ETF Tekstil işçileri soruyor: Kimdir devlet? Kimin yanındadır?
Hakları gasbedilen işçi, “İşçinin hiç mi hakkı yok?” diye soruyor, “Devlet tarafından bir yetkili bile sormadı bunu. Bu büyük haksızlık. Bu süreçte benim devlete bu kanunlara hiçbir saygım kalmadı."

Ayşe Uyan, Nezir Ekinci, Filiz Aydoğdu. (Fotoğraflar: Hilal Tok/Evrensel)
Hilal TOK
İstanbul
AKP’nin yoksulluk ve açlık karşısında işçilere ve halka her gün “sabır” telkin ettiği memlekette patronlar işçilerin tüm kazanılmış haklarının üzerine çökmeyi sürdürüyor. Bunun karşısında üç maymunu oynayan sermaye iktidarının temsilcisi AKP’ye bir aydır direnişte olan ETF Tekstil işçilerinin iki çift sözü var.
Burjuvazinin çıkarlarını her daim koruyan, egemen sınıfın baskısı ve sömürüsünün gerçekleşmesi için devletin bir araç olduğunu bu direniş sürecinde fark eden işçiler, kendilerini yalnız bırakan; oylarıyla başa gelen ve vergileriyle ayakta kalan AKP’yi ve devleti sorguluyor: Kimdir devlet, kimin yanındadır?
"DEVLETE HİÇBİR İNANCIM KALMADI"
4,5 senedir ETF Tekstil’de çalışan, hakları verilmeden patron Sanem Dikmen’in kendilerini kapının önüne koyduğunu hatırlatan Nezir Ekinci, bu sebeple direnişte yer aldığını söyleyerek başlıyor sözlerine. Evini tek başına geçindiren, bu bir aylık süreçte ücretlerini alamadığı için kredi kartlarına yüklenen ve şimdiden 9 bin lira borç yapan Ekinci’nin iki çocuğundan biri üniversiteye gidiyor. “Zorlanıyoruz” diyerek özetlediği geçim derdinin ortasında kendilerini yalnız bırakan devlete sesleniyor: “Biz burada yetkililere sesimizi duyurmaya çalışıyoruz ama el atan yok. Şu anda başımızda olanlar yanımızda değil. Çünkü patrondan yanalar. Bizim oylarımızla başa geldiler ama bizi yalnız bıraktı bu süreçte. En basitinden söyleyeyim. Bize ilk günden beri HDP’li vekiller geldi, en çok desteği onlar yaptı. HDP geliyorsa devlet neden gelmiyor? Buraya bir bakanını, vekilini göndersin. Kimin yanımızda olduğunu şimdi görüyoruz. Önceden de devletin kanunlarının çok zayıf olduğunu biliyordum ama bir gün sıkışırsak arkamızda devletimiz var diye güven duyuyordum.”
Devletin direniş sırasında kendilerini yalnız bıraktığını vurgulayan Ekinci “Ben burada çalışmadan önce esnaflık yaptım. Bugüne kadar hep vergi ödedik. Şimdi geriye dönüp bakıp düşünüyorum, kendime üzülüyorum. Ben bu devlete bunca yıl vergi ödemişim bir gün sıkışırsam devlet arkamda olsun diye. Ama burada bizi yalnız bıraktı. Biz sabahlıyoruz burada, kiminin çocuğu, bebeği var, bırakıp geliyor. Herkes zor durumda. Bu devlet niye buradaki işçileri görmüyor? O kadar çevik kuvvet geldi, bir işvereni korudu. Burada 300 tane işçi var, işvereni korudunuz tamam, bizi kim koruyacak? Kimse demeyecek mi 300 kişiyi çalıştırdın bunların sırtından otel, villa yaptın, Porsche’ye biniyorsun, milyarlar kazandın… Bunları bu devlet sormayacak mı, işçinin hiç mi hakkı yok? Devlet tarafından bir yetkili bile sormadı bunu. Bu büyük haksızlık. Artık devlete hiçbir inancım kalmadı” diyor.
"ÖNCEDEN DEVLET ARKAMIZDA SANIRDIM"
4 yıllık işçi Filiz Aydoğdu’nun evine yalnızca rahatsız eşinin emekli ücreti girdi bu 1 aylık süreçte. İki çocuğunun ikisi de işsiz. Onlar da bu ay tıpkı Ekinci ailesi gibi kredi kartına yüklendi. Çalışması gerek ancak burada da direnişi sürdürmek istediğini belirtiyor, “Gelemediğim zaman sorumluluk hissediyorum.” Daha önce direnen işçileri görünce “Kanun var nizam var, niye bu yola başvuruyorlar” diye düşündüğünü söylüyor ve sonra kendisini cevaplıyor: “Ama emek verenin arkasında devlet yokmuş. Patron zaten sömürüyor, kendi kazancını düşünüyor. Devlet en azından bize şu hakları sağladı, çocuğumuzun geleceği olur diye düşünüyordum ama bu süreçte yaşadıklarım arkamızda olmadığını gösterdi. Devletin patronların yanında olduğunu anladım.”
"BİZİ ZORBA PATRONUN ELİNE DEVLET BIRAKTI"
Devletin “müjde” diye ortaya attığı ve işçilere değil en çok patrona yarayan “Arabuluculuk” sisteminden örnek veriyor Aydoğdu, “Bugün arabulucuya gittik, ne kadar para alacağımızı öğrendik. Bize verdiği çok komik bir rakam. O vereceğini de aralıkta başlayıp ödemeye 12 ay taksitle verecekmiş. O parayı şu an bize verseydi bir değeri vardı. Borçları kapatır, ihtiyaçlarımızı karşılardım. Yüzde 40’ını veriyor alacağımın, o para zaten vereceği zamana kadar pul olacak. Karşılaştığımız bu.”
Yanında oturan direnişteki işçilerden Melek Kaptı devam ediyor bundan sonrasını, “Burada işçileri oyalayıp arabuluculuğu hızlandırıp kimden ne ‘çalabilirim’in peşinde patron. Arabuluculuk zaten patrondan yana bir yasa; İşçiyi nasıl sömürürüm, nasıl hakkını gasp ederim yasası. Yasayı hazırlayan devlete sesleniyorum. Burada hem bizi mağdur bırakan zalim bir patron var hem burada ne haldesin diye soran bir devletim yok hem de beni bu arabuluculuk yasasıyla vuran bir devletim var. Ben bu yasanın derhal kaldırılmasını istiyorum, sen beni her şekilde mağdur eden zorba bir patronun eline bırakıyorsun.”
Tek başına kirada yaşayan Ayşe Uyan “Ben önceden de devlet yetkililerin geleceğine ve sesimizi duyacağına başından beri inanmıyordum. Bize destek verenler, kadın kuruluşları, dergiler vs. oldu. Yetkililerden pek bir umudum yoktu çünkü zaten patronları güçlendiren onlar. Patronlar bu gücü devlette buluyor. Patrona destek veriyorlar, işçinin hakkını korumuyorlar. Mesela arabulucu sistemi tamamen yanlış bir sistem, işçilerin haklarını koruyan yasalar çıkmalı ama çıkarmıyorlar çünkü patronun ve devletin birbirlerinden çıkarları var. Birlik olup işçiyi eziyorlar” diyor.
"BİRLİK OLMALIYIZ"
İşçilerin soruları, anlattıkları, direniş sürecinde yaşadıkları burjuva devletin realitesi. İşçinin devlet aygıtını tüm yönleriyle tanıdığı bir süreç aynı zamanda. Fabrika önünde polisiyle işçinin karşında olan, yasasıyla patronu destekleyen bir devlet var. Fabrika önünde, direnişte devletin kimin devleti olduğu daha da netleşiyor.
İşçilerin Türkiye’nin pek çok yerinde sürdürdüğü hak arama mücadelesi bastırılma tehdidiyle karşı karşıya. ETF işçilerinin direnişi bırakmayarak gösterdiği bir yol var. İşçiler, iktidarın “sabır ve sessizlik” telkinlerine karşı fabrika önünü terk etmiyor, haklarından vazgeçmiyorlar. Gasp edilen hakları kazanmak için birlik olmanın ve mücadele etmenin ne kadar önemli olduğu gösteriyorlar.
Son olarak, Ayşe Uyan’ın ve Filiz Aydoğdu’nun çağrıları ile bitirelim. Uyan “Birlik beraberliğin ne kadar değerli olduğunu öğrendik burada. Dağılırsak hiçbir şey alamayız. Burada dayanışma gösterenlerle, işçi arkadaşlarla yalnız olmadığımızı, güçlü olduğumuzu hissettik.” ifadelerini kullanırken “Şimdi pek çok yerde direniş var, önceden hiç bakmazdım, ilgilenmezdim. İnsan yaşayınca daha iyi anlıyormuş, şimdi bakıyorum kimin nasıl hakkı yeniyor. Tüm işçiler bunun farkına varmalı, başına gelmesini beklememeli. Yarın aynı şey onlara da olabilir. Birlik olmalıyız.” diyor.
Evrensel'i Takip Et