68'den bugüne Devrim Stadyumu | Mustafa Yalçıner: Güçlü gelenekler yok sayanları aşarak rezil eder
'68’den bu yana Devrim Stadyumu’nun ODTÜ Gençlik hareketindeki yerini, ‘Devrim’in yazarlarından Mustafa Yalçıner anlattı.
Fotoğraf: Evrensel
İrem Hazal KELLECİ
Ankara
ODTÜ'de rektörlüğün protesto olmaması için Devrim Stadyumu'nda yapılmasını yasaklamaya çalıştığı mezuniyet töreni engel tanımadı. Resmi tören yapılmamasına karşın öğrenciler, akademisyenler ve mezunlar mezuniyet törenini düzenledi. Ailelerin kitlesel katılımıyla gerçekleşen törende öğrenciler açtıkları pankartlarla rektörlüğe, iktidara ve kapitalizme karşı duruşlarını sergiledi. Pankartlarda geleceğe, bilime, sanata, yaşam koşullarına dair talepler de yer aldı.
Törenin açılış konuşmasını yapan ODTÜ Moleküler Biyoloji ve Genetik öğrencisi Burcu Şekerzade “Resmi mezuniyetin gerçekleşmesi talebi okul bileşenleri tarafından dile getirilirken, rektörlük üniversite bileşenlerinin dışında bir karar mekanizmasıyla iktidar tarafından atanmıştır. Atanmış rektörleri de üniversitenin bileşenleri dışında alınan kararları da kabul etmiyoruz” dedi.
ODTÜ’de Devrim Stadyumu’nun öğrenci mücadelesindeki yerini stadyuma ismini veren “Devrim” yazısını yazanlardan ve 68’den bugüne süren mücadelenin öndeki isimlerinden biri olan Mustafa Yalçıner ile konuştuk.
‘DEVRİM’ YAZISI DEVRİM İHTİYACINI VURGULAMAK İÇİNDİ
Devrim yazısının tarihine baktığımızda defalarca kez silinmeye çalışılıyor. Mücadele kültürünü sahiplenenler ise buna engel oluyor. Bugün de rektörlüğün ‘Devrim Stadyumu’ yerine ‘ODTÜ Stadyumu’ ifadesini kullanması dikkat çekiyor bu açıdan. Yazanlardan biri olarak ‘Devrim’ yazısı hangi koşullarda ve ne amaçla yazıldı?
“Devrim” yazısını 1968 sonbaharında Taylan Özgür, Alpaslan Özdoğan, Hüseyin İnan, Yusuf Aslan’la birlikte yazdık. Ben hatırlayamamıştım, Mete (Ertekin) kendisinin de olduğunu söyledi. Sadece ODTÜ’de değil genel olarak üniversite gençliği hareketlenmişti. Bir yandan kendi taleplerini savunuyor bir yandan da kalabalık gruplar halinde Elmalı’da olduğu gibi özellikle köylülerin mücadelesini desteklemeye gidiyorlardı. Üniversitede boykotlar yapılmış, gençler Ankara’daki miting ve yürüyüşlere katılıyordu. 1969’daki işgal mayalanmaktaydı.
Commer’in Cadillac’ı henüz yakılmamıştı, ancak ODTÜ antiemperyalist mücadelede yerini almaktaydı. Üniversitede gericiliğin savunucusu genç bulmak zordu. ODTÜ öğrencilerinin geneli de ilerici devrimci görüşlere sahipti ve bu yönde tutum alıyorlardı. Devrim yazısı bir yandan ODTÜ’nün devrimci niteliğini bir yandan da Türkiye’nin devrim ihtiyacını vurgulamak için yazıldı. Boya gelmiş, stadyuma yazmaya gidiliyordu. İki grup halinde ipler gerildi, fırçalar çalışmaya başladı.
Devrim Stadyumu’nun Devrim Yürüyüşü, Bahar Şenliği, mezuniyet töreni ve sizin okuduğunuz dönemlerde gerçekleşen binlerce kişilik forumlara ev sahipliği yaptığını görüyoruz. Stadyumun öğrenci hareketindeki yerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Devrim yazısından sonra “Devrim Stadyumu” adını alan stadyum, antik Yunan’daki tiyatro ya da agoralar örneğindeki gibi ODTÜ’lülerin toplantı mekanıydı. Bütün büyük toplantılar burada düzenlendi ve tüm katılanların oylarıyla önemli kararlar burada alındı. 68’in “forum” geleneğinin şekillenmesinde ODTÜ ve stadyumun küçümsenmez bir katkısı oldu. Örneğin 1969 ODTÜ işgalinin ardından işgalin devam edip etmemesi kararını yapılan lehte ve aleyhte konuşmaların ardından tribünleri dolduran on binden fazla gencin el kaldırarak kullandığı oylar belirledi. Sinan Cemgil’in işgalin sürdürülmesi yönündeki konuşması ‘devam’ kararının alınmasına kesin bir etkide bulundu.
‘DEVRİM ESKİSİNDEN DAHA ZORUNLU VE KAÇINILMAZ’
Her sene Devrim Stadyumu’nda gerçekleştirilen mezuniyet töreni 2 senedir rektörlük tarafından engellenmeye çalışılıyor. Öğrenciler, akademisyenler ve mezunlar engellemeye karşı protesto eylemi gerçekleştirip açıklama metni yayınlayarak mezuniyetlerine sahip çıktı. Siz bu konu hakkında neler düşünüyorsunuz?
Gelenekler hiç yoktan oluşup yerleşmezler. Sahipleneni ve savunucusu olmayan gelenek olmadığı gibi, koşullar farklılaşıp savunucuları dayanıksızlaşarak azalan ve sonunda kalmayan gelenekler söner. Ancak eğer savunucuları varsa ve sahipleniliyorsa, gelenekleri yok saymak ya da güç ve zor kullanarak engellemek zordur. Kararlaştırıcı olan geleneğin dayanaklarından gelen gücüdür. Güçlü gelenekler, yok sayıcılarıyla engellemeye çalışanları alt etmekle kalmaz üstelik onları aşarak rezil eder. Devrimin günümüzde az savunucusu olduğunu sananlar yanılır. Uçuşan enflasyon oranlarıyla, işsizlik ve yoksulluğun devrimcileştiriciliği kadar öğrencilerin kredisiz ve barınaksız bırakılması da devrimcileştiricidir.
Devrim geleneği, köklü altüst oluşları zorunlu kılan sorunların çözümsüzlüğü ve buradan türeyen taleplerin yakıcılığını korumasından güç alıyor. Türkiye 68’in Türkiye’sinden bu yönüyle hemen hiç farklı değil. Üstelik eski sorunlarla dönüştürücü taleplerin yanına yenileri eklendi ve devrim bugün eskisinden de daha zorunlu ve kaçınılmaz.