Ukrayna’daki savaştan 'süper kârlı' çıkanlar!
Ukrayna savaşında siviller ölür ve yerinden edilirken, savaşın neden olduğu ileri sürülen enerji fiyatlarındaki artış şirketlere rekor kâr olarak döndü, halk ise fahiş faturaların altında eziliyor.
Görsel: Pixabay
Savaş döneminde enerji ve petrol tekelleri kârlarına kâr kattılar. Ancak petrol, gaz vb. eksikliği nedeniyle tüketiciye yansıyan enerji fiyatları korkunç boyutta arttı. Şirketlerden aşırı kâr vergisi alınması talepleri yükseliyor ve AB içinde bile bazı ülkeler bu vergiden yana adım attı. Teleholis’ten seçtiğimiz yazıda, “Bazıları için Ukrayna’daki savaş kârlı” denirken, bu şirketlerden vergi alınmazsa toplumsal isyanların gündeme gelebileceği belirtildi.
L’Humanité gazetesinden çevirdiğimiz bu makalede de Patrick Le Hyaric, ekonomiye katkıda bulunmamalarının yanı sıra devletten doğrudan yardım alan dev grupların elde ettiği süper kârların altını çizdi. Hyaric, “İşçiler maaş bordrolarına yeni bir şey görmüyorlar fakat finans, enerji, ulaşım, otoyol, otomobil, lüks veya toplu dağıtım grupları sevinçten havalara uçuyor. Nitekim kârları artık ‘süper kâr’ haline gelmiştir” dedi.
İngiltere’nin ana gündemleri ise ekonomik kriz, geçim kaygısı ve ülkenin Muhafazakar Parti tarafından seçilecek yeni başbakanı. Ancak Guardian gazetesinin gerçekleştirdiği bir araştırmanın önemine de değinmek gerekiyor. Araştırmaya göre çocukların çevrimiçi ortamda ırkçılık ve kadın düşmanlığı da dahil olmak üzere aşırı sağ görüşlerden etkilenme yaşı konusunda endişelenmek için nedenler artıyor ve bununla mücadele konusunda yapılması gerekenler var. Guardian, geçen yıl terör suçları nedeniyle tutuklanan 20 çocuktan 19’unun aşırı sağcı ideolojiyle bağlantılı olduğuna dikkat çekiyor.
AŞIRI KÂR VERGİSİ: ALMANYA’DA TOPLUMSAL BARIŞIN BİR KOŞULU MU?
Berd MUELLER
Telepolis
Avrupalı enerji şirketleri, Ukrayna’daki savaş sırasında rekor kârlar kaydederken, tüketiciler yükselen fiyatlar ile boğuşuyor. Ama federal hükümet aşırı kâr vergisi konusunda anlaşamıyor.
Bazıları için Ukrayna’daki savaş kârlı. Enerji şirketleri, petrol ve gaz fiyatlarındaki artış sayesinde yüksek kârlar elde eden şanslı şirketler arasında yer alıyor. Avrupa’nın en büyük petrol şirketi Shell, geçen çeyrekte 11,5 milyar dolar kâr açıkladı. İlk çeyrekte kârı “sadece” 9,1 milyar dolardı; ancak bu sonuç bile rekor bir kâr olarak kabul edildi. Shell böylece geçen yılın aynı dönemine göre kârını beş katına çıkardı.
Fransız enerji grubu Total Energies ve İspanyol grubu Repsol da önemli ölçüde daha yüksek kârlar elde ettiler. İlki, ilk yarıda kârını 9.8 milyar dolara, rekor bir seviyeye ve 2021’in ilk yarısındaki kârın yaklaşık üç katına çıkarmayı başardı. Repsol, 2.5 milyar avroya yükselen kârını ikiye katladı.
En son İngiliz petrol şirketi BP de üç aylık rakamları sundu. Şaşırtıcı olmayan bir şekilde, BP kârını da önemli ölçüde artırdı. İkinci çeyrekte geçen yılın aynı çeyreğine göre kârını üç katına çıkardı. Grup, bazı analistleri bile şaşırtan bir artı 8,5 milyar dolar kaydetti.
Bu kazanımlar performansa ve yeniliğe değil, yalnızca keskin bir şekilde artan piyasa fiyatlarına dayanmakta. Önümüzdeki çeyrekte, BP benzer şekilde yüksek bir kâr bekliyor. Rusya kaynaklı arzın devam eden “kesintisi” ve azalan stoklar nedeniyle “sürekli” yüksek fiyatlar bekleniyor.
Tüketiciler için bunun anlamı şu: Giderek daha fazla hoşnutsuzluğa neden olan keskin bir şekilde yükselen fiyatlar. Bu da “aşırı kâr vergisi” tartışmasını teşvik ediyor. Bunun arkasındaki fikir, ekstra kârın bir kısmını almak ve böylece tüketicilerin üzerindeki yükü hafifletmek. Bu toplumsal barış adına yapılacak.
Bazı ülkelerde uygulamaya sokuldu bile ve Almanya’da hâlâ tartışılıyor. Üç iktidar partisinin (sosyal demokrat SPD, Birlik 90/Yeşiller ve liberal demokratlar FDP) bu konuda karşıt pozisyonları var.
Federal Meclis’te Yeşiller Fraksiyonu Başkan Yardımcısı Andreas Audretsch, aşırı kâr vergisi getirilmesinden yana konuştu. Alman Basın Ajansı’na (dpa) “Krizden yararlananlar toplumsal barışı sağlamak için bir şeyler vermek zorunda kalacaklar” dedi. Petrol şirketleri “hiç çaba harcamadan milyarlarca dolar kazanıyorsa”, böyle bir vergi olmalı. Diğer her şey “adalet açısından iletilemez” diye belirtti.
Hafta sonu, Sosyal Demokratların liderleri de aşırı kâr vergisi lehinde konuştular. SPD Başkanı Saskia Esken, Neue Osnabrücker Zeitung’a (NOZ) bu konuda yeni bir girişimde bulunmak istediğini duyurmuştu. Liberal demokratlar (FDP) ise aşırı kâr vergisine kesinlikle karşı çıkıyorlar. İtalya ve İngiltere’de kendilerine yakın partilerin bu konuda attıkları adımları bile gereksiz ve zararlı görüyorlar.
Ancak Almanya’da toplumsal barışın koşulu olarak aşırı kâr eden şirketlere özel vergi getirilmek zorunda. Yoksa Yeşillerden Ekonomi Bakanı’nın dediği gibi hoşnutsuzluklar isyanlara dönüşebilir.
(Çeviren: Semra Çelik)
SÜPER KÂRLAR: ARTIK MODA BİR SÖZCÜK MÜ?
Patrick Le HYARIC
L’Humanité
Şu yaz günlerinde, şimdiye kadar tabu olan bir kelime artık kamusal alanda moda haline geldi: Süper kâr. Komünist Parti şubelerinin, ATTAC çevrelerinin, CGT konfederasyonunun duvarlarını aşarak, televizyon haberlerinden kahvelerdeki tartışmalara ve hatta NUPES (sol ittifak) koalisyonu milletvekillerinin, borsada işlem gören büyük grupların yönetim kurullarında yer alan bakanların ve savaş vurguncularının kulaklarında ıslık çaldığı parlamentoya kadar yayıldı.
Fiyat artışları her ayın 15’inden önce işçi sınıfı ailelerinin buzdolaplarını boşaltırken, bu aşırı kârların milyarderlerin ve finansal fonların banka hesaplarını doldurmaya katkıda bulunduğu artık gizlenemez. İşçiler maaş bordrolarına yeni bir şey görmüyorlar fakat finans, enerji, ulaşım, otoyol, otomobil, lüks veya toplu dağıtım grupları sevinçten havalara uçuyor. Nitekim kârları artık ‘süper kâr’ haline gelmiştir. “Les Echos” gazetesinden meslektaşlarımız, 1 Ağustos tarihli haberlerinde, “Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri’ndeki finans piyasaları Kasım 2020’den bu yana en iyi performanslarını kaydettiler” şeklinde bizi bilgilendiriyorlar. Aynı günkü Figaro gazetesi de bunu inkar etmiyor: “CAC 40 (Fransa’nın en büyük 40 şirketi) temmuz ayında yüzde 9 değer kazandı.”
