Kreş fiyatları uçuyor, çocukları kreşe göndermek hayal oluyor
Kamu kreşi sayısı ve imkanları çalışan aileler açısından yeterli değilken özel kreşlerin fiyatları ise çok yüksek. İşyerlerinde ise durum kadınlar için hiç kolaylaştırıcı değil.
Fotoğraf: Pixabay
Okul öncesi eğitim, bugün pek çok çocuk açısından erişilebilir bir hizmet değil. Kamuya ait, tam günlük kreş bulmak ne kadar zorsa özel kreşler, vakıflara, tarikatlara ait kreşler her yerde! Türkiye genelinde resmi ve özel, toplam 30 bin 978 okul öncesi eğitim veren kurum var. Bu kurumların öğrenci kapasitesi ise toplam 1 milyon 226 bin civarında. Milli Eğitim Bakanlığının yayımladığı istatistiklere göre 2020-2021 eğitim öğretim yılında MEB’e bağlı 161 resmi kreşte yalnızca 8 bin 704 öğrenci eğitim gördü. MEB dışındaki kurumlara bağlı olan 2 bin 338 resmi kreşteki toplam öğrenci sayısı ise 53 bin 804. Resmi kurumlara bağlı kreşlerdeki öğrenci sayısının toplamı ise ancak 63 bine yaklaşıyor. Kamu kreşi sayısı ve imkanları çalışan aileler açısından yeterli değilken özel kreşlerin fiyatları ise çok yüksek. İşyerlerinde de durum kadınlar için kolaylaştırıcı değil, yalnızca 150’nin üstünde kadın çalıştıran işyerlerinin kreş açma zorunluluğu var.
Okul öncesi eğitim sadece ebeveynlerin çocuklarını bırakma “mecburiyeti” olduğu için olan yerler de değil. Çocuğun bakımı derken çocuğun bütünlüklü eğitim ve sağlık hakkını da kapsıyor. Okul öncesi eğitimde çocukların oyun oynaması, yaşıtlarıyla ilişki içinde olması, yaşına uygun bir biçimde zihnen ve bedenen gelişmesi için kurumsal olanaklara sahip olması bütün çocukların hakkı. Bu bir hak olarak ortada dururken erişilebilir, 7/24 açık kreşler bir hayal oluyor, özel kreşlerin açılması teşviklerle destekleniyor, cemaatler ve tarikatların sıbyan okulları, kurslar adı altında önleri açılıyor.
Adana’dan kadınlar çocuklarına kreş arayışında yaşadıklarını, özel kreşlere nasıl mecbur bırakıldıklarını anlatıyor.
Adana’dan Çiğdem Özbilgili’nin biri 3 yaşında biri 6 aylık iki oğlu var. Geçen yazdan beri, yaklaşık bir yıldır kreş arayışında olan Çiğdem çocuğunu hâlâ kreşe gönderemedi: “Geçen yıl, internetten araştırıp bulduğumuz birkaç kreşle görüşmeye gittik. Bu görüşmelerde içimize sinmeyen bazı detaylar oldu. Bizim için zorlayıcı olacağını düşündüğümüz şeylerden biri tahmin etmenin hiç de zor olmayacağı üzere kreş ücretiydi” diye anlatan Çiğdem, geçen yıl kreş ücretine 900 lira istendiğini belirtti: “Eve gelip üzerine düşündük, konuştuk. Gelişimi ve sosyalleşmesi için kreş önemliydi. İçimize sinmeyen diğer şartlara uyum sağlayabilirdi belki çocuk. Ama işte biraz pahalıydı. O sıralar belediyenin ücretsiz kreşlerini bulduk ama oturduğumuz ilçede maalesef açılmamıştı. Bir yıl geçti, bizim çocuk 3 yaşına geldi. Bu süre içerisinde kriz derinleşti, dolar patladı, her şeye 2-3 katı zam geldi. Biz de tam anlamıyla tepetaklak olduk.”
3 yaşına gelen çocuğunu kreşe göndermek isteyen Çiğdem, bugün de kreşlerin pahalılığı sebebiyle çocuğunu kreşe gönderemiyor. En uyguna bulabildiği kreşin 2 bin 750 liradan başladığını söyleyen Çiğdem, “Kardeşim kolej misiniz? 3 yaşındaki çocuğumu tıp garantili eğitime mi tabi tutuyorsunuz? Bu kadar para karşılığında 2 yaş, 3 yaş sendrom savıcı bir şeyler mi uyguluyorsunuz? Yani ebeveyn olarak amacımız diğer yaş gruplarından çocuklarla bir araya gelmesi, oyunlar oynaması, sosyalleşmesi; bunun da bu işin eğitimini almış kişilerin kontrolü altında olması sadece. Ama bu kadar pahalı olmamalı” diye tepki gösterdi.
Çiğdem, “Ben çalışmayan bir ev kadını, bir anne olarak kreş arayışında henüz uygun bir yere denk gelemedim. Çalışan annelerin halinin biraz daha zor olduğunu ve kreşin onlar için zorunluluk olduğunu biliyorum” diye ekledi.
KAMU KREŞİ EKSİKLİĞİ ÖZEL KREŞLERİN KASASINI DOLDURUYOR
Kreş ücretini karşılamakta zorlandıklarını söyleyen Serap Yurtman ve Büşra Yılmaz da şunları söyledi:
"Kreş ücretini karşılamakta zorlanıyoruz. Nitelikli ve iyi bir kreşe göndermek istiyorsanız çocuğunuzu, fiyatlar çok yüksek.
Çocuklarımız özel bir kreşe gittiler çünkü kamu veya belediyenin kreşleri, anaokulları yarım gün oluyor. Bu saatler çalışan ebeveyne uymuyor. Gerekli eğitim, ilgi alaka olmadığı için de yollamak istemiyor aileler. Kamu kreşleri beslenme açısından bile yeterli değil. Özel kreşler de bunu bildiği için sağlıklı beslenme, nitelikli eğitim, branş dersler üzerinden fiyatları gittikçe artıyor.
Çalıştığımız işyerinin kreşi yok. Eve yakın bir kreş olması için fazladan uğraştık. Parasını verebildikten sonra iyi bir kreş bulunuyor." (EKMEK VE GÜL)
ÖZEL EĞİTİM PARASI OLANA
Seçil SİNANOĞLU
Çocuk Gelişimci
Ülkemizde okul düzeyinde eğitim ağırlıklı olarak 2 yaş sonrası başlamakta ve 0-3 yaş grup farklı gelişim gösteren çocukların ailesinin sosyal destek alması ve eğitimin kaynaştırma uygulamaları kapsamında olağan gelişim gösteren yaşıtları ile birlikte olması zorunlu. Tabii ki 3 yaş öncesi kreş eğitimi ailenin isteğine/imkanına bağlı olarak zorunlu değil. Bununla beraber okul öncesi eğitim hizmetleri kapsamında Türkiye’de özel eğitim gereksinimi olan çocuklara yönelik, okul öncesi eğitim kademesinde 4 tür okul/uygulama bulunuyor: Kaynaştırma-bütünleştirme uygulamaları, ilkokul kademesinde özel eğitim ana sınıfı, özel eğitim bünyesinde özel eğitim ana sınıfı, bağımsız özel eğitim ana sınıfı. Yönetmelikler çok açık ve kapsayıcı olarak resmi site ve kaynaklarda mevcut.*
Yasal mevzuat aslında kaynak ve yeterlilik bakımından iyi denebilir ama maalesef uygulanabilir değil. Hâlâ okul öncesi eğitim, farklı gelişen çocuklar için erişilebilir değil. 3 yaş sonrası eğitim alması zorunlu olan bu çocukların grup eğitimlerinde oldukça aksama var. Kaynaştırma eğitiminde, evine yakın kreşlerin çocukları kabul etmek zorunda olduğu biliniyor. Fakat özel eğitim alanında yeterli destek almamış personel, özel okulların iş yükünün çok olmasının da getirisi olarak farklı gelişen çocukların çeşitli ihtiyaçlarını karşılayacak durumda olmuyor. Özellikle özel okullarda başarıyı düşürme ihtimalleri de göz önünde bulundurulduğunda “Yerimiz yok. Veli şikayeti var. Bu çocuk burada yapamaz zaten” gibi bahanelerle geri çevriliyor. Bu, özel kreş ve anaokuluna çocuğunu yollayabilecek imkanı olan aileler için tabii ki.
ÖZEL EĞİTİM 2 SAATE SIKIŞTIRILMIŞ
Genele baktığımızda ise özel eğitim merkezlerinin haftada 2 ders saatlik grup çalışmalarına bırakılan bir zorunlu okul öncesi eğitim anlayışı hakim. Bu çocuklar grup eğitimine gelmediğinde ya da uygun kademede okullara kaydolamadığında takip edilmiyor. Çünkü bu yasayı koyanlar aslında bu ideal eğitime ulaşma hizmetinin tabanda sağlanamayacağını biliyor. Farklı gelişimsel tanıların sayısı her gün artarken özel eğitim desteğini 2 saatlik seminerlere bırakan Milli Eğitim, “geliştirme” çalışmalarını yaygınlaşmayan pilot projelerle geçiştiriyor.
ÖZEL EĞİTİM ÖZELE TAŞERE ETTİRİLİYOR
Her gün çocuğun bakımı için mücadele eden vasilerin bilgilendirilmesi, desteklenmesi söz konusu bile değil. Bu hizmette piyasayı belirleyen özel işletme olan özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerine taşere ettiriliyor. Bireysel eğitim verme, velilerin ihtiyaçlarını belirleme ve çözme işleri ile beraber bu özel kurumlarda çalışan eğitimcilerin de iş yükü artmış oluyor. Bu bakımdan çözümü yasa ve yönetmeliklerin sadece yazılması değil uygulanması, desteklenmesi ve alanın emekçilerini de kapsayacak biçimde politikalar üretilmesi gerekiyor.
DEVLET EĞİTİMİN İMKANINI YARATMALI
9 yaşına gelmiş, ev dışında eğitim almamış otizmliler, merdiven çıkamıyor diye okula gönderilemeyen serebral palsili çocuklar var. Devlet “bu çocuklar eğitim almak zorunda” diyorsa imkanlarını da yaratmalı. Bu ailelerin masrafları diğer çocuklara göre daha fazla oluyor. Çocuğa bakmak zorunda kalan anneler ev içi parça başı işler, çocuğu biraz “uslu” ise temizlik işleri yapıyor.
Bu dar boğazda özel kreş ve anaokullarına gidemeyen çocukların yetersiz sayıdaki devlet okuluna yer bulup gitmesi de pek olanaklı olmuyor. Zaten sınıf mevcudu 20’yi geçmemesi gereken anasınıfları bazen 25-30 rakamlarını bile bulabiliyor. Yetersiz devlet özel eğitim okulunun olmaması da cabası. Bazı özel eğitim devlet okullarına 3 ilçe atlayarak gelindiği çocukların 2 saatlik yollarda sinir atakları geçirdiğini duyuyoruz. Peki bizim bu duyduklarımız bu “36 ayını tamamlayan özel eğitim gereksinimi olan çocuklara okul öncesi eğitim zorunludur” yasasını yapanlar duymuyor mu?
* Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürlüğü'nün Türkiye'de Özel Eğitim Hizmetleri yayınından