18 Ağustos 2022 18:11

Merkez Bankasının faiz indirimi kararı | Prof. Dr. Murat Birdal: İktidar "seçime kadar büyüme" dedi

İktisatçı Prof. Dr. Murat Birdal'a göre Merkez Bankasının faiz indirimi kararı, iktidarın "seçime kadar büyümeye öncelik veren bir çizgi" izleyeceğini gösteriyor.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, politika faizinin yüzde 14'ten 13'e indirdiğini duyurdu. Kararın arından dolar/TL 18 lirayı geçti.

İktisatçı Prof. Dr. Murat Birdal, “Merkez Bankası bir yandan kredilerde ciddi bir sınırlamaya gitti. Kamu bankaları ticari kredi musluğunu kıstı. Diğer yandan faiz indirimi hamlesi yapıldı. Bu durum aslında çok çelişkili bir tutuma işaret ediyor” dedi.

Birdal, iktidarın sistemdeki kriz potansiyelini artırarak bugünkü krizi bir sonraki döneme erteleyen bir politik yaklaşımda olduğunu söyledi. Birdal’a göre karar, iktidarın "seçime kadar büyümeye öncelik veren bir çizgi" izleyeceğini gösteriyor.

"BÜTÇEDE DENGELER SARSILACAK"

Faiz indiriminin en dikkat çekici ikinci yanının “Kur Korumalı Mevduat” üzerinden bütçede yaratılan baskı olduğunu kaydeden Birdal, “Bütçe üzerinde de ciddi baskı yaratacak. O da kuru daha da yukarı doğru itecek, yani dengeleri daha da sarsacak. ‘Makro ihtiyati tedbirler’ diyorlar ya, o tedbirlerle dolarizasyon önüne geçmeye çalışacaklar. Ama giderek daha da büyük bir çıkmaza doğru kendilerini sürüklüyorlar” dedi.

Türkiye ekonomisinin küresel piyasalardan bağımsız bir büyüme trendi içerisine girmesinin mümkün olmadığını kaydeden Birdal, “Çünkü ihracat talebi öteki tarafta sınırlanıyor. Ticari kredilerdeki politikadan -1-2 haftadır o verilerde terse dönüş gözüküyordu- geri basacaklar. O likidite arzının genişletecek. Ama orada o zamanda ne olacak? O para reel sektöre girmeyecek. Tekrar ya dolara ya da diğer varlıklara dönecek” dedi. 

"PİYASA FAİZLERİ YÜKSELİYOR, İÇERİDE ENFLASYONU TETİKLİYOR"

“Malın eğer dolara gitmesini engellersen, altına gitmesini engellersen dolar cinsinden varlıklara gidiyor” diyen Birdal, “Stokçuluk dediğimiz olayın arkasında zaten bu gerçek var. Millet TL’de de kalmak istemiyor. Bence ana problem bu bunu da aşmak öyle kolay değil. O zaman ne yapıyorsun? Teker teker piyasalara böyle müdahale etti etmeye çalışıyorsun. Ama para bir şekilde yolunu buluyor. TL’de durmuyor. Bunu tetiklediğin zaman da zaten senin yani kredi maliyetlerinin yükseliyor. Yani enflasyon beklentisi uçtuğu zaman piyasa faizleri de yükseliyor. O zaman kamu bankaları aracılığıyla sen piyasa faizlerini düşürecek likidite enjeksiyonları yapıyorsun. O para da dolara veya diğer varlıklara dönüyor. Bu sefer içeride enflasyonu tetikliyor. İnanılır gibi değil” dedi. 

"İKTİDAR SEÇİME KADAR BÜYÜMEYE ÖNCELİK VERDİ"

İktidarın seçime kadar büyümeye öncelik veren bir çizgi izleyeceğini kaydeden Birdal, “Ama o da hem doları hem de enflasyonu tetikleyecek. Buna güvenilecek bir yerden -Rusya'dan şuradan buradan- kaynak girişi beklentileri var. Ama şu anda o yok. O hangi piyasaya girecek, ne şekilde girecek? Onu da görmüyoruz” dedi.

"20 LİRA CİVARINDAKİ DOLAR/TL’NİN BÜTÇEYE MALİYETİ 500 MİLYAR LİRA"

Önümüzdeki süreçte kamu açısından problemlerle karşılaşılacağını söyleyen Birdal şu değerlendirmede bulundu:

“Temel problem kur korumalı mevduat. Nisandan itibaren biz tam olarak oradaki tabloyu görmeye başladık. 5 ay gibi süre içerisinde 60 milyar lira hazineye yarattığı yük var doğrudan. Ayrıca Merkez Bankasının yüklendiği bir kısmı var. O da en az 60 milyar seviyesinde, 80 milyar civarına kadar tahminler var. Bir de vergi kaybı var. Kurumsal aktörlere teşvikler yaratılmıştı. Orada da 30 milyar lira kadar maliyet var. Yani 150 milyar civarında bir maliyet var şu anda karşımıza çıkan. Hiçbir şey olmasa 20’ler civarındaki bir kurla zaten senin 350- 400 milyar lira civarında bir maliyetten karşılaşacağın gözüküyordu. Belki 500 milyarı lirayı aşan bir maliyetle karşılaşacaksın. Burada çok ciddi bir yük var. Ne olacak bu? Daha fazla para basarak bunu finanse etmeye çalışacaksın. Daha fazla borçlanacaksın, tahvil arzı ettikçe faizleri yükselteceksiniz. Ne yapıyor buna karşılık? Diyor ki ‘Para vereyim ucuza, onları da tahvil almaya zorlayayım’ diyor. Yani bir tarafından kendisi aslında para yaratıp öteki taraftan da bankalara kendi tahvillerini zorla aldırıyor. Ama bu da para arzını genişletiyor ve nihayetinde Türk lirası üzerindeki baskıyı artırıyor. Mekanizma bu. Sürekli aslında sistemdeki kriz potansiyelini artırıp bugünkü krizi bir sonraki döneme erteleyen bir politik yaklaşım söz konusu.” (İstanbul/EVRENSEL)

ÖNCEKİ HABER

Siyaset Bilimci Sezin Öney: Altılı Masa’nın ortak programı söz konusu olmayabilir

SONRAKİ HABER

Antalya'da eskiden evli olduğu kadın ile evlendiği kişiyi yaralayan erkeğe hapis istemi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa