Zeytinin hükmü 10 Mart 2022 05:55
- Geççek 24 Şubat 2022 05:15
- Allasen söyle nedir aşkın aslı astarı! 09 Şubat 2022 23:45
- Erguvan kokusu 27 Ocak 2022 05:49
- (N)isyan 13 Ocak 2022 04:53
- Yaşamın ağırlığı 30 Aralık 2021 05:42
- Kuşaklar boyu insan hakları 16 Aralık 2021 05:03
- Savaşı Durduran Kadınlar: Lili ve Marlen 02 Aralık 2021 04:23
- Herkesin bir Ahmet Kaya’sı vardır 18 Kasım 2021 04:00
- Şaka mı, şeker mi, yoksa patates mi? 04 Kasım 2021 05:43
- Memeli Zeus 21 Ekim 2021 06:51
- Son Bakış 07 Ekim 2021 05:30
- Kırmızı 22 Eylül 2021 23:43
- Asuman’dan Antonis’e Ege’nin iki yakası 09 Eylül 2021 04:46
- Her ekalliyeti düşünüyorum 26 Ağustos 2021 04:04
- Dezenfektan aşkı 12 Ağustos 2021 06:12
- Nomadland’den Rosetta’ya Göçebe Ruhlar 29 Temmuz 2021 06:35
- Lavinia 14 Temmuz 2021 23:08
- Ruhumda Sızı* 01 Temmuz 2021 06:46
- “Y” 17 Haziran 2021 06:06
- Vurmayın öldüm 03 Haziran 2021 03:56
- Gözümün nuru 20 Mayıs 2021 06:11
- İmgenin suskunluğu 06 Mayıs 2021 05:56
- Ruhlar Mezbahası İyi Günler 22 Nisan 2021 03:34
- Şiirci Geldi Haaanıım… 08 Nisan 2021 00:00
- Ata Abi 25 Mart 2021 05:08
- “Yurtsama”dan “gündedün”e “nostalji”nin çağrıştırdıkları 10 Mart 2021 23:20
- Gönülçelen kelimeler atlasım 25 Şubat 2021 05:00
- Harfiyat 10 Şubat 2021 22:41
- Utanç ne yana düşer usta... 28 Ocak 2021 04:20
- “... Ve Herkes için Adalet” 13 Ocak 2021 23:15
- Yattığınız yer incitmesin… 31 Aralık 2020 04:38
- San(a)saryan’dan Su’ya Mahsus Mahaller 09 Aralık 2020 22:44
- Ölüm, adın kalleş olsun… 26 Kasım 2020 04:03
- Depremin ruhsal sarsıntısı 12 Kasım 2020 04:59
- Notaların savaşla hesaplaşması 29 Ekim 2020 05:11
- Hırsızlar mağarası 15 Ekim 2020 00:00
- İyi ki TTB var! 01 Ekim 2020 06:30
- Heybeliada Sanatoryumundaki Hayalet 17 Eylül 2020 00:02
- Otokinetik etki ve norm oluşturma 03 Eylül 2020 05:06
- Ödemişli Muzaffer’den Amerikalı Sherif’e 20 Ağustos 2020 00:51
- Uygun adım marş!… 06 Ağustos 2020 05:18
- ERK-EK 23 Temmuz 2020 04:57
- İçimdeki yangın 09 Temmuz 2020 05:18
- Dededen toruna “Barış”ın inşası 25 Haziran 2020 01:00
- Esaretten kaçan köleden hasta, kamçıdan tedavi üretmek 11 Haziran 2020 00:00
- Kerli ferli yalanlar ve sosyal uyum 28 Mayıs 2020 00:00
- Elma dersem çık… 14 Mayıs 2020 00:30
- Yaşam için ölüme yatanlar 30 Nisan 2020 02:08
- Bastırılan geri döner 16 Nisan 2020 00:00
- Miasmadan Covid-19’a sağlıkçıların salgından korunma önlemleri 02 Nisan 2020 02:49
- Şimdiki zamanda bir distopya: Covid-19 18 Mart 2020 20:30
- Şehitler tepesi 05 Mart 2020 00:30
- Özlerimize kıymayın efendiler! 20 Şubat 2020 00:30
- Acının tonu 06 Şubat 2020 00:00
- Başlarken… 29 Ocak 2020 23:20