Kahani: İran’da sokaklara kamera yerleştirip senaryosuz film yapsak yasaklanır
İran sineması üzerindeki hükümet baskısını, “Kışı Göremeyeceksin” filminin yönetmeni Abdolreza Kahani ile konuştuk.
E. AVA
İran sineması kendine ait özellikleri ve özgünlüğüyle dünyanın ilgisini hep çekti. Öte yandan bu ilgide İran’da bu filmlerin yapım sürecinin kolay olmamasının da payı vardı. Yine de süreçlerin zorluğuna dair de yeterince bilgiye sahip değiliz.
Temmuz ayında İran sinemasının yönetmenlerinden Jafar Panahi, Mohammad Rasoulof ve Mostafa Al-Ahmad tutuklandı. Yapılan açıklamada bu üç yönetmenin, İran’ın Abadan ilindeki metropol binasının yıkılması sonrası ölen onlarca kişinin sorumlusu olarak hükümeti gösterdiği belirtildi.
Tutuklamaların ardından 100’den fazla İranlı sinemacı, “Silahını indir” başlıklı bir bildiri yayımlayarak, Abadan halkına desteklerini açıklarken, haksızlığı protesto edenlere silah doğrultanlara karşı olduklarını dile getirdiler. Tutuklanan yönetmenlerden Jafar Panahi’nin sağlık durumu ise ağır.
İran sineması üzerindeki hükümet baskısını, “Kışı Göremeyeceksin” filminin yönetmeni olan ve pek çok uluslararası ödüle sahip Abdolreza Kahani ile konuştuk.
"SADECE REJİMİN DÜŞÜNCESİNİ DİKTA EDEN FİLMLER DESTEKLENİYOR"
İslam Devrimi’nden sonra İran sineması nasıl etkilendi? Yoluna nasıl devam etti?
İran İslam Devrimi’nden önce sinema sektöründe olmadığım için bu sürecin iç mekanizmalarını bilemiyorum. Ama biliyorum ki devrimden sonra hükümetin ideolojisini işleyen filmler daha çok İran rejimi tarafından desteklendi. İran rejiminin ideolojisini yansıtan filmlere imkân sağlandı. Bağımsız ve özgür sinema, rejim tarafından neredeyse hiç desteklenmedi. Eğer bağımsız filmler desteklendiyse de çok rastlantısal olarak hükümetin fikirleriyle örtüşen tarafları olduğu için desteklendi.
Mesela benim kendi filmim bile İran hükümetinin düzenlediği Fajr Festivali’ne seçildi ama sonra anladım ki benim yaptığım filmi hükümet, kendi bakış açısına uygun bulduğu için seçmiş. Dediğim gibi hükümetin desteği kendi ideolojisini yansıtan filmlerden yana; devletin festivaline seçilen filmler de o yönde oluyor. Bunun için bir sinemacı olarak toplumsal meseleleri işlediğinizde hükümetten destek alamıyorsunuz.
Eğer şans ve rastlantıları bir kenara bırakırsak devrimden sonra rejimin düşüncesini dikta eden filmler desteklendi. Bu dikta etme dönemsel olarak bazen daha baskın hale gelirken bazen de görünürde baskı azalıyor. Ama baskı hali hep daha fazla gördüğümüz bir şey. Hatta bu dönem açısından İran hükümetinin de dünya genelinde diğer hükümetlerin de sinema üzerindeki baskısı daha fazla. Hükümet yanlısı sinema desteklendiği için bazı sinemacıların o yöne kayması olağan oluyor.
"HER YERDE BAŞÖRTÜSÜ KULLANILMASI GERÇEĞİ YANSITMIYOR"
İran sinemasında filmlerin ana odağını farklı toplumsal ve politik meseleler oluşturuyor. Yurt dışında neden bu filmler ilgi görüyor? Bu filmlerin yapım sürecinde ne gibi zorluklar yaşanıyor?
İzleyiciler ve dünyadaki çeşitli festivaller, İran’ın gerçek toplumsal yapısını görmek istiyor. İran devletinin düzenlediği festivallerde gösterilen filmler zaten gerçeği yansıtmıyor. Ben de İran’da yaptığım filmlerde gerçeği yansıtamadığım için ülkemi terk ettim. Çünkü İran’da izleyicilerin sadece kendi yaşamlarından uzak görüntüler izlemesine izin veriliyor. Filmlerde kadınların her yerde başörtü kullanması buna bir örnek. Gerçeklikten bu uzaklık, sinemacıları da yapmak istedikleri projelerden uzaklaştırıyor ve daha çok absürt komediye yönlendiriyor. Çünkü sinemacılar hem para kazanmak hem de izleyiciyi tutabilmek istiyor.
Bu ortamda insanlar gerçekte İran’da ne olup bittiğini öğrenmek, bu ülkede neler yaşandığını görmek istiyor. Nasıl ki biz Fas’ta ve Küba’da neler yaşandığını görmek istiyorsak insanlar da İran’da neler yaşandığını görmek istiyor. Bunun için İran’da Instagram gibi çeşitli sosyal medya platformlarının kullanımı ciddi bir rol oynuyor. Çünkü insanlar gündelik yaşamını oradan paylaşıyor.
Bazı filmler de hükümetin görüşünden farklı bir noktayı odağına alıyor ki bu filmlerin sayısı oldukça az. Çünkü çok zor koşullarda ve çok az parayla yapılıyorlar. Bu filmlerin hükümet tarafından yasaklanması da çok olağan bir durum. Bu yüzden kasttan tutalım da sponsorlara kadar herkes korkuyor ve film yapım süreçleri zorlaşıyor. Ama bazı yapımcıların cesaretiyle hükümetin görüşünden bağımsız filmler de ortaya çıkıyor. Bu filmler İran’da yapılmış olsalar bile hükümetle, sadece evrak işlerinden kaynaklı iletişime geçiyorlar. Seyirci böyle filmleri görünce çok etkileniyor ama bu filmler İran’da çok az yapılabiliyor. Çoğu yurt dışında gösterime giriyor. İran’da ise gizli olarak bu filmlere erişmek mümkün.
"ZULÜM KÖYÜ YERİN GERÇEK İSMİYDİ, REJİM NEŞE KÖYÜ YAPIN DEDİ"
İran’da sinema üzerine çeşitli baskılardan ve film üretiminin ne kadar zor olduğundan bahsettiniz. Geçtiğimiz günlerde de İranlı yönetmenlerden Jafar Panahi, Mohammad Rasoulof, Mostafa Al-Ahmad’in tutuklandığını gördük. İran rejimi sinema üzerinde baskı kurabilmek için nasıl mekanizmalar kullanıyor?
Üç yönetmen arkadaşım İran hükümetinin fikirlerinden farklı olarak gerçekleri yansıttıkları için şu an tutuklular. Bu arkadaşların filmleri hangi görüntü kalitesinde olursa olsun gerçekleri yakından gösterdiği için izleyiciler tarafından çokça ilgi görüyor. Bu yönetmenler toplumsal meselelere kayıtsız kalmadıkları için şu an aramızda değiller.
Bunun tam tersi de var. Bazı yönetmenler toplumsal meselelerden uzak, sadece “İşimizi yapıp geçelim” mantığıyla, İran hükümetinin televizyonlarında film ve dizi yapıyorlar. Hükümetin düzenlediği film festivallerinden ödüllerini topluyorlar. Anlattığım meselelerden dolayı da Jafar Panahi, Mohammad Rasoulof, Mostafa Al-Ahmad gibi yönetmenlerin destekleyicisi az oluyor. Yapımcılar işlerini kaybetme korkusundan dolayı bu arkadaşları desteklemekten çekiniyorlar. Jafar Panahi ve diğer arkadaşlar ne pahasına olursa olsun hükümetin fikirlerini yansıtmadıkları için şu an tutuklular.
Örneğin geçtiğimiz günlerde İran’da hükümet yanlısı çarşaflı bir kadın, başörtüsü takmak istemeyen bir kadına saldırdı. Saldırıya uğrayan kadın tutuklandı, saldıran plaket verilerek ödüllendirildi. İran’daki ödüllerin gerçekçiliği işte aynen böyle. İlk başta anlattığım gibi her şeyin kökü yalandan ibaret ve bu beni ümitsizliğe sürüklüyor.
Bu arkadaşların filmleri gerçekleri yansıtmaya çalıştığı için ilgi görüyor. Görüntü kalitesi nasıl olursa olsun insanlar için gerçek ve düşünce önemli. Mesela son zamanlarda kadınlar, zorunlu başörtüsüne karşı mücadele veriyor. Ama hükümetin gösterdiği gerçeklik başka. İnsanlar hükümetin televizyonlarında, haberlerinde gerçeği yani kendilerini göremedikleri için kendi gerçekliklerini yansıtan her şeye ilgi duyuyorlar. Benim hep söylediğim bir şey var: Eğer biz İran’da sokaklara kamera yerleştirsek ve senaryosuz bir film yapsak İran hükümeti tarafından gösterimi yasaklanır.
Bir anımı anlatayım: Yapmak üzere olduğum bir filmde çekim yeri Zulüm köyüydü ve bu, köyün gerçek ismiydi. İran hükümeti kendi koyduğu ismi kullanmamıza izin vermeyerek “Neşe köyü” dememizi istedi. İran İslam Devrimi’nden sonra, hükümet gerçekliği olmadığı şekilde göstermeye yöneldi ve bazıları da bunu destekledi.
"MESLEK ÖRGÜTLERİ OTURMAMIŞ DURUMDA"
2017’den bu yana İran’da çeşitli hak arayışları, geçinme sorunu, özgürce yaşamak için çeşitli protestolar ve ayaklanmaları görüyoruz. İran sineması bunlardan nasıl etkileniyor? Sinemacıların kendi aralarında bir meslek örgütleri var mı?
Meslek örgütleri İran’da çok oturmamış durumda. Mesela Sinema Evi’nde sorumlu olanlar hükümetten bağımsız bir fikri savunmuyor. Çeşitli sansürlerin uygulanmasında onların da büyük bir payı var. Bazen sadece ortam gerektirdiği için sinemacıları destekleyen bir pozisyon alıyorlar. Ama gerçekten desteklemiyorlar. Mesela beni hiçbir zaman desteklemediler.
"TUTUKLU ARKADAŞLARIMA İTHAF ETMEM YAPABİLECEĞİM EN KÜÇÜK ŞEY"
Son filminiz “Kışı Göremeyeceksin” 1 Ağustos’ta vizyona girdi ve siz bu filmi tutuklu olan sinemacılara ithaf ettiniz. Biraz bundan bahseder misiniz?
Yeni filmimi kullandığım sosyal medya mecraları üzerinden tutuklu olan arkadaşlarıma ithaf ettiğimi duyurmam, yapabileceğim en küçük şey. Çünkü bir yandan da neler olduğunu hatırlatmamız gerekiyor ve bizim unutulma tehlikesiyle de mücadele etmemiz lazım. Benim arkadaşlarım ve birçok kişi suçsuz halde tutsaklar ama memleketi talan edenler dışarıda.
Ben gururlanarak yeni filmim “Kışı Göremeyeceksin”i tutuklanan arkadaşlara ithaf ettim. Bu filmi kovid-19’un yoğun olduğu dönemde çok az kişilik bir ekiple çektik. Filmi sitesi üzerinden izleyiciye açtık. Filmi festivallerin yapılamadığı bir dönemde yapmamıza rağmen ödüller aldık. Filmde yer alan oyuncu arkadaşlarımızın çoğunun ilk filmi olmasına rağmen hepsi çok iyi performans sergiledi. Bu filmi İran toplumunun gerçeklerinden yola çıkarak yaptığım için çok mutluyum. Umarım herkes izlemek için filme ulaşabilir.