Önde gelen gaz tedarikçisi ENGIE grubu 2022’nin ilk yarısında 5 milyar avro net kâr elde etmiştir, ki bu rakam geçen yılın aynı dönemindeki sonuçlarının neredeyse iki katıdır. Buna rağmen gaz fiyatları hızla artıyor. Bunun ardından aynı grup, elini kalbinin üzerine koyarak, tüketicilere, kendisine 88 milyon avroaya mal olacak küçük bir indirim yapacağını açıkladı. Şaka gibi! Bu miktar, bu grup tarafından yürütülen bir reklam kampanyasının bedeli bile değildir. Ve 17 milyar kâr elde eden Total grubu, Ekonomi Bakanı ve Senato’daki sağcı çoğunluk ile üçlü bir prestij hilesi yaparak, kendisine sadece 500 milyon avroya mal olacak bir yakıt indirimi sözü vermenin bir yolunu buldu. Bu uygulama yalnızca eylül ayında gerçekleşecektir, yani sürücülerin temmuz ve ağustos aylarında yılın en uzun yolculukları için pompalara geçmelerinin ardından.
2019’da veya 2022’de herhangi bir vergi ödemeyen bu dev grup, yakıtının fiyatını birkaç kuruş daha artırmaya devam etmesini engellemeyecek olan peşin ödemeyi tercih ediyor. Dolayısıyla tüketici, çoğu zaman farkında olmadan ödediği çeşitli vergilere ek olarak, indiriminin ve çok daha fazlasının bedelini kendisi ödeyecektir. Ancak, her türden liberaller için, süper kârlar üzerinde bir “vergi”den bahsetmek kolektivist bir arzudur!
Nitekim Senato’daki tartışmalar sırasında Bruno Le Maire (Ekonomi bakanı) “geçici vergilendirmeyi” reddetmesini “mali istikrarı” savunarak gerekçelendirdi. Bu garip değil mi? Çünkü Total grubu 2020 yılında tek bir kuruş vergi ödememekle kalmadı, aynı zamanda 126 milyon avroluk bir indirimden de yararlandı. Akaryakıt fiyatlarındaki artışların, bu ürünlerden alınan vergi payında fiili artışlara yol açtığını da ekleyelim. Bu iki vitesli bir “mali istikrardır” ama her zaman aynı insanların zararına!
Başka bir aldatmaca biçimi: Stellantis grubu ilk çeyrekte 41 milyar kâr elde etmek için, satılan araçların hacmindeki kaybı telafi etmek üzere araç fiyatlarını önemli ölçüde arttırdı.
Gıda üreticileri ve perakendeciler başka bir numara daha buldular: Aynı paketteki ürün miktarını azaltırken satış fiyatını düzenli olarak artırıyorlar. Kapitalizmde kral olan kârdır.
Bu süper kârlar aslında ücretlerin sıkıştırılması ve spekülasyona bağlı fiyat artışlarının sonucudur. Bu artışlar Ukrayna’daki savaştan çok önce başlamıştır. Genellikle bankaların, sigorta şirketlerinin veya diğer finans kuruluşlarının iştirakleri olan endüstriyel gruplar ve “spekülatif fonlar”, düşük fiyatlarla önceden büyük miktarlarda alım yaparak ve daha sonra ürettikleri kıtlık, enerji veya tahıl fiyatlarının yükselmesine neden olduğunda bunları satarak öncülük ediyorlar.
Sol koalisyon ve komünist senatörler bu karlar üzerinden yüzde 25 ila yüzde 30 arasında bir vergi alınmasını önerdiler. Pandemi sırasında kontrolsüz bir şekilde önemli miktarda kamu yardımından faydalandıktan sonra bu kârlar rantlardan elde edildiği için bu adil olacaktır.
Ayrıca, Birleşik Krallık, İspanya ve İtalya bu tür bir vergilendirme getirmeye karar vermiştir. Bu gruplar ve mali fonlar, kamu toplumu, işçiler ve vatandaşlarla herhangi bir dayanışma hissetmeden böyle bir durumdan faydalandıkları için, işçilerin ve seçilmiş temsilcilerin onların yönetimleri ve kamu yararına yönelik yönelimleri üzerinde gerçek müdahale yetkilerine sahip olmaları gerekecektir.
(Çeviren: Diyar Çomak)
ÇOCUKLAR VE AŞIRI SAĞ ONLINE SİTELER: OKULLARIN YARDIMA İHTİYACI VAR
The Guardian
Başyazı
İngiltere’de aşırı sağa ilgi duyan insan sayısı çok az. Ancak bu haftaki Guardian soruşturmasının gösterdiği gibi, azınlık bir erkek çocuğun çevrimiçi ortamda ırkçılık ve kadın düşmanlığı da dahil olmak üzere aşırı sağ görüşlerden etkilenme yaşı konusunda endişelenmek için nedenler var. Ocak ayında Darlington’dan 13 yaşındaki bir kişi, terör suçlarından hüküm giyen en genç kişi oldu. Öğretmenler ve okul müdürleri, öğrencilerin cihazlarında karşılaştıkları ve ardından sınıflara getirdikleri dil ve tutum türleriyle başa çıkmakta zorlanıyor.
Geçen yıl terör suçları nedeniyle tutuklanan 20 çocuktan 19’unun aşırı sağcı ideolojiyle bağlantılı olduğu göz önüne alındığında, William Shawcross’un Önleme Programı incelemesinin sızdırılmış bir taslağında, aşırı sağ aktivistlerin İslamcılarla karşılaştırıldığında orantısız ilgi gördüğü yönündeki önerisi oldukça şüpheli görünüyor. En azından gençler açısından. İnceleme tamamlandığında, öğretmenlerin endişelerini de ele almalıdır. Bunlar, problemin kendisi kadar, büyüyen bir problemin üstesinden gelmek için mevcut araçlarla da ilgili. Eğitim profesyonelleri, gençlik çalışanları ve diğerleri için koruma eğitimi, öğrencilerin çevrimiçi olarak görülen veya okunan materyallerden nerelerde zarar gördüğünü tanımaya kadar uzanmalıdır. Bu yetişkinler, bu tür etkiler sergilediklerinde gençlerle (çoğunlukla gençler) etkileşime geçmek ve onlara yardım etmek için güvene ve bilgiye ihtiyaçları var.
Çevrimiçi güvenlik faturasının çok önemli bir rolü var. Çok uzun süredir çocuklar sanal alanlarda korumasız kaldı. Tasarı sonbaharda meclise geri döndüğünde ne olursa olsun sosyal platformları çocukların belirli uygunsuz içerik türleriyle karşılaşmamalarını sağlamaya zorlayan ve onları Ofcom’a (okulları denetleme kurulu) bunu nasıl başaracaklarını söylemeye zorlayan yeni kurallar tüm siyasi kesimler tarafından destek almalı. İşletmeler, bir kullanıcının merakı olarak başlayan şeyi bir meşguliyet veya saplantı haline getirerek, algoritmaların çeşitli türlerdeki radikalleşmede oynayabileceği rolden sorumlu tutulmalıdır.
Bütün bu durum karmaşık ve tartışmalı olmaya devam ediyor. Örneğin, şiddet içeren internet pornografisinin yaygın olarak bulunması ile “gerçek hayatta” kadın düşmanı tutumlar arasındaki bağlantıları analiz etmek kolay bir iş değil. Aşırı sağ aşırılık konusundaki endişeler, örneğin azınlıklara yönelik şiddetli saldırılar gibi bu tür fikirlerin hayata geçirilmesi potansiyelini elbette içeriyor olsa da çevrimiçi ve çevrimdışı arasında basit bir çizgi çizmek mümkün değil. Özellikle internetle büyüyen gençlerin hayatlarında ikisi iç içe geçmiş durumda.
Dijital ortamda son derece ayrımcı dil ve davranışların yaygınlaşması, terör tehdidi ile karıştırılmamalı. Ancak hiç kimse, özellikle de en hassas olan erkek azınlık üzerindeki etkisi konusunda karamsar olmamalı. Gençleri zehirli ideolojilerden ve komplo teorilerinden korumak acil bir koruma sorunu. Herhangi bir ilerleme kaydedeceksek, düzenleyici ve teknolojik değişikliklerin yanı sıra bilgili öğretmenlere ve diğer yetişkinlere ihtiyaç var.
(Çeviri: Çağdaş Canbolat)