15 Ağustos 2022 03:07

İzmir Demir Çelik işçisi: Fabrika bizim için zehir

“Patronun vahşice çalışmaya zorlaması sonucu 7 arkadaş zehirli gazlardan etkilendi ve bayıldı. Onları kurtarmaya çıkan revirdeki arkadaş da orada zehirlendi ve bayıldı kaldı.”

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

İzmir Demir Çelik işçisi

İşçiler, emekçiler her zaman iş yerine gidip elinden gelenin en iyisini yapıp çalışmak, üretmek için çabalıyor. Fakat ‘az para çok iş’ bir Türkiye standardı olmuş durumda. Özellikle müdürler işçilerin canını çıkarırcasına çalıştırmayı marifet biliyor. Bu anlayıştaki işyerlerinden birisi de benim çalıştığım İzmir Demir Çelik fabrikası.

Burada geçtiğimiz ay üretim rekoru kırıldı. Söylendiğine göre çelikhanede 1.5 milyon ton döküm almışız. Prim söylentisi çıktı ve hepimizde beklenti oluştu. Ama hiç kimseye prim verilmedi. Sadece müdür kendi takımına formen amir tayfasına prim verdi. Sanki üretimi onlar yapıyormuş gibi. Onların primle ödüllendirilmesi “işçiyi böylesi canhıraş çalıştırmayı başardıkları” içindi galiba. Onlar ayrıca 4 defa zam aldı ve yüzde 105 oranında artışı bulduğu söyleniyor. Tabii ki formen, amir gibi arkadaşlar da işçi ama üretimin bütün başarısı onlara mı ait?

İŞÇİSİN SEN İŞÇİ KAL…

Biz “sendikalı” işçilere gelince… İş kazası olur işçi suçlu olur. İş kazasından rapor alır sigortası yatmaz mağdur olur. Emektar işçi garibim bir topak ekmek için her türlü riski, tehlikeyi göze alır. Mecbur çalışması eve ekmek götürmesi gerekir. Türkiye’de refah payı işçi için tam anlamıyla yoktur. İşçi her zaman maça 1-0 yenik başlar. Bunlara rağmen yine de yılmaz ve her gün işine gelir.

Biz demir çelik işçileri işte bu koşullarda müdürler ve idare ekibi prim ve zam ile rekor üretimin getirdiği ödülü paylaşırken, bizler sendikanın 2 yılda bir sadaka oranında artışı ve altı ayda bir enflasyon artışına talim ediyoruz. Şimdi eylül ayını bekliyoruz ve ‘yüzde 25 artış olur mu acaba’ diye düşünüyoruz. Ücretler miktar olarak artmış görünüyor ama hayatta gerçekliği yok. Yine 12 saat çalışmadan yetmiyor. Üstelik üretim rekoru kıran işçilerin İzmir Demir Çelik Fabrikasındaki içler acısı hali o kadar kötü durumdaki, zehirli gazlardan patır patır bayılıyor, düşüp kalıyoruz da bizi kurtarmaya AKUT geliyor.

BAYILAN ARKADAŞLAR HASTANEYE KALDIRILDI, SAVCILIK TUTANAK TUTTU

Yazın sıcaklarında demir çelik işçileri için zorlu bir dönemdir. Kışın biraz daha serin olduğu için daha iyi olsa da yazın dışarının sıcağı ile içerinin sıcağı, tozu gazı birbirine karışır.

Fabrika ortamı yazın aşırı sıcak ve çok fena şekilde toz var, göz gözü görmüyor, üretim ağırlıklı çalıştığımız için yeterli gereken bakımlar yapılmıyor. Aşırı çalışmak hızlı davranmayı “hadi hadi”ciliği getiriyor ve hatalara sebep oluyor. En ufak hatada ise işçiler sorumlu tutuluyor, ihtar veya ceza baskısı altında çalışıyoruz. Sağlık sorunu olanlar hiç acımadan işten çıkarılıyor. Çelikhane işçisi tuvalet ihtiyacını bile karşılamıyor, yemeğe bile zor gidiyoruz. İşler karışık olunca işçi her türlü fedakarlığı gösteriyor. Biz bu fabrikayı bizim ikinci evimiz ekmek kapımız olarak görüyoruz ama bize önem verilmiyor.

Bir de buna fabrika idaresinin daha fazla kâr için, toz tutma havalandırmasını çalıştırmaması, bakımı gereken bacaların filtrelerin fabrikanın durması gerektiği için bakımının yapılmaması da eklenince fabrika cehennem olur. O cehennemin zebanisi de işte fabrika müdürüdür.

Ama fabrikanın bildiğini okuması ve vahşice çalışmaya zorlaması sonucu 7 arkadaşımız zehirli gazlardan etkilendi ve bayıldı. Onları kurtarmaya çıkan revirdeki arkadaş da orada zehirlendi ve bayıldı kaldı. Arkadaşlarımız orada gazlardan ölebilirdi, bayılınca düşebilirdi ya da daha kötü şeyler de olabilirdi. Sonunda fabrikaya gelen AKUT kurtarmak zorunda kaldı arkadaşlarımızı.Yaşanan bu olayın sebebi maliyetten kısmak, üretimi hızlandırmak adına çelikhanede hurda ön ısıtma yapılması ve o esnada ortaya çıkan zehirli gaz ve tozların toz toplama ile alınmaması. Birincisi çelikhanede hurda ön ısıtma yapılması yanlış, ikincisi ise filtrelerin ve bacaların bakımının yapılmaması, muhtemelen bacalar da doludur ve gaz ve tozu çekmiyordur. Bunu fabrika idaresi gayet iyi bilir ama umursamaz.

İŞÇİLERE ZERRE KADAR İNSAN DEĞERİ VERMİYOR

Fabrika müdürü namlı birisi. Hem üretimden başka bir şey düşünmemesi ve işçiye insan olarak zerre değer vermemesi ile hem de idaresinde çalışan işçilerin yüksek sayıda ölümleri ile ünlüdür. Daha önce HABAŞ’ta çalışırken de 20’den fazla işçinin ölümünü görmüş. Böyle biliniyor. İDÇ’ye geldiğinden beri üretim arttı, fabrika büyüdü, yeni çelikhane yapılıyor. Ama iş kazaları, hak ihlali ve işçi ölümleri de arttı. Bu müdür kendisine hiçbir şey olmayacağını biliyor, kendinden emin, rahat. Fabrika patronu onu CEO yaptı ve yönetim kuruluna da almış, yani aferin de alıyor. Ne üzerinden bizlerin acısı, gözyaşı ve hayatı üzerinden…

PEKİ YA SENDİKA?

Diyeceksiniz ki madem sendikalı ve bu kadar sorun var sendika ne yapıyor? Sendika temsilcileri yarısı idareci gibi davranıyor, yarısı döneklerden (istifa zamanı işçileri satıp temsilci olanlar) oluşuyor. İki senede bir sözleşme zamanı kapı önünde 40-50 kişiyle bir açıklama yapıyorlar sonrada kendi işine bakıyor. Nasıl ki fabrika müdürü bizim sırtımıza basarak CEO olma gayreti varsa onun adamı baş temsilci de bizim sırtımızdan sendikada üst basamaklara çıkmaya çalışıyor. İşyeri sorunlarına gelince müdür ne derse o oluyor. Şimdi hem müdüre hem de kendi ikbalinden başka bir şey düşünmeyen sendikacılara soruyorum; “Daha ne kadar işçi öldürecek ve yuva yıkacaksınız?"

ÖNCEKİ HABER

Mevsimlik tarım işçileri: Kimi yüksek lisans için, kimi KPSS kursu için çalışıyor

SONRAKİ HABER

Standart Profil’de örgütlülük, dayanışma ve birlik kazandı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa