14 Ağustos 2022 04:18

Matematik aklın müziği ve aptallaştıran eğitim sistemi

8 yıllık eğitimin sonunda çocuklar 100 matematik sorusundan sadece 23’ünü yapıyor. Yani başarısızlık yüzde 77. 4 yıl sonra başarı düzeyi yüzde 7 daha düşüyor. Başarısızlık bireysel değil sistemsel.

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Cemal ÇAĞLI*

Eğitim sisteminin niteliğini anlamak için öncelikle matematikteki başarısına bakmak gerekir. Çünkü matematik tıpkı felsefe gibi nasıl düşündüğümüzü ortaya çıkaran temel disiplinlerden biridir, hatta kanımca en önemlisidir.

Peki, matematikteki başarı düzeyini nasıl anlayacağız? Bunun için hangi ölçme-değerlendirme sistemi var elimizde?

Birinci olarak, ulusal düzlemde Liselere Geçiş Sınavı (LGS) ve iki aşamalı yapılan Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS).

İkinci olarak ise 2000’den itibaren, Türkiye’nin de kurucu üyesi olduğu 20 devlet tarafından oluşturulan İktisadi İşbirliği ve Geliştirme Teşkilatı (OECD) tarafından her üç yılda bir yapılan “Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA)” bilgi ve beceri uygulaması. Türkiye bu uygulamaya 2003’ten itibaren katılmaktadır. Gerek ulusal gerekse uluslararası düzlemde yapılan ölçme-değerlendirme pratiklerinde en başarısız ders matematik.

BAŞARISIZLIK VE MATEMATİK KORKUSU 

Her başarısızlık bir korkuya, her korku bir başarısızlığa kapı açar. En çok ilgi duyulması ve sevilmesi gereken matematiğin, en az ilgi ve en çok korku duyulan derse dönüştüğünü sistemden bağımsız düşünemeyiz.

Şimdi gelin birlikte, yıllara göre LGS ve YKS’de matematiğin Türkiye ortalamalarına ve başarı yüzdelerine sayıları yuvarlayarak bir bakalım.

LGS

Dört yılın ortalaması: Yüzde 23

Tersinden bakarsak başarısızlık: Yüzde 77

Yani 8 yılın sonunda çocuklar 100 sorudan sadece 23’nü çözebilecek bir donanıma sahip olarak liseye başlıyor.
Sizce bu başarısızlık lise yıllarında da devam ediyor mu?
Bunun için YKS sonuçlarına hep birlikte bakmalıyız.

TYT (Temel Yetenek Testi)

Dört yıllık ortalama başarı yaklaşık yüzde 16
Yani liseye yüzde 23 başarıyla başlayan öğrencilerin başarısı 4 yıl sonra yüzde 7 azalıyor!
Siz artık üniversite yıllarını düşünün!
Peki, teorinin, kavramaların, olguların daha fazla öne çıktığı alan testinde ortalama başarıya ne olmuş?
Bazılarınız; perşembenin gelişi çarşambadan bellidir, diyerek nasıl bir sonuçla karşılaşacağımızı tahmin etmişsinizdir!

AYT (Alan Yetenek Testi)

Ne görüyoruz?
Ezberciliğin hazin sonu! Dört yıllık ortalama başarı: Yüzde 13
Fazla söze gerek var mı?

HER SONUCUN BİR YORUMU VARDIR

Yukarıdaki veriler neyi anlatıyor?

Yaş ilerledikçe yorum ve algı gücünün, dolayısıyla başarının da düştüğünü;Bilgi ağırlıklı değil yorum ağırlıklı olan yeni nesil sorularda ezberci eğitim sisteminin yere çakıldığı; Matematikteki başarısızlığın diğer sayısal, hatta sözel dersleri de etkilediğini görüyoruz.

Örneğin son iki yılın Alan Yetenek Testinde (AYT) Türkçe, Fizik ve Felsefe ortalamalarına baktığımızda başarısızlığın bütünsel ve de başarısızlıkta matematiksel düşünememenin ne kadar etkili olduğunu görebiliyoruz.

En başarılı ders olan Türkçe ortalaması yüzde 26 civarında.

Bilim ve bilimsellik deyince akla ilk gelen fizik dersinin son iki yılın başarı ortalaması yüzde 12

Bütün bilimlerin anası; doğru ve etkili düşünmenin olmazsa olmazı felsefedeki başarı ise yüzde 17.

Bu durumda ne denir?

BAŞARISIZLIK BİREYSEL DEĞİL SİSTEMSELDİR

Ulusal bir eğitim politikası olmayan, bilimsellikten öcü görmüş gibi kaçıp hurafelere sarılan; eğitirken üretmeyen, üretirken eğitmeyen; laik, demokratik, özerk eğitim sistemine karşı savaş açmış bir rejimin denetimindeki eğitim sisteminin geldiği yer: okuduğunu anlamayan, anladığını uygulayamayan nesiller yaratmak.

Uluslararası ölçekte özelde matematikte, genelde bilimsel düşünmede çok geri kaldığımızı PISA sonuçlarında ve her yıl yayımlanan üniversitelerin başarı sıralamasında görebiliyoruz.

En son 2019’ da sonuçları açıklanan PISA’ya göre Türkiye’nin başarısı PISA ortalamasının altında.

79 ülkenin katıldığı uygulamada Türkiye’nin başarı sırası aşağıdaki gibidir:

Matematik: 43, Fen: 40, Okuduğunu anlama: 41.

Peki, PISA’nın ilk 5 ülkesi hangileri?

Çin- Singapur- Makao-Hong Kong-Tayvan

DÜNYA GİDİYOR MERSİN’E, BİZ GİDİYORUZ TERSİNE

Dünyanın ilk 500 üniversitesi içinde Türkiye’den üniversite yok.  İlk 511-520 arasında tek bir Türk üniversitesi bulunuyor. İlk 1000 üniversite içinde ise Türkiye’den 9 üniversite var. Oysa ki bir zamanlar ilk 100 üniversite arasına girebilen üniversitelerimiz vardı ama artık yok! Çünkü üniversitelerimizde ne bilimsel özgürlük ne de yönetsel özerklik var. Bilimden, bilimsellikten, özgür düşünceden yana olan akademisyenler Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) eliyle özlük hakları gasbedilip üniversitelerden atıldılar ve üniversiteleri artık kayyum rektörler yönetiyor. Böyle olunca da üniversiteler artık bilim ve teknoloji üretmiyor. Değim yerindeyse; üniversitelerin neredeyse tümü rejimin baskısı ve denetimi altında.

208 üniversite içinde uluslararası düzlemde kabul görenlerin sayısı en fazla iki elin parmakları kadardır. Çünkü yüksek öğretimi; üniversiteleri sadece binadan ibaret sayan Saray, Diyanet ve YÖK yönetiyor; dini vakıflar ve cemaatler eşliğinde!

 

MATEMATİK AKLIN MÜZİĞİ VE AKLA ZİYAN EĞİTİM SİSTEMİ

Evet, matematik aklın müziği olmalı ama ilkokul birinci sınıfta haftada 5 saat matematiğe karşı 1 saat müzik, 1 saat görsel sanatlar dersi koyan ve 2 matematik neti olanın matematik bölümünü seçtiği bir eğitim sisteminde matematik aklın müziği olamıyor aklın düdüğü oluyor.

Mantık kurallarına uygun düşünme yerine sezgisel düşünme sürecini henüz tamamlamamış ya da somut işlemler dönemine yeni başlamış çocuklara; kişilik eğitimi yerine, “akla ziyan” bir zihniyet tarafından ve ezbere bir yöntemle, sayılar üzerinden giderek soyut kavramlar 1. sınıftan itibaren öğretilmek isteniyor.

Bunun sonucunda neler oluyor?   

Dünyada en fazla matematik öğretilen ülkeler sıralamasında belki de birinciyiz; ama Avrupa ülkeleri içinde başarı sıralamasında sonlarda yer alıyoruz.

Somut işlemler dönemindeki çocukları soyut kavramlarla kuşatıyoruz, zihin dünyalarını dumura uğratıp “matematik korkusu” yaratıyoruz ve de aptallaştırmaya giden yolları açıyoruz.

Oyunla, sporla, sanatla, müzikle, atölyelerde araç-gereç kullanarak var olanı ve olacak olanı ancak algılayabilen çocukları, bütün bunlardan mahrum bırakıp; sayılarla dört işlemi, ağırlık ve hacim ölçülerini, geometrik kavramları öğretmeye çalışarak; matematiği aklın müziği yapmak yerine, aklı körelten ve toplumu karanlığa götüren bir aparata dönüştürmüş oluyoruz.

Matematik korkusunun matematik sevgisine dönüştüğü; laik, demokratik bilimsel bir eğitim sisteminin kurulduğu günleri birlikte görmek umuduyla.

*Eğitimci -Yazar

ÖNCEKİ HABER

Kayseri'de 12 yaşındaki çocuk ölü bulundu

SONRAKİ HABER

Günlük icra sayısı ortalama 6 bin 700

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa