06 Ağustos 2022 04:18

TPI işçisi: ‘Biz istedik vermediler’ anlayışı da gidecek

“Artık ‘Biz istedik vermediler’ anlayışı gidecek, yerine işçinin söz sahibi olduğu, istediğinde emeğinin gücüyle alabildiği komiteli, tek bir elde olmayan bir sistem gelecek.”

Fotoğraf: TPI işçileri

Reklam

TPI işçisi
İzmir

Petrol-İş İzmir Şubesinin örgütlü olduğu Menemen Serbest Bölge ve Çiğli Sasalı’da faaliyet gösteren rüzgar türbini üreten TPI Composite fabrikası işçileri olarak düşük ücret, sendikanın geri tutumu ve ağır çalışma koşulları ile başlayan süreci direnişe çevirerek zafere ulaştırdık.

Amerika merkezli bu firma daha geçtiğimiz günlerde yatırımlarını arttıracağını açıklamış ve hükümetten gerekli destekleri istemiş olmasına rağmen, köle gibi sağlıkları hiçe sayılarak çalıştırılan biz işçileri açlık sınırının altına mahkum etmişti. Bu bağlamda patron servetine servet katmış bizler sersefil kalmıştık. Buna karşı işçiler olarak birlik beraberliği sağlayarak sendika yönetimini adeta mecbur bırakırcasına bir direniş başlattık.

TPI işçisi artık işveren ve sendikadan umudu kesmiş ve hükümetin asgari ücrete yapacağı zammı beklerken, işveren vekilleri işçilere tatmin edici iyileştirme sözü vermiş olmalarına rağmen yüzde 30’a ek olarak yüzde 5 iyileştirmeyi bize lütuf gibi sunmak istediler. Biz de soruyoruz altı ay önce 638 TL bizim cebimizden çıkıp patronun cebine girerken de ses çıkarmamıştınız. Ayrıca “Kıdemlerimizi eritip bugün bize zam vermiş gibi göstermeye çalışmak hangi akla mantığa sığmaktadır” diyen işçiler, direnişe şube yöneticilerinin ve işverenin oyunlarına rağmen devam etmiştir.

Dün olduğu gibi bugün de yanımızda olmayanlara, işveren ile birlikte işçi üzerinden oyun çevirenlere cevabımızı sandıkta verdik. Biz işçiler artık birlikteyiz ve sizin tüm oyunlarınızı bozacak tecrübeye, birikime sahibiz. Siz, “Biz tecrübeliyiz” derken asıl tecrübe sahibi olan bizler olduk. Sizler lüks arabalarınızla binlerce lira maaşlarınızla değil bizler üç kuruş maaşımızla çocuklarımıza yetmeye çalışırken o tecrübeleri yaşadık.

Dün olduğu gibi bugün de “İyiyi biz yaptık kötüyü onlar yaptılar” ile bizleri bölmekten vazgeçin. Yapmanız gereken her şeyi lütuf gibi işçiye gösterme devriniz bitmiştir. Yaptıklarınızı kendi payınıza vefa diye adlandırmaktan vazgeçin. Bir sendika başkanı düşünün, direnişte olan işçilerinin direnişte geçen 16 gün boyunca hiçbir ihtiyacını karşılamadığı halde direnişin zaferini kendine mal etmeye çalışsın. Yemiyoruz artık efendi; sen değil miydin direnişin ilk günü “İsteyen girebilir, ben sizi zorla tutmuyorum” diyerek kırılma yaratmak isteyen? Yine sen değil miydi yüzde 9’a hayır diyen işçiyi 4 defa sandığa götüren? Hatta çıkarılan işçileri koz olarak kullanan? Biz işçiler birlik olarak bu zaferi kazandık. Senin acemi oyunların ve işverenin kendince profesyonel oyunlarına rağmen direnişimizi kendi gücümüz ile meşru hale getirdik. Zafer senin gibi sendika ağalarının değildir, biz senden çok daha tecrübeli işçilerindir.

İşçi kardeşlerim, işçinin haklarını bildiği, sendikal eğitim verildiği bir sistemi gelin birlikte savunalım. İşçinin bilinçli olması korkutmasın sizi, tecrübe öyle ya da böyle toplumsal bilinci geliştirir.

Emekçi kardeşlerim kişisel çıkarlara hizmet edenlere, temsilci olmak için biat edenlere inanmayın, birlik beraberliğimizi daimi kılalım. Delege ve komitenin aktif çalıştığı bir sistem kuralım. Sözleşme taslağını beraber hazırlayıp, yasa, tüzük, kanun bilen liyakatli başkan, yönetim ve temsilcileri biz belirleyelim. Arkadaş, eş, dost diye oy vermekten vazgeçelim. Sorun çok, çözüm basit, birlik olursak başarırız. Hiçbir şey değişmez dersek zaten değişmeyecektir. İnanırsak değiştirmek için ilk adımı atmış olacağımızı bilmeliyiz.

6 çift çorabı bile sözleşmede alamayan bir zihniyetin bu gemiyi yürütemeyeceği aşikardır. Dün çare olamayanlar bugün umut da olamazlar. Umut işçinin çay alanları yetersizliğinden dem vurup çay molalarını çok görenler değildir. Umut “Keşke bilseydim böyle olacağını ama artık tecrübeliyim aynı hataları yapmam” diyenler de hiç değildir. Artık “Biz istedik vermediler” anlayışı gidecek, yerine işçinin söz sahibi olduğu, istediğinde emeğinin gücüyle alabildiği komiteli, tek bir elde olmayan bir sistem gelecek. Artık bizi kandıramazsınız, adamcı, alaycı, biatçı, yandaş, yalaka, karalamacı politikalarınızı da alın bırakın bu işi. Artık yeter diyoruz, işçiyiz, haklıyız, çare yok birlikte kazanacağız...


İŞÇİLER NASIL RAHAT YÜZÜ GÖRECEK?

Kemal KESKİN
İzmir

İki el; biri içerde diğeri dışarda, arada tel örgü. Kolay buluşmadı bu eller. Önce dışardakiler uğultu halinde, bazen cılız bazen gür sesle slogan atıyorlardı. Kendi içlerinde tartışmalar, kırılmalar yaşasalar da beklemeye devam ediyorlardı. Kimi zaman içerdekilere seslerini duyurmak için bağırıyor, umutsuzluğa kapılıp onlara kızıyorlardı. Dağılmıyorlar, beklemeye devam ediyorlar. Sendikacılar arada bir görünüp bir şeyler anlatsa da işçiler tatmin olmuyor.

“İçerdeki arkadaşlar nerde, onları yanımıza istiyoruz” diyorlar. Öyle ki “Ne konuşulacaksa bir bize bir içerdekilere değil hep beraber konuşalım” diyorlar, beklemeye devam ediyorlar. Derken işçiler içerdekilere ulaşmanın yollarını arıyor. Yerlerini değiştirip arkadaşlarını görecekleri bir yer bulmaya çalışıyorlar. İçerde arkadaşlarının da kendi içlerinde tartıştığı ve bir karara varmaya çalıştıkları bilgisi kulaktan kulağa dolaşıyor. Onlara seslerini duyurma ve moral olma çabası umutsuzluğa galip gelmeye başlıyor.

Arkadaşlarını görme arayışı sonuç veriyor ve yerlerini değiştirerek onlara kendilerini gösterme fırsatını yakalıyorlar. Bu kez sloganlar daha gür atılıyor, coşku hakim. Şimdi içerdekilerin tartışmalarına ve bilgilerine ulaşmak daha kolay oluyor. Onların da kıyasıya bir tartışma içinde olduklarını ve git gellerine şahit oluyorlar. Tartışma bitip direnişe devam kararı çıkınca bir sevinç çığlığı kopuyor. İçerden gelen insan seli dışarda bekleyen arkadaşlarına yöneliyor. Göz, aradaki tel örgüyü görmez oluyor. Birbirlerine anlatacak o kadar şey biriktirmişler ki bir uğultu, herkes birbirine bir şeyler anlatıyor. Dışardakiler içerdekilerin neler yaşadıklarından, neler yaptıklarından haberdar oluyor.

Eski TARİŞ şimdi TPI işçisi kadın işçinin konuşmasının çok etkili olduğu bilgisi dillerde dolaşıyor. Fakat kendi güçlerinin ayırdına varamamak ilk heyecanla mümkün. Zaman geçtikçe konuşmanın etkisi kadar şimdiye kadar biriktirdikleri, sessiz de olsa derinlerdeki öfkeleri onları direnişe ikna ediyor. Direnişin hamalı, o damarı yaratan kendileriydi. Direnişe devam kararı nice eli birleştirdi. O eller ki makinaya can veren, patrona kazandıran, kendine yabancılaşan eller. Nihayet içerdekilerin direnişe devam kararı ile kendilerinin olan eller. Çok uzaktalarmış da uzunca zaman görüşememiş iki dostun kavuşması misali. Gözlere fer gelmiş, kollar güçlenmiş nerdeyse tel örgüyü kırıp atacak, yürekler heyecanla çarpıyor ve de kavuşmanın güzelliği ile yüzler gülüyor. Bir kez daha anlaşılıyor ki suni engeller ve söylentiler nafile, direnişi kıramıyor.

Bugün lal olmuş dil çözülüp dile gelmedi mi? Gözler bağlanmış olsa da göz bağını direnişin gücü çözmedi mi? İşçiler olmadan koca fabrika ve hızına yetişilmeyen makinalar sessizliğe bürünmedi mi? Koca koca patronlar ahkam keserken, tehditler savururken sus pus olmadı mı? TPI işçisi çok şey başardı. Bu bilinçlere iyi kazılmalı. Şimdi yeni kavgaya hazırlanma vakti. Kavga, işçilerle kapitalistler arasında sürgit devam ediyor. TPI işçisi haklı olarak ekonomik koşullarının iyileşmesi için yola çıkmadı mı? O da yetmedi işten çıkarılarak cezalandırılmak istendi. İşçiler ise kendi yaratmadıkları bu kötü gidişe bir son vermek istedi. Onca tehdit ve ceza sökmedi. Madem öyleydi işçi üretimden gelen gücü ile patronların karşısına dikildi. Böylece dosta düşmana neler yapabileceğini gösterdi. İşçiler rahat yüzü nasıl görecek? Sınıflar mücadelesinde sınıf olma ve iktidarı alma bilincine ulaştıklarında. Onun için TPI patronu bugün olmasa yarın saldırıp öcünü almak isteyecek. TPI işçisi bugün olduğu gibi ekmeğine, işine, özgürlüğüne sahip çıktıkça yenilmez. Onlardan çok şey öğrendim. Sınıf kardeşleri de onlardan ilham alıyor.


TPI EMEKÇİLERİNİN AÇTIĞI YOLDA TÜM İŞÇİLER KAZANACAK

DYO Boya işçisi
İzmir

Değerli TPI işçisi kardeşlerim, DYO boya Çiğli fabrikasında yıllardır süren sendikal bürokrasisi işçinin üzerine çöken bir kabus gibi.

Sürekli ezen, hor gören bir yapıya sahip Petrol-İş İzmir Şubedeki bu sistem başta siz TPI işçileri sayesinde diliyoruz ki son bulacak.

Sendika seçimleri için söz konusu olan delege başvurularıyla ilgili süreç gerek şube gerekse temsilci heyeti tarafından hiçbir şekilde işçiye bildirilmedi, dahası sendika odasındaki panoya dahi asılmadı. Aday olmak isteyenlere ise teşekkür edilip sayının tamam olduğu söylendi.

Akabinde kendilerinin belirlediği delegelerle hazırladıkları listelere işçiler sendika odasına çağrılarak imza attırıldı. Bu hususta soru soran arkadaşlara “Bir şey yok, sendika istiyor” cevabı verildi. Israr eden arkadaşlara ise “Seçtiğimiz delegelere imza” denildi.

“Delegeler kim?” sorusuna ise bilgi olmadığı cevabı veriliyor. Uzun lafın kısası bir önceki yönetimin Ali Cengiz oyunlarını kendi koltuk ve ikrarları için pervasızca kullanıyorlar.

Dileğim odur ki, TPI emekçilerinin açtığı bu yolda yalnızca kazanan siz değilsiniz, Petrol-İş’e bağlı tüm emekçiler ve demokrasi kazanacak. Hepinize yürek dolusu sevgilerle. Direnen kazanır.

Reklam