07 Ağustos 2022 14:21

Adapazarı'nı susuz bırakacak ve binlerce kişiyi göçe zorlayacak baraj projesine Danıştay onayı ​​​​​​​

Danıştay, bilirkişinin olumsuz görüş bildirdiği Sungurlu Barajı ve HES projesine yeşil ışık yaktı.

Kandıra | Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Özer AKDEMİR

Danıştay, Kanal İstanbul yapıldıktan sonra İstanbul’un su sorununu çözeceği ileri sürülerek Devlet Su İşleri (DSİ) tarafından projelendirilen İstanbul Ağva’da Sungurlu Deresi üzerinde yapılmak istenen Sungurlu Barajı ve HES projesine yeşil ışık yaktı. Danıştay, projenin toprak, tarım, hidrojeoloji ve çevresel anlamda büyük sorunlar yaratacağını ortaya koyan bilirkişi raporuna dayanarak ÇED olumlu kararını iptal eden İstanbul 12. İdare Mahkemesinin kararını bozdu.

ÇED’İ İPTAL EDİLEN PROJEYE ÜÇ AYDA YENİ ÇED VERİLDİ

Yörede yaşayan yurttaşlar, İstanbul Şile İlçesi Ağva Mevkii ile Kocaeli Kandıra İlçesi Akçaova Mevkiinde yapılması planlanan  "İstanbul-Sungurlu Barajı (HES, Malzeme Ocakları, Kırma-Eleme Tesisi ve Hazır Beton Tesisi Dahil)" projesine Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından Mart 2020 tarihinde verilen "Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Olumlu" kararının iptali istemiyle dava açmıştı. Daha önce de baraja 2016 yılında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından verilen ÇED olumlu kararı, 2019 yılında mahkeme tarafından iptal edilmiş, projeye 3 ay sonra 2009/7 sayılı genelgeye dayanılarak yeni ÇED olumlu raporu verilmişti.

BİLİRKİŞİ RAPORU PROJEYE OLUMSUZ GÖRÜŞ BİLDİRMİŞTİ

Bu ikinci ÇED’in ardından hızlıca inşaata başlamak istenen projeye mahkeme bir kez daha yürütmeyi durdurma kararı vermişti. İkinci ÇED’e karşı açılan davanın bilirkişi keşfinde Sungurlu Barajı ve HES projesinin İstanbul’a su temini ve elektrik üretimi açısından ekonomik-sosyal fayda sağlayabileceği ancak sular altında kalacak yerleşimlerde yaşayan yurttaşların nerelere yerleştirileceği, sosyal ve ekonomik kayıplarının nasıl karşılanacağının belirsiz olduğuna dikkat çekilmişti. Raporda, “Sular altında kalacak bitki örtüsü, tarım arazileri ile flora ve fauna kaybı, kesilecek ağaç sayısı, doğal-çevresel sürdürülebilirliği zedeleyecektir" denilmiş, kurulacak HES’lerin ülke bütçesine yıllık 3 milyon 222 bin lira katkı sağlayacağı belirtilerek, "Bu rakamın tarım ve ekosistem üzerinde gerçekleşebilecek tahribatın ölçülemez etkisi ile karşılaştırılması mümkün değildir" ifadelerine yer verilmişti. Raporda ayrıca proje alanında 4 endemik türün olduğu, nüfus artışları dikkate alınınca barajın İstanbul’un su ihtiyacını karşılamada yetersiz kalacağı, ÇED raporunda su kaynakları açısından yeterli değerlendirmenin yapılmadığı gibi konulara dikkat çekilmişti.

Bilirkişi raporunu kararına dayanak yapan İstanbul 12. İdare Mahkemesi, ÇED raporunun eksik incelemeye dayalı olarak hazırlandığına vurgu yaparak, "ÇED olumlu" kararında hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varmıştı.

DANIŞTAY ÇED RAPORUNU PEK BEĞENMİŞ!

Mahkeme’nin bu kararını temyiz eden Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın başvurusunu değerlendiren Danıştay 6. Dairesi projeye verilen ÇED olumlu kararından sonra Kanal İstanbul projesi gibi yeni hukuki durumların geliştiği bu nedenle projeye 2009/7 sayılı Genelgesi uyarınca yeni ÇED izni verilemeyeceği iddialarına “söz konusu projenin dava konusu proje ile etkileşiminin açık ve somut olarak ortaya konulamaması nedeniyle” itibar etmedi. İlk Mahkeme kararında yer alan flora-fauna çalışmalarının saha çalışmasına dayanmadığı,mevcut verilerin bölgenin gerçek özelliklerini yansıtmadığı belirtilmiş, bakılmakta olan davada da davacılar tarafından flora ve faunayla ilgili çalışmaların çoğunluğunun literatüre dayalı olduğu, saha çalışmalarının yetersiz olduğu görüşüne de katılmayan Danıştay 6. Dairesi revize ÇED raporunda sahaya uygun literatür çalışmaları ile arazi çalışmalarının yeterli bulunduğuna dikkat çekti. Danıştay projenin ekosistem üzerinde önemli oranda tahribat gerçekleştireceği, su akışının kesintiye uğramasıyla ekolojik sürekliliğin bozulacağı, barajın inşaat faaliyetlerinin baraj sahasındaki fauna ve florayı olumsuz etkileyeceği şeklinde olumsuz tespitlere de itibar etmeyerek ÇED raporunu bu anlamda da yeterli buldu. Danıştay bölgede yaşayan halkın talepleri göz önüne alınarak gerekli çalışmaların yapılacağı, halkın sosyolojik durumları da değerlendirilerek mağduriyetlerin giderilebilmesinin sağlanacağı gibi taahhütleri de yeterli bularak, bu hususun da ÇED raporunu kusurlandırıcı bir yönünün olmadığı sonucuna vardı. Danıştay 6. Dairesi “Bu itibarla; ÇED raporunda, dava konusu projenin, gerek inşaat, gerekse işletme dönemine ilişkin muhtemel çevresel etkilerine ve olumsuz etkilerinin giderilmesi için alınacak önlemlere yer verildiği görülmekte olup, dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığından, dava konusu işlemin iptaline ilişkin temyize konu İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır” diyerek İstanbul 12. Dairesinin verdiği kararı bozdu.

KANAL İSTANBUL İÇİN GEREKLİ SU KAYNAĞI YARATILDI

Baraj projesinin yaklaşık 50 yıl önceki iklim koşullarına göre verildiğine dikkat çeken davanın avukatı Fevzi Özlüer, Adapazarı ve yöresini susuz bırakacağı ve 20 bin kişinin göç etmesine neden olacağını ileri sürdüğü projenin esas amacının, İstanbul dışında özel bir idare olarak kurulmak istenen Kanal İstanbul ile artacak İstanbul nüfusuna su temin etmek olduğunu dile getirdi. Özlüer, Danıştay’ın bu son kararı ile Kanal İstanbul için gerekli su kaynağının yaratıldığını söyledi.

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
ÖNCEKİ HABER

İYİ Partili Yavuz Ağıralioğlu'nun Türk ve Kürt tanımlamaları tepki çekti

SONRAKİ HABER

Tunus referandumu: Halkın devriminin tasfiyesi yolunda atılan en tehlikeli adım

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